...................
...................
''AL DÜRBÜNÜ ELİNE''

19.09.2003

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

1960’lı yıllarda Akbaba Dergisi’nde Yusuf Ziya Ortaç’ın bir makalesi yayınlanır.

Ortaç Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli edebiyatçılardan biri. Böylesine ünlü bir edebiyatçı; karşılaştığı olay üzerine, bir Çerkes delikanlısına atfen aynen şunu yazıyor: Sen Çerkes'sin, öyle mi delikanlı?… İşte Avrupa, işte Asya, iste Afrika,  işte, işte… Al şu dürbünü eline ve bana bir nokta göster: Üzerinde `Çerkes'  yazan Kaşık Adası kadar bir nokta!  Var mı yer yüzünde böyle bir şey?

Haritayı bırak… işte milletlerin rüzgar rüzgar uçuşan bayrakları… Şu  Fransız, şu İngiliz, şu Yunan, şu Habeş bayrağı!… İçlerinde adını  bilmediklerimiz bile var… Hani Çerkes bayrağı?…

Bayrağı da bırak…Edebiyatsız millet, musikisiz millet olur mu?…

Bir tek Çerkes şairi, bir tek Çerkes romancısı, bir tek Çerkes bestekarı  gösterebilir misin bana?… Hele sahnede Çerkes?…

O, Osmanlı seyircisini  güldürmek için ramazan geceleri yalnız Karagöz perdesine çıkabildi.”

Ne denilebilir? Çok şey! Ama nefesinizi tutup Ortaç’ı yanıtlamak yerine, bu soruları bir Çerkes olarak bir başka Çerkes hemşehrinize sorun. Bakalım alacağınız yanıt ne olacak?

Büyük olasılıkla Ortaç’ın haklı çıkacağını göreceksiniz. 

Pekiyi; Ortaç, Kaşık Adası kadar bir ülkeye sahip olan Lüksemburg, Belçika ya da Hollanda için bu sözleri söylemezken, bizim için neden söyleyebilmiştir? Biz yeteri kadar tanıtmadık mı ülkemizi?

Pekiyi, bayrağımız? Sonuç olarak renkli kumaşlardan yapılmış bir nesne. Ortaç neden görememiştir bizim bayrağımızı? Biz mi gösteremedik ona?

Pekiyi, okumayı sevmeyen bir topluluk olduğumuz için edebiyatı bir kenara  koyun;  5.sınıf Türk filmlerinde "Kazaska" adıyla çalınan ucube müziklerin de mi yararı olmadı?  Yoksa biz mi melodilerimizi duyuramadık?

Pekiyi Çerkes aktörler? Biz Türkiye’de sadece Karagöz perdesine mi çıkabildik?

Hepsine tek yanıt var: Evet.

Çünkü, bırakın Türkleri, kendi hemşehrilerimiz yıllarca kendi ülkemizi Osmanlı’nın bir parçası gördü. Ona boyun eğdi.

Gençlerimiz yıllarca halk danslarımızın finallerinde göğüslerinden Türk bayrağı çıkardı. Ortaç bunları görünce doğal olarak soruyor. Nerde sizin bayrağınız? Bizden gelen yanıt; göğüslerden çıkan  Türk bayrağı. Doğal olarak Ortaç’ın kafası karışıyor. Nasıl olurda göğsünden Türk bayrağı çıkaran bir genç “ben Çerkes'im” diyebilir? Gerçekten haklı. Birçok Çerkes, Türk kökenli olduğunu kabul edip, Türk boyu olmakla övünürken, bir delikanlının çıkıp “ben Çerkes'im” demesi çok anlamsız.

Daha birkaç ay öncesine kadar, Çerkes sitelerinde kahramanlık ve hamaset şiirleri yayınlanıyordu. Çoğunda, Türklük ve Turan ve hatta Bozkurt şiirleri var. Eh. O zaman nasıl yanıtlayacağız Ortaç’ı?

Adam haklı. Sen Türk şiiri yazarsan, sormazlar mı “nerede Çerkes şairi?” diye.

Birde başka şeylerle “şereflenenler” var!  İyi ki, Ortaç onları görmedi. Görseydi işimiz tümüyle çıkmaza girerdi.

Düşünebiliyor musunuz? Ülken var ama ülken yok! Bayrağın var ama bayrağın yok! Edebiyatçın var ama edebiyatçın yok! Ortaç ne yapsın?

Bir de Çerkeslikle şereflenemeyenler var…

Ortaç iyi ki onları görmedi…



SonSöz
Çerkes, karşısındaki düşman bile olsa tehdit etmeyendir.