Sevgili dostlarım, ben çiçeğin ve doğanın toprağa armağan ettiği
ve belki de emsallerine göre benzersiz çiçek çeşitlerinin
süslediği bir coğrafya parçasında doğdum ve 12 yaşıma kadar orada
büyüdüm. Onun için gördüğüm her çiçek bende, acaba bu bizim köyden
ve hatta bizim tarladan mı sorusunu aklıma getirir.
Canım dostlarım, beni tanıyanlarınız “Allah Allah benim tanıdığım
Ali Çurey’in öyle çiçekle pek ilgisi yoktur” tümcesini duyar
gibiyim. Doğrudur. Gerçekten pek nadirdir çiçek sunduğum. Peki
neden? Elbette ki otantik kültürümdendir. Kısaca, çiçeği yerinde
ve dalında sevmekten öte bir eylemim pek nadirdir. Bu da benim
kusurum ve hatta eksiğimdir. Bu durumumla övünemiyorum. Beni de
öyle kabul ediniz.
Sevgili dostlarım, ikinci mesele “yardım paketi” sunumu. “Yardım”
sözü çok geniş kapsamlı bir kavramdır. Yoksula yardım, çocuğa
yardım, yaşlıya yardım, düşküne yardım, kurum ve kuruluşlara
yardım, hayvanlara yardım. Kısaca yardım, odunu da yararsın onun
için de yardım dersin vs.
Sevgili dostlar, “bayramda değil seyran değil eniştem beni neden
öptü?” Yani nereden çıktı bu konu başlığı demeyiniz.
Önce, köylerde yaşayanların çok iyi bildiği, “hayvanlara ot veya
saman nasıl verilir?” sorusuna yaşadığım bir olaydan aldığım dersi
hatırlatarak yanıt vermek istiyorum.
Bir kış günü, koyunlara ot verme sırasında, elimdeki dirgen ve
anadutu, küçük yığın halindeki
(Мэкъу- Iатэ) ota daldırıp, tutturabildiğim kadar otu
koyunların üstüne üstüne atıyordum. Tam bu sırada rahmetli babam:
- Ali! Oğlum, koyunlarda canlı, onların da kendi dünyalarında bir
canları var. Onun için otu üstlerine değil önlerine koy.
İkincisi ise Merzifon’da, yani kısmen kentli olduğumuz yıllardı.
Bir komşumuz vardı Kahvecioğulları
soyadlı. Evin hanımı Hadis abla, mahallenin
hanımefendisiydi. Amerikan Kız Koleji mezunu. O aileye göre biz,
yardım edilmesi gereken bir durumda idik. Hadis abla, belli
günlerde yardım paketiyle eve gelir, o yardım paketinin o güne
özgü bir sunuş gibi takdim ederdi. Yani bizi incitmezdi.
Düşünebiliyor musunuz sevgili dostlarım, gerek hayvanlara ve
gerekse insanlara sunulan; adı çiçek, adı ot veya adı yardım
paketi, her neyse bir sıra, bir kural ve bir nezaket içindedir.
Yani insanidir.
Sevgili dostlarım, şu yaşadığımız günlerde, özellikle siyasi
kadroların ve yardım kuruluşlarının çiçek ve yardım paketi
sunuşları içimi acıtıyor. Benim gibi henüz
köylülük psikozundan kurtulamamış bir insana dahi “ar”
gelen bu çiçek sunumu, acaba yığınlara ve sunuculara bir şeyler
hatırlatıyor mu? Otun ve samanın bile, hayvanlara sunmanın bir
adabı ve edebi varken, yığınların üstüne tomar tomar fırlatılan
çiçekleri alan ve onu atan eller mutlaka bir şeyler hissetmelidir!
Zira o eller insan eli. “Bunca insana elden çiçek nasıl
sunulur?” diyeceğinizi düşünerek diyorum ki, insanların üstüne ot
atar gibi dağıttığınız çiçekler ve yardım paketleri orada bulunan
tüm insanlara ulaşıyor mu? Elbetteki hayır.
Oysa o insanların üzerine fırlattığınız çiçekleri, bir
demet, bir tomar olarak topluluğun sahneye yakın olanlarına
verilse ve oradan geriye doğru insanlara elden ulaştırılırsa daha
insani ve daha medeni bir davranış olmaz mı? Dahası, bunca masraf
ve bunca zahmetle oraya kurulan ve toplanan insanlara vereceğiniz
bir dal çiçeği, görevlendirilecek gönüllülerce dağıtılamaz mı?
Sevgili dostlarım, her neyse kafayı buna taktım. Deveye sormuşlar
“neden boynun eğri?” diye. O da yanıtlamış “nerem doğru ki boynum
doğru olsun”.
NOT : Antik Çağ sanat eserlerini ve
günümüzde pek çok şeyi süsleyen motiflerin çoğunun çiçeklerden
oluşması şaşırtıcı değil mi?
|