Ezberlediği şiiri ikinin biri kürsüye fırlayıp
okuyan çocuklar gibi olacak belki ama üç yıl kadar önce
anadilin kullanılması ile ilgili yazdığım bir yazıyı sizinle
tekrar paylaşmak istiyorum. Burada dikkatinizi çekmek istediğim ve
acı olan şey ise; bir tek harfine dahi dokunmadığım halde, o gün
söylenmiş olanların bu gün hala aynen geçerliliğini koruyor
olmasıdır,demek ki bir arpa boyu yol gitmemişiz.
Dilim.
Zor günlerimde sığındığım kale.
Düşmana karşı zırhım, kalkanım.
Ve dilim;
Yolumu aydınlatan meşale.
Bildiğim, ama konuşamadığım
Ve yazamadığım.
Unutmamaya yemin ettiğim alfabe.
Zavallı dilim,
Her gün biraz daha yitirdiğim.
Her gün biraz daha yitirdiğim…
Kimi zaman farkında olmadan, kimi zaman ise umursamadan yok
oluşuna seyirci kaldığım
anadilim.
Konuşuyorum, anlıyorum, yazıyorum…
Ve okuyorum diyemediğim
anadilim.
Anamın ve babamın ve onların anasının ve babasının atalarından
teslim alarak bu günlere kadar getirip bana teslim ettikleri
lisan.
Rengi benim ellerimde solan, günden güne yok olan, öğrenemediğim
öğretemediğim
anadilim.
Adige bze.
Adigelerin lisanı.
Her gün içerisinden bir kelime eksilen sözlük.
Bir tarihin yükselen sulara gömülüşünü seyreder gibi, çaresizce
yok oluşuna seyirci kaldığım.
Hakkında söz söylerken bile başka bir lisan kullandığım zavallı
dilim.
Bu bahsettiğim lisan bizim lisanımız işte.
Belki bazıları benim meseleyi fazlaca dramatize ettiğimi
düşünebilirler, fakat gerçek ne yazık ki bu. Anadilimiz günden
güne yok oluyor.
Çoğunluk insanımız artık kendi evinde bile anadilini kullanmıyor,
kullanamıyor, kullanacak kadar bilmiyor.
Bu elbette çok acı bir gerçek; fakat bundan daha acı olan bir
başka gerçek ise, bu yok oluşun ruhumuzda yaratması gereken ağrıyı
hissetmiyor, yüzümüzü kızartması gereken utancını önemsemiyor
olmamızdır.
Bir insan çıkıp göğsünü gere gere -ben Adigeyim- diyebiliyor ve
sonrada ekliyor "anadilimi bilmiyorum".
Halkımın lisanını bilmiyorum ama ben Adigeyim.
Hiç kimse gücenmesin ama böyle ucuz Adigelik yok.
Dil bir milleti millet yapan esasların en başında geliyorsa ve sen
dilinin yok oluşuna seyirci kalıyorsan; seyirci kalmak bir yana,
zerre kadar bunun acısını yüreğinde hissetmiyorsan burada bir
tuhaf çelişki var demektir.
Bizler ne yazık ki bu çelişkiyi kanıksar hale geldik, fakat
anlamamız gerekir ki dilimizin yok oluşu o çok övündüğümüz
Adigeliğimizin yok oluşudur.
Asimilasyon diye bir gerçek var ve bizler bireyler olarak, toplum
olarak buna karşıyız şiddetle.
Fakat karşı olmanın yok edilmeğe çalışılan şeyi koruyarak,
sahiplenerek, savunarak sakınarak beden bulması gerektiğinin
farkında değilmiş gibi davranıyoruz.
Anadilimize sahip çıkmıyoruz, konuşmuyoruz, öğrenmiyoruz,
öğrenmeğe çalışmıyoruz, kendi lisanımızla düşünmüyoruz.
Artık yasal olarak bizi zorlayan yok, isteyen istediği şekilde
kullanır anadilini.isteyen konuşur, isteyen yazar.
Dün yasaları bahane olarak gösterebilirdik ama artık bu engel de
kalktı.
Elbette yaşadığımız koşullar içerisinde anadilini muhafaza etmek
oldukça zor bir iştir.
