“ … Kuleden aşağılara baktığımda
küçük karartılar ve silik renkler olarak gördüğüm insanları
düşündüm bugün, bir an kendimi onların yerine koyarak onların
gözüyle baktım kendime, beni kulenin tepesindeki bir belirsiz
leke olarak gördüklerini işte o anda irkilerek fark ettim.”
Hiç sevmediğim bir huyum var!
Ne yazık ki yıllarca tüm gençlik yıllarım boyunca hiç farkına
varmadım ya da yeterince duyumsayamadığımdan, yok etmek için
bende bir bilinç oluşmadı. Her fark ettiğimde ise –ki çoğu kez
aynı düşüncelerin “farkında”lığına ayrı zamanlar da
ulaşabiliyoruz- ağırlığı altında ezilerek içimde daima bir
şeylerin kırıldığını, ruhumun incindiğini hissettiğim bir huy
bu..?!
Geçmişte, bir davranışını gördüğümde, bir yazısını okuduğumda
veya bir konuşmasını dinlediğimde fikirlerine katılmadığım,
kendimce yaptığım farklı yorumlamalar-yargılamalar ışığında
olumsuz bir kalıba soktuğum bazı insanları, aradan yıllar
geçmesine rağmen hiç değişmemiş gibi algılayarak onlara
bakışımın hala aynı şekilde sabit kaldığını fark etmek zoruma
gidiyor.
Yılların kendi üzerimde yaptığı her türlü değişimi görmeme
rağmen, sempati ve güven duymadığım bu insanlarda da bu
değişimin olabileceğini aklıma getirmeyişim, ne kadar büyük bir
düşüncesizlik. Hem değişmemiş olsalar bile ne olur ki? Bu beni
niye ilgilendiriyor ki? Aynı zamanda, yıllar önce karşı çıktığım
benimsemediğim yabancı düşüncelerin, aynen olmasa da benzer
şekillerde şu anda bende de oluşması normal değil mi?
Hala, geçmişte kalan bir alışkanlıkla farkında olmasam de onlara
ezilecek haşarat gibi baktığımı hissetmek doğrusu içimi
burkuyor. Hatta, niye sevmediğimi bile neredeyse unuttuğum,
hoşlanmadığım bu insanlara karşı hissettiğim olumsuz duyguların
farkına vardığımdan beri -ne kadar çalışsam da, çabalasam da-
bazı anlarda elinde oyuncak olduğumu gördüğüm bu kötü huyumdan
kurtulamıyorum.
Şimdi biliyorum ki, eğer bir gün onlarla bir araya gelsem,
karşılıklı konuşsam farklı fikirlerde de olsak aramızda mutlaka
samimi bir yakınlık kurulacaktır. Nitekim oluyor da böylesi
birliktelikler. Bir tesadüfi fırsat sonucunda yakından
tanıdığımız, geçmişte tatsız anılarımız olan bir çok kişi, bu
son tanışmada bana o kadar yakın geliyor ki. Hayret ediyorum
aramızdaki benzerliklere, bunları yıllarca bakar kör gibi
göremeyişime hayıflanıyorum. Ama aynı hataları elimde olmadan
farklı kişilere karşı –oranı çok düşse de- yine de yaparken veya
yapmış buluyorum kendimi.
Bir de, o kadar garip bir şey ki; yıllarca olumsuz duygularla
hatırladığım o kimi insanlar içimde ne kadar canlı bir halde
yaşamışlar. Sevdiğim takdir ettiğim birçok kişiyi neredeyse
unutmuşken, bu insanların benimle iç içe anılarımda yaşaması ne
garip bir şey. İnsan düşmanını kendi palazlandırıyor ve yeniden
oluşturuyor galiba. Yaşama nasıl bakarsak öyle görüyoruz ve
böylece de baktığımız yer göreceklerimizi de doğrudan etkiliyor.
Yaşamı, her insan kendi biçimlendiriyor aslında.
Artık –tüm duygularımla ve bilincimle- biliyorum ki hiç
birimizin birbirimizden farkımız yok. İnsanız sonuçta, zaafları,
korkuları, güç, güzellik, kötülük, güven, gizem ve sevgileriyle
aynı varlıklarız. |