Hainlik babadan oğla geçen irsi bir hastalık değil.
Bulaşıcı bir illet. Bu nedenle, hangi ülkenin tarihini
incelerseniz inceleyin hainlerle karşılaşırsınız.
Hainlik
kavramı değişik anlamlar taşıyabiliyor. Örneğin; Zarar vermekten, üzmekten veya
kötülük yapmaktan hoşlanan kimse tanımlaması. Ancak biz “ihanet eden” üzerinde
duracağız.
Ailenizi düşünün, baba evin reisi ve bir gün size hainlik yapıyor. Babanızdır
“atsan akılmaz, satsan satılmaz”. Evin diğer üyelerinin bir kısmı babanıza olan
duygusal bağlarından ötürü yanında yer alabilir ve aileniz başka bir 'güçlü'
ailenin yörüngesine girebilir. Burada kazançlı olan kimdir? Görünüşe göre
'güçlü' ailenin yanını seçmiş aile bireylerinin tümü. Oysa durum öyle değildir.
Baba, işbirliği yaptığı için belki evin bir odasında kalacaktır ama ona uyup
gidenler aynı şansı yakalayamayacaklardır. Artık; kömürlükte mi kalırlar,
garajda mı, 'güçlü' aile reisinin insafına kalmış.
Tarihimizi incelerken hamasi nutuklarla, vatan, bayrak, toprak üçlemesiyle
geleceğiniz yer, şu anda bulunduğunuz yer olur. Çünkü bu üç değer, genelde
hainlerin kullandıkları en önemli araçlardır. Amaçları bunların üzerinden
insanlarımızı kullanıp kendi çıkarlarına zemin hazırlamaktır.
Peki bu
tür hainleri Kuzey Kafkasya tarihinde görebiliyor muyuz? Elbette hem de bol
miktarda. Şimdi? Ne yazık ki yine bol miktarda.
Hem de
bizdeki hainler işlerini diğer ulusların hainlerine rahmet okuturcasına
yapıyorlar. Bunlar genelde “soylu” aile liderleri. Soyluluğunu sürdürebilmek
için koskoca bir kültürün canına okumaktan geri durmuyor. Düşmanla işbirliği
yapıyor.
Örnek
mi? Buyurun: “Wubıhlar, Samsun kıyısında ölümle pençeleşiyorlar, açlık, yokluk ve
sefalet içinde kalıyorlar, salgın hastalıklar peşlerini bırakmıyor. Wubıhlar bu
belaları yaşarken Wubıh önderlerinden Grandük Berzeg Osmanlı sadrazamının
karşısında ödüllendiriliyor, asimilasyon ve kimliksizliğe ilk adımını gönüllü
olarak atıyor. Sadrazamın şartlarını kabul eden Berzeg, çerkeskasını çıkarıp
Osmanlı giysileri giyiyor, ismini değiştiriyor, bununla da kalmayarak soyadını
terk ediyor. Hacı Süleyman ismini alan Wubıh önderi, böylece Osmanlı paşası
oluyor” (Çurmıt Yeldar Barış Kalkan’ın ‘Son Wubıh’ adlı romanı tanıtan
makalesinden)
Hacı
Süleyman!
Şimdi
Hacı Süleymanlar var mı peki? Elbette. Hem de yığınla. Görmek için başınızı
biraz kaldırmanız yeterli.
Bu tür
insanlar, gençlerin gelişmesini istemez. Neden? Çünkü gelişmiş genç; sormaya,
aldığı yanıtları değerlendirmeye başlar.
Hainlerin en korktukları grup eğitilmiş insanlardır. O nedenle de onlara
saldırmak ve çeşitli manevralarla onların gücünü kırmak için çabalarlar.
Başarılı olurlar mı? Evet…
Tüm
tarih bilginizi masaya yatırsanız, hainlerin işlerini ne denli iyi yaptıklarına
tanık olursunuz. Çünkü, hainlik özel bir yetenek gerektirmiyor. İşbirlikçi ve
çıkarcı olmanız yeterli. Eş, dost, arkadaş, akraba, hemşehri; bunların hiç önemi
yoktur. Varsa yoksa kendinin kazanımları ön plandadır. Stratejik olarak her
zaman güçlünün yanında asalak olarak yaşadıkları için önce bataklığı kurutmanız
gerekir. Yoksa içimizdeki hainleri temizlemeniz olanaksızdır.
Hainlerin en önemli yöntemlerinden biri de tetikçiler kullanmalarıdır. Onlar
hiçbir koşulda ön planda olmazlar. Düşüncelerini ve planlarını eli kalem tutan
mürekkep yalamışlara yaptırırlar. En önemli komploların altında mutlaka bu tür
insanlar bulursunuz.
Hainlerin sıklıkla kullandıkları diğer yöntem ise; "çamur attım izi kalsın"
taktiğidir. Olduk olmadık tüm gelişmelere sürekli itiraz eden birileri varsa
emin olun ya haindir ya da hainin tetikçisidir. Yine bunları etrafınızda çok
rahat görebilirsiniz. İhanet o denli içlerine işlemiştir ki, el etek öpmek onlar
için son derece doğal bir davranış biçimine dönüşür. Bir süre sonra kendine
karşı çıkanları anlayamaz duruma gelir. Yani yaptığının doğruluğuna inanmaya
başlar.
İşte
artık bu aşamadan sonra yapılacak hiçbir şey kalmamıştır. İdealler, gelecek,
kültür, toplum ve buna benzer kavramlar onun için iğneli fıçı gibi olur. Örneğin
"dönüş" sözcüğü bir anda tüylerini diken diken yapar.
Peki,
insanlar bunların hain olduklarını anlayabilirler mi?
Çok
azının farkına varılır. Diğerleri işbirlikçileri aracılığıyla öyle bir
pazarlanır ki, karşınıza ulusal kahraman olarak çıkar. İnanmazsanız bizim
tarihimize bir bakın. Kahraman olarak ortaya sürülen kişilikler kimler?
Bu tip durumlarda, olayların hamaset yanını bir kenara bırakın. Olayların
gerçekleşme nedenlerini, gelişme biçimlerini ve sonuçlarını bir bütün olarak
değerlendirin. Çok değil, biraz altını eşelediğinizde görürsünüz kimlerin
kahramanlık payesi altında müthiş hainlikler yaptığını. Elbette, hainlerin
hainliği bir anda ortaya çıkmaz. Ne zaman çıkar? Tarihsel süreç içinde…
Tarih
inanılmaz bir katalizördür. Eğer tarihi bu gözle izlerseniz bu adamlar iyot gibi
açığa çıkacaktır. Siz adına destanlar düzülmesine aldanmayın.
Bir kişiliğin kahraman ya da hain olup olmadığını anlamanın pratik bir yolunu
daha söyleyelim size. Kahraman ilan edildiği dönemden 100-200 yıl sonra
'kahramanlık' yaptığı toplum ne durumdadır? Buna bakın. Eğer ülke kahramanlık
öncesi durumundan 100-200 yıl sonra kat kat gerideyse o kahraman değil haindir.
İnanmazsanız, bakın tarihimize.
SonSöz
Çerkes, elini uzatana
sırtını dönmeyendir. (Kuban) |