Elbette yolda, okulda, işte sokakta, televizyon başında sürekli
beynimize nakşedilen başka bir lisanın sözcükleri karşısında kendi
lisanımızın sözcüklerini hakim kılmak, geçerli kılmak kolay bir
şey değil.
Fakat sorarım size; tamamen kişinin kendi inisiyatifine, kendi
gayreti ve özverisine bağlı olan, tamamen kişinin kendi halkına ve
kültürüne karşı hassasiyeti ile alakalı olan anadiline sahip çıkma
konusunda bile, bizler hiçbir zorluğa katlanmayı göze almadan
kendi lisanımızı ikinci plana atıyorsak, azıcık kendimizi
zorlayarak öğrenmeye çalışmak zahmetine katlanmıyorsak,
bizden sonra gelenlere öğretmek için hiç bir çaba sarfetmiyor hiç
bir endişe duymuyorsak, halkımız için, yurdumuz için, geleceğimiz için daha büyük sıkıntılara katlanabileceğimize, daha büyük
fedakarlıklar yapabileceğimize nasıl inanabiliriz?
Bütün bunları söylerken, bu sorunun çok daha detaylı ele alınması
gereken bir mesele olduğunun elbette farkındayım.
Bir organizasyon sorunu olduğunun, bir teknik altyapı sorunu
olduğunun da farkındayım.
Yasal zemine oturtulması gereken, sosyal yönü ile, pedagojik ve
eğitsel yönü ile ele alınması gereken çok başlı bir sıkıntı
olduğunun da elbette farkındayım.
Ben bunları söylemiyorum.
Bireysel ihmallerimizden bahsediyorum ben; umursamazlıklarımızı,
sorumsuzluğumuzu hatırlatmaya çalışıyorum. Ben şunu soruyorum;
kendi evimizde, kendi aile çevremizde, kendi sosyal çevremizde
anadilimizi niçin kullanmıyoruz?
Ben Adige'yim derken, Adige olmanın sadece basit bir "kendisini
tarif etme biçimi" olmadığını niçin görmüyoruz?
"Anadilimi bilmiyorum" cümlesini nasıl bu kadar rahat kurabiliyor
ve yüreğimizde zerre kadar bunun ezikliğini hissetmiyoruz?
Diline sahip çıkamayan insanların geleceğine sahip çıkamayacağını
niçin anlamıyoruz?
Dilinin yok oluşuna seyirci kalmanın, geleceğinin yok oluşuna
seyirci kalmak olduğunu niçin görmezden geliyoruz?
Dün ne olduysa oldu.
Bu gün, hemen şimdi başlayarak niçin anadilimize dönmüyor,
unuttuysak yeniden öğrenmek için harekete geçmiyoruz. Pek çok
konuda gösterdiğimiz iradeyi niçin bu konuda gösteremiyoruz.
İngilizce öğrenmeğe harcadığımız kadar zamanı niçin anadilimiz
için harcamıyoruz mesela?
Kim ne söylerse söylesin, anadilini konuşmak tamamen kişinin kendi
elinde olan bir şeydir.
İçtenlikle gayret gösteren, yüreğinde bunun acısını duyan hiçbir
insanın ne olursa olsun anadilini konuşamayacağına inanmıyorum.
Ben, üniversiteye başladıktan sonra bu eksiğinin farkına vararak
yeniden anadilini öğrenmeye başlayan, kelimeleri telaffuz etmek
için çalışan ve özel yaşamında kullanmaya gayret eden bir insanın
bu gün kusursuz bir şekilde Adige lisanını kullandığına şahit
oldum.
Aslolan anadilimize sahip çıkma sorumluluğu duymaktır.
Aslolan halkımıza, kültürümüze ve tabii geleceğimize karşı
vazifelerimiz olduğunu görmek, bu vazifelerimizden kaçmak yerine,
bahaneler uydurmak yerine sorun ile yüz yüze gelebilme cesaretini
göstermektir.
Aslolan atamızın, ve onun atalarının,ve onların da atalarının bize
kadar getirdiği bu dili koruyup yaşatarak bizden sonra gelene
teslim etme sorumluluğunu yüreğimizde hissetmektir.
Nalo Zaur ne güzel söylemiş: "Anadiline sahip çıkmayanın
anayurduna sahip çıkacağına hiç kimse beni inandıramaz."
|