Sevgili dostlarım, canım kardeşlerim;
Sizlerden özellikle,
istirham ediyorum: Bu çalışma ve yazılarımın konusu; bir
yarışmanın ve birbirimizi mat etmenin gerekçeleri değildir.
Sadece, bilgi dağarcıklarımızda “var” olduğuna, inandığımız ve
paylaşılmasında, yarar umduğumuz, somut belgeleri sunmaktır.
Şayet, bu tabloda, yanlış, eksik ve hatalar, varsa ve öyle
olabileceğine, kuşkunuz varsa “Sizce doğru olanı” yazınız. Tamam
mı? Bunda anlaştıksa kulvar değiştiriyorum.
Sevgili dostlarım, 21nci yüzyılda, teknolojinin geldiği, bu
noktada, daha ileri bilgileri paylaşmak yerine, neden, gerçekten
izahı ve ispatı mümkün olmayan, soyut kavramlara takılıyoruz.
Nedir bu kavram veya kavramlar, derseniz yanıtım şudur: Her insan
veya her toplum, hangi inanç türünde olursa olsun, adı “inanç!”
olan bir kavrama öncelik verirse “O” inancın, kültürel etkisinde,
şekillenir. Onun yaşam biçimi, onun düşünsel ve kültürel
anlayışına benzemeye başlar ve “terminolojisini” de kabullenir.
Bunun adı da, kültürel asimilasyondur. Onun için, gerçekten, içten
ve samimi şekilde “Bir
Çerkes
insanı” olarak kalmak istiyorsan; senin birinci önceliğin, kadim
tarihine ve özgün kültürüne sahip çıkmalısın.
“Şu inanç veya şu kültür bana daha çok uyuyor” mantığı, efendi
değiştirmekten öte bir sonuç getirmez. Akıl, bilim, bilgi, belge,
insanı ve toplumları daha ileriye taşıyan kavramlardır. ”İnanç”
öncelikli benzemeler, ön
kabulller
ve birlikteliklerin,
Çerkeslere
getirdiği sonuç, sır değildir. Maalesef, bu durumdan, yeteri
kadar ders alamadık, alamıyoruz.
Sevgili dostlarım, inanç, kişinin tekelinde ve “inanılan” ile
“inanın” arasındaki bir meseledir. Buna hiç kimsenin, müdahale
etme, hakkı ve yetkisi yoktur.
Ama
ve ancak; kişi, bu doğrusunu, “en doğru olanı budur” dayatması ve
onu çeşitli argümanlarla süsleyerek, sunması yanlıştır. Bunun aksi
ne kadar yanlış ise, bu da o denli yanlıştır. Şayet ben,
savunduğum veya inandığım “şeyin” doğruluğuna birilerini de
katmak istiyorsam, söylem ve eylemlerimin, bütünlüğünde
sunmalıyım. Yoksa, inandırıcı olamaz. Neden, bunları yazmak,
ihtiyacı duyuyorum? Şunun için: Çok bilgili, kusursuz, benzersiz,
hiç söylenmeyeni söylüyor, duyulmayanı duyuruyor, tarihte var
olmayanları veya var olmayacaklarını mı yazıyorum? Yok, hayır!
Kendi yapamadıklarımı, anlamadıklarımı ve anlamaya çalıştıklarımı
paylaşmak istiyorum…
Sevgili dostlarım, “xabze”
bir sistemin adıdır. Ve bu sistemin, kendine özgü, kuralları ve
kabulleri vardır. Olmazsa, olmazları vardır. Yasakları ve
dokunulmazlıkları vardır. Ait olduğu toplumun, değer yargılarını
içerir. O toplumun, dokusunu, rengini ve yaşam biçimini belirler.
Bu, çağa, zamana, akla ve bilime uygun, olarak yaşatılabilir. Onu,
bunu, şunu taklit ederek değil. Bir muhabbet kuşu veya papağan bir
kaç sözcük öğrenince, nasıl insan olamıyorsa, karga nasıl kartal
değilse herhangi bir yabancı sözcük veya terminolojisini öğrenmek
ve onu tekrarlamakta “Seni “O” kılmaz. Azıcıkta, kendin için,
yani, kültürün ve değer yargıların için, bir kaç kelam et! “O bize
en uygun olandır” tümcene; ‘‘Mesela?’’ dersem hangi konuda,
uygun ve uyanları sıralarsın? Ben, uymuyor diyorum ve
yanıtlıyorum:
Önce, bizi “üstün” değil “farklı” kılan nedir, diye kendime bir
soru soruyorum ve yine kendimce yanıtlıyorum.
1)
Ana dilimiz
2)
Tarihsel coğrafyamız
3)
Yaşam tarzımız
4) Olmazsa olmaz (тхьэ
- Тхьэмадэ
- Хабзэ)
üçgeninde dokunan varlığımız
5) Eğlence kültürümüz
6) (джэгу)
anlayışımız vb.
7) İzdivaç anlayışımız, (hısım
evlilikleri) ve daha pek çok detay
8) İnanç bir kültürdür. Bu
kültürü yaşatamamak.
Uyanlarımızı da yazayım; önce insan olarak, daha geniş bir açıdan,
canlı varlık olarak, aş ve iş ihtiyacımız. Doğuyor,
yaşıyor ve ölüyor olmamız. Ağlayan, gülen, yalan söyleyen, bazan
çalan, öldüren, ihanet eden, dönek, çıkarcı, yalaka. vs. de bir
problem yok. Tüm toplumlarda derece
derece
mevcut olan bu benzerliklerde ortağız! Ancak bu benzerlikleri
“yok” edemeyen herhangi bir “inanç” türü, ne enteresandır
ki, benzemeyen özelliklerimizi, “yok” edebiliyor.
NOT:
“Biat” ile, iyilik ve dostluğa “sadakatı”,
karıştırıp, aklın ve bilimin mutlak olan, himayesini unutmamak
gerekir.
|