Son
günlerin hararetli konusu olan ve Gürcistan tarafından gündeme
getirilmek istenen Çerkes soykırımı hakkında ortaya konulan
düşünceleri okuduğumda ; meseleye yine iki uç noktadan
baktığımızı ve yine aklımızla değil duygularımızla hareket
ettiğimizi görüyorum.
Bir kısım arkadaşlar soykırım olmadığını ifade ederken, diğer bir
kısım ise soykırım olduğunu ve bunu kim gündeme getirirse getirsin
koşulsuz desteklemek gerektiğini söylüyorlar.
Her iki bakış açısının da kendisini doğrulayacak ve haklı
çıkartacak dayanakları var aynı zamanda.
Benim gözlemlediğim kadarı ile , şu anda Çerkes camiası içerisinde
bir taraf gözü kapalı bir maşa olma hevesi içerisinde görünüyor.
Diğer taraf ise bunun getireceği olumsuz sonuçlardan ürkmüş bir
halde topyekun bir reddetme noktasına savruluyor bir anda.
Çerkes soykırımının olup olmadığı değildir burada tartışılması
gereken, üzerine düşünülmesi gereken şey çok daha başkadır.
Ben asıl tartışılması gerektiğini düşündüğüm konuları tek tek
sorular halinde sıralayarak , altına da kendi bakış açıma göre
cevaplarını yazacağım.
Çerkes soykırımı olmuş mudur ?
Evet, olmuştur.
Çerkesler Rus çarlığının asırlar süren adım adım kolonizasyonuna
maruz kalmış, topyekun veya kısmen yok edilmek, toprakları ne
pahasına olursa olsun işgal edilmek amacı ile üzerlerine ordular
gönderilmiştir.
Evleri ekinleri köyleri yakılmış yıkılmış, Çerkes kellelerine
ödüller konulmuş , koskoca bir imparatorluğun yüzyıldan fazla
süren insanlık dışı uygulamalarından paylarına düşeni fazlasıyla
almışlardır.
Sürgünden geride kalanlar için özel kanunlar çıkartılarak
“yerleşim alanları dışında bir Çerkes’in bir Rus’a 500 metreden
fazla yaklaşamayacağı, bu durumdayken bir Çerkes'i öldüren Rus’un
yasal olarak suçlanamayacağı” gibi vicdansızlıklar yaşanmıştır ve
bunlar da yakında arşivlerden gün yüzüne çıkacaktır zaten.
Her şeyi bir kenara koyun, Çerkeslerin süngü ucunda Karadeniz’e
indirilerek gemilere doldurulması, bu insanların yarısından
fazlasının hastalıklarda ve batan gemilerde hayatını kaybetmiş
olması bir insanlık suçudur başlı başına.
Kaldı ki, 1948 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi'ndeki soykırımı tanımlayan 6 maddenin, sadece 3.
maddesi yeterlidir Çerkeslere uygulananın ne olduğunu tanımlamak
için.
Bu sözleşmede soykırım olarak tanımlanabilecek fiiller sıralanır
ve 3. madde “bir grubun yaşam koşullarının, grubun bütününe
ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti
olarak bozulması soykırımdır” der.
O nedenle bu konuyu tartışmaya bile gerek yok.
Biz asıl soruya kafa yoralım.
a)
Soykırım konusunu şu hali ile gündeme getirmek bizim yararımıza
olur mu?
İşte asıl sorulması gereken soru budur.
Şu aşamada bunun üzerinde durmak ve kar/zarar hesabı yapmak
gerekiyor.
-
Rus
Çarlığının Çerkeslere uyguladığı soykırım ve sürgün, bu gün Çerkes
camiasının elindeki yegane uluslar arası politik silah ve
pazarlık aracıdır.
Bunu bir başkalarının kullanımına sunmak, bize şu andaki
konjonktürde bir kazanç sağlamadığı gibi, elimizdeki koz ile
başkasını oynatmış ve gelecek zamanlar için bu imkanı da kaybetmiş
oluruz.
- Kaldı ki bu gün, hem diasporada hem anayurtta Çerkeslerin
barışçı yollardan anayurtlarına geri dönebilmeleri hususunda ortak
bir uzlaşma vardır.
Eğer uygulamadaki politikamız bu ise, şu aşamada Gürcistan’ın
istismarlarına alet olmak bu politikaya terstir bir kere.
- Anayurtta şu an itibariyle tüm bölgelerimiz etnik sorunlarla
boğuşuyor.
