Ülkemizde kimin
Hıristiyan, Hıristiyan inancının nasıl bir inanç olduğu konusunda
birçok yanlış anlama ve önyargı bulunmaktadır. Dolayısıyla Türk
Hıristiyanların kendilerini ifade etmeleri güçleşmektedir.
Okuduğunuz sayfa bu konudaki yanlış anlamaları bir ölçüde gidermek
amacını gütmektedir.
I. BÖLÜM
asıl vaftiz edilir olunur?
Eski Antlaşma döneminde Tanrı halkına iki ana ruhsal tören
[1]
[1] verilmişti. Bunlardan birincisi İbrahim
zamanında verilen “Sünnet”, diğeri ise Musa zamanında verilen
“Fısıh” idi. Bunların her ikisi de İsa Mesih’in yapacağı
kurbana işaret ettikleri için kan ile gerçekleşmekteydi.
Yeni Antlaşma döneminde Kiliseye yine iki ruhsal tören
“sakrament” verilmiştir. Bunlardan biri “Vaftiz”, diğeri ise
“Rab’bin Sofrası”’dır. Bunlar İsa Mesih’in tamamlamış olduğu
kurbana işaret ettikleri için kansız gerçekleşirler.
ıl vaftiz edilir olunur?
Bu Ruhsal Törenler ruhsal lütufların görülebilir
sembolleridir. Bu semboller vaftizde su, Rab’bin Sofrasında
ise ekmek ve şaraptır. Sembollerin amacı, sembolize ettiği
şeye dikkat çekmektir. Bu Ruhsal Törenler Tanrı’nın İsa Mesih
aracılığı ile insanlarla yaptığı Yeni Antlaşma’nın
mühürleridir. Mühür Tanrı’nın, olduğunu ve olacağını söylediği
şeylerin gerçekliliğini ve geçerliliğini onaylar. İşaret
ettiği lütfu pekiştirip güçlendirir. “Ama lütuf ve kurtuluşu
kişiye kazandıran Sakramentler değildir” Ancak mühürler,
Tanrı’nın vaatlerini simgeler. Kişiler kendilerini vaatlere
itaat etme yükümlülüğünden ayrı tutmayıp bu mührün kendi
hayatlarında etkili olması için Antlaşmayı tutmalıdır. Eğer
ortada ruhsal bir gerçek yoksa bu mührün bir etkisi de yoktur.
Yani bu mühür işaret ettiği gerçeği var etmez.
Ruhsal Törenler Lütuf Antlaşmasının kutsal işaretleri ve
mühürleridir. Mesih’i ve O’nun yararlarını temsil etmek
amacıyla Tanrı tarafından oluşturulmuştur. Bu törenlerin başka
bir amacıda, kiliseye ait olanlarla olmayanlar arasındaki
ayrımı görebilmektir.V
Antlaşma:
Her ne kadar Antlaşma çok geniş bir konu ise de Kutsal Kitabı
özetleyen tek sözcük antlaşmadır. Antlaşma Tanrı’nın günahlı
insan için yaptığı işi açıklar. Tanrı’yla aramızdaki bu
antlaşma tamamıyla eşit bir antlaşma değildir. Çünkü
insiyatifi ele alıp antlaşma şartlarını belirleyen Tanrı’dır.
Tanrı imanlıları ve onların çocuklarını antlaşmaya dahil
etmeyi uygun görmüştür. ‘‘Ahdim seninledir, bir çok
milletlerin babası olacaksın” diyen Tekvin 17.4 ayetinde
açıkça görüldüğü üzere Tanrı İbrahim’i antlaşmasına bir baba
olarak katmıştır. Tekvin 17.1112 ayetlerinde İbrahim’in
Tanrı’sına iman eden ailelerin sekiz günlük her bebeğe
antlaşmayı simgeleyen sünnet mührü vererek Tanrı’nın
topluluğuna dahil etmeleri emredilmektedir. Bir anlamda
sünnet; Tanrı’nın kendi halkı ile yaptığı antlaşma ilişkisinin
kutlanmasının seremonisidir. Tanrı İbrahim ile yaptığı
antlaşmayı iptal etmedi. Antlaşmayı halkın imansızlığı bile
bozamadı. İsa Mesih’in gelişi de antlaşmayı iptal etmedi.
Antlaşmanın merkezindeki çehre hala aynıdır. Bunlar :
Tanrı’nın antlaşmasına sadık kalma vaadi
Tanrı’nın bizleri iman ve itaate çağırması
Tanrı’nın imanlılar ve onların çocuklarına olan
ilgisi
Tanrı’nın Antlaşmasal bir kurban konusundaki ısrarı
Eğer Tanrı Yeni Antlaşmada Eski Antlaşma boyunca sergilediği
modeli değiştirecek olsaydı bunu önceden söylerdi. Bu yüzden
Eski Antlaşmadaki model Yeni Antlaşmada aynıdır. Bu yüzden
imanlı ailelerin çocukları Tanrı’nın Halkına dahildir. Eski
Antlaşma ile büyüyen Yeni Antlaşma yetişkinleri Rab İsa
Mesih’e iman ve itaat ettikleri zaman kendileri ve aileleri
Yeni Antlaşmanın vaftiz işaretini aldılar. Çünkü Yeni Antlaşma
onlara sünnetin yerini vaftizin aldığını öğretmiştir:
11Ayrıca
Mesih'in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı
benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O'nda sünnet
edildiniz. 12Vaftizde O'nunla birlikte gömüldünüz
ve O'nu ölümden dirilten Tanrı'nın gücüne iman ederek O'nunla
birlikte dirildiniz. 13Siz suçlarınız ve
benliğinizin sünnetsizliği yüzünden ölüyken, Tanrı sizi
Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. Bütün suçlarımızı O
bağışladı. 14Kurallarıyla bize karşı ve aleyhimizde
olan yazılı antlaşmayı sildi, onu çarmıha mıhlayıp ortadan
kaldırdı. Koloseliler 2.11-14Va
vaftiz edilir olunur?
Gerek sünnette gerekse vaftizