İnguşya'da, herkesin ders alması gereken bir saldırı oldu.
Katiller, İnguş devlet yöneticisi ve halkından olan insanları
katlettiler. İşin kötüsü, bu katilleri savunanların gerekçesi
tüyler ürpertiyor. Dedikleri şu: "Onlar, Rus işbirlikçisi
İnguşları hedef aldılar". İşte bu noktada, Kuzey Kafkasya'yı
ne denli bir tehlikenin beklediği gün gibi ortaya çıktı.
Yarın, Osetya'ya, Kabardey'e, Adigey'e, Abhazya'ya da saldırı
olursa şaşırmayın. Çünkü, onların anlayışına göre; adını
saydığımız cumhuriyetlerimizin yöneticileri ve halkı da Rus yanlısı.
İyi ki, böyle düşünenler azınlıkta. Yoksa şimdiye kadar olan
olmuştu.
İşin bir başka yönü de; Rusların sahip olduğu komşu
cumhuriyetlere saldırmayıp, Kuzey Kafkas halklarından olan
İnguşya'ya saldırmaları. Örneğin, neden Volgograd değil de
İnguşya?
Bakalım zaman ne gösterecek?
Bir
okuyucumuz, aşağıdaki makaleyi bize yollamış. Diyor ki; "bu
makale hepimizin ders alacağı, hayata nasıl bakacağını
gösteren çok güzel bir örnek. Bunu forumunuza da
yollayabilirdim. Ancak istedim ki, haftanın yorumda
yayınlayasınız. Çünkü Haftanın Yorumu’nun sitede ilk okunan
olduğunu biliyorum."
Okuyucumuza
iltifatından ötürü teşekkür ederiz.
"Ne
gördün de fikrin dağıldı?" diye merak edenler için yazıyorum..
Olay Bodrum Yalıkavak'ta geçiyor.. Yabancılara emlak satıyoruz
ya! Adamların gidip Sivrihisar-Ankara yolu arasında taşlı
tarla alacak halleri yok..
Elinde parası olan gelip, sahillerimizdeki küçük yerleşme
merkezlerinde mal bulup satın alıyorlar.. Bunların çoğu orta
yaşın üzerinde oluyor.. Dertleri ahir ömürlerini bizim güzel
coğrafyamızda, hasret kaldıkları güneşe ve denize kavuşarak
geçirmek..
İşte çatışma o zaman başlıyor..
Buradan mülk alan yabancı, buranın perişan halleri karşısında
kendini tutamayıp işlere burnunu sokmak istiyor.. "Şu şöyle
olsa daha iyi olmaz mı?" fikrinde gidip, kimi sahili
kirletenlerle mücadele ediyor.. Kimi yol yaptırma derdine
düşüyor.. Kimi tarihi kalıntıları korumaya çalışıyor..
Bunlar bizim bünyeye ters gelen şeyler..
Deniz kirletilmek için vardır.. Her tarihi eserden mutlaka bir
çeşme yalağı taşı çıkar.. Asırlık ağacı korumaya kalkanın ta
ecdadını anmak gerekir..
39 yıl önce gelip gördükleri Bodrum'un güzelliği karşısında
çarpılan Alman karı kocanın başına gelen de bu.. Alman Kurt
Bey ile eşi Lena Kellner hanım 1991 yılına kadar gelip
gitmişler.. Emekli olduktan sonra da Yalıkavak civarında bir
ev satın almışlar..
Güneşin, doğanın tadını çıkarırken birden bunları şeytan
dürtmüş.. Daha doğrusu rahat batmış.. Başlamışlar çevrelerini
düzenlemeye.. Belediye de bunlara arka çıkmış.. Onlar proje
götürmüş, belediye imkânı oranında katılmış..
Belediye'nin parasının yetmediği yerde kendileri harcama
yapmış..
Nerelere mi harcamışlar?
Park yapımına, bozuk yola, yıkık duvara.. Son olarak da
kafalarını sahildeki asırlık bir sakız ağacına takmışlar..
Sana ne be adam?
