28 Ağustos 2010

CircassianCenter / Haber Merkezi

 

Sarkisyan
              Medvedev

RF ve Güney Kafkasya'da güvenlik

Amanda Paul’un, Today’s Zaman’da yayınlanan “RF ve Güney Kafkasya’da güvenlik” adlı yazısını sizlere aktarıyoruz. Güney Kafkasya’da gelişen ve gelişmekte olan olaylara, Türkiye ve RF’nun yaklaşımlarını, RF’nun eski gücünü tekrar sağlama politikasına karşılık, Türkiye’nin bölgesinde aktif bir rol oynama isteğini irdeleyen Paul’un yazdıkları, Güney Kafkaslarda gelişmekte olan olayları anlamak için son derece faydalı bir bakış açısı sunuyor.

Moskova ile Erivan arasında, RF’nun Ermenistan’daki askeri varlığını 2044 yılına kadar uzatan anlaşmanın imzalanmasından birkaç gün sonra, Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanan askeri anlaşma, Türkiye’nin bölge üzerinde daha fazla prestij elde etme çabası olduğu şeklinde yorumlandı.

Kendi için daha büyük bir rol elde etme çabası içinde olan Ankara’nın Moskova ile ilişkilerin gittikçe yakınlaştığı son dönemde elinden gelen tek şey buydu. Türkiye’nin RF ile ilişkileri her daim bir denge politikası çerçevesinde seyretti ve Ankara bu dengeyi koruması gerektiğinin her zaman farkında oldu. Aslına bakarsanız, Türkiye’nin RF ile rekabet halinde olmasını düşünmek bir nebze hayalci bir yaklaşım olurdu.

RF, eski Sovyet coğrafyalarında kendini yeniden büyük güç olarak kabul ettirmek istiyor. Gürcistan ve Azerbaycan gibi bazı tam bağımsız ulus-devletlerse, Batı’ya, daha doğrusu Amerika’ya dönük dış politikalarıyla, RF’nun bu projesini hasara uğratıyorlar. RF, “hadlerini aşmadıkları” sürece, bu devletlere göz yumar gibi görünüyor.

RF, Gürcistan’daki askeri varlığını arttırdı. Güney Osetya ve Abhazya’daki güçlerini bir yandan kuvvetlendirmeye de devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Abhazya’ya yerleştirilen S-300 hava savunma sistemi de bunun örneklerinden bir tanesi. Batı dünyası ise, mevcut durumu kabul eder görünüp, sessiz kalmayı tercih ediyor. İran ve Afganistan gibi meseleler Batı’nın masasında yeterince alan kaplıyor. İki sınırı kapalı olan Ermenistan’a gelince, RF ile işbirliği içerisinde olmaktan başka çaresi olmadığı görülüyor. Ermenistan, Barış için Ortaklık projesi ile bir taraftan NATO, Avrupa Çevre Ülkeler politikası ile de Avrupa Birliği ile ilişkiler kursa da bu bağlantıların hiçbiri Moskova ile Erivan’ın arasına girebilecek güçte değil. Ermenilerin hoşuna gitse de gitmese de, ülkeleri RF’ya bağımlı. Ermenistan’ın neredeyse tüm sınır güvenliği RF’nun elinde. Ermenistan-İran ve kapalı olan Ermenistan-Türkiye sınır kapıları, RF ordusu tarafından güçlendirilmiş halde. Yeni anlaşma iki ülkenin bu ittifakını daha da güçlendiriyor. Ermenistan’da Gyumri’de konuşlanmış, Mig-9 savaş jetlerine ve S-300 hava savunma sistemine sahip 5.000 RF askeri, anlaşmayla beraber, eski Sovyetler Birliği sınırları dışında da operasyonlara katılabilir hale geliyor.

Ermeniler, bu anlaşmalar ile kendilerini güvende hissediyorlar. RF’da zaman zaman yaptığı açıklamalarla bu güveni tazeliyor. Örneğin, RF Devlet Başkanı Dmitry Medvedev’in, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağı tehdit edecek herhangi bir hareketine karşılık RF’nun, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü çerçevesinde verdiği sözlerin gereklerini yerine getireceğini söylemesi gibi. 5.000 tam teçhizatlı RF askeri, Bakü’de, Dağlık Karabağ’ın kontrolünü tekrar ele geçirmek fikriyle yanıp tutuşanlar için, soğuk bir kova dolusu su gibi görünüyor. Fakat gel gelelim ki, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın yasal toprakları olması dolayısıyla, RF’nun böyle bir şey yapmaya hakkı yok. Sadece eğer Azeriler, Ermenilere saldırırsa, RF olaya müdahil olabilir; fakat bu da çok düşük bir ihtimal. Bununla beraber RF’nun da Azerbaycan ile doğrudan bir savaşın içerisine girme niyetinde olmadığı açıkça görülüyor.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, uzun yıllara dayanan askeri bir ortaklıktan bahsetmek mümkün. 1992 yılından bu yana Azerbaycan ile Türkiye arasında 100’den fazla askeri protokol imzalandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de Azerbaycan’a yaptığı son ziyarette defalarca, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Hatırlatmak gerekirse, Türkiye’nin geçtiğimiz yıl Ermenistan ile girdiği uzlaşma süreci Azerbaycan cephesinde endişelere neden olmuştu. Abdullah Gül’ün açıklamalarına da bakılırsa, Türkiye halen Azerbaycan’ın tam güvenini geri kazanmaya çalışıyor. Etrafta dolaşan dedikodulara bir dedikoduya göre de, Türkiye, Azerbaycan’ın özerk bölgesi Nahçivan’da askeri bir üs kurmak istiyor. Bu konuda herhangi bir resmi açıklama yapılmadı. Fakat tekrarlamam gerekirse, Türkiye bu tarz bir anlaşma içerisine girmeden evvel, RF ile olan ilişkilerini gözden geçirip, gerekli muhasebeyi iyi yapmalı.

Türkiye’nin Ermenistan’la askeri bir mücadele içine girmesi de pek gerçekçi görünmüyor. Uluslararası topluluk tarafından soğuk kanlı bir ülke olarak görünmek istemesinin yanı sıra Türkiye, dış politikasındaki yumuşak güç dönüşümüyle de bizi bu sonuca götürüyor. Azerbaycan’da bu nedenlerle, RF ile pragmatist bir ilişki içerisinde bulunmak istiyor. Ama Azeriler, RF askerini bir kez daha kendi topraklarında görmek istemiyor. RF’da uzunca bir süredir, Bakü’ye, Azerbaycan-İran sınırına RF askerlerini yerleştirmek için baskı yapıyor. Azeriler ise, RFların reddetmesine rağmen onların, Dağlık Karabağ savaşı sırasında Ermenilere hatrı sayılır bir destek verdiklerine inanarak, RF’ya karşı derin bir kırgınlık besliyorlar.

RF’nun bölge üzerinde sahip olduğu gücü ve bu gücü arttırma isteğini görmemek mümkün değil. Bu stratejiye bağlı politikaların ise önümüzdeki günlerde neler getireceğini kestirmek güç. Umalım ki, bölgede hiç kimse “haddini aşmasın”. (RR)
 

Netanyahu -Putin

İsrail başbakanı Putin'i aradı: Suriye'ye füze satmayın!

RF'nun İran'a S-300 füze sevkıyatını engelleyen İsrail, şimdi de Suriye'yi takibe aldı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, RF Başbakanı Vladimir Putin'den Suriye'ye satışı planlanan P-800 Yakhont model süpersonik füzelerin verilmemesini istedi. İsrail Akdeniz'deki deniz gücünün tehlikeye gireceğini düşünüyor. 300 kilometre menzile sahip olan P-800'lerin radarda tespit edilmesi ve vurulması nerede ise imkansız.

Haaretz gazetesine göre RF Başbakanı Putin'le telefonla görüşen Netanyahu, Suriye'ye verilen füzelerin Hizbullah'ın eline geçtiğini ve 2006'da patlak veren İkinci Lübnan Savaşı'nda bazı RF yapımı füzelerin İsrail ordusuna karşı kullanıldığını söyledi. Uzun süredir Filistinli yetkililerle görüşemediklerine de dikkat çeken İsrail Başbakanı, önümüzdeki haftalarda Filistin'le doğrudan görüşmelerin başlamasının beklenildiğini hatırlattı ve Suriye ile RF arasındaki silah anlaşmasının gözden geçirilmesini talep etti. Netanyahu Suriye'nin Çin yapımı C-802 model gemi savar füzelerin Hizbullah'ın eline geçtiğini ve İsrail gemilerine hedef alındığını belirtti. İsrail Başbakanı Netanyahu RF'nın vereceği yeni füzelerin de Hizbullah'ın eline geçmesinden endişe duyduklarını söyledi. İsrail savunma uzmanları P-800'lerin Hizbullah'ın eline geçmesi durumunda Hayfa ve Aşdod limanları çevresinde güvenlik görevi yapan İsrail donanmasının büyük tehlike altında olacağını iddia ediyor.

