Bilinen bir
fıkradır. Genellikle; dini, imanı para olan insanları yermek
adına bu fıkra anlatılır.
Salomon kötü hastalanmış, ölüm döşeği hallerinde. Eşi,
çocukları, diğer yakınları yatağının ucuna toplanmış bu yaşlı
ve ağır hasta adamın son sözlerini dinliyorlarmış saygıyla.
Son nefeslerini alıp vermeye başlayan Salomon zorlukla
fısıldamış;
- Hayganuş karıcığım burada mısın?
Kadın ağlamaklı biçimde yanıtlamış kocasını;
- Evet canım kocacığım burada, yanı başındayım.
- Büyük oğlum İzak sen burada mısın evladım?..
- Evet... Evet canım babam ben de buradayım.
- Ortanca oğlum Yozef, sen neredesin yavrum?
- Ahh babacığım. Ben de buradayım. Başucunda durmaktayım.
- Ya küçük oğlum David? O da burada mı?..
David de hıçkırıklarına zorlukla engel olarak konuşur;
- Evet biricik babam, ben de buradayım.
Kısa bir sessizlikten sonra güç bela doğrulur Salomon ve
gürleyen bir sesle bağırır;
- Yahu hepiniz buradasınız peki dükkanı kime bıraktınız bee?
Şimdi fıkrayı
kültürler bazında düşünürseniz, bizim de durumumuz ölmek üzere
olan Salomon’dan farklı değil. Hepimiz, ölmekte olan
kültürümüzün başında bekliyoruz. Ancak dükkan da kimse yok.
Oysa dükkanda birisi duracak ki, o kültür yaşamaya devam
etsin.
Acı
günlerimizi, elbette anmalıyız. Geçmişte trajik bir tarih
bıraktığımızı da bilmeliyiz. İnsanlarımızın açlıktan ve
susuzluktan kendilerine ait olmayan topraklarda can
verdiklerini de unutmamalıyız ama dükkanı da açık tutmalıyız.
Sürgünde
yitirdiğimiz her insanımız için; bir ağaç dikmeliyiz, bir
kitap yazmalıyız, ekonomik zorluk çeken bir hemşehrimizin
çocuğunu okutmalıyız. Herkes yeteneği ve gücüne göre her yıl
sürgünü anarken bir şeyler üretmeli.
Dükkan açık kalmalı.
Üretmeyen
gelişmeyen her toplum sonuç olarak yok oluyor. Kendi
topraklarında olmuş, diasporada olmuş bir şey fark etmiyor. Çok
çalışmak gerekiyor. Hasta yatağında bile olsa üretimi düşünen
kazanıyor.
Nüfusumuzun
azlığı kimseyi karamsar yapmasın. Dünya üzerinde bir çok
gelişmiş toplum bizden daha kalabalık değil. Aradaki tek fark
biz tembelleştik. Yanlış kültürlere ve anlayışlara yönlendik.
Yaşamımızın bel kemiği olan xabzeye sarılmak ve onu korumak
yerine içine yabancı birçok normlar soktuk. Arabeskleştik,
kaderci olduk.
Son
zamanlarda, özellikle Kafkas derneklerinin yaptıkları
çalışmalar umutları arttırıyor. En azından dükkanda birileri
duruyor artık.
SonSöz
Çerkes, kendinden büyüklerin yanında sigara
içmediği gibi, kendinden küçüklerin yanında da
sigara içmeyendir. (Kuban)
|