Her şeyden önce istemek, gerçekten istemek gerekli.
Gerçekten istiyorsak, Türkçe’yi ve Avrupa dillerini
nasıl öğrendiysek, Adigece’yi de aynı şekilde
öğrenebiliriz.
Her dilde günlük konuşma ve anlaşma için en fazla
500 sözcük yeterli oluyor.
Böyle olunca;
Her gün bir sözcük öğrenirsek, bir yılda 360 sözcük
öğrenebiliriz.
Normal zekalı bir kişi günde 10-15 sözcük
öğrenebilir. Biz onda kalalım ve altmış günde , yani
iki ayda 600 kelime öğrenebiliriz.
Bunun yanı sıra, cümlecikler, şiir ve küçük masallar
öğrenilince anadil öğrenilir.
Yeter ki isteyelim.
İstemek gerçekten istemek, gerekli.
Eğer istiyorsak bir yaz tatilini köyünüzde ya da bir
Adige köyünde geçirin. Oturun Adigece bilen birisinin
yanına ve gece gündüz konuşun onunla Adigece.
Benimle sadece Adigece konuşun, diye ricada bulunun ve
bunda ısrar edin. Göreceksiniz ki iki ay sonra konuşur
olusunuz.
Almanya’da iş sahibi olan Suriyeli bir hemşerimiz,
Suriye’den her üç ayda değiştirerek bir akrabasını
getirip iş yerinde çalıştırıyordu. Her uğrayışımda bu
hemşerilerimizin, ilerlemiş yaşlarına rağmen
hiçbirinin anadilini konuşamadıklarını üzüntüyle
görüyordum.
Yine bir gidişimde genç bir Adige ile tanıştırır ve
bende geçmişte tanıştırdıklarını anımsayarak;
- Adige mi, Adigabze yışerep, (Adigese de Adigece
bilmiyordur) dedim.
Genç Adige gülümseyerek;
- Adigabze değow seş_e, (iyi Adigece biliyorum) dedi ve beni
utandırdı.
Bende, geçmişte ondan daha çok yaşça büyüklerin
bilmediklerinden hareketle bu sözcüğü kullandığımı
söyleyerek kendisinden özür diledim.
Delikanlı;
- Haklısın, diyerek sözlerine devam etti. Bende kardeşlerimde
Adigece’yi unutmuştuk. Günlerden bir gün babam elinde
bir defter eve gelir. Bizleri toplar ve deftere
adlarımızı yazar ve şöyle dedi; ''Kim Adigece bir
sözcük öğrenirse her bir sözcük için bir lira
vereceğim.'' Verdiği sözü tutarak, öğrendiğimiz
sözcükleri toplar ve tutarını hepimize bir bir
dağıttı.
Verdiği para çoktu. Hepimizin bu iş hoşuna gitmişti.
Arkasından; ''Her atasözüne iki lira, ödeyeceğim, daha
sonra her hikayeye beş lira ödeyeceğim'' dedi. Hepimiz
büyük bir arzu ve istekle öğreniyor ve ay sonunda da
paralarımızı alıyorduk. Bir kaç ay sonra hepimiz
anadilimizde konuşmaya başladık.
Babamız daha sonra defteri dürdü ve;
- Bundan sonra bu evde Arapça tek kelime duymayacağım, dedi.
Almanya’da çocuklarına Adigece öğreten azimli inançlı
kişiler var. Onlardan bildiklerimin adlarını vermek
istiyorum. Çünkü onlar çocuğuma şehirde kentte
anadilini öğretme zor oluyor diyenlere bir örnektir:
Hamburg’da vefat eden İzzet Hasani üç çocuğuna,
Bochum’da Huaj Dedağ, Münster’de Necati Hatam, Kelch
de, H. Aktaç vs. vs...
Bir çoklarımız Hıristiyan dini misyonerliği üstlenmiş
Adige olmayan kişilerin nasıl Adigece öğrenip
konuştuklarını okumuşsunuzdur. Onların azmini ve
yolunu tutarsanız çok çabuk öğrenebilirsiniz.
İsteyince dağlar devrilir.
Ancak istemekten istemeye de dağlarca fark var.
|