...................
...................
BU ADAM DELİ

11.06.2005

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

Şark toplumlarında hayal, yalnız aşk meşk üzerine kuruludur. Eğer birine sevdalanmış ve hayallerini biraz abartmışsa adı ‘’deli’’ye çıkar. Bu tanımı rahatsız bulanlarda ‘’meczup’’ deyip işin içinden sıyrılırlar. Genelde toplum tarafından tolerans görürler.

Hayallerini bilimsel yönde geliştirenlere ise; delinin başına ‘’zır’’eklenir. Yani zır deli denir. Nedense bu tür hayalcilere ‘’meczup’’da demezler.

Bilimsel hayal ile aşk hayali arasında önemli bir fark vardır. Biri egoisttir. Aşık olan ve aşık olunanı mutlu ya da mutsuz eder. Bilimsel olanı tüm toplumu ilgilendirir.

Tiyatro sanatçısı ve yazar Yılmaz Erdoğan’ın ‘’Vizontele’’adlı filminde bir diyalog vardır. Belediye başkanının oğlu koşarak filmin kahramanını olan Emin’in yanına gelir. Devlet bir kutu yollamıştır, içinde adamların oynadığı söyler.  Emin şapkasını yere vurur. ‘’Şerefsizim ben bunu daha önce düşünmüştüm!’’

İlçenin meydanında belediye başkanı televizyonun nasıl bir cihaz olduğunu halka anlatmaya çalışır. ‘’Bu kutunun içinde; mesela Zeki Müren şarkı söyleyecek, sizde göreceksiniz!’’

İlçenin en akıllı kabul edilen tüccarı soru sorar. ‘’Peki o da bizi görecek mi?’’

İlçe halkı; bir kutunun içinde başka bir yerdeki insanın görüntüsünü taşımayı hayal eden Emin’e; Deli Emin,  ‘’Zeki Müren’de bizi görecek mi?’’ diye sorana da ‘’akıllı’’ payesini koyar.  Gerçek yaşamda da aynı değil mi?

Bazen daha da kötüsü olmuyor değil. Hazerfen Ahmet Çelebi'nin başına gelen gibi.  Adam, insanların da kuşlar gibi uçabileceğini hayal ediyor ve bu hayalini gerçekleştirmek için canını tehlikeye atıp deniyor, kısmen başarıyor da.

Sonuç?

Dönemin padişahı sürgüne yolluyor.

Bir toplum düşününüz ki, bilimsel hayal kurarsanız ‘’zır deli’’ adını alma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu nedenle insanlarımız; özellikle de gençlerimiz, proje üretirken ‘’acaba bu hayalimi insanlar nasıl karşılar’’ korkusunu yaşıyor.

Oysa daha atmosferin dışına çıkılmasının düşünülemediği dönemlerden 20-30 yıl önce çizgi roman çizer ve yazarları bunun hayalini kurup, yıldızlara sefer yapan uzay gemileri tasarladılar. Hiç kimse bu çizgi romanları üretenlere ‘’zır deli bu adamlar’’ demedi. Bu hayal sonra gerçeğe döndü.

Bu nedenle hayal güçlerine sınır koymayan, ‘’zır deli’’ diye küçümsemeyen toplumlar uzayı arka bahçeleri gibi kullanırken, hayalcilerini aşağılayan toplumlar, televizyon denen kutunun içinden olanları izleyip, yutkunmak zorunda kaldılar.

Her kurulan hayal gerçekleşecek diye bir kural yok. Ancak bizi bekleyen en büyük tehlike, baştan ‘’olmaz’’deyip kestirip atmaktır. En olmadık hayallerin bile gerçekleştirilmesi için çaba göstermek gerek.

Uzay Yolu diye bir dizi vardı. Genç kuşak pek bilmez. Son derece ilkel dekor, aksesuar ve teknoloji ile çekilmiş bir filmdi. Orada bir gemiden, diğer gemiye ışınlanarak insan transferi yapılıyordu. Şark toplumunun bu olaya tepkisi; ‘’hadi len, manyak bunlar’’ düzeyinde olurdu. Hala bilimadamları bu konu üzerinde çalışıyorlar. Sanıyoruz kısmen başardılar da.

Bir toplum her koşulda hayalcilerinin kurdukları hayalleri yaşama geçirip insanların hizmetine sunarken, diğer bir toplum; önce ‘’manyak bunlar’ deyip sonra o nimetlerden umarsızca yararlanıyor.

İster hayalcilerinize destek olup çağdaş toplum olacaksınız, ister hayalci-lerinize ‘’zır deli’’ deyip yattığınız yerden nimetlerden yararlanacaksınız.

Tercih sizin.


SonSöz
Çerkes; konuk olduğu evde, kendi evinden daha titiz olandır. (Kuban)