|
|
................... |
|
................... |
CİRCASSİAN CANADA
TOPLANTISI |
04.03.2009 |
|
Ali Çurey |
................... |
................... |
Merhaba can
dostlarım,
Candan ve içten sevgi dolu selam sizlere...
Bir Mart iki bin dokuz, Pazar sabahı saat on bir. Yeğenim İbrahim
Çurey'in kaptanlığında Ümraniye’den Küçükyalı sahiline yirmi
dakikada ulaşıyoruz. Pazar olması nedeniyle yollar bomboş. Aman ne
güzel. Havada pırıl pırıl. CC rumuzlu olimpiyat sahasında buluşan
ve her konuda özgürce yarışan dostlarla, bu kez yan yana, yüz yüze
olacağım. Beden dili ile de konuşma fırsatı bulduğum için
içim kıpır kıpır.
Aracımızı park edip sağını ve solunu göz ucu ile kontrol ettikten
sonra Pinhan'ın giriş kapısına yöneliyoruz. Tam bu sırada,
sıcak mı sıcak bir insan sesi "Hoş geldiniz Ali ağabey, günaydın!"
Sevgili Süleyman Yavuz'un sesi. Yanında muhterem eşi Nursel
kardeşim. Daha "nasılsınız" sözü ağzımda bitmeden "Ali ağabey ben
seni yıllardır tanıyorum ve seni çok seviyoruz!" tümcesi ile
sarsılıyorum. "Çok teşekkür ederim kardeşim" diyebiliyorum sadece.
Sevilmek ne doyumsuz bir duygu. Halkına hizmet ve onlara ait olan
değerleri yaşatmak ve onları yaşattığını onlara hissettirmek...
İşte buna "sevgiyi" satın almak denir. Hiç bir maddi değer
buna ölçü olamaz ve onun bedeli; "Ali ağabey seni çok seviyoruz!"
Soruyorum sizlere kaç lira eder bu karşılık? Yürekten teşekkürler
canım kardeşim.
Geleneksel Çerkes terbiyesini ve onun benzersiz "nezaketini"
anlamak için ancak Çerkes olmak gerekir. (Irkçılık saymayın.)
Kültürel hayranlık.
Günümüzde, hele hele İstanbul'da bu kriz döneminde bir araya
gelebilmek ve sahilde ve Pinhan'da aş paylaşmak kolay mı?
Bu da bir şey mi? Ya İzmir'den sadece bu toplantı için gelen
sevgili
KUŞHA Faruk. Nam-ı diğer Napolyon Faruk. Kendi deyimi ile eski
tüfek (!) dostuma yürek dolusu teşekkürler. Ayrıca beni taa
kırk yıl gerilere götürerek O günleri kısada olsa tekrar yaşama
fırsatı verdiğin için tekrar tekrar teşekkürler. Bilgi, belge ve
deneyim yüklü insan. Bizleri bunlardan mahrum
bırakma.
Sevgili dostlar, fedakarlığın ve özverinin sembolü, hepimizin
içten sevdiği HAPAE Erhan Şahin’de taa Samsun'dan gelerek hepimizi
onurlandırdı. O kendine özgü espritüel üslubu ile de bilgi
dağarcığımıza zenginlik kattı. Kibar tavırları dikkatten kaçmayan
Erhan Şahin, her sözünü yerinde söylemeyi ve söylediklerinin
yerine ulaşıp ulaşmadığını kendi gizemli penceresinden izler.
Ulaştığını hissettiği an onun en mutlu anıdır. Sevgili Erhan, işte
seni böylesi tavrından seviyoruz... Sık sık gelebilirsen daha çok
yararlanacağız senden emin ol...
Gelelim KUBE Nurhan Fidan kızımıza. O tanıdığım günden bugüne
kadar özü ve sözü ile yüreğimde taht kurmuş seçkin ve örnek bir
Çerkes güzeli. "Güzellik" tanımı eksiksiz olarak ona yakışan bir
sıfatlamadır. Zira inandığını sadece sözde değil, eylemleriyle de
kanıtlamış bir ülküdaştır. Yoldaştır. Yapacağı işi kıvırmadan,
kıvranmadan kararlı bir şekilde eyleme koyan bir kişilik. Güzel
sesi ile toplumumuza verdiği hizmetleri unutmak mümkün mü?
Toplumsal hafızası güçlü olan Çerkeslerin yapılan hiçbir hizmeti
unutmadığına defalarca tanık oldum. Onun için mutluyum ve onun
için kendimi çok güçlü hissediyorum. Sizlerde öyle olun. Sağol,
var ol Nurhan!
