-
Ekonomide beklenen atılımların atılamaması ve
bürokrasi çarkının jetonla çalışan otomatlar gibi
rüşvetle işler hale gelmesi sadece Ruslar arasında
değil Adigelerde de iktidara karşı ciddi bir tepki
birikimine neden olmuş.
-
Birçok Adige'nin İnguşetya'nın müstafi
cumhurbaşkanı Ruslan Auşev'i örnek göstererek
söylediği gibi, Carım seçimden önce adaylıktan
çekilseydi bundan sonra itibarlı bir cumhurbaşkanı
olarak anılırdı ama çevresinin zorlamasıyla bile
bile lades dedi.
Kafkasya'nın iki cumhuriyeti Adigey ve
Kabardey-Balkar'da aynı gün cumhurbaşkanlığı seçimleri
olmasına karşılık bütün dikkatlerin yoğunlaştığı yer
Adigelerin nüfusun yüzde 20'sini teşkil ettiği
Adigey'di.
Bu
ilginin haklı nedenleri vardı. Diasporanın hassasiyeti
özellikle nüfus dengesinin Adigeler aleyhine olmasına
rağmen Sovyetler döneminden beri "Adige Cumhurbaşkanı"
geleneği ilk kez bu seçimlerde bozulacak gibiydi.
Nedeni ise cumhurbaşkanı adaylarının Adigece bilme
zorunluluğu Moskova'nın bastırmasıyla kaldırılmış
olmasıydı. Aslında Maykop Belediye Başkanı Michail
Cernicenko, Aslan Carım'ı koltuğundan etmek için
Adigece öğrenmişti bile, ancak asıl dişli alternatif
Slavlar Birliği'nin adayı Nina Kanavalova'ydı.
Kanalavola, Aslan Carım'ın "hataları" üzerine siyaset
inşa etmiş ve bütün politik hedeflerini buranın
otokton halkının adını taşıyan Adigey'in Krasnodar'a
bağlamasına endekslemiş bir kadın siyasetçi.
Kanavalova'nın hedefleri, kuzeyde esen sert
fırtınalardan uzak, kendi halindeki Kafkasya'nın bu
cumhuriyetinin hassas dengeler üzerine kurulu huzurunu
dinamitleyecek bir içeriğe sahip. Ancak diasporanın
aksine, en azından şimdilik, insanların Adigeler
açısından ulusal bir sorun sayılan bu durum üzerinde
çok fazla durmadıkları dikkat çekiyor.
Siyasetin Asıl Dinamiği
Siyasetin rengini belirleyen temel husus şu: Ekonomide
beklenen atılımların atılamaması ve bürokrasi çarkının
jetonla çalışan otomatlar gibi rüşvetle işler hale
gelmesi sadece Ruslar arasında değil Adigelerde de
iktidara karşı ciddi bir tepki birikimine neden olmuş.
Bu açmazlar sadece Adigey'e özgü değil elbette. Bütün
Rusya Federasyonu'nun sarmalayan bir hastalık bu.
Kanavalova da Adigey'in Krasnodar'a bağlanması
hedefine en azından seçim öncesinde çok fazla siyasal
anlamlar yüklememeye çalışıyordu. Kendi ofisinde
yaptığımız görüşmede daha önce sık sık gündeme
getirdiği "yüzde 20'nin yüzde 80'e tahakküm ettiği"
yönündeki eleştirilerinden biraz uzakta bir yerde
duruyordu.
Tabi
Adigey'in ekonomik göstergelerinin Krasnodar
bölgesinin gerisinde olması gibi bir gerçek onun
açısından da sığınılacak yeterli gerekçeydi.
Hatta
Krasnodar'a sınır olan Adige yerleşim birimlerinde
Kanavalova'yı destekleyen Adigelerin çıkması bile
şaşırtıcı olmamalı. Ancak bu şimdilik ekonomik
yoksulluğun dayatmasıyla oluşan bir atmosfer.
İnsanların Adigey ile ilgili böylesi bir hayati karar
alınırken her şeyi tekrar gözden geçirecekleri, o
zaman ulusal duyguların kabaracağı da kesin.
Fakat
Slavlar Birliği'nin adayı Kanavalova yükselen bir
politik figürken karşısına bütün hesaplarını altüst
eden Hazret Şövmen çıktı. Şövmen'den en büyük darbeyi
yiyen Carım değil Kanavalova oldu.
Birçok
Adige'nin İnguşetya'nın müstafi cumhurbaşkanı Ruslan
Auşev'i örnek göstererek söylediği gibi, Carım
seçimden önce adaylıktan çekilseydi bundan sonra
itibarlı bir cumhurbaşkanı olarak anılırdı ama
çevresinin zorlamasıyla bile bile lades dedi.