Efendim, 1994'de deniz kudurmuş.. Kıyıya kadar ulaşan bu
asırlık ağacın kökündeki toprağı çekmiş.. Ağaç müdahale
edilmezse ölecekmiş.. Hem kaymakamlığa hem belediyeye
gitmişler..
Bu ağacın etrafını bir duvarla çevirip koruma altına almak
lazım geldiğini anlatmışlar.. Onlar da "Haklısınız ama ne
yapalım tahsisat yok.." diye boyun bükmüşler..
"O zaman ben cebimden yaptırayım.."deyince de "He.. Heee..
Yaptır.. İyi olur.." deyip, göndermişler.. Kurt Bey Alman..
Fazladan gayretli..
Bu Alman milleti gayretli olur.. Bizim de vaktiyle
Yalıkavak'da bir ev vardı.. Evin bulunduğu yere çıkan seksen
metrelik yol yayadan başka kimseye geçit vermezdi..
Senelerce o yolu dert etmeden kullandık.. Taaa ki Alman
milletinden altmış küsur yaşındaki Erhard Bey gelip de orada
mülk alana kadar..
O gayretli Alman yolu kimseye yaptıramayınca kolları sıvadı..
Seksen metrelik bayırı sivri taşlardan düzeltip yol haline
getirdi.. Onunla bile tatmin olmadı.. Cebinden para verip
parke taşları getirdi ve eliyle tek tek döşedi..
O iğrenç yokuş, Avrupa'da gördüğümüz parke taşlı nefis bir yol
olup çıktı.. Ben de dahil hepimiz o inatçı Alman'ın
çalışmasını verandada kabak çekirdeği çitleyerek seyrettik..
Bu olaydan çıkardığımız tek ders de "Almanlar çok azimli
oluyor.." şeklindeydi.. Onu da "Biz adam olmayız.." muhabbeti
yaparken söylerdik.. Sonra konu komşu utandı galiba.. Bir
plakete Erhard Bey'in adını kazıtıp sokağa isim yaptılar..
Al sana ceza..
Bizim Kurt Bey de böyle gayretli çıkmış.. Ustalar tutmuş.. Taş
getirtmiş.. Ağacın etrafını 1.20 metrelik yuvarlak bir duvarla
çevirip içine de toprak koymuş..
Çok da güzel olmuş.. Millet o duvarın dibine kondurulan
yerlere oturup tarihi ağacın gölgesi altında denizin seyrine
duruyor..
Lakin bu gidişat Bodrum Mal Müdürlüğü'nün sinirine dokunmuş..
"Sen kime sordun da yaptın?" davası güdüp Kurt Bey'e önce
"Kamu alanını işgal sebebiyle.." bir milyar 364 milyon lira
para cezası yazıp, göndermişler..
(Neden 365 değil de 364 milyon derseniz bürokrasinin terazisi
hassastır da ondan..)
Ağacı çeviren o duvarı bürokrasi zoru ile yıktırmışlar.. Şimdi
orası yeniden mezbele olmuş.. Onlar da huzur bulmuşlardır..
Yalıkavak Belediyesi, Alman karı kocaya arka çıkmış ama what
fayda? Osmanlı'dan kalma zagon bu.. "Osmanlı tavşanı araba ile
avlar.." diye boşuna dememişler.. Altı mühürlü bir kâğıt yola
çıktı mı hiçbir kuvvet geri döndüremez..
Hele bürokrasinin egosu şahlanmışsa..
Gazete haberinde Alman karı kocanın fotoğraflarını gördüm
acıdım.. Garibanlar, onlar da çareyi medyaya sığınmakta
bulmuşlar.. Ellerinde belgeleri poz vermişler..
Hele Kurt Bey'in gözlerindeki hüzün, insanın içini
acıtıyordu.. Az ötede görülen tarihi sakız ağacı dahi kendi
başına gelenlere değil, durduk yerde başına iş açan Alman'a
acımıştır..
Selahattin Duman
SonSöz
Çerkes, tükettiğinden çok üretendir. (Kuban)
|