Bilmiyorum son günlerde alevlenen alt kimlik, üst
kimlik meselesini takip ediyor musunuz ?
Başbakan
Şemdinli'de "Türk, Kürt, Çerkez, Laz bunlar alt kimliklerdir, üst
kimlik ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır, herkes bu üst
kimlik altında birlikte olmalıdır" dedi ve kıyamet koptu bir
anda.
Başbakan'ın bu görüşleri milli devlet, ulus devlet kavramlarıyla
çelişir diyenler mi ararsınız, Lozan’ı tartışmaya açıyorlar
diyenler mi ararsınız, Yugoslavya gibi oluruz diyenler mi
ararsınız.
Herkes bir başka perdeden haykırıyor feryat figan.
Bizim açımızdan bakarsanız bu söylem, içinde yaşadığımız ülkenin
bize karşı güvensizliğinin çok açık bir göstergesidir.
Bulgaristan’da, Yunanistan’da, Irak’ta kendi soydaşlarının
kültürel haklarını talep eden bir ülke, sıra kendi topraklarında
mevcut halklara geldiğinde riyakarca içerisindeki farklı
kültürleri reddediyor.
İnkar edilen halklar ise “bölücü, ayrılıkçı” damgasını yememek
için sessizce hakimlerin kendi aralarında tartışmalarını
izliyorlar.
Bu konuda sistem kendi düşüncelerini netleştiredursun, bizler de
kendi düşüncelerimizi ve tavrımızı netleştirmeliyiz bence.
Hiç ezilip büzülmeye gerek yok.
Eveleyip gevelemeye de gerek yok.
Bizler Çerkes kökenli Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyız.
Bu topraklar üzerinde Osmanlı'dan bu yana yaşıyoruz ve diğer
halkların her biri kadar kendimizi bu topraklarda hak ve
sorumluluk sahibi görüyoruz.
Çünkü bu ülke için herkes kadar acı çektik, herkes kadar
fedakarlık yaptık.
Bayrağın birliği,
Toprağın bütünlüğü,
Devletin resmi dili.
Bu üç temel hassasiyet, bizim için yurttaşlık bağının gereği
olarak uyulması zaruri tartışılmaz unsurlardır.
Bizler kendimizi bu temel sınırlar içerisinde Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı olarak tanımlamalıyız. Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkimizi
de yukarıdakine benzer net ifadeler ile tarif etmeliyiz bence.
Daha sonra da sistemin bizi tarihsel kültürel farklılıklarımızla
kabulünü yüksek sesle talep etmeliyiz.
Kendi farklılığını yaşama, yaşatma isteği bölücülük değildir.
Tam tersine farklı olanı yok etme/inkar etme çabasıdır suç olan.
Bir bardak suda fırtına kopartan bir kısım Türk aydını da iki
yüzlü tavrından vazgeçmeli, bu ülkede etnik ve kültürel anlamda
değişik halkların varlığını içine sindirmelidir.
Zorlama tariflerle herkesi Türk saymaya çalışmak, herkesin kendi
farklılığına daha çok sarılmasından başka bir işe de
yaramayacaktır.
Paranoyalar üzerine bina edilmiş parçalanma, ayrılma, ayrışma
teorileri ile bir kısım insanlar kışkırtılmaktadır.
Bir başka kısım insan ise aşağılanarak, ürkütülüp sindirilerek, bu
ülkeye duydukları sadakat zedelenmektedir.
Irkçı nutuklarla, ırkçı yaklaşımlarla bir yere varılamayacağı
artık anlaşılmalıdır.
Anadilimizi öğrenelim, konuşalım, okuyup yazalım demekle kıyamet
kopmayacağını, bizler farklı bir kültüre sahibiz demekle
memleketin bölünmeyeceğini anlayın artık.
Kendi korkaklıkları ve güvensizlikleri nedeni ile
en küçük kültürel hak talebini bile bölücülük olarak algılayanlar
bilmelidirler ki, bu ülke halklarının farklılıkları kadar da ortak
değerleri vardır.
Fakat birilerinin; sürekli bir kısım kimlikleri yok saymaları
nedeni ile ortaklıklar gözardı edilerek farklılıklar
kışkırtılmakta, birliktelik yerine ayrılık fikri bilinç altına
nakşedilmektedir ince ince.
Kendi varlığını devam ettirmek, kendi kültürünü yaşamak, kendi
ismi ile ayakta kalmak isteyen insanları saçma sapan tehlikeler
icat ederek bölücü, ayrılıkçı hain ve bilcümle kötü ifade ile
tanımlarsanız; onlara ait her şeyi yok sayarak, yok ederek
herkesi kendinize benzetmeye çalışırsanız nasıl sadakat
bekleyebilirsiniz?
Halkların dillerinden sözcüklerini, bilinçlerinden kimliklerini,
ruhlarından aidiyetlerini söküp atmaya çalışırsanız nasıl birlikte
ortak bir gelecek hayal edebilirsiniz?
Bizler bu ülkede pek çok farklı etnik kimliğe mensup yurttaşlarız.
Sistem herkesin üzerinde birleşeceği ortak bir bilinç yaratacaksa,
bu ancak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlık bilincidir.
|