Dünyanın
en garip çelişkisi nedir biliyor musunuz? Savaş yanlıları
kahraman diye ilan edilirken; barış yanlıları her zaman
‘’vatan haini’’ muamelesi görmüştür.
Geçen hafta sayın Engin Ardıç’ın makalesinde de
okumuşsunuzdur. Birinci Dünya Savaşı’na girmek için imza
atanlar kahraman, ‘’yok yahu durup dururken derdimiz ne,
niye savaşalım’’ diyenler ise vatan haini olarak
anılırlar.
Rusların Osmanlılarla dertleri var. Gelip diyorlar ki,
bizim sizinle bir derdimiz yok, sadece buradan geçerken
bize saldırmayın. O dönemin liderlerinden biri ''doğru
bizim sizle işimiz yok derken'', diğeri o meşhur tuzu alıp
suya bırakıyor ve koskoca bir kültürün canına okuyor.
''Yok arkadaş buradan geçemezsiniz. Biz tuz gibi yok
olacağız.''
Tam trajikomik bir durum. Tuz olarak eriyeceğini biliyor
da nasıl olacağını kestiremiyor.
Böyle bir karara iki nedenle varmış olabilir. Birincisi
Osmanlılara güvendi. İkincisi Rus ordularını kurşun asker
sandı. İki durumda da yanlış ata oynadı ve geriye
anavatanda yüz, iki yüz bin insanımız kaldı. Diğerleri
darmaduman oldular gittiler.
Hadi Osmanlı koskoca imparatorluk. Sen neyine güvenip tuzu
suya bırakıyorsun?
Temelde yatan yine nitelik. Liderlik öyle kolay olmadığı
için; her ben ‘’liderim’’ diyenin peşine düşmemek gerek.
Düşünce ne oluyor? On binlerce masum insan yaşamından
oluyor. Kazanan kim? Savaş çığırtkanlığı yapan liderler.
Eğer liderler değil de kazanan halk olsun diyorsanız, ne
yapıp edip ait olduğunuz toplumun niteliğini yükseltmeye
yönelik çalışmalar yapın.
Bizdeki madalyonun bir yüzü yok. Ben diyeyim on, siz deyin
bin yüzü var.
Şimdi bu yüzlerden birkaçına değinelim.
Sürekli kahraman bir millet olduğumuzdan söz ederken, neden
kahramanlığımız bize pahalıya maloldu?
Acaba bize anlatılan tarih abartılmış olabilir mi? Büyük
olasılıkla evet. Çanakkale'de 55 bin şehit verilmesine
karşın 300 küsur bin sayısı nereden çıkmıştır? Çok basit.
Şehit sayısı ne kadar
çoksa -bir savaşta mağlup da olsanız- avunacak bir konunuz
olur. Tam niteliksiz insan kafası.
O insanlar kötü liderler nedeniyle savaşa sürüklenirler.
Canlarını, evlatlarını, babalarını, kardeşlerini toprağa
verirler. Başkaları da sizin topraktaki canınızdan sizi
heyecanlandırmaya kalkar.
Büyük çelişkidir bu. Elbette anlayana.
Temel düşünce yaşamaktır. Sorunları yaşayarak çözmektir.
Öldüğünüzde yine sizin adınızı ve ideallerinizi kullanarak
genç beyinleri kirletmeye devam edeceklerdir. Bundan iğne
ucu kadar kuşkunuz olmasın.
Bizim madalyonun bir başka yüzü; anavatanda bir avuç
insanımız kalmış. Diasporada milyonlar. Bu milyonlar neye
güvenip savaş çığırtkanlığı yapıyorlar? Üstelik anavatana,
''atavatan'' diyerek. Anavatandan kalkacaklar, topu tüfeği
ele alacaklar gidip ''atavatan'' mı kurtaracaklar? Hayır.
Yine güçlü ülkelere güvenerek, hamaset edebiyatı yaparak
konumlarını güçlendirecekler. Akıl var, mantık var, kim bu
devirde silaha sarılırda savaş kazanır. Amerika bile
Irak'tan çıkamazken, biz kimi kimden kurtaracağız?
Kısacası madalyonun hangi yüzüne bakarsanız bakın sonuç
berbat.
Ne yapmak gerek?
Çok basit.
Silaha sarılmak yerine çocuklarımızın iyi eğitim
almalarını sağlayacağız. Tüm insanlığa yararlı bireyler
olarak yetiştireceğiz. Bilim alanında, sanat alanında,
spor alanında, ekonomi alanında parmakla gösterilecek
insanlar olarak toplumun önüne çıkaracağız.
Bırakın ''savaşın, savaşın'' diyenler, kendileri gidip
savaşsınlar. Biz çocuklarımızı onların çıkarları için
toprağa vermeyelim.
En kötü barış, kazanılmış savaşlardan her zaman iyidir. |