 |
 |
|
 |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
24
Aralık 2010
|
|
|
CircassianCenter
/
Haber Merkezi
|
|
|
 |
|
|
|
|
Foreign Policy: RF’nda Putin’in
partisi oy kaybedebilir,
Türkiye’de koalisyon hükümeti
kurulabilir
Foreing Policy dergisi,
2011'in en önemli seçimlerinin
yapılacağı ülkeleri sıraladı.
Listede Türkiye ve RF da yer
alıyor. Putin’in tekrar Başkanlık
koltuğuna oturma ihtimalinin
değerlendirildiği yazıda, RF’nda
yaşanan yangın ve kuraklık gibi
sorunların, Birleşik Rusya
Partisi’nin oylarını düşüreceği
öngörülürken Türkiye hakkında
yapılan yorumda, seçimlerin
ardından koalisyon hükümetinin
kurulabileceğinin belirtilmesi
dikkatleri çekti.
İşte o
değerlendirmeler:
RF
Seçim türü: Parlamento Tarih:
Aralık
Takip edilmesi
gerekenler: Tüm muhalefet
partilerinin yasaklandığı veya
marjinalleştirildiği RF’nda merak
edilen tek şey, gelecek seçimlerde
Başbakan Vladimir Putin’in
Birleşik Rusya Partisi’nin ne
kadar oy alacağı. Ancak yazın
yaşanan kuraklık ve büyük
yangınlar, Putin ve Devlet Başkanı
Medvedev ittifakına olan tepkiyi
artırdı. Ağustos ayında, Birleşik
Rusya Partisi seçim
stratejilerinde değişikliğe gitti.
RF’nda bazı muhalefet partilerini
oluşması küçük bir umut olsa da,
gelecek seçimlerde takip edilecek
tek şey Putin’in nasıl bir seçim
kampanyası rolü izleyeceği ve
2012’de kendisine tekrar devlet
başkanlığı yolunu açacağı.
Türkiye Seçim türü:
Parlamento Tarih: Temmuz
Takip edilmesi gerekenler:
Türkiye’deki ulusal seçimler sekiz
yıldan beri güçlü ekonomi
sayesinde iktidarını sürdüren AKP
için referandum anlamı taşıyor.
Ancak analistler seçmenlerin bir
değişim arayışında olabileceğini
ve özellikle Avrupa Birliği (AB)
üyelik sürecinde daha az icraatta
bulunan AKP'nin desteğini
yitirebileceğini öngörüyor.
Seçimlerden sonra muhtemelen
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
iktidarı zayıflayacak, hatta bir
koalisyon hükümeti kurulması bile
söz konusu olabilir. Kayıpları
önlemek isteyen AKP, desteği ve
performansı düşük adayları
yenileriyle değiştirmeyi
planlıyor. Muhalefet partisi CHP
ise lider kadrosunu yenileyerek
imajını değiştirmek istiyor.
Wikileaks’in sızdırdığı belgelerde
ABD’li büyükelçiler tarafından
“otoriter bir çizgi izlemekle”
eleştirilen Erdoğan 2011’in son
seçimi olacağını söyledi. Ancak bu
uzun dönemli müttefiki Abdullah
Gül’ün yerine Cumhurbaşkanı olmak
istediği anlamına da gelebilir.
(RR) |
|
, |
|
|
ABD, nükleer silahsızlanma
anlaşmasını onayladı
ABD
Başkanı Barack Obama ve RF Devlet
Başkanı Dmitri Medvedev'in 8
Nisan'da Prag'da imzaladıkları
nükleer silahlarda indirim
anlaşması START, yılbaşından önce
ABD Senatosu'ndan geçti. RF için
yılbaşı hediyesine dönüşen nükleer
silahsızlanma anlaşmasına 71
destek oyu çıkarken, 26
Cumhuriyetçi senatör karşı yönde
oy kullandı.
Obama'nın dış
politika zaferi olarak görülen
anlaşmanın onaylanma sürecinde
Cumhuriyetçi senatörlerin iknası
için uzun süre çaba harcandı. Bir
hafta süren tartışmalarda binin
üzerinde soruya Senatoda cevap
verildi. ABD Senatosu Dış
İlişkiler Komitesi Başkanı John
Kerry, tüm dünyanın nükleer
tehditlerden daha uzak hale
geldiğini söyledi.
RF
parlamentosunun alt kanadı Duma da
tarihî anlaşmayı önümüzdeki
günlerde onaylaması bekleniyor.
