1960’lı yıllarda Akbaba Dergisi’nde Yusuf Ziya Ortaç’ın bir
makalesi yayınlanır.
Ortaç
Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli edebiyatçılardan biri.
Böylesine ünlü bir edebiyatçı; karşılaştığı olay üzerine, bir Çerkes delikanlısına atfen aynen şunu
yazıyor: “Sen
Çerkes'sin, öyle mi delikanlı?… İşte Avrupa, işte Asya, iste
Afrika, işte, işte… Al şu dürbünü eline ve bana bir nokta
göster: Üzerinde `Çerkes' yazan Kaşık Adası kadar bir nokta!
Var mı yer yüzünde böyle bir şey?
Haritayı bırak… işte
milletlerin rüzgar rüzgar uçuşan bayrakları…
Şu
Fransız, şu İngiliz, şu Yunan, şu Habeş bayrağı!… İçlerinde
adını bilmediklerimiz bile var…
Hani Çerkes bayrağı?…
Bayrağı da bırak…Edebiyatsız
millet, musikisiz millet olur mu?…
Bir tek Çerkes şairi, bir tek
Çerkes romancısı, bir tek Çerkes bestekarı gösterebilir misin
bana?… Hele sahnede Çerkes?…
O, Osmanlı seyircisini
güldürmek için ramazan geceleri yalnız Karagöz perdesine
çıkabildi.”
Ne denilebilir? Çok şey! Ama
nefesinizi tutup Ortaç’ı yanıtlamak yerine, bu soruları bir
Çerkes olarak bir başka Çerkes hemşehrinize sorun. Bakalım
alacağınız yanıt ne olacak?
Büyük olasılıkla Ortaç’ın haklı
çıkacağını göreceksiniz.
Pekiyi; Ortaç, Kaşık Adası
kadar bir ülkeye sahip olan Lüksemburg, Belçika ya da Hollanda
için bu sözleri söylemezken, bizim için neden söyleyebilmiştir?
Biz yeteri kadar tanıtmadık mı ülkemizi?
Pekiyi, bayrağımız? Sonuç
olarak renkli kumaşlardan yapılmış bir nesne. Ortaç neden
görememiştir bizim bayrağımızı? Biz mi gösteremedik ona?
Pekiyi, okumayı sevmeyen bir
topluluk olduğumuz için edebiyatı bir kenara koyun;
5.sınıf
Türk filmlerinde "Kazaska" adıyla çalınan ucube müziklerin
de mi
yararı olmadı? Yoksa biz mi melodilerimizi duyuramadık?
Pekiyi Çerkes aktörler? Biz
Türkiye’de sadece Karagöz perdesine mi çıkabildik?
Hepsine tek yanıt var: Evet.
Çünkü, bırakın Türkleri, kendi
hemşehrilerimiz yıllarca kendi ülkemizi Osmanlı’nın bir parçası
gördü. Ona boyun eğdi.
Gençlerimiz yıllarca halk
danslarımızın finallerinde göğüslerinden Türk bayrağı çıkardı.
Ortaç bunları görünce doğal olarak soruyor. Nerde sizin
bayrağınız? Bizden gelen yanıt; göğüslerden çıkan Türk bayrağı.
Doğal olarak Ortaç’ın kafası karışıyor. Nasıl olurda göğsünden
Türk bayrağı çıkaran bir genç “ben Çerkes'im” diyebilir?
Gerçekten haklı. Birçok Çerkes, Türk kökenli olduğunu kabul
edip, Türk boyu olmakla övünürken, bir delikanlının çıkıp “ben
Çerkes'im” demesi çok anlamsız.
Daha birkaç ay öncesine kadar,
Çerkes sitelerinde kahramanlık ve hamaset şiirleri
yayınlanıyordu. Çoğunda, Türklük ve Turan ve hatta Bozkurt
şiirleri var. Eh. O zaman nasıl yanıtlayacağız Ortaç’ı?
Adam haklı. Sen Türk şiiri
yazarsan, sormazlar mı “nerede Çerkes şairi?” diye.
Birde başka şeylerle “şereflenenler” var! İyi
ki, Ortaç onları görmedi. Görseydi işimiz tümüyle çıkmaza
girerdi.
Düşünebiliyor musunuz? Ülken
var ama ülken yok! Bayrağın var ama bayrağın yok! Edebiyatçın
var ama edebiyatçın yok! Ortaç ne yapsın?
Bir de Çerkeslikle
şereflenemeyenler var…
Ortaç iyi ki onları görmedi…
SonSöz
Çerkes,
karşısındaki düşman bile olsa tehdit etmeyendir.
|