Yine
de Carım'ın Adigey'de bundan sonra da itibar
göreceğine inanıyorum. Ama cumhurbaşkanı olarak
girdiği seçimde yüzde 10 oy oranını aşamaması, kendisi
açısından da yıpratıcı bir sürecin başlangıcı oldu.
Carım'ın çok yakınında yer alan insanları diğer
adayların propaganda merkezlerinde aktif çalışır
görmek seçimin sonuçlarını tahmin etmeyi çok
kolaylaştırıyordu, ancak her şeye rağmen Carım'ın
yüzde 20 civarında oy alması bekleniyordu. Üstelik
iktidar erkinin Carım'ın elinde olduğu ve bunun
sandığa kuraldışı yansımalarının olabileceği ihtimali
dikkate alınırsa hakikaten yüzde 10'luk bir oran
herkes açısından sürpriz oldu.
Nalçik İmreniyor
Benim
açımdan asıl sürpriz olan şey Carım'ın takdir edildiği
yerin Adigey değil komşu cumhuriyet Kabardey-Balkar
olmasıydı. 13 Ocak'ta Kabardey-Balkarlılar da sandığa
gitmiş ve Valeri Kokov üçüncü kez cumhurbaşkanı
seçilmişti.
Adigey'den bakınca Kabardey-Balkar'da seçim olup
olmadığını görmek zordu. "Komşuda seçim çalışmaları
nasıl gidiyor" diye sorduğumuz bazı kişilerin
"Kabardey-Balkar'da da mı seçim var" karşılığını
vermesi oradaki seçimin fazla ilgi uyandırmadığını
gösteriyordu.
15
Ocak'ta Nalçik'te idik. Yani seçimden iki gün sonra.
Daha ilk karşılaştığımız kişilerden duyduğum
demokratik bir seçim yaptırdığı için Carım'a gıpta ile
bakan sözler, Kabardey-Balkar'daki seçimin
sonuçlarından duyulan memnuniyetsizliğin bir yansıması
olabilir mi sorusunu aklıma getirdi.
Nalçik'in siyasi kulislerinde Şövmen'in Adigey'in
ekonomisini kalkındırabileceğine dair umutlar dile
getirilirken Dünya Çerkes Birliği'nin açıkça mevcut
iktidarı desteklediğine dair ortalıkta dolaşan sözler
bir yana Carım'ın yenilgisinden üzüntü duyanın sınırlı
sayıda siyasi çevre olabileceğini tahmin etmek güç
değil.
Konuşulan Carım'ın kaybetmesi değil demokratik seçime
müdahale etmeyerek başka bir adayın kazanabilmesine
imkan tanımasıydı. Tabi Nalçik'te Kokov muhaliflerinin
Carım'a demokrat sıfatını uygun bulmalarında biraz da
kızgınlıklarının etkisi hissediliyor.
Biraz
da Adigey'den meseleye bakınca işin rengi hafif
değişiyor. Şöyle ki "Carım'ın Şövmen gibi çok güçlü
bir aday karşısında yapabilecekleri sınırlıydı, istese
de sonuçları değiştiremezdi" yönündeki saptamalar
yabana atılmamalı. Bu sözlerin arkasında gizli olan
bir takım olaylar yaşandı çünkü.
Birincisi Carım ekibi, Şövmen'in önünü kesmek için
seçim propagandası sırasında kanunları ihlal ettiği
gerekçesiyle mahkemeye müracaat etti. Ancak Şövmen
ekibi de onlardan daha fazla gerekçe topladı ve Carım
hakkında dava açarak kontra atağa geçti. Şayet mahkeme
davacıları haklı bulsaydı iki aday da diskalifiye
olacaktı. Bu oyun tutmadı. Burada Moskova'nın ne
istediğinin belirleyici faktör olduğunu da hesaba
katmak gerekir.
İkinci
en önemli husus da, şayet seçimin demokratik
geçtiğinden bahsedecek olursak bunu sadece Carım'ın
iktidar erkini bazı istisnaları olmakla birlikte
devreye sokmamasına bağlamak sağlıklı bir tespit
olmaz. Neden mi? Şövmen, her sandık başına 1000 dolar
ayırarak, her halükarda iktidar lehine çalışan
görevlilerin tek taraflı denetimini engelledi.
Kabardey-Balkar'da Kokov'un kazanmak için her şeyi
yapacağına dair kanaat çok yaygın iken Adigey'de de
Şövmen rüzgarı yüzümüze çarpıyordu. O nedenle
Şövmen'in adamları sandıklarda çok rahat denetim
sağlayabildiler.
