-
Önce gümrükte
stresli bir bekleyiş yaşadık,
kameraları ülkeye
sokmayabilirlerdi. Sonra
bagajlarımızı almak için labirent
gibi yerlerden geçip karanlık
depolara girdik.
-
Bulundukları yere
kolay uyum sağlama özellikleri
Çerkesleri bugün kendi
kültürlerini unutma tehlikesiyle
karşı karşıya bırakmış.
Anadilini bilen
gençlerin sayısı yok denecek kadar
az.
Casus filmlerinin
değişmez unsuru Rusya, insana her
şeyin bir filmden ibaret olmadığı
hissini veriyor... ya da filmlerin
gerçeğe dönüştüğünü düşündürüyor.
İşte, bir Türk'ün Çerkes vizöründen
Rusya ve Kafkasya...
"Oynamaya geldim
wa hayra hayra hayra / Muhabbete
geldim wa hayra hayra hayra /
Sofranıza geldim wa hayra hayra hayra
/Seni almaya geldim..."
Bütün bir yaz belki bin
kez dinlediğim bu Çerkes şarkısını
Yeni Türkü'den duyduğumda kulaklarıma
inanamadım. Çerkeslere bu kadar
yakınlaşmak bana pek yaramadı diye
düşündüm. Bu samimiyet nereden mi
geliyor? Her şey bir casus filmiyle,
yani casus filmi gibi bir belgesel
çekimiyle başladı.
İşe girdikten iki hafta
sonra bir gün "Kafkasya'ya gelir
misin?" sorusunu duydum. Aslında
"misin" kısmına gerek kalmadan evet
demiştim. Beş gün sonra yola çıktık,
önceleri özel uçakla gideceğimiz
söylentileri vardı. Alana
geldiğimizdeyse tarifeli bir uçağa
bineceğimiz ortaya çıktı. Kontrolden
geçtik ve torpilli olarak uçağa ilk
önce biz alındık. Aslında o bindiğimiz
şeye uçak demek ne kadar doğru
bilmiyorum. Yani havacılık sektöründe
muhteşem bir ilerlemeydi belki ama en
azından kırk yıl önce! Pencere yanı
bir koltuğa geçtim, kanadı görüyordum
ve dehşetle fark ettim ki uçak
pervaneliydi! Önümde oturan arkasına
her yaslandığında tepsi de kucağıma
düşüyordu. Bütün bunların üzerine
birer soğuk su geldi önümüze. Yaklaşık
iki buçuk saatlik bir yolculuktan
sonra Kabardey - Balkar
Cumhuriyeti'nin başkenti Nalçik'e
vardık.
Önce gümrükte stresli
bir bekleyiş yaşadık, kameraları
ülkeye sokmayabilirlerdi. Sonra
bagajlarımızı almak için labirent gibi
yerlerden geçip karanlık depolara
girdik. Casus filmi başlamıştı bile.
Belgeseli Ürdün Prensi finanse
ediyordu, haliyle oranın en iyi
otellerinden birine gittik. İlk gece
yatağa montumu serip hiçbir şeye
dokunmadan uyudum. Üzerini hiç
çıkarmayanlar da vardı! Ama
manzaramıza diyecek yoktu doğrusu;
etrafı ağaçlarla çevrili bir göl ve
karşı tepede Sosrukho Anıtı! Sosrukho,
Çerkeslerin en meşhur destan
kahramanlarından biri, Yunan
mitolojisindeki Promethe'yle
karşılaştırılıyor. Hatta Çerkesler bu
Yunan destanının Sosrukho'dan
kaynaklandığını ileri sürüyorlar.
Yemek için açık havada bir yere gittik
ve ilk duyduğum şey Cher'in şarkısı
oldu; Dove Lamore. Nedense çok
şaşırdım. Demir perdede Cher,
kafamdaki imajla örtüşmüyordu. Sonra
Tarkan'ı da duyunca iyice dumur oldum,
insanlar Türkçe şarkılar
mırıldanıyordu!
Rus - Çerkes sorunundan
dolayı, dolaştığımız bölgelerin ihmal
edilmiş bir havası vardı. Yıllarca
Ruslarla savaşmış ve en sonunda sürgün
edilmiş olan Çerkesler, Sovyetler
Birligi'nin dağılmasıyla birlikte
Rusya'ya bağlı birkaç cumhuriyette
toplanmışlar. Ancak asıl istekleri tam
bağımsızlık ve bunun için mücadele
ediyorlar. Rusya da kendi egemenliğini
oturtmaya çalışınca çeşitli sorunlar
doğuyor haliyle. Çerkeslerin bir amacı
da yaşadıkları şeyleri dünyaya
duyurmak. Tarihte, Musevilerin
İspanya'dan sürgünü gibi pek çok
unutulmaz sürgün var. Çerkeslerin ki
ise unutulmuş, unutturulmuş bir halkın
öyküsü. Savaşı kaybettikten sonra
dünyanın pek çok yerine dağılıyor
Çerkesler. Örneğin üç kardeş koşullar
gereği Mısır, Ürdün ve Türkiye'ye
yerleşip yalnızca iki kuşak sonra
birbirlerini bulamıyorlar çünkü her
ülkede farklı isimler almaları
isteniyor.
Yerleştikleri yeri
kendi yurtları gibi benimseyen
Çerkesler, Kurtuluş Savaşı'nda da
önemli başarılara imza atmış. Rauf
Orbay ve Çerkes Ethem gibi, Atatürk'ün
etrafındaki pek çok subay ve koruma
Çerkes kökenli gençlerden oluşuyordu.