Şimdi bir başka değer. "Değer" dedimse Allah’ına kadar
değer! İçi, dışı, özü ve sözü açık. Söylemek istediği "şeyi"
tam söyler. Çerkes insanının değişmez genetik özelliğidir "direkt"
olmak. Ancak o, bu şeffaf tavrını kendi hemşehrileri içinde
sergiler. Yani hemşehrilerimize politika yapmaz. Onlar için
politika yapar. Zira dünyada egemen olan ikiyüzlülüğün,
çıkarcılığın ve kandırmacılığın bilincinde olan bir insandır. Onun
için temkinli, tedbirli ve dikkatlidir. Tevazuu ve nezaketi
aidiyetinin bilincinde ve sadece onu anlayana karşı
kullanır. Yani boşa kürek çekmeyi sevmez! Sana da teşekkürler
sevgili BELCETUQUE İlyas kardeş!
FK 1864 var olur da söz konusu olmaz mı? Elbette ki oldu ve
olacak. O henüz taze bir bebek. Sayın SEAUH Kuban, HAPAE Erhan,
KEC-I Süleyman, İbrahim Çurey, BİRAND Saffet Öztürk ve BELCETUQUE
İlyas Yalçınkaya'nın ellerinde doğdu. Toplumun himayesinde
gelişecek ve gelecek nesillerin yüreğinde ve pratiğinde yaşayacak.
Çok önemli bir kuruluş. Üzerinde titreyelim. Katkılarımızı
esirgemeyelim.
Esasen ağır topları geride bıraktım ki, biz yaşlıların öncelikli
konuları okunsun ve anlaşılsın diye. Çünkü çok daha realist ve çok
daha akıllı olan genç kardeşlerimizin görüş ve önerileri yarınlar
için ağır toplardır. Yaşanmışlardan ders çıkartarak ilerleme gibi
bir avantajları var onların. Daha şanslılar bu konuda.
Sohbet katılımcısı Çerkes kızları ve gençleri bana cesaret verdi.
Onların dilekleri daha da biledi çalışma arzumu. Tertemiz yüzleri
abartısız yüreklerini yansıtıyordu. Çok toplantıya katıldım. Çok
konferanslar verdim ama yalansız dolansız söylüyorum bu toplantı
bir başka idi. Nedir, diye sorarsanız, yanıtım: Samimi ve
olağanüstü içtendi! Birbirini test etmeden, müstehzi mimiklerden
uzak ve yürekten samimiyet.
Öğrenmek isteyen insanın, ses tonu ve yüzü berraktır. Hin olanın
ise flu. İşte buraya katılan çocuklarımızın niyet ve arzularının
mihenk taşı... Sağolun sevgili kardeşlerim. Varolun yoldaşlarım...
Farklı toplumların gençlerine keşke o anı gösterebilseydik. "Ve
işte fark!" dedirtebilseydik. Süklüm, büklüm ve sünepe bir gençlik
değil. Söylemek istediğini insani bir rahatlık içinde nezaketle
aktaran bir gençlik. Buraya katılabilen iki elin parmak sayısı
kadar olan bu gençler, inanıyorum ki, katılamayanları
yansıtıyordur. Ne mutlu bize ve ne mutlu onlara sahip anne baba ve
Çerkes toplumuna... Tanrı nazardan korusun.
Değerli dostlar,
Tanıştık. Fikir alışverişi yaptık. Dertleştik. Dertlendik.
Bazen de hüzünlendik. Hal-i melalimize, hastalarımıza,
yoksullarımıza, işsizlerimize ve kimsesizlerimize. Bunların bir
başkası ve ya başkalarınca himaye edilmesine. Neden, niçin, dedik.
Yasal kuruluşlarımıza da şöyle kenardan bir gönderme yaptık.
Emekçilerimizi konuştuk. Bazı konulardaki çaresizliğimizi de
birbirimizin gözünün içine bakarak duyumsadık. Anlattık ve
anlaştık... Sevgili Zeki kardeş selam.
Sofrada her şey vardı. Hatta fazlası ile ve hatta "bunca çeşide ne
gerek vardı" dedirtecek kadar. Ancak bir yönü ile de Çerkeslik bu
işte. Her Çerkes bu hastalığa duçardır. Her şeyi ikram edecek,
gene de "eksik kaldı" endişesi içinde olacak. Hayatın çelişkileri,
bazı gerçeklere kör ve sağır galiba! Sofra, paylaşmaktır. Bunu
paylaşamayan insan "sevgi denilen yüce kavramı özümseyebilir mi?"
Bereketli ellerin, bereketsiz kaldığı görülmemiştir. Her şeyimiz
böyle bereketlensin Tanrı'm! CC’nın ve FK 1864’ün sağlık içinde
sonsuza dek yaşaması ve yaşatılması dileklerimle…
Tüm kardeşlerimin gözlerinden öperim.
Not 1: Sürçü
lisan ettikse affola!
Not 2: Sakın bu toplantıyı küçümsemeyin ve gerçek dışı bulmayın.
Paylaşmak güzel bir şeydir. |
................... |
................... |
|
................... |
................... |
|
|
|
|
|
|