Anlaşmanın onaylanabilmesi için
üçte iki çoğunluk, bunun için de
en az 9 Cumhuriyetçi senatörün
desteği gerekiyordu.
RF ve
ABD, 1991 yılında imzalanan ve
yirmi yıldır yürürlükte bulunan
stratejik silahlarda indirim
anlaşmasının (START-1) yerini
alacak yeni START anlaşmasını 8
Nisan'da imzalamıştı. Anlaşmaya
göre Soğuk Savaş yıllarında 40
bini bulan nükleer başlıklar,
artık 1550 seviyesine ve fırlatma
sistemleri de 800'e çekilecek.
Nükleer silahlardan
arındırılmış bir dünya vaat eden
Obama'nın dış politika açısından
önemli bir başarısı olarak görülen
anlaşma, Moskova'nın da Batı ile
ilişkilerinde yeni bir sayfa
açmasına destek sağlayacak. İran
nükleer programı, Kuzey Kore ve
nükleer testler konusunda daha
etkin adımların atılabilmesinin
önünün açılacağı değerlendirmeleri
yapılıyor. (CHA) |
|
, |
|
|
RF'nda "Slow Food" hareketi
fast-fooda savaş açtı
RF'nda fast food gıdayı
zararlı bulan "Slow Food" hareketi
sağlıklı besin için kendi market
zincirlerini kuruyor.
Kentin hızlı yaşamında sağlıklı
besin hazırlamak için her zaman
fırsat bulunmuyor, ancak en hızlı
fastfood tüketen şehirlerde bile
sağlıklı beslenme trendinin
yükseldiği görülüyor. Sağlıkı
besini tercih edenlerden biri olan
Boris Akimov eskiden pazar günleri
yumurta ve peynir alabilmek için
saatlerce çiftçi ürünü satan
marketleri arardı. Şu anda ise
durum değişti ve Akimov hem
kendisi hem diğer vatandaşlar için
'Lavka' gıda ürünleri market
zincirini kurdu.
Köyden
getirilmiş gıdaların satıldığı ve
ürünlerin internetten sipariş
edilebildiği 'Lavka' marketleri
Akimov gibi sürekli sağlıklı gıda
aramaktan bıkanlar için kurtuluşu
oldu.
RF’nun şu anki
beslenme modelini sağlıksız ve
komik olarak nitelendiren Akimov,
Lavka’nın alternatif olduğunu
belirtiyor. Akimov “Bu fikri
televizyonda izlediğim yabancı
filmlerden edindim. Örneğin
Amerika ve Avrupa’da ailelerin
anlaştıkları ve alışveriş
yaptıkları çiftçileri olduğunu
öğrenmiştim. RF'da henüz böyle
gelenek yok. Ama olsaydı iyi
olurdu” diye konuştu.
Gıda
sektörünün bu hale gelmesinin ana
nedeni, büyük şirketlerin
çiftçileri bu alanda saf dışı
bırakmasından kaynaklanıyor.
Sağlıklı olduğu iddia edilen
reklam ve güzel ambalaj yüzünden
ise vatandaşların sağlıklı gıdayı
ayırt etmeleri imkansız hale
geldi.
Çiftçiden
müşteriye dağıtım
Müşteriler internet üzerinden
'Lavka' satış noktalarından
seçtiği ürünü istediği çiftçiden
satın alma imkanına sahip. Ayrıca
ürünü evine kadar ulaştırılıyor,
süpermarketler ise müşterilerine
böyle imkan tanımıyor.
Akimov, “Bizim hedefimiz
çiftçilere yol göstermektir,
dolaysıyla onlarda bu modeli
kullanarak kendi işlerinde daha
başarılı olabilirler” şeklinde
konuştu.
Fast food ve hızlı
yaşamla savaş eden bir diğer
şirketi ise 'Slow Food Russia'.
Çiftçilerin ürünlerini tanıtan
'Slow Food Russia' bununla
kalmayıp ayrıca tüketicileri
uzmanların yardımıyla
bilgilendiriyor.
'Slow food
Russia' temsilcisi Viktor
Mihayelsen, "Bizin yaptığımız iş
aslında insanlara gıdaları nasıl
ayırt edebileceklerini
öğretmektir. Bir gıdanın
lezzetini, tadını ve buna benzer
temel şeyler hakkında
bilgilendiriyoruz" dedi.
