Eski
düşman dost olur mu?
Evet.
Olur.
Örneğin; Almanya ile İsrail dosttur.
Örneğin; Türkiye ile Rusya dosttur.
Örneğin; yine Türkiye ile Yunanistan dosttur.
Dünya görüşünü düşmanlık üzerine oturtmuş her birey,
yaşamının her anında çelişki yaşar. Bu çelişki onun
soğukkanlılığını kaybetmesine ve yalpalamasına neden olur.
Kişiliği zayıfsa yalpalaması, seviyesiz sataşmalara
dönüşür.
Pekiyi, hangi koşullar eski düşmanları dost yapar?
Birçok nedeni olabilir ancak en önemli etken ekonomiktir.
Günümüzde kapalı toplum olarak yaşamak neredeyse
olanaksız. Yalnız kendi pazarınızda ürününüzü satmanız,
karnınızı doyurmanıza yetmiyor. Bol keseden onu bunu
düşman ilan etmeniz sizi tok tutmaz.
Kan davası, aşağı yukarı herkesin bildiği sosyal bir yara.
Bir senden bir benden insan öldürerek, sonsuza dek süren
gerilimli, kan kokan bir yaşam. Her gün diken üstünde
oturmak, sıranı beklemek de cabası.
Lise çağlarımızda okulda bir arkadaşımız vardı. İnanılmaz
içine kapanık. Önüne gelenin ittirip kaktırdığı biriydi. İki lafı bir araya getiremezdi. O denli
ürkekti ki kendinden 3-4 yaş küçükler bile onu örselemekte
sakınca görmezlerdi. Hemen hemen hiç konuşmazdı. Sözlü
sınavına kalktığında tüm soruları kekeleyerek yanıtlardı.
Bir gün okul çalkalandı. O yörenin en ünlü mafya babasını
9 kurşunla öldürmüş.
Hepimizin kanı donmuştu. Nasıl olurdu? O sessiz, ürkek
16-17 yaşındaki bir genç 45 yaşlarındaki ünlü mafya
babasını hangi cesaretle öldürebilirdi?
Sonradan öğrendik ki, kan davası.
Hesap edin. Kendinden güç ve yaş olarak aşağıda olan
çocuklardan bile ürken bir genç, mafya babasına kurşun
yağdırıyor. Sonrada karşı taraf kendi ailesinden birkaç kişiyi öldürdü.
Kim kazançlı çıktı? Bu iki ailenin bu kan davasından zarar
gördüğü kesin. Karlı çıkanlar bu ailelere silah
satanlardı. Sürekli bu kan davasını körükleyenlerdi.
Şimdi bu olayı ülkeler boyutunda alalım. Kimileri
gençlerin kafasını sürekli nefretle dolduruyorlar. Eline
de silah verip yolluyor.
Bizarcık aklı olan kendine neden düşman yaratsın ki?
Bu sorunun en doğru yanıtı, çapsızlık.
Sanatta yoksun, bilimde yoksun, edebiyatta yoksun.
Sıfırsın. Alt kuşak senin ağzına bakıyor. Senin onlara örnek
olabilecek bir tek niteliğin yok. Ne yapacaksın? Kolay.
Aha düşman saldırın. Gençler düşmanla boğuşurken senin
çapsızlığını görme şansı olmayacak. Sağlamasını yapmak
için savaş kışkırtıcılığı yapanlara bir bakın. Bir
tanesinin -ilaç niyetine- gençliğe örnek olabilecek bir
özelliği var mı? Yok. Zaten bilim adamı olsa, sanatçı olsa
kısacası bir özelliği ile gençlere örnek olacak durumu olsa
niye gençleri kışkırtsın. Hadi toplayın çelenkleri
büyükelçilik önüne. Gençler; bak ne yiğit bir büyüğümüz
var, diye kendilerini mutlu ve güvende hissetsinler. Oysa
gerçek savaşta, elinde silahıyla cephede bir çukurun
içinde tek başına kaldığında, o çelenk elde önde giden
büyüklerini asla yanında bulamayacak. İnanmayan; uzak
değil yakın tarihe baksınlar, hemen göreceklerdir.
Her insan toplumda bir yer, bir konum aramak için didinir.
Sosyal yaşamın gereğidir. Kendini; sporda, sanatta,
edebiyatta geliştirememişse ne yapacak? Kaba gücüne
güvenecek. Kaba gücünü nasıl gösterecek? Kendine düşman
yaratarak.
İşte çapsızlık budur.
Bunun bedelini ağır öder. Kimi zaman lider olarak,
çoğunlukla da onun bunun maşası olarak. İnsanın en
doğal tepkisi olan korku duygusunu öylesine gizler ki,
bazen kendi bile şaşırır.
Çoğunuza denk gelmiştir. Adam önüne gelene çatar. Kavga
çıkarmak için her türlü bahaneyi yaratır. Ancak minnacık
bir fare gördüğünde kaçacak delik arar. Yolda yengeç gibi
yan yan yürür. Kendine göre hedef küçültüyordur. Ancak
yaşamının hedef olduğunu hiçbir zaman algılayamaz. Kendine
düşman yerine dost edinse, adam gibi yürüyebileceğini düşünemez.
Bir de eli kalem tutan, mürekkep yalamışlar vardır. Sakın
güzel yazılar yazabilen, şair ruhlu falan olmaları sizi
yanıltmasın. Bunlar da kalemleriyle düşman yaratırlar. Bu
türlere tümüyle çapsız demek haksızlık olur. Yarı
çaplıdırlar. Son derece zekidirler. Ancak zekalarını
kullanmakta bocalarlar. Beyinlerindeki iletişim ağları
internet bağlantısı gibidir. En olmadık zaman da kesilir.
Kafa birden bire durur. İşte en tehlikeli an budur. Bir
bakarsınız, ona buna ağır hakaret içeren mailler atarlar.
Olmadık yerde insanları hain ilan ederler. Bilgisayar
değil ki ‘’resetleyip’’ yeniden doğru çalışır hale
getirelim.
Çevrenizde de vardır. Durduk yerde insanlara sataşan.
Durduk yerde sırıtan. Kürek kasları olmamasına karşın
kolları bir türlü aşağı sarkıtamayan insanlarla mutlaka
karşılaşmışsınızdır. Bu tür insanlar birileriyle
didişmeden yaşayamazlar. Belaya bulaşmak, düşman edinmek
uyuşturucu alışkanlığından daha beter yakalarına
yapışmıştır.
Ünlü sözdür; rüzgar eken fırtına biçer. Bizde ekleyelim;
nefret eken, acı biçer. |