11
Eylül'den altı gün önce Şaron ve Putin ilk kez bir
araya gelerek sağlam bir anlaşma zemini buldu:
Köktenci, aşırı İslamcı terör tehlikesi. Şaron ve
Putin Kremlin'de el sıkışırken, aslında Çeçenya ile
Batı Şeria ve Gazze'deki isyancılara ilişkin ortak bir
yanlışlarını değiş tokuş ediyorlardı. Her iki durumda
da temel çelişki ulusların kendi kaderini tayin hakkı
konusunda yaşanıyor; Filistin'de bir devletleşme ve
Çeçenya'da egemenlik sorunu mevcut. Dünyada her iki
mücadelenin de haklı olduğu yönünde bir eğilim var.
Her iki mücadelenin içinde de İslami aşırı uçlar,
hatta Bin Ladin'in ideolojisini ve yöntemlerini ya da
mali desteğini paylaşan unsurlar bulunuyor. Şaron ve
Putin ise dünyayı tüm muhaliflerinin terörist olduğuna
inandırmaya çalışıyor; bu da siyasi çözüm arayışını
gereksiz kılarak esasen güçlü bir terörizm karşıtı
harekât gibi bir çözüm arayışını beraberinde
getiriyor.
11 Eylül 'yaradı'
Doğrusu 11 Eylül'ün etkisi Putin ile Şaron'un işine
geliyor. Geçen hafta Bush, Kaide'nin Çeçenya'da
faaliyet yürüttüğünü belirtti. Bin Ladin, Filistin
davasını methederek Şaron'un ekmeğine yağ sürdü.
Halbuki 11 Eylül saldırıları, Çeçenya ve Filistin'deki
çıkmazları aşma konusunda bir fırsat haline gelebilir.
Ne Mashadov'un isyancı Çeçen hükümeti ne de Arafat'ın
Filistin yönetimi gerçekte Bin Ladin yanlısı. Aslında
her ikisi de uzun zamandır İslami aşırı uçların
tehdidi altında. Dolayısıyla bu yönetimlerle
teröristler arasında bir kopuş sağlanabilir.
Böylelikle bir yandan Bin Ladin'in örgütü zayıflarken,
bir yandan da milliyetçilerle muhtemel barış
anlaşmaları yapılabilir.
Ancak
Putin ve Şaron'un siyasi bir anlaşma istemediği belli.
Her ikisinin de savaşta farklı hedefleri var. Putin,
Mashadov'un Çeçen bağımsızlık hareketini kesin olarak
dağıtmak ve dayattığı kukla yönetimi Çeçenlerin
kabullenmesini sağlamak istiyor. Şaron, Arafat'ın
Filistin Yönetimi'ni yok etmeyi, böylelikle
Filistinlilerin küçük ve kopuk kantonlara
sıkıştırıldığı, İsrail'in denetiminde bir Batı Şeria
yaratmak gibi uzun vadeli hayalini yaşama geçirmeyi
düşlüyor.
İşi yokuşa sürüyorlar
Bu
nedenle, hem Putin hem Şaron masaya oturmamak için işi
yokuşa sürüyor. Putin, herhangi bir görüşme yapılmadan
önce Çeçenlerin silah bırakmasını ve teslim olmasını
talep etmek gibi imkânsız koşullar öne sürüyor. Şaron
da herhangi bir görüşme ya da güven artırıcı önlem
öncesinde ateşkes süreçleri talep ediyor ve fakat her
seferinde Filistin bölgelerini işgal ederek barışı
kendisi bozuyor. Her ikisi de ABD'nin Orta Asya'daki
kuvvetlerine sağladıkları istihbarat ve lojistik
desteği göklere çıkararak, bu türden katkılarının ve
terörizm karşıtı keskin söylemlerinin, diğer
konulardaki inatçılıklarını gölgede bırakmasını
umuyor.
Onların dümen suyuna gitmemeli.
Kaide'yle savaşılırken Çeçen ya da Filistinlilerle
sıkıntı yaşamak niye? Fakat gerçek bir tehlike var:
Filistinlilerin ve Çeçenlerin ulusal sorunları, her ne
kadar İslamcı aşırılığın bir nedeni olmasa da,
teröristlerle Müslüman ülkelerdeki toplumların önemli
bir kesimi arasında siyasi bir köprü vazifesi görüyor.
Yürütülen bu iki savaş ve buralardaki vahşet Kaide
hücreleri tarafından propaganda malzemesi olarak
kullanılıyor. Dolayısıyla buralardaki savaş ve vahşeti
sona erdirmek, teröristlerin soluk borusunu kesmek
anlamına gelir; bu çabada başarısızlık terörün kökünü
kazımayı güçleştirir.
Olabileceklerin en
kötüsü, Müslümanların meşru ulusal taleplerini
terörizmle mücadele kılıfı altında ezmeyi öngören
Putin-Şaron programının yaşama geçmesidir. ABD
liderliğindeki ittifak eğer kendisini bu stratejiye
teslim ederse, hiçbir zafer şansı olmaz.
|