Karaçaylar, Çerkesleri ellerinden gelse yaşadıkları yerlerden de
sürmek istiyorken,
Balkarların gasp ettikleri topraklar nedeni ile Kabardey ateş
üstünde oturuyorken,
Adigey’de Krasnodar’a ilhak konusu ısıtılıp sağa sola haçlar
dikilerek halklar arasında ortam gerilirken ve tüm bu politikalar
en ince detayına kadar bir merkezde dizayn edilirken, bizler her
attığımız adımın “akıllıca” olup olmadığını sorgulamalıyız
her şeyden önce.
Yani iki adım sonrasında önümüze çıkacak bu sorunlarda,
belirleyici etken olan gücü yok sayarak politika yapmak ve
restleşmek bizim lehimize değildir şu aşamada.
-
Çerkes soykırımına (kendi menfaatleri için) destek verecek diye
Gürcistan'a maşa olmak, Abhazya'nın ve Osetya'nın bağımsızlık
yolunda attığı adımı zayıflatmaktır. Kaldı ki, şu aşamada
Gürcülerle işbirliği yapmanın Abhaz Adige dostluğuna büyük darbe
vuracağı da kesindir.
b)
Çerkes soykırımını gündeme getirecek olan ve Çerkeslerin
hamiliğine soyunacak olan ülke Gürcistan mıdır?
Bu
konuda Çerkeslere en son yardım edecek olan ülkedir Gürcistan.
Onlar Rusya’ya sıkıntı vermek için, Amerika ise o bölgede kendi
politikasına uygun bir zemin yaratmak için bu konuyu kullanmak
isteyebilirler, bunda hiçbir anormallik yok.
Anormal olan şey; bizlerin dün olduğu gibi bu gün de birileri
tarafından kullanılıp atılmaya gönüllü olmamızdır.
Tuhaf olan şey, Çerkes halkının elindeki en önemli silahı
başkalarının çıkarları ve kirli siyasetleri için kullanmalarına
izin vererek payandalığa soyunmamızdır.
Dün Abhazları ve Osetleri kırmaya yeltenen Gürcistan, bu gün
birden bire Çerkes halkının soykırıma uğradığını neden
hatırlayıverdi acaba?
Bu gün, Abhazya'nın ve Osetya'nın Amerikan güdümlü Gürcistan
karşısındaki varlığının devam edebilmesi iki önemli desteğe
bağlıdır.
Bunlardan birisi Rusya Federasyonu'nun desteğidir.
İkincisi çevrelerindeki Kafkas halklarının desteğidir.
Gürcülerin birden bire bu kadar insani oluvermelerinin altındaki
yatan neden işte bu desteği kırmaktır.
Gürcistan bu hamleyi yapmakla, Abhazya’ya arka çıkan Rusya
Federasyonunu sıkıştırırken, diğer yandan da Abhazlarla ona destek
verebilecek kardeş halkların arasını açmak istiyor.
Bir başka görünmeyen sonucu daha var bu hamlenin ve Gürcülerin
bunu pek hesaba kattıklarını sanmıyorum şu aşamada; Abhazya'nın
kardeş halklar ile arasını açmak, bu yeni cumhuriyeti tamamen
Rusya'nın kucağına itmektir aynı zamanda...
Bu da Gürcülerle işbirliği yaparak
Rusya Federasyonu'nu
sıkıştırdıklarını sananların bir hizmeti olarak sanırım Moskova
tarafından minnetle karşılanacaktır.
Yine bizden başka herkes kazançlı çıkacak anlayacağınız.
Şimdi orta yerde bu kadar açık ve net şekilde görünen kirli
siyaseti yok sayarak “Çerkes soykırımını kim gündeme getirirse
getirsin destekleriz” demek akıllıca bir seçim midir?
Çerkes dünyasını bölmek pahasına,
Abhazya'yı yalnız ve çaresiz bırakmak pahasına,
Moskova'nın desteğinin şu an bir sürü sorunlar yaşadığımız
halklara kaymasına zemin hazırlamak pahasına.
Amerika ve Gürcistan'ın işi bittiğinde, onlarla işbirliği yapmış
halklar olarak yine bu bölgede Rusya'yla birlikte yaşamaya devam
etmek pahasına... (Üstelik mevcut şartlarda göbekten bağlı
olarak.)
Toparlarsak, bence sorulması gereken sorular bunlardır.
Yapılması gereken kazanç ve zarar hesabıdır, gözü kapalı duygusal
ataklar değil.
Tabii vatan kurtaran babayiğitlerin gözü kapalı efelenmelerine ve
onlardan gelecek suçlamalara da peşin cevap olması açısından,
Çerkes soykırımı konusunda yürütülmesi gerektiğini düşündüğüm
politikayı da burada kısaca belirtmek istiyorum.
