Sevgili dostlarım, bu
defada kafayı “kadın hakları” sözüne taktım. Şaka
etmiyorum. Gerçekten geceleri uyuyamaz oldum. Sakın “Eeee
Ali Çurey, sende gündüzleri uyu!” demeyin. Çünkü caddelerde ve
sokaklarda gördüğüm manzaralardan dolayı gündüzleri de tümden
uyuyamıyorum. Nedenini bilmiyorum. Ama, sanki benden başka hiç
kimse, rahatsız olmuyormuş gibi, bir duygu içindeyim. Şimdi
kendimce “kadın hakları”na bir nebze değineyim. Yanlış
anlaşılmasın, sosyolog veya psikolog değilim. Ancak, bir anneden
doğdum ve o anamın hatırına bir şeyler söylemek istiyorum.
Sevgili dostlarım, ”kadın” denilince aklıma gelenler;
annem, eşim, kızım ve yengelerim. Babam, anneme nasıl davranırdı
ve annem buna ne tepki verirdi? Yanıtım, abartısız ve eksiksiz.
Annem, susardı. İçimden ‘’Allah Allah, babam haksız olduğu halde,
annem neden susar ve cevap vermez?’’ diye düşünürdüm. Evleninceye
kadar, annemle babam arasındaki bu ufak didişmeler beni hep
rahatsız etti. Vaktaki, evlendim. Bazen babamı taklit etmek
istercesine, eşime “efelik” yapmaya kalkardım. Gerçekten bunu
bilinçli olarak tekrarlardım. ”Acaba ne yapacak?” diye.
Enteresandır; en haksız olduğum zaman, söz şiddetini arttırdığım
halde o susardı. Oysa eşim, bir öğretmendi ve benim ailemle
kıyaslanamayacak kadar da çağdaş ve de eğitimli bir aileye
sahipti. Sevgili dostlarım, eşimin bu durumu hoşuma gitmiyordu.
İstiyordum ki, azıcık da olsa, çene yarıştırsın. Yok, yok anam!
Bir gün, ciddi ciddi, kendisine “Neden bana yanıt
vermiyorsun?” diye sorduğumda, ‘’Ali, sen Çerkes’im diyorsun.
Benim ebeveynlerimden, yani anne ve babamdan, dahası aile
çevremden, aldığım öğütlere uymuyorsun. Seni şaşkınlık içinde
izliyorum. Suskunluğum özümden.’’ yanıtını verdi. Bu sözler,
daha sonraki davranışlarıma inanılmaz disiplin getirdi.
Sevgili dostlarım, biliyorum Çerkeslerde, gelenekleri icabı,
eşinden, çocuklarından ve hatta kendisinden, söz edemeyeceği gibi,
bir kimseyide yüzüne karşı övmek yok! Doğru. Ama, “ЕкIур хабзащ!”
hükmüne uydurulamaz mı? Dahası, şu anda kentleşen yaşam tarzımıza,
uygulayabilir miyiz? Uygularsak, çocuklarımız, bizden uzaklaşıp,
daha kötü bir davranış ve yaşam biçimine terkedilmiş olmaz mı?
Örneğin, ben, uzun yıllar mesleğim gereği, sabit bir yer ve
mahalde kalmadım. Yani, Çerkes’in Ç’sinin bile bulunmadığı
bölgelerde bulundum. Peki ben, çocuklarıma, bir arkadaş gibi
davranmamış olsa idim, onlara kadim geleneklerimizi ve de
bilgilerimizi nasıl aktaracaktım? Yanıtını sizlere bırakıyorum.
Tekrar “kadın hakları!” tekerlemesine dönüyorum.
Bu kavram, söylem ve eylem, kadını daha da pasifize eder.
Ve “O” kendisini “korunmaya muhtaç” bir nesne görmeye başlar.
Zaten olan da budur! Oysa, ”ana” korunan değil, koruyandır.
”İnsan” sıfatlaması ile anılan ben, yani erkek Ali Çurey’i
doğuran, emziren, büyüten ve koruyan “O” ana değil midir?
Bu anlamda, kim kimin koruyucusudur? Sevgili dostlarım, bana
fiziksel güçten bahsetmeyin. Çünkü, hiçbir erkek, kadının ne
fiziksel, ne de ruhsal olarak, sahip olduğu, değerlere sahip
değildir. Zira, hangi iş kolunda, fiziksel bakımdan, kadınlar
erkeklerden daha dayanıksızdır?
Sevgili dostlarım, tüm
semavi inançlarda, buyruklar, erkek egemen öncelikli. Adem’in
yaradılış esprisinden yola çıkarak, günümüze ulaştığımızda ”erkek
egemen” anlayışının, nereye ulaştığını övündüğümüz ”İslam
coğrafyasına” bir göz atarsak sonucu görürüz. Bu bağlamda,
manzara, kadın hakları açısından
hiç de iç açıcı değildir. Peki, neden? Aslında sorgulamamız
gereken bu “neden?” sorusunun yanıtıdır.
Sevgili
dostlarım, acizane kanaat ve düşüncem, ”kadın hakları!”
kavramı yanlıştır. Veya en azından eksiktir. Çünkü, kadın,
cinselliğinden öte bir insandır. Bir kişiliktir. İnsan hakları,
genel kavramı içinde, “ezileni” ezenden, ”sömürüleni”
sömürenden, korumak esas olmalıdır. Tüm insanlığın, ortak paydası
ise “çevre” ve “hayvan
hakları“nın korunması olmalıdır. Zira, onların kendilerini
koruma iradesi ve güçleri yoktur.
NOT 1: “Anneler
Günü” ile “Kadın Hakları Günü” arasındaki farkı, ben
anlayamıyorum. Birisi bana anlatırsa sevinirim.
NOT 2: a) Анэ зимыIэ
сабийр, адэ иIэми, ибафэщ. b) Анэ зимыIэм гуIэр и
махуэщ. c) Анэ и гыбзэ быдз зэхуаку
дэкIкъым. d) Анэм быныр и зэхуэдэщ. e)
Анэм сыт щыгъуи
быныр сабий
къыщохъу.
KAYNAKÇA:
“Адыгэ Псалъэжъхэр, НАЛЩЫК, 1967” |