...................
...................
İÇİMİZDEKİ HAİNLER

20.12.2003

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

Hainlik babadan oğla geçen irsi bir hastalık değil. Bulaşıcı bir illet. Bu nedenle, hangi ülkenin tarihini incelerseniz inceleyin hainlerle karşılaşırsınız.

Hainlik kavramı değişik anlamlar taşıyabiliyor. Örneğin; Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan kimse tanımlaması. Ancak biz “ihanet eden” üzerinde duracağız.

Ailenizi düşünün, baba evin reisi ve bir gün size hainlik yapıyor. Babanızdır “atsan akılmaz, satsan satılmaz”. Evin diğer üyelerinin bir kısmı babanıza olan duygusal bağlarından ötürü yanında yer alabilir ve aileniz başka bir 'güçlü' ailenin yörüngesine girebilir. Burada kazançlı olan kimdir? Görünüşe göre 'güçlü' ailenin yanını seçmiş aile bireylerinin tümü. Oysa durum öyle değildir. Baba, işbirliği yaptığı için belki evin bir odasında kalacaktır ama ona uyup gidenler aynı şansı yakalayamayacaklardır. Artık; kömürlükte mi kalırlar, garajda mı, 'güçlü' aile reisinin insafına kalmış.

Tarihimizi incelerken hamasi nutuklarla, vatan, bayrak, toprak üçlemesiyle geleceğiniz yer, şu anda bulunduğunuz yer olur. Çünkü bu üç değer, genelde hainlerin kullandıkları en önemli araçlardır. Amaçları bunların üzerinden insanlarımızı kullanıp kendi çıkarlarına zemin hazırlamaktır.

Peki bu tür hainleri Kuzey Kafkasya tarihinde görebiliyor muyuz? Elbette hem de bol miktarda. Şimdi? Ne yazık ki yine bol miktarda.

Hem de bizdeki hainler işlerini diğer ulusların hainlerine rahmet okuturcasına  yapıyorlar. Bunlar genelde “soylu” aile liderleri. Soyluluğunu sürdürebilmek için koskoca bir kültürün canına okumaktan geri durmuyor. Düşmanla işbirliği yapıyor.

Örnek mi? Buyurun: “Wubıhlar, Samsun kıyısında ölümle pençeleşiyorlar, açlık, yokluk ve sefalet içinde kalıyorlar, salgın hastalıklar peşlerini bırakmıyor. Wubıhlar bu belaları yaşarken Wubıh önderlerinden Grandük Berzeg Osmanlı sadrazamının karşısında ödüllendiriliyor, asimilasyon ve kimliksizliğe ilk adımını gönüllü olarak atıyor. Sadrazamın şartlarını kabul eden Berzeg, çerkeskasını çıkarıp Osmanlı giysileri giyiyor, ismini değiştiriyor, bununla da kalmayarak soyadını terk ediyor. Hacı Süleyman ismini alan Wubıh önderi, böylece Osmanlı paşası oluyor” (Çurmıt Yeldar Barış Kalkan’ın ‘Son Wubıh’ adlı romanı tanıtan makalesinden)

Hacı Süleyman!

Şimdi Hacı Süleymanlar var mı peki? Elbette. Hem de yığınla. Görmek için başınızı biraz kaldırmanız yeterli.

Bu tür insanlar, gençlerin gelişmesini istemez. Neden? Çünkü gelişmiş genç; sormaya, aldığı yanıtları değerlendirmeye başlar.

Hainlerin en korktukları grup eğitilmiş insanlardır. O nedenle de onlara saldırmak ve çeşitli manevralarla onların gücünü kırmak için çabalarlar.

Başarılı olurlar mı? Evet…

Tüm tarih bilginizi masaya yatırsanız, hainlerin işlerini ne denli iyi yaptıklarına tanık olursunuz. Çünkü, hainlik özel bir yetenek gerektirmiyor. İşbirlikçi ve çıkarcı olmanız yeterli. Eş, dost, arkadaş, akraba, hemşehri; bunların hiç önemi yoktur. Varsa yoksa kendinin kazanımları ön plandadır. Stratejik olarak her zaman güçlünün yanında asalak olarak yaşadıkları için önce bataklığı kurutmanız gerekir. Yoksa içimizdeki hainleri temizlemeniz olanaksızdır.

Hainlerin en önemli yöntemlerinden biri de tetikçiler kullanmalarıdır. Onlar hiçbir koşulda ön planda olmazlar. Düşüncelerini ve planlarını eli kalem tutan mürekkep yalamışlara yaptırırlar. En önemli komploların altında mutlaka bu tür insanlar bulursunuz.

Hainlerin sıklıkla kullandıkları diğer yöntem ise; "çamur attım izi kalsın" taktiğidir. Olduk olmadık tüm gelişmelere sürekli itiraz eden birileri varsa emin olun ya haindir ya da hainin tetikçisidir. Yine bunları etrafınızda çok rahat görebilirsiniz. İhanet o denli içlerine işlemiştir ki, el etek öpmek onlar için son derece doğal bir davranış biçimine dönüşür. Bir süre sonra kendine karşı çıkanları anlayamaz duruma gelir. Yani yaptığının doğruluğuna inanmaya başlar.

İşte artık bu aşamadan sonra yapılacak hiçbir şey kalmamıştır. İdealler, gelecek, kültür, toplum ve buna benzer kavramlar onun için iğneli fıçı gibi olur. Örneğin "dönüş" sözcüğü bir anda tüylerini diken diken yapar.

Peki, insanlar bunların hain olduklarını anlayabilirler mi?

Çok azının farkına varılır. Diğerleri işbirlikçileri aracılığıyla öyle bir pazarlanır ki, karşınıza ulusal kahraman olarak çıkar. İnanmazsanız bizim tarihimize bir bakın. Kahraman olarak ortaya sürülen kişilikler kimler?

Bu tip durumlarda, olayların hamaset yanını bir kenara bırakın. Olayların gerçekleşme nedenlerini, gelişme biçimlerini ve sonuçlarını bir bütün olarak değerlendirin. Çok değil, biraz altını eşelediğinizde görürsünüz kimlerin kahramanlık payesi altında müthiş hainlikler yaptığını. Elbette, hainlerin hainliği bir anda ortaya çıkmaz. Ne zaman çıkar? Tarihsel süreç içinde…

Tarih inanılmaz bir katalizördür. Eğer tarihi bu gözle izlerseniz bu adamlar iyot gibi açığa çıkacaktır. Siz adına destanlar düzülmesine aldanmayın.

Bir kişiliğin kahraman ya da hain olup olmadığını anlamanın pratik bir yolunu daha söyleyelim size. Kahraman ilan edildiği dönemden 100-200 yıl sonra 'kahramanlık' yaptığı toplum ne durumdadır? Buna bakın. Eğer ülke kahramanlık öncesi durumundan 100-200 yıl sonra kat kat gerideyse o kahraman değil haindir.

İnanmazsanız, bakın tarihimize.

 

SonSöz
Çerkes, elini uzatana sırtını dönmeyendir. (Kuban)