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın önümüzdeki günlerde Moskova'ya gelerek RF meslektaşı Anatoli Seryukov'la birlikte konuyu ele alması planlanıyor. İsrailli üst düzey bir yetkili de bölgeye silah satışlarında RF ve İsrail'in uyum içinde olması ve ihtiyatlı davranılması gerektiğini söyledi. RF ile silah satışının bir kaç kez müzakere edildiğini, ancak sonuç alınamadığını kaydeden yetkili, en üst siyasi düzeyde konunun ele alınmasının İsrail açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

RF ile Suriye arasında imzalanan son askeri anlaşma 2009 sonunda basında gündeme gelmiş ve pakette P-800 model süpersonik füzeler de yer aldığı kaydedilmişti. Çok gelişmiş olan P-800'ler 300 kilometre menzile sahip ve 200 kilogram savaş başlığı taşıyabilir. Suriye'nin elinde bulundurduğu C-802'ler ise 120 kilometre menzile sahip ve çok daha küçük savaş başlığı taşıyabiliyor.

RF basınında Putin'in Netanyahu ile telefon görüşmesinin 20 Ağustos'ta gerçekleştiği ve İsrail'in inisiyatifi ile yapıldığına dikkat çekiliyor. (CHA)
 
 
Ukrayna'nın Moskova'da uzlaşı arayışı

Gazprom yaptığı açıklamada, Ukrayna Enerji Bakanı’nın başkanlık ettiği bir delegasyonun, gaz fiyatlarını görüşmek üzere Moskova’ya geldiğini duyurdu. Gazprom'un sözcüsü Sergey Kupriyanov, gaz konusunu görüşecek olan tarafların, ortak bir noktada uzlaşmaya çalışacaklarını belirtti.

Gazprom yaptığı açıklamada, Ukrayna Enerji Bakanı’nın başkanlık ettiği bir delegasyonun, gaz fiyatlarını görüşmek üzere Moskova’ya geldiğini duyurdu.

Gazprom'un sözcüsü Sergey Kupriyanov, gaz konusunu görüşecek olan tarafların, ortak bir noktada uzlaşmaya çalışacaklarını belirtti.

Ukrayna Başbakanı Mikola Azarov, geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşma sırasında, RF ile aralarında bulunan gaz kontratını yenileme arayışında olduklarını söylemişti. Başbakan, mevcut kontratın Ukrayna’yı esir ettiğini ve büyük ihtimalle ülkenin iflasına neden olabileceğini de sözlerine eklemişti.

Gazprom ile Ukrayna 2009 yılında 10 yıllık bir anlaşmaya imza atmıştı. Anlaşmaya göre, Ukrayna’nın Avrupa’ya transit geçişine izin vermesi karşılığında, gazın Avrupa fiyatı üzerinden %20 indirim yapıyordu. Fakat 2010 yılının başında taraflar gazın piyasa fiyatı üzerinden satılmasını kararlaştırdılar.

Nisan ayında da Dmitry Medvedev ile Ukrayna’lı meslektaşı Viktor Yanukoviç arasında gerçekleştirilen görüşmede, RF’nın Ukrayna’ya 10 yıl süresince %30 indirimle gaz satışı gerçekleştirmesi kararlaştırılmıştı. (AA)
 
 
RF Güney Osetya’ya S-300 hava savunma sistemi kurduğu yönündeki haberleri yalanladı

Gürcistan Dışişleri Bakanı Grigol Vaşadze yaptığı bir konuşması sırasında: “RF işgal altındaki Abhazya topraklarına S-300 yerleştirdi. Henüz bundan haberiniz yok ama Tskhinvili bölgesine de S-300’ler yerleştirildi.” demişti.

RIA Novosti ajansının RF Savunma Bakanlığı'na yakın bir kaynağa dayandırdığı habere göre, Gürcü bakanın sözleri gerçeği yansıtmıyor.

İsmi belirtilmeyen kaynağın söylediğine göre RF’nın bölgede S-300 savunma sistemi yok, ayrıca buna ihtiyacı da yok.

Güney Osetya Savunma Bakanı Valeri Yakhnovets’de bir açıklama yaparak, haberi yalanladı ve “şu an için” hava savunma sistemine ihtiyaç duymadıklarını belirtti.

