Günlük yaşamımızda devamı olarak bu iki sözcüğü duyar
ve okuruz.
Bu iki sözcüğün kullanılmadığı yer, spordan devlet
idaresine kadar yoktur.
İlkel ve modern toplum anlayışını bir birinden ayıran
en önemli özellik görev paylaşımıdır.
İlkel toplumlarda herkes her işi yapar.
İlkel toplumlarda herkes her şeyden anlar.
İlkel toplumlarda herkes; doktordur, din adamıdır,
sosyologdur,
politikacıdır, mühendistir, generaldir vs. ..
İlkel toplumlarda ''ben bu konuda bilgi sahibi
değilim, bir bilene soralım'' düşüncesi yoktur.
İlkel toplumlarda uzlaşmacılık yoktur.
İlkel toplumlarda kendi düşüncesinde olmayanlara
tolerans tanınmaz, yaşama hakkı verilmez.
İlkel toplumlarda kendilerine güven olmadığından
özgürlükler kısıtlanır.
İlkel toplumlarda habbecik kubbecik yapılır, dönme
dolap örneği hep aynı eksen etrafında dönüp durulur,
aynı kokuşmuş sakız durmadan çiğnenir.
Her görevi üstlenen sil baştan yeniden başlar ve bu
'yenilikler!' hep
tekrarlanır.
İlkeller de 'ben bilmiyorum, bir bilenine soralım'
cümlesinin yeri yoktur.
Kısaca ilkel kişiler her şeyi herkesten çok daha iyi
bilirler. Herkes her şeyi başkasından çok çok daha iyi
bildiğinden, bir sonuca
bağlanamadığından hiç bir iş yapılmaz. Atılan küçücük
Adımlara sevinip'' biz bu kadarını yapabildik, daha
iyi yapan varsa
buyursun' tekerlemesi ile sorumluluktan kaçınır.
''Bir Kafkaslıya 'sen bilmiyorsun' demeyeceksin.
Dediğin an senin en büyük düşmanın olur'' diye yazıyor
Essad Bey.(*)
Yazıma Suriye de anlatılan ''Adige dini'' adlı
fıkrayla son vermek
istiyorum: ''Suriye'nin bir Adige köyünden birisinin
Şam'a bürokratik bir iş için gitmek zorunda kalır.
Tesadüf bu ya işini bitirecek memur bir Adige'dir. Tüm
thamadeler selamlarını iletmelerini söylerler.
Vatandaş memurun karısına çıkar ve geliş nedenini
anlatır.
- Olmaz, der memur.
Vatandaş önce bu cevabı bir Adige'den beklemediğinden
şaşırır.
- Falanca thamadenin de selamı var, der
- Olmaz. Boşuna uğraşma, işin selamla kelamla bitmez.
Vatandaş yerinden kalkar ve tam kapıdan çıkacağı
zaman:
- Dur !
- Bir şartla bitiririm işini. Adige dinine girersen! der.
Köylü vatandaş önce şaşırır kalır:
- Adige dini de mi var? Yaşamım boyu duymadım.
- Var var. Girecek misin, girmeyecek misin?
- Başka yolu yoksa gireceğiz tabii. Hele anlat şu Adige
dininin ne olduğunu.
- Çok kolay. Bir toplantı yapılır, kararlar alınır. Herkes
kabul der ve tam karara bağlanacağı sırada el
kaldırıp, xuştep=olmaz diyeceksin. Adige dini işte
budur, der.
* Essad Bey Zwölf Geheimnisse im Kaukasus-
(Kafkasların oniki gizi) Berlin, 1930 |