Uzmanlara göre çocukluğunuzda
tattığınız ve yediğiniz gıdalar
hafızanızda daha kalıcı oluyor ve
sonraki yıllarda gıda seçiminizde
etkili oluyor. (AA) |
|
, |
|
|
ABD'de konut satışları arttı
ABD'de kasım ayında konut
satışları beklentilerin altında
yıllık bazda 290 bin adet oldu.
Ticaret Bakanlığı, geçen ay
yeni konut satışlarının yüzde 5,5
artarak yıllık bazda 290 bin adet
olduğunu açıkladı. Kasım ayında
yeni konut satışlarının 300 bin
adet olması bekleniyordu. Ekim ayı
için ise 283 bin adet olarak
açıklanan rakam 275 bin adete
revize edildi. Kasım ayında
ortalama satış fiyatı da geçen yıl
aynı döneme göre yüzde 2,7 düşüşle
213 bin dolar oldu.
Ekonomistler yeni konut
satışlarının yıllık bazda normal
oran olan 600 bin adete
ulaşmasının üç yıl alabileceğini
söylüyorlar.
ABD'de,
işsizlik oranının yüksek olması,
bankaların sıkı kredi koşulları ve
konut fiyatlarındaki belirsizlik
konut alımını olumsuz etkileyen
unsurlar olarak görülüyor. (WP) |
|
, |
|
|
Bankacılık sektörü küçük, kaynak
yok ki verelim
Türkiye Bankalar Birliği
Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü
Ersin Özince, bankaların yağmurda
şemsiye açmamakla suçlandıklarını
belirterek, "Ama Türkiye'de
bankacılık sektörü küçük, yok ki
verelim" dedi.
Özince,
Adana Ticaret Odası'nda (ATO)
verdiği "Türkiye Ekonomisinin 2010
yılı Genel Değerlendirmesi ve 2011
Yılı Beklentileri" konulu
konferansta, kendisinden önce söz
alan ATO Başkanı Şaban Baş'ın,
kredi temininde güçlükler
çektiğini söylediğini anımsatarak,
buna cevap vermek istediğini
bildirdi.
Bankacılık
sektörünün her dönemde özellikle
kriz dönemlerinde şemsiye
açmamakla suçlandığını anımsatan
Özince, "Oysa, yıllık kredi
hacmindeki değişikliklere
bakarsanız sadece 2009'da yüzde
7'lik bir artış var, oysa bu sene
yüzde 28 artmış. Sektörün kredi
artırması çok çok iyi" dedi.
Özince, özellikle özel
bankaların mevduatı krediye
çevirmelerine bakıldığında çok
yüksek olduğunun görüleceğini
ancak, özel bankaların çoğunun da
çok büyük kaynaklar üzerinde
olmadığının ve devlet bankası da
değilse her dönemde çok rahat
olamayabileceğinin hesaba
katılması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de bankacılık sektörünün
küçük olduğunu belirten Özince,
şunları kaydetti:
"Diyorsunuz ki 'bu bankalar kredi
vermiyor', ne versin zaten küçük.
Bankacılık sektörünü Gayri Safi
Milli Hasıla'ya (GSMH) oranı
örneğin Macaristan'da yüzde 136'sı
kadar, Bulgaristan'da yüzde 112'si
kadar, Portekiz'de 3 katı, bizde
0,88'i kadar. Komünist olanlar
dahil bu kadar düşük bir seviye
AB'de yok. Portekiz, İspanya,
Hollanda, Danimarka bunların hepsi
bizden fazla. Sektör küçük kaynak
yok.
Sektörün büyüklüğünün
ekonomiye oranına bakıyorum, yani
sandalın motoru ne kadar?
Taşıyabilir mi? Taşıyamaz mı? Yani
olup da verilmeyen yok. Ama biz
diyoruz ki; birincisi bu
bankacılık sektörünü büyütelim,
ikincisi özel sektör kullansın bu
kaynakları. Devlet giderek ayağını
çeksin, çekmekte de. Devlet
borçlanması azaldıkça kredi
kaynakları tamamen ekonomide aktif
rol oynayacak. Yani dominant rol
oynanması özel sektörün işi.
Bankaların kaynağı mevduat ama
mevduat yok ki. 3 aylık mevduat
yatıran yok. yani mevduattan
hareket edersen, bu memlekette
kredi vermenin imkanı yok.
Allah'tan yurt dışından daha uzun
vadeli kaynak alabiliyoruz. Ama
yurt dışından aldığımız kaynakla
tüketici finansmanı yapmak mümkün
değil, üretici finansmanı yapmak
da mümkün değil. (DG) |
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|