Bunda savaşçılık yeteneklerinin etkisi
büyük. Silah ve at Çerkes kültüründe
son derece önemli iki unsur. İlk
mecliste de 25 kadar Çerkes kökenli
temsilcinin olduğu söyleniyor.
Bulundukları yere kolay uyum
sağlama özellikleri Çerkesleri bugün
kendi kültürlerini unutma tehlikesiyle
karşı karşıya bırakmış. Anadilini
bilen gençlerin sayısı yok denecek
kadar az. Küçük yerlerde bazı
gelenekler devam etse de pek çoğu
kaybolmuş.
Değişen dünyanın
değişmeyen bir kuralı var; politik güç
ancak ekonomik güçle mümkündür.
Çerkesler de artık davalarını bu yöne
oturtmaya ve ekonomik bir güç
kazanmaya çalışıyorlar. Çünkü her ne
kadar bulundukları yere uyum
sağlasalar da kalpleri hala
anavatanlarında özgürce yaşayabilmek
arzusuyla çarpıyor.
Anavatanlarına sahip
çıkma politikası çerçevesinde
diasporadaki (Kafkasya dışındaki)
Çerkeslere geri dönme çağrıları
yapılıyor. Bu kapsamda Türkiye'den
anayurtlarına geri donenler bu kararı
almanın o kadar kolay olmadığını da
belirtiyorlar. Her ne kadar Çerkes
kimliği altında birleşseler de bir Rus
ve Türk eğitim farkı olduğunun da
yadsınamayacağını söylüyorlar.
Yeniden Rusya
sokaklarına dönersek, hava karardıktan
sonra pek de tekin değiller çünkü
sokak lambaları yok denecek kadar az.
Gün içinde de zaman zaman elektrik
kesintileri oluyor. Hatta bir
tanesinde, haliyle asansör de
çalışmadığı için on iki kat merdiven
çıkmak zorunda kaldım!
Kafkasya'da pek çok
şehre gittik; Nalçik, P'atigorsk,
Krosnadar, Majkop. Doğal güzellik
bakımından hepsi birbirinden zengin
ama Rusların ağırlıkta olduğu yerlerde
değişikliği hemen fark ediyorsunuz.
Yine de her yerde 60'lı
yıllarda kalmış gibi bir hava var.
Filiz Akın'lı Türk filmlerinin gece
kulübü sahnelerini hatırlatıyor size.
Bir restoranda sahte bir şömine ve
yanıp sönen ışıklar bile vardı. Bu
arada, ileride Kafkasya'ya giderseniz
kesinlikle patates ısmarlamayın, aç
kalabilirsiniz. Balık bile patatesten
önce geliyor!
Oraya gitmeden önce her
şeye hazırlıklıydım, etrafımızda
Türkçe bilen Rus ajanlarının
olabileceği bile söyleniyordu.
Gerçekten de polisler otele gelip
soruşturma yaptılar. Bazı şeylerin
olmaması da normaldi ama Rusya'da su
bulamayacağımı hiç düşünmemiştim!
Maden suyuyla çok ünlü olan Narzan
adlı bir bölgenin yakınında kalıyorduk
ve su istediğinizde önünüze Narzan
getiriyorlardı. Üstelik gerçek bir
maden suyu bile değildi!
Rusya'da benzin krizi
de yaşadık. Yüklü bir zam yapıldığı
için her istasyon benzin satmıyor bu
da uzun kuyruklar yaratıyordu. Her
arabaya da ancak beş litre benzin
hakkı tanınmıştı. Ama orada en çok
duyduğum laf bu konuda da geçerliydi;
"Para her şeyi halleder". İstasyondan
iki yüz metre uzaklaştıktan sonra
karaborsa benzin alabiliyordunuz. En
kötü kalite olduğunu ve pis koktuğunu
da eklemeliyim ama boş bir depodan
daha iyidir.
Benzini bol, suyu tatlı
canım Türkiye'me dönüşümüze gelince...
Pek bir ani oldu. Çekim yapacağımız
yerde ayaklanma çıkınca geri dönmek
zorunda kaldık da!
Çerkes Tavuğu Ve Çerkes
Ethem Dışında Çerkesler
-
Ünlü Çerkesler
arasında Atatürk'ün silah
arkadaşıi Rauf Orbay, ressam Avni
Arbaş ve Che Guevera gibi isimler
de var.
-
Türkiye'de 66 tane
Çerkes Derneği var, bunların 15'i
küçük çaplı.
-
Çerkesler kendi
içlerinde kollara ayrılıyor.
Ayrıca her ailenin
bir adı ve simgesi var.
-
Olimpiyat
Oyunları'nın da Çerkes kökenli
olduğu iddiası var. Bugün yapılan
oyunların hepsi eski Çerkes
düğünlerinde oynanırmış. Oradan
Hititlere ve Yunanlılara geçtiği
söyleniyor.
-
İstanbul'da
Asmalimescit tarafında Çerkes
müzikleri yapan bir bar var.
İlginç bir haftasonu olabilir.
-
Çerkesler
kendilerine Adige adını veriyor.
-
Geleneksel
kuralların ortak adı "Adige -
Habze".
-
Bulunduğunuz yere
bir kadın girdiğinde yaşı ne
olursa olsun herkes ayağa kalkar
ve o izin vermedikçe oturmaz.
Her grubun bir "thamade"si vardır;
en yaşlı kişi grubun önderidir.
"Psi kis wah", "su ver"
demek. Henüz daha kibar söylenişini
öğrenemedim.
|