Şark toplumlarında hayal, yalnız aşk meşk üzerine
kuruludur. Eğer birine sevdalanmış ve hayallerini
biraz abartmışsa adı ‘’deli’’ye çıkar. Bu tanımı
rahatsız bulanlarda ‘’meczup’’ deyip işin içinden
sıyrılırlar. Genelde toplum tarafından tolerans
görürler.
Hayallerini bilimsel yönde geliştirenlere ise;
delinin başına ‘’zır’’eklenir. Yani zır deli denir. Nedense bu tür
hayalcilere ‘’meczup’’da demezler.
Bilimsel hayal ile aşk hayali arasında önemli bir fark
vardır. Biri egoisttir. Aşık olan ve aşık olunanı
mutlu ya da mutsuz eder. Bilimsel olanı tüm toplumu
ilgilendirir.
Tiyatro sanatçısı ve yazar Yılmaz Erdoğan’ın ‘’Vizontele’’adlı
filminde bir diyalog vardır. Belediye başkanının oğlu
koşarak filmin kahramanını olan Emin’in yanına gelir.
Devlet bir kutu yollamıştır, içinde adamların
oynadığı söyler. Emin şapkasını yere vurur.
‘’Şerefsizim ben bunu daha önce düşünmüştüm!’’
İlçenin meydanında belediye başkanı televizyonun nasıl
bir cihaz olduğunu halka anlatmaya çalışır. ‘’Bu
kutunun içinde; mesela Zeki Müren şarkı söyleyecek,
sizde göreceksiniz!’’
İlçenin en akıllı kabul edilen tüccarı soru sorar.
‘’Peki o da bizi görecek mi?’’
İlçe halkı; bir kutunun içinde başka bir yerdeki
insanın görüntüsünü taşımayı hayal eden Emin’e; Deli
Emin, ‘’Zeki Müren’de bizi görecek mi?’’ diye sorana
da ‘’akıllı’’ payesini koyar. Gerçek yaşamda da aynı
değil mi?
Bazen daha da kötüsü olmuyor değil. Hazerfen Ahmet
Çelebi'nin başına
gelen gibi. Adam, insanların da kuşlar gibi
uçabileceğini hayal ediyor ve bu hayalini
gerçekleştirmek için canını tehlikeye atıp deniyor,
kısmen başarıyor da.
Sonuç?
Dönemin padişahı sürgüne yolluyor.
Bir toplum düşününüz ki, bilimsel hayal kurarsanız
‘’zır deli’’ adını alma tehlikesiyle karşı karşıya
kalıyorsunuz. Bu nedenle insanlarımız; özellikle de
gençlerimiz, proje üretirken ‘’acaba bu hayalimi
insanlar nasıl karşılar’’ korkusunu yaşıyor.
Oysa daha atmosferin dışına çıkılmasının
düşünülemediği dönemlerden 20-30 yıl önce çizgi roman
çizer ve yazarları bunun hayalini kurup, yıldızlara
sefer yapan uzay gemileri tasarladılar. Hiç kimse bu
çizgi romanları üretenlere ‘’zır deli bu adamlar’’
demedi. Bu hayal sonra gerçeğe döndü.
Bu nedenle hayal güçlerine sınır koymayan, ‘’zır
deli’’ diye küçümsemeyen toplumlar uzayı arka
bahçeleri gibi kullanırken, hayalcilerini aşağılayan
toplumlar, televizyon denen kutunun içinden olanları
izleyip, yutkunmak zorunda kaldılar.
Her kurulan hayal gerçekleşecek diye bir kural yok.
Ancak bizi bekleyen en büyük tehlike, baştan
‘’olmaz’’deyip kestirip atmaktır. En olmadık
hayallerin bile gerçekleştirilmesi için çaba göstermek
gerek.
Uzay Yolu diye bir dizi vardı. Genç kuşak pek bilmez.
Son derece ilkel dekor, aksesuar ve teknoloji ile
çekilmiş bir filmdi. Orada bir gemiden, diğer gemiye
ışınlanarak insan transferi yapılıyordu. Şark
toplumunun bu olaya tepkisi; ‘’hadi len, manyak
bunlar’’ düzeyinde olurdu. Hala bilimadamları bu konu
üzerinde çalışıyorlar. Sanıyoruz kısmen başardılar da.
Bir toplum her koşulda hayalcilerinin kurdukları
hayalleri yaşama geçirip insanların hizmetine
sunarken, diğer bir toplum; önce ‘’manyak bunlar’
deyip sonra o nimetlerden umarsızca yararlanıyor.
İster hayalcilerinize destek olup çağdaş toplum
olacaksınız, ister hayalci-lerinize ‘’zır deli’’ deyip
yattığınız yerden nimetlerden yararlanacaksınız.
Tercih sizin.
SonSöz
Çerkes; konuk olduğu evde, kendi evinden daha titiz
olandır. (Kuban)
|