2008 yılında Gürcistan ile RF arasında gerçekleşen savaşın ardından Moskova, Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını resmen tanıdığını ilan etmişti. (RR)
 

Vladimir Putin

Putin Kalina-Lada model aracı denedi, pompacılık yaptı

RF Başbakanı Vladimir Putin'in uzak doğu bölgesindeki temasları sürüyor. Kahverengi ayıların yaşam alanlarını ziyaret eden, mamut iskeletleri ile görüntüler veren Putin, son olarak bölgede balina avına çıkarak heyecanlı anlar yaşamıştı.

Putin bugün de bölgede bulunan Lada marka araçların üretildiği AvtoVAz fabrikasını ziyaret etti. Kalina-Lada model sarı renkli bir otomobille deneme sürüşü yapan RF başbakanı, bir benzinliğe girerek aracına pompa ile benzin koydu. Aracı çok beğendiğini kaydeden RF başbakanı basın mensuplarının parlak sarı rengi ile alakalı da 'genç işi' diyerek espri yaptı.

Otabanın mevcut durumundan şikayetçi olan Putin, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yeni otobanın ekonomik kalkınmaya büyük katkısı olacağını söyledi. Putin değerlendirmesinde, "Son yıllarda bir çok proje uygulama aşamasına geçti... Skovorodino bölgesinde RF-Çin ortaklığı ham petrol taşımacılığı ile ilgili çalışma yapıyoruz..." dedi. Putin ekonomik yaşamın önemli olduğunu, kalkınmanın alt yapı çalışmaları ile başladığına dikkat çekti. (CHA)
 
 
Hazine, geri alım ihalelerine başlıyor

Hazine Müsteşarlığı, iç borçlanmada, Eylül-Aralık dönemini kapsayan bir geri alım programı başlatıldığını bildirdi.

Bu kapsamda ihalelerin 2 Eylül 2010 tarihinden başlamak üzere her hafta Perşembe günleri gerçekleştirileceği kaydedildi.

Hazine Müsteşarlığından yapılan yazılı açıklamada, 10 Aralık 2009 tarihli "Hazine Finansman Programı"nda borç servisinin dönemler arası dengeli dağılmasının sağlanması ve ikincil piyasada fiyat etkinliğinin artırılması amaçlarıyla, geri alım ve değişim ihalelerinin piyasa koşulları çerçevesinde yapılabileceğinin açıklandığı hatırlatıldı.

Bu çerçevede, Eylül-Aralık 2010 dönemini kapsayan bir geri alım programının başlatıldığı belirtilen açıklamada, şöyle denildi:

"İhaleler 2 Eylül 2010 tarihinden itibaren başlamak üzere her hafta Perşembe günleri gerçekleştirilecek. Haftalık geri alınacak azami tutar net 200 milyon TL olacak. Eylül ayında yapılacak geri alım ihalelerinde 12 Ocak 2011, 19 Ocak 2011, 2 Şubat 2011 vadeli senetler geri alınacak. Daha sonraki dönemde geri alımı yapılacak senetler İç Borçlanma Stratejilerinde aylık olarak ilan edilecek."

Piyasa Yapıcı Bankalar katılabilecek

Açıklamaya göre, geri alım programı kapsamında yapılacak ihalelere, Piyasa Yapıcılığı Sözleşmesi gereği geri alım ihalelerine yalnızca Piyasa Yapıcı Bankalar katılabilecek.

Geri alım yapılacak DİBS'ler ihaleden önceki çarşamba günleri en geç saat: 17.00'ye kadar Hazine Müsteşarlığının internet sayfasında ilan edilecek.

İhaleler perşembe ve cuma günü valörlü gerçekleştirilecek.

İhale katılımcıları, saat: 13.30'dan önce olacak şekilde, ihaleye fiyat ve nominal miktar tekliflerinde bulunacak. İhalelerde çoklu fiyat ihale yöntemi uygulanacak. Geri alınacak haftalık azami tutar net 200 milyon TL olacak.

İhalede her bir katılımcı aynı fiyattan azami 100 milyon TL teklifte bulunabilecek.

Rekabetçi Olmayan Teklif (ROT) ve ihale sonrası teklif yoluyla satış yapılmayacak.

Açıklamada, ihalede oluşan fiyatın piyasa koşullarını yansıtmaması durumunda azami tutardan daha düşük miktarda geri alım yapılabileceği gibi geri alım yapılmamasının da Müsteşarlığın takdirinde olduğu, geri alım programında piyasa koşullarına bağlı olarak önceden kamuoyuna duyurulması kaydıyla Müsteşarlık tarafından değişiklik yapılabileceği ifade edildi. (DünyaGazetesi)