Bir türlü hazmedemiyordu yaşadıklarını genç adam.
Yolda, okulda, belediye otobüsünde sürekli gergin
yaşıyordu. Eve her gün yorgun gelip tek başına odasına
çekiliyor, uzun süre bütün kanalları zaplıyor sonra
uykuya dalıyordu.
Bir sabah belki rüyasında gördüğü bir fikirle kalktı.
Evet kendini rahatsız eden her türlü sorunlardan
kurtulmanın yolunu bulmuştu. Hızla evden çıktı ve
silah satan bir dükkana gitti. Satıcı birçok belge
istedi. Bu kadar belgeyi toplama şansı yoktu. Kırgın
çıktı. Karanlık yüzlü biri de arkasından. Yolda
çevirdi önünü.
- Silah mı lazım abey…
Şaşkın şaşkın baktı adamın yüzüne.
- Nereden biliyorsun silah aradığımı
- Biraz önce silah dükkanında sordun ya abey onun için
dediydim.
Adam nedense pek ürkütmedi, hatta güvenilir bile
bulmuştu.
- Evet hem de çok gereksinimim var. Para sorun değil. Yalnız
çok güçlü olmasını istiyorum. Bolca da mermi.
Adam bıyıklarını sıvadı.
- Gel benimle abey.
Genç adam, akşam eve geldiğinde kutu kutu mermi ve
seri atış bile yapabilen bir silaha sahip olmuştu.
O gece sabaha kadar uyumadı. Erkenden kalktı ve bir
şehirler arası otobüse binip ıssız bir yerde indi.
Bolca silah talimi yaptı. Günlerce tekrarladı. Artık
istediği hedefi vuracak deneyimi olmuştu. Gülümsedi.
- Artık tamam. Şimdi sorunları çözmenin zamanı geldi.
Kentin sokaklarında belinde silahı umarsız dolaşma
başladı. Arabasını park eden bir adamla kılıksız biri
tartışmaya başladı. Kılıksız olanı park ücreti
istiyor, diğeri görevli olup olmadığını öğrenmeye
çalışıyordu. Kılıksız son noktayı koydu.
- Sen bilirsin arabanın başına bir şey gelirse mesuliyet
kabul etmem.
Adam para ödemeyi reddedip, arabasını kilitledi ve
uzaklaştı. Kılıksız adam da bir küfür savurup ortadan
kayboldu.
Genç adam, hep böyle oluyor diye düşündü. Eminim
birazdan gelecek ve arabaya zarar verecek. Sokağın
ucuna geçti ve beklemeye başladı. Birazdan kılıksız,
sokağı kolaçan ederek geldi, ve arabayı boydan boya
tornavida ile çizikler içinde bıraktı. Genç adam
belinden silahı çıkarıp koşarak kılıksızın yanına
geldi ve yere çökmesini emretti. Adam şaşkınlıkla
çöktü. Yalvarma başladı.
- Amirim valla bir daha yapmayacağım.
- Ben polis değilim.
Kılıksız daha da telaşlandı. Genç adam kılıksızın daha
fazla konuşmasına izin vermeden silahını ateşledi.
Kılıksız kanlar içinde çizdiği arabanın yanına
yığıldı, kaldı. Son derece sakin silahını beline
koyup, sokaktan çıktı.
Eve geldiğinde daha önce yaşadığı gerginliğinden hiç
iz yoktu. İnanılmaz huzurluydu. Televizyonu açıp
eğlence programları izledi.
Ertesi gün erken saatlerde kalktı. Dolmuşa bindi.
Balık istifi gibi insanlar tıkış tıkış yolculuk
ediyordu. Şoför hala yolcu almak için her on metrede
bir duruyordu. Sıcaktan nefes alamaz hale gelen
yolcular homurdanıyor ama kimse sesini yükseltemiyor.
Sonunda genç adam dayanamadı. Şoföre artık durmamasını
rica etti. Aldığı yanıt yüzünü kızartacak kadar
kötüydü. Minibüste hiç kimse sesini çıkaramadı. Genç
adam başını öne eğdi. Son durağa geldiklerinde aşağı
indi ve tüm yolcuların inmesini bekledi. Şoför tek
başına kalmıştı. Hemen yeniden minibüse bindi ve
kapıyı kapattı. Arkasına geçti. Şoför ancak son durak
diyebildi. Sesini silah sesi boğdu. Genç adam hemen
aşağı indi ve gözden kayboldu.
Yatağında uzanan genç, şimdiye kadar neden aklıma
gelmedi bu yöntem diye düşündü. İnanılmaz huzurlu
inanılmaz mutluydu.
Günler geçtikçe listesi kabardı.
Bir gün kendi yaşlarında biri çıktı karşısına,
karanlık bir sokak ortasında. Genç adam silahına
uzanamadan önce bir ses duydu sonra göğsünde bir
acıma. Dizleri tutmadı. Yerde boylu boyunca yatarken
karnına doğru sıcak bir akıntıyı hissedebiliyordu.
Gözlerini açmaya çalışıyor ama açamıyordu. Kendi
yaşındaki genç başına dikilmiş bağırıyordu. ‘’Aç
gözlerini ve kalk artık.’’
Genç adam artık öldüğünü düşünüyordu. Çünkü sesi çok
net duymasına karşın gözlerini açamıyordu. Sonra
vücudu sertçe sarsılmaya başladı. Gözlerini açtı.
Odasındaydı, kardeşi omuzlarından sarsıyordu. ‘’Hadi
işe geç kalıyoruz.’’
Yatakta doğruldu. Vücudu ter içindeydi. Hala
yaşadıklarının rüya mı gerçek mi olduğunu anlamaya
çalışıyordu. |