Üçüncüsü Kabardey-Balkar'ın aksine seçim sabahı
Rusya'dan yine Şövmen'in isteği ile gözlemciler geldi
ve daha önce hazırlanmış ön tarafı mühürlü oy
pusulalarının arkasına da kendi mühürlerini bastılar.
Sözgelimi sandıklara önceden Carım adına oy pusulaları
yerleştirildiyse, çift mühürlü oylar nedeniyle böylesi
bir hile sonuçsuz kalmış oldu. Ancak Carım'ın bunu
yaptığına dair herhangi bir söylenti yok. Tabi oylama
devam ederken ziyaret ettiğimiz bir okulda Şövmen'ın
gözetmenleri birtakım iddiaları dile getirdiler.
Mesela Carım'ın adamlarının dışarıda işaretli oy
pusulasını seçmene verip "bunu kullan, içerde
verilecek pusulaya işaret koymadan bize getir, sana 50
ruble vereceğiz" dendiği, bir kadının oy kullandıktan
sonra "hani bana 50 ruble verecek adam, nereye
kayboldu" diye yakınmasıyla bu hilenin tespit edildiği
söylendi bize, Şövmen'in gözetmenleri tarafından.
Ancak Şövmen de minibüslerle seçime ilgi duymayan
seçmenleri evlerinden alarak sandığa getirdi, gelmek
istemeyenlere birer şişe votka verdi. Bu uygulamanın
sandığa az da olsa Şövmen lehine yansımaları olmadı
denemez.
Bütün
bunlara rağmen ne Carım ne de Şövmen taraftarlarının
yaptığı bu tür girişimlerin seçimin sonuçlarını
etkileyecek güçte olmadığı kesin. Seçimde hileden
bahsedilecek olsa bile bu sonuçları yüzde 5 ya etkiler
ya da etkilemez.
Carım,
Türkiye'de alışık olduğunuz siyasetçi tipinden farklı
bir yapıya sahip. Oldukça efendi, sakin ve insanlara
kulak kabartmasını bilen bir kişi. Bu kendisini
Maykop'a çok yakın bir rayon olan Tulski`de kapalı
salonda halka yaptığı konuşma sırasında bende
uyandırdığı intiba tabi. En iyisini Adigeyliler bilir.
Maykop'ta Domkultüre'de Şövmen'i dinlerken Turgut Özal
tiplemesi aklıma geldi. Çok rahat konuşuyor ve
espriler yapıyordu.
Her
iki lider de bağıra çağıra nutuk atmıyordu. Seçmene
saygı bu olsa gerek. Seçmen de bunu hak ediyor.
Yine her iki lider de Rus seçmenin oyunu alabilmek
için beraberinde Rusların itibar gösterdiği insanları
taşıdı. Carım'ın yanında Krasnodar eski Valisi ve
Rusya Federasyonu Meclisi Üyesi Nikolay Kondratenko,
Şövmen'in yanında ise Rus bilim adamları ve ünlü bir
astronot vardı.
Her
ikisi de Adige-Rus ayırımı yapmamaya özen gösterdi.
Adigelerin ulusal duyarlılıkları propaganda malzemesi
olarak kullanılmadı. Diaspora, geri dönenlerin
sorunları gibi Rusları kaçıracak hiçbir konunun kapağı
açılmadı.
Carım'ı dinlemeye gelenler orta yaşın üzerinde olanlar
ve yaşlılardı. Lüks kürklerinin içinde fakir
bedenlerin saklı olduğu insanlar. Benzer kişiler
Şövmen'in toplantısında da vardı ama orta yaş daha
yoğunluktaydı. Az sayıda genç göze çarpıyordu. Görevli
genç sayısı da kabarıktı.
Nalçik'te muhalefetin miting ve toplantı yapmasına,
televizyona ve gazetelere çıkmalarına fırsat
verilmezken, Maykop'ta bütün adayların seçim büroları
harıl harıl çalışıyordu. Adaylar televizyon ve
devletin resmi yayın organı Adige Mak gazetesi
aracılığıyla seçmene ulaşmayı başardı. Nalçik'te
muhalefetin sözcülüğünü yapan Hadijiko Valeri'nin
gazetesinin dağıtımı engellenirken Nina Kanavalova'nın
gönüllüler ordusu Zakuban'ı dağıtmak için istedikleri
kadar hürdüler.
Özetle Kabardeylerin dileği Adigey'deki gibi
Kabardey-Balkar'da da özgür iradenin sandığa
yansımasıydı.
|