Çerkesler yaşam biçimleri nedeniyle,
diğer toplumlardan çok farklı davranış modelleri
sergiledikleri herkes tarafından bilinir. Gencinden
yaşlısına, tüm bireyleri özgürlüklerini kısıtlayan her
türlü toplumsal davranışı keskin bir tavırla
reddederler. Buna karşın bırakın kendinden büyüğünü,
kendinden küçüğüne bile saygınlık göstergesi olan vücut
dilini kullanırlar. Örneğin küçüğünün yanında bile ayak
ayak üstüne atmazlar.
Ne oldu da bu vücut dilimiz, zaman içinde
kültürümüz gibi dejenerasyona uğradı? Bunun sosyolojik
değerlendirmesini yapmak elbette çok zaman alır. Biz
daha kestirme yolu tercih edip; kısa değerlendirmeler
yapalım.
Bir Çerkes, hangi koşullar olursa olsun,
birinin yanında “el pençe divan” durur mu? Görüntüyü
gözünüzde canlandırdığınızda -kültürümüz adına- son
derece çirkin ve aşağılayıcı bir manzarayla
karşılaşırsınız. Gerek ekonomik çıkarlar, gerek sosyal
çıkarlar bizim “güçlü” ya da “yararlanacak” kişiler ve
kurumlar karşısında ellerimiz önümüzde bağlı, başımız
hafif öne eğik durmamızı gerektirir mi? İlk bakışta
saygı (!) göstergesi gibi görülen bu davranışın, bizden
neler götürdüğünü hiç düşündünüz mü? Genel imajımızı
nasıl etkileceğini hesapladınız mı?
Dünya üzerinde Çerkeslerle ilişkide olan
her ulus, bizi tanımlarken “mağrur” ancak
“alçakgönüllü”, “sert” ama “saygılı” değerlendirmeleri
yapar. Peki yüzyıllardır insanları bu denli etkileyen
duruşumuz ne oldu da, bir mal, bir iş, bir çıkar uğruna
değişti? Neden başımız öne düşüp, ellerimiz önümüzde
birleşti? Onurumuza, gururumuza ne oldu da bu durumlara
geldik? 30 yıl önce Çerkes bir köylünün, kendinden yaşca
çok büyük bir kaymakamın öptürmek için uzattığı eli
öpmek yerine sıkması gerçeği, ne oldu da kendinden
küçüklerin yanında başı önde, el pençe biçimine döndü?
Bu denli zavallı bir toplum mu olduk?
Değerlerimiz o kadar çok mu asimile oldu? Osmanlı
sadrazamı, padişahının karşısında el pençe durabilirdi.
Bunun devamı olarak cumhuriyet dönemi valisinin
karşısında kaymakamı da el pençe durabilir. İyi de bize
ne oldu? Biz neden el pençe duruyoruz? Elde ettiğimiz
kazanımlar çok önemli bir davranış modelimizi yok
etmemize değecek mi?
Kültürümüzü geliştirmek ve korumak
amacıyla bile olsa thamadelerimizin el pençe divan
durmalarını kabullenmek çok zor.
Çünkü onlar gençlere örnek oluyorlar. Bir
bakıma yol açıyorlar. Biz saygılı davranma modellerimizi
bütün dünyaya kabullendirmişiz. İngiliz, Bulgar, Türk,
Kürt hiç fark etmezdi gelen ve giden için ayağa
kalkardık. Konuklarımız oturmadan oturmazdık. Ama
başımız dik ve ellerimiz yanlarda olurdu. Şimdi ne oldu
da başımız öne eğik, el pençe divan duruyoruz?
Yanıtlar çok basit. Çerkes yaşam biçimi
her yönüyle katlediliyor. Diliyle, gelenekleriyle,
davranış biçimleriyle kısacası her şeyi ile yok
ediliyor. Buna başkaldıramayıp, “az olsun bizim olsun”
mantığındakiler de bu yok olmayı hızlandırıyor.
Çerkeslik adına elde ettiğiniz tüm maddi kazanımları
çalışarak, üreterek elde edebilirsiniz. Ancak yok
edilmiş bir kültürü bırakın çalışmayı hayatınızı
verseniz elde etme şansınız yok. Bu el pençe duran
thamadelerimiz Wubıh dilini kurtarabildiler mi? Şimdiden
sonra kurtarabilirler mi?
Çerkesler görünüşlerine çok dikkat eden,
nadir uluslardan biridir. Bu bir övünç nedeni değildir.
Köylerimiz diğer köylerden daha temiz ve düzenli olur.
Evlerimiz diğer evlerden daha güzel ve sıcak olur.
Giydiğimiz elbise belki eskidir, belki yamalıdır ama
temiz ve ütülüdür. Hangi güç bu görünüşümüzü şimdiki
duruma getirdi?
Erkek erkeğe yanaktan öpüşmeyi,
yaşlıların ellerini öpmeyi kim soktu içimize? Bir genç
kızımızın uzanan elini thamadenin terslemesi nasıl bir
anlayış sonucunda oluştu?
Zayıfladığınız sürece başınızın öne
eğilmesine engel olamazsınız. Gücünüzü yitirdikçe
elleriniz yanda kansız kalır, mutlaka önünüzde
birleştirip ovuşturmanız gerekir. O zaman?
Zayıflamayacaksınız. Nasıl olacak? Büyük evde oturmaktan
vazgeçip küçük evde oturacaksınız. Ancak çocuğunuzu iyi
bir okula göndereceksiniz. Evinizin koltuklarını
yenilemeyip evinize bilgisayar alacaksınız. Herhangi
birinin karşısında mahcup olmamak için okuyacaksınız.
Bir odanızı kütüphane haline getireceksiniz. Dünyadaki
gelişmeleri, magazin boyutunda izleyemeyeceksiniz.
Herkes bir saat üretiyorsa, siz uykunuzdan fedakarlık
yapıp 2 saat üreteceksiniz. Çerkesliği bir kültür olarak
değil yaşam biçimi olarak algılayacaksınız. Yaptığınız
hiçbir işi “laf olsun” diye yapmayacaksınız.
İdeolojinizi Çerkesliğin önüne geçirmeyeceksiniz.
İşte o zaman ense kaslarınız gelişir ve
başınız dik durur. Ellerinizdeki kan dolaşımı normale
döner, el pençe divan durmak zorunda kalmazsınız.
Son Söz
Çerkes, eğilince kırılandır.
(Kuban)
|