Çerkes soykırımını, anayurdu ve diasporası ile birlikte top yekun
Çerkes camiası gündemine aldığında ancak bir şey ifade eder.
Bu meseleyi dünyanın gündemine getirmek, bütünü tarafından
üzerinde ulaşıldığında 40 ülkeye dağılmış bir diasporası olan
Çerkesler için o kadar da zor bir şey değildir.
Yukarıda da söylediğim gibi bu mesele bizim yegane uluslar arası
politik silahımız ve pazarlık aracımızdır.
O nedenle, tarihi acılarımızı birileri kirli oyunlarında
kullanacakları bir koz haline getirmek isterken,bizim buna alet
olmamızın şu aşamada ve bizim şartlarımızda somut hiçbir
yararı olmaz.
Tam aksine elimizdeki pazarlık gücümüzü de yitirir, diasporanın
ilelebet kan ve kin üzerine siyaset yapmadığına inandırmaya
çalıştığımız
Rusya Federasyonu'nu
yeniden eski endişelerine sevk ederiz.
Amerikan maşası olduğu artık herkesçe bilinen Gürcülerle işbirliği
yaparak Rusya halklarının desteğini kaybeder, ana yurdu ve orada
yaşayan kardeşlerimizi zor duruma düşürürüz.
Şu
aşamada talep etmemiz gereken şeyler ve takip etmemiz gereken yol
başkadır.
“Barışçı yollardan Çerkeslerin dönüşü konusunu
Rusya Federasyonu'nun
gündemine taşımak.”
“Diaspora anayurt ilişkilerini geliştirilerek sağlamlaştırılmak.”
”Her
nerede olursa olsun ortak hareket edebilen, ortak tepki verebilen
bir Çerkes örgütlenmesi yaratmak, bu örgütlenmeyi temsil eden adam
gibi bir üst kurum yaratmak.”
“Yeniden ulus bilincinin sağlanarak anayurttaki temelin
sağlamlaştırılması için çalışmak.”
Yukarıdaki yapılacaklar listesi daha uzundur aslında.
Önce bu adımlar atılmalıdır, güçlü ve örgütlü bir biçimde Çerkes
sorununun barışçı yollarla çözümü talep edilmelidir.
Atılacak bu adımlardan ve gündeme getirilecek bu taleplerden bir
sonuç alınamadığında denenecek yoldur soykırımın uluslar arası
arenaya getirilmesi aşaması.
Çerkes dünyası yukarıdaki adımları atıp bu yapıları
oluşturmadıkça, birileri dönemsel politikaları gereği bizim son
kozumuzu oynasalar bile biz onun devamını getiremeyiz.
Şu halimiz ile ortaya attığımız düşüncenin arkasında da güçlü bir
şekilde duramayız.
Bırakalım Gürcistan bunu gündeme getirsin,
Rusya Federasyonu
başka aynalardan kendi özrünü görsün, bizler bu tepişmenin
arasında kalmayalım.
Biz barışçı taleplerimizde ısrarcı olalım ve
Rusya Federasyonu'nun
bu taleplerimizi karşılamadığında Çerkes hareketinde ağırlığın
nereye kayacağını fark etmesini bekleyelim.
Şu aşamada bizim için en akıllıca yol budur.
Halisane duygularla vatanını halkını ve tarihini sevmek güzel bir
şeydir, fakat günü ve gündemi takip edip kendi yararına olan
adımları atabilenler hedefe ulaşabilirler.
Bütün bunlar kadar önemli bir meseledir şu anda
Rusya Federasyonu'nun
2014 Soçi Olimpiyatları konusundaki tutumu. Biz buna yüklenelim, o
toprakların yerlisi ve asıl sahibi halk olarak yok sayılmayı kabul
etmeyeceğimizi anlatalım muhatabımıza.
Bunun için güçlü bir birliktelik, ortak bir ses oluşturarak
taleplerimizi duyuralım karşımızdaki güce.
Bütün bu haklı taleplerimize, muhatabı tarafından bir cevap
gelmezse; bizler de örgütlü kararlı ve bilinçli bir güç, mücadele
yürütebilecek bir yapı vücuda getirebilirsek ancak o zaman kendi
mağduriyetimizi kendimiz gündeme getirebiliriz.
Dün Türkler kullandı bizi,
İngilizler kullandı,
Ruslar kullandı,
Şimdi bu listeye Gürcüleri de eklemeyelim. |