...................
...................
FARKINDA OLMADAN IRKÇILIK MI YAPIYORUZ?

03.08.2003

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

Milliyetçilikle, yurtseverlik arasında çok ince bir çizgi vardır. Çizgiyi aştığınız anda ırkçı olursunuz. Ne yazık ki, bu çizgi aşılırken de ayrımına varamayabilirsiniz.

Geçenlerde bir Laz arkadaşımız, “neden yalnız Kuzey Kafkasya ve 9 cumhuriyet? Siz Gürcülere, Ermenilere daha da ötesi Lazlara sitenizde yer vermiyorsunuz?” dedi.

Verdiğimiz yanıt çok basitti; bu 9 cumhuriyetin yüzyıllardır çektikleri acı ve yok olma tehlikesi yanında bizim sitemiz gibi yüzlerce yapılması gerekirdi. Topraklarından sürgün edilmemiş, dili yasaklanmamış, kültürü değiştirilmemiş bir toplumda yaşasaydık sanıyorum bizde Laz arkadaşımız gibi düşünebilirdik.

Gerçekten, şöyle bir dünya tarihine baktığınızda bu cumhuriyetler kadar itilip kakılmış bir ülke göremezsiniz. Bu durum şimdi de devam ediyor. Yine dünya üzerinde bu kadar büyük kitle sürgün yememiş.  Nüfusunun neredeyse % 90’ı kendi vatanının dışında yaşayan dünyada tek bir ülke yok.  Bir dili dünya üzerinden kalktı. Şu anda bu dili konuşan kimse yok.

Laz arkadaşımıza bunları söylediğimizde söyleyecek söz bulamadı. Yaklaşık 150 yıl, üç kuşak önceki akrabalarının yaşadığı bir ülkeye özlem duymayı ancak biz anlayabiliyoruz. Sanıyorum dünya üzerinde bu duyguyu yaşayan tek halk da Çerkesler. Dolayısıyla ırkçılık ile yurtseverlik arasındaki ince çizgi bizde biraz daha belirginleşiyor.

Milliyetçilik tehlikesinden korunmanın en iyi yöntemlerinden biri de çalışmayı bilimsel boyuta getirmektir. Yapılan tüm araştırmaları bilimsel verilerle ve yöntemlerle yapmak gerekir. Bunun en güzel örneğini de Kafkasya Araştırma Grubu’ndaki arkadaşlarımız vermektedir. Üstünkörü, kulaktan duyma bilgilerle yapılan her çalışma farkına varmadan bizi duygusal olmaya yöneltir. Oysa akademik yapılan araştırmaların bazı sonuçları bizi şaşırtsa ya da üzse de sonuç olarak sağlam zemine basmamızı sağlar.

Birçok Çerkes sitesinin ziyaretçi sayfalarını izlerseniz görürsünüz ki çoğu ziyaretçi hep duygusal yazılar yazmıştır. Her hemşehrimizden elbette bilimsel açıklamalar bekleyecek değiliz. Ancak genel profile baktığınızda çok da iç açıcı bir durumda olmadığımız görülüyor. Sonuç olarak biraz daha ileri aşaması Çerkes milliyetçiliği olacak.

Her zaman söylüyoruz. Zaten hemşehrilerimizin çoğunluğu okuma alışkanlığı olmayan bir ülkede yaşıyor. Gündemi ve dünyayı magazin boyutunda görüyor. Bu durumda bu insanlarımızın kendi kültürü ve geleceği için ne yapacağı, ciddi bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

Bir fıkra okumuştum. Anımsadığım kadarıyla aktarayım, Bir Kabardey, yolda bir Balkar’a rastlıyor. Balkar karşısına merkebini oturtmuş onunla satranç oynuyor. Kabardey hemşehrimiz “merkepin çok akıllı olmalı satranç oynadığına göre” diyor. Balkar hayıflanıyor, “ona boşuna merkep dememişler, iki kez mat ettim”. Fıkra, elbette insanları gülümsetmek için anlatılan bazen hayali bazen da gerçeğin abartılmış şeklinden oluşuyor. Ancak bizim burada dikkat etmemiz gereken konu, bu fıkranın ana eksenine oturmuş olan eylem. Yani fıkrada, bir Balkar ile bir merkep oturmuş tavla, iskambil, domino oynamıyor. Satranç oynuyorlar. Şu anda Türkiye’de yaşayan gençlerimizin kaçı sizce satranç biliyordur. Pekiyi, soruyu kendimize farklı soralım. Acaba kaçı tavla biliyordur ya da iskambil oyunları. Bunların karşılaştırmalarını yaparsak sonuç bizi belki üzer ama biliriz ki bir yanlışımız var. Düzeltmek için zaman çok.

Tavla ya da iskambil oynayan gençlerimizin milli duyguları çok kabarıktır. Bunu çevrenizdeki gençlerle test edebilirsiniz. Satranç oynayan bir gencimizin ise yurtseverlik duyguları daha gelişmiştir. Bunun da sağlamasını çevrenizde yapabilirsiniz. Çünkü, tavla, iskambil ve domino türü oyunlar şans üzerine kurulmuş oyunlardır. Satranç ise akıl üzerine.

Çerkeslik adına kulaktan duyma bilgilerle yazı yazanla, bilimsel yöntemler kullanarak yazan hemşehrilerimizin arasındaki farkı iyi algılamamız gerekiyor. Bizi doğru yöne götürecek her türlü bilgi araştırma temel prensiplerine dayanmalıdır. Yoksa, bir xabze konusunda bile yüzlerce ayrı yazı okuruz. Hangisinin doğru olduğuna karar vermemizi de yaşadığımız ortam sağlar. Bir örnek verelim. Çerkeslerle ilgili bir yazıda “Çerkeslerde başlık parası vardı” dendiğinde; gerçekten var mıydı yoksa devşirme bir alışkanlık mıydı? Çelişkiye düşersiniz.

Bizim dileğimiz, bilimsel araştırma yapan Çerkes arkadaşlarımızın maddi ve manevi olarak sürekli desteklenmesidir. Bizi milliyetçilik tehlikesinden bu özveriyle çalışan arkadaşlarımız koruyabilir.  
 

Son Söz
Çerkes; yolda karşılaştığı bir hanıma gideceği yere kadar eşlik edendir. (Kuban)