...................
...................
ESKİ DÜŞMAN DOST OLUR MU?

11.03.2006

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

Eski düşman dost olur mu?

Evet.

Olur.

Örneğin; Almanya ile İsrail dosttur.

Örneğin; Türkiye ile Rusya dosttur.

Örneğin; yine Türkiye ile Yunanistan dosttur.

Dünya görüşünü düşmanlık üzerine oturtmuş her birey, yaşamının her anında çelişki yaşar. Bu çelişki onun soğukkanlılığını kaybetmesine ve yalpalamasına neden olur. Kişiliği zayıfsa yalpalaması, seviyesiz sataşmalara dönüşür.

Pekiyi, hangi koşullar eski düşmanları dost yapar?

Birçok nedeni olabilir ancak en önemli etken ekonomiktir. Günümüzde kapalı toplum olarak yaşamak neredeyse olanaksız. Yalnız kendi pazarınızda ürününüzü satmanız, karnınızı doyurmanıza yetmiyor. Bol keseden onu bunu düşman ilan etmeniz sizi tok tutmaz.

Kan davası, aşağı yukarı herkesin bildiği sosyal bir yara. Bir senden bir benden insan öldürerek, sonsuza dek süren gerilimli, kan kokan bir yaşam. Her gün diken üstünde oturmak, sıranı beklemek de cabası.

Lise çağlarımızda okulda bir arkadaşımız vardı. İnanılmaz içine kapanık. Önüne gelenin ittirip kaktırdığı biriydi. İki lafı bir araya getiremezdi. O denli ürkekti ki kendinden 3-4 yaş küçükler bile onu örselemekte sakınca görmezlerdi. Hemen hemen hiç konuşmazdı. Sözlü sınavına kalktığında tüm soruları kekeleyerek yanıtlardı. Bir gün okul çalkalandı. O yörenin en ünlü mafya babasını 9 kurşunla öldürmüş.

Hepimizin kanı donmuştu. Nasıl olurdu? O sessiz, ürkek 16-17 yaşındaki bir genç 45 yaşlarındaki ünlü mafya babasını hangi cesaretle öldürebilirdi?

Sonradan öğrendik ki, kan davası.

Hesap edin. Kendinden güç ve yaş olarak aşağıda olan çocuklardan bile ürken bir genç, mafya babasına kurşun yağdırıyor. Sonrada karşı taraf kendi ailesinden birkaç kişiyi öldürdü.

Kim kazançlı çıktı? Bu iki ailenin bu kan davasından zarar gördüğü kesin. Karlı çıkanlar bu ailelere silah satanlardı. Sürekli bu kan davasını körükleyenlerdi.

Şimdi bu olayı ülkeler boyutunda alalım. Kimileri gençlerin kafasını sürekli nefretle dolduruyorlar. Eline de silah verip yolluyor.

Bizarcık aklı olan kendine neden düşman yaratsın ki?

Bu sorunun en doğru yanıtı, çapsızlık.

Sanatta yoksun, bilimde yoksun, edebiyatta yoksun. Sıfırsın. Alt kuşak senin ağzına bakıyor. Senin onlara örnek olabilecek bir tek niteliğin yok. Ne yapacaksın? Kolay. Aha düşman saldırın. Gençler düşmanla boğuşurken senin çapsızlığını görme şansı olmayacak. Sağlamasını yapmak için savaş kışkırtıcılığı yapanlara bir bakın. Bir tanesinin -ilaç niyetine- gençliğe örnek olabilecek bir özelliği var mı? Yok. Zaten bilim adamı olsa, sanatçı olsa kısacası bir özelliği ile gençlere örnek olacak durumu olsa niye gençleri kışkırtsın. Hadi toplayın çelenkleri büyükelçilik önüne. Gençler; bak ne yiğit bir büyüğümüz var, diye kendilerini mutlu ve güvende hissetsinler. Oysa gerçek savaşta, elinde silahıyla cephede bir çukurun içinde tek başına kaldığında, o çelenk elde önde giden büyüklerini asla yanında bulamayacak. İnanmayan; uzak değil yakın tarihe baksınlar, hemen göreceklerdir.

Her insan toplumda bir yer, bir konum aramak için didinir. Sosyal yaşamın gereğidir. Kendini; sporda, sanatta, edebiyatta geliştirememişse ne yapacak? Kaba gücüne güvenecek. Kaba gücünü nasıl gösterecek? Kendine düşman yaratarak.

İşte çapsızlık budur.

Bunun bedelini ağır öder. Kimi zaman lider olarak, çoğunlukla da onun bunun maşası olarak. İnsanın en doğal tepkisi olan korku duygusunu öylesine gizler ki, bazen kendi bile şaşırır.

Çoğunuza denk gelmiştir. Adam önüne gelene çatar. Kavga çıkarmak için her türlü bahaneyi yaratır. Ancak minnacık bir fare gördüğünde kaçacak delik arar. Yolda yengeç gibi yan yan yürür. Kendine göre hedef küçültüyordur. Ancak yaşamının hedef olduğunu hiçbir zaman algılayamaz. Kendine düşman yerine dost edinse, adam gibi yürüyebileceğini düşünemez.

Bir de eli kalem tutan, mürekkep yalamışlar vardır. Sakın güzel yazılar yazabilen, şair ruhlu falan olmaları sizi yanıltmasın. Bunlar da kalemleriyle düşman yaratırlar. Bu türlere tümüyle çapsız demek haksızlık olur. Yarı çaplıdırlar. Son derece zekidirler. Ancak zekalarını kullanmakta bocalarlar. Beyinlerindeki iletişim ağları internet bağlantısı gibidir. En olmadık zaman da kesilir. Kafa birden bire durur. İşte en tehlikeli an budur. Bir bakarsınız, ona buna ağır hakaret içeren mailler atarlar. Olmadık yerde insanları hain ilan ederler. Bilgisayar değil ki ‘’resetleyip’’ yeniden doğru çalışır hale getirelim.

Çevrenizde de vardır. Durduk yerde insanlara sataşan. Durduk yerde sırıtan. Kürek kasları olmamasına karşın kolları bir türlü aşağı sarkıtamayan insanlarla mutlaka karşılaşmışsınızdır. Bu tür insanlar birileriyle didişmeden yaşayamazlar. Belaya bulaşmak, düşman edinmek uyuşturucu alışkanlığından daha beter yakalarına yapışmıştır.

Ünlü sözdür; rüzgar eken fırtına biçer. Bizde ekleyelim; nefret eken, acı biçer.