Saygıdeğer Basın
mensupları,
Gürcistan Devlet Başkanı
Sayın Mikhail Saakaşvili’nin ülkemizi ziyareti
nedeniyle tertip etmiş olduğumuz basın toplantısına
hoş geldiniz. Federasyon yönetimi ve bağlı 41
derneğimiz üyeleri ile Federasyonumuza
katılım için dernekleşme süreci içerisinde olan
Oset=Alan Kulüp Derneği üyeleri adına teşekkür
ediyorum.
Sizlere takdim edeceğimiz
dosyadaki belgelerin ve hukuki durumların tetkikinden
de görüleceği üzere 1917 devriminden sonraki süreç
içerisinde ve Mart 1921 tarihinde “Abhazya Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti “kuruldu ve o tarihte Gürcistan
ile hukuki olarak hiç bir ilişkisi yoktu. Aralık 1921
tarihinde hukuki bakımdan birbirine bağlı olmayan eşit
haklara sahip iki ayrı devlet olarak “Birlik
Anlaşması”nı imzaladılar. Aralık 1922 ‘de de yine eşit
koşullu olarak “Anlaşmalı Sosyalist Federal
Cumhuriyet” kurdular.1925 yılında kabul edilen ve
Gürcistan parlamentosunca da onaylanan Abhazya
Anayasasının 4,5,6,7 ve8. maddeleri çok açıktır ve
diledikleri tarihte kurdukları ortaklıktan ayrılma
hakkını da içermektedir.
1931 yılında,SSCB Devlet
Başkanı bulunan Gürcü kökenli Stalin;elindeki
iktidar gücünü kullanarak, SSCB tarihinde ilk ve tek
örnek olarak Abhazya’nın eşit haklara sahip anlaşmalı
devlet konumunu değiştirerek, bir alt statü olan
“Özerk Cumhuriyet” statüsüne düşürüp,haksız olarak
Gürcistan’a bağladı. Abhaz halkına reva görülmeyen bir
şey kalmadı. O tarihlerde nüfusun %55 den
fazlası Abhaz iken 1940’larda %25 lere, 1970'lerde ise
%18'lere kadar düşürüldü Yerine Gürcü-Svan-Megrel
kökenli insanlar yerleştirildi. Abhaz halkı bu durumu
hiçbir zaman kabullenmedi, onaylamadı. 1953 yılında
Stalin öldükten sonra bilinen 1967 ve 1978 olayları
yaşandı. 1977 yılında yeniden düzenlenen SSCB
Anayasası, Abhazya lehine kısmen bu haksızlıkları
giderdi. Abhazya da Gürcistan da 1977 Anayasasına
kendi Anayasalarını intibak ettirdiler. Ve nihayet
Gorbaçov dönemi ve SSCB’nin dağılma sürecine girildi.
Gürcistan Şubat 1992’de
1978 Anayasasını lağvedip 1921 Anayasasına döndü. 1921
de Abhazya ve Gürcistan Anayasalarında
Abhazya’yı Gürcistan’a bağlı kılan hiçbir hukuki
ilişki olmadığı için yönetsel bir boşluk doğdu .
Abhazya da hukuki durumunu boşlukta bırakmamak
amacıyla 23 Temmuz 1992 Egemenlik Deklarasyonunu
açıklayıp, 1978 Anayasasını lağvederek geçici olarak
1925 Anayasasına döndü. Ve Gürcü yönetimine iki devlet
arasındaki ilişkileri yeniden düzenleyen yasal
çalışmalar yapmak üzere 12 Ağustos 1992 tarihinde
çağrıda bulundu. Gürcü yönetiminden görüşme takvimi
beklerken cevap olarak da 14 Ağustos 1992
tarihinde Gücü ordusu Abhazya’ya girdi.Habersiz ve
hazırlıksız yakalanan Abhazya’nın önemli bölümü işgal
edildi. Kuzey Kafkasya’daki kardeş Cumhuriyetler
halkları ve diasporadaki gençler tereddüt etmeden
savaşa koştular ve sonuçta da 30 Eylül 1993 tarihinde
savaş Abhazya’nın zaferi ile sonuçlandı.
Rusya Federasyonu, AGİT
temsilcisi ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin
gözetimi altında yapılan bir dizi görüşmeler
sonucunda Federatif esasa dayalı 04.04.1994 Moskova
protokolü imzalandı. Bu protokol da Uluslar arası
hukuk açısından Abhazya ve Gürcistan’ın birbirine
bağlı olmayan eşit ve bağımsız iki suje arasındaki bir
antlaşması şeklindedir. Ama Gürcistan imzaladığı bu
belgeye sonradan uymadı.
1997 yılında
Abhazlar, federatif esaslı ve yeni bir siyasi statü
önerisi daha sundular. Gürcü yönetimi, bunu da kabul
etmedi. Çünkü istekleri Federal esaslı bir yapı değil
tümüyle üniter bir yapıdır. İlaveten savaştan sonra
geri çekilen Gürcü ordusuyla beraber Abhazya’yı terk
eden 220.000 Gürcü kökenli insanın topluca geri
kabulünü de şart koştu. Abhazya, bunlardan 65.000
kişiyi geri aldı. Ve savaşta elini kana bulamamış
olanlarını da bir plan dahilinde geri almaktadır.
Savaşta suç işlemiş olanlarını da yargılamak ve
gereken cezaları vermek koşuluyla geri alacağını
bildirmektedir. Ancak, bu durum Gürcü tarafının işine
gelmemektedir. Zira, uluslar arası mali yardımlar
almaktadır ve üzerinde hak iddia ettiği Abhazya
Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlara da bir kuruşunu bile
vermemektedir.
Sayın Şewardnadze Acara’yı
da, Güney Osetya’yı da ve Abhazya’yı da katıp üniter
bir Gürcistan hedeflemişti ama görüldü ki bu mümkün
olamadı. Olamayacaktır da. Gürcistan’ın genç Devlet
Başkanı Sn. Saakaşvili’nin de Acara girişiminden hemen
sonra vermiş olduğu “sıranın Abhazya ve G.Osetya’ya
geleceğine” dair demeç bir Devlet Başkanı açısından
gerçekten talihsiz bir demeçtir.
Bu beyan,
Abhazya’nın hukuki durumu ile Birleşmiş Milletler
gözetiminde devam etmekte olan barış görüşmelerini
hiçe sayan, uluslar arası hukuka saygı bakımından son
derecede yanlış bir beyandır. Kaldı ki, Acara sorunu
henüz çözümlenmiş de değildir. Muhtemeldir ki
Hükümetimiz bu konuda Türkiye’nin garantörlük
haklarını ve yapılan yanlışlığı lisanı münasiple
hatırlatacaktır.
1991 ve 1992 de haksız
yere başlatılan Güney Osetya ve Abhazya savaşlarının
neden olduğu ekonomik yıkım ve istikrarsızlığın
bedelinin tüm halklarca ödenmekte olduğu bir gerçek
iken, bölgeyi yeniden bir savaş ortamına itecek olan
söylem ve yaklaşımları, Devlet Başkanlığı makamına
kadar çıkan yöneticilerin taşıması gereken sorumluluk
ve ciddiyetle bağdaştığını söylemek pek kolay
değildir.
Türkiye’de 6 milyon
civarında Kafkasyalı insan yaşamaktadır. Bunların
içinde Abhaz kökenli kardeşlerimizin sayısı da bu gün
Abhazya’da yaşamakta olan Abhazların üç katından
fazladır. Hepimiz, irademiz dışında Çarlık rejiminin
kararı ve zorlamasıyla Anavatanımızdan 1864-1878
tarihleri arasında uzaklaştırılmış, sürgün edilmiş
halklarız. Tarihi Vatanımız Kafkasya’yı da
ikinci Vatanımız Türkiye’yi de seviyoruz. Vergi ve
askerlik başta olmak üzere vatandaşlık görevlerimizi
ifa etme konusunda hiç kimseden de geri kalmıyoruz.
Hal böyle iken Hükümetlerimiz tarafından Gürcü
Ordusuna yapılmakta olan her türlü yardımın bir gün
Abhazya’da ki ve G.Osetya’da ki
kardeşlerimize,savaş araçları, silah ve cephane olarak
yönelmesi ihtimalinin vermiş olduğu rahatsızlığımızı
gençlerimize bile anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bu da
yetmiyormuş gibi Abhazya’ya yönelik ve Rusların bile
artık uymadığı Ambargonun en titiz şekliyle
uygulanıyor oluşunu da ülkemize hiç mi hiç
yakıştıramıyoruz.
Bizim, Türkiye’de,
Abhazya’da, G.Osetya’da yaşayan Gürcü halklarıyla
hiçbir problemimiz yoktur. Hepimiz Kafkas kökenli ve
komşu halklarız, kız alır,kız veririz .O nedenle barış
sever Gürcü halkına, barış isteyen Gürcü aydınlarına
sadece ve sadece saygı duyar onlarla kardeşçe
yaşamaktan hiçbir rahatsızlık duymayız. Ama savaşlarla
ya da bir takım güç odaklarının destekleriyle uluslar
arası hukuk açısından da, defakto olarak da bağımsız
yapılar halinde ki, Abhazya’yı ve G.Osetya’yı
işgal ve ilhak etmek isteyecek olanlara vereceğimiz
cevap şüphesiz ki aynı sevgi ve saygı olmayacaktır.
Örnekleri de geçmişte yaşanmıştır.
Sonuç olarak, Komşu
Gürcistan’ın genç liderini, Uluslar arası Hukuka ve
Birleşmiş Milletler sürecine uymaya ve bölgede yeni
bir yangın ve istikrarsızlık yaratmamak için makul ve
sağ duyulu hareket etmeye davet ediyoruz.
Sayın
Cumhurbaşkanımızı ve Hükümetimizi de gereken uyarıları
yaparak tüm sorunlara, görüşmeler yoluyla ve barışçı
metotlarla çözüm aranması doğrultusunda
tavır koymaya ve haksız olarak uygulanmakta olan, her
iki tarafın da büyük ekonomik kayıplarına neden olmaya
devam eden ambargonun da bir an önce
kaldırılması doğrultusunda girişimde bulunmaya
çağırıyoruz.
Ankara, 20.05.2004
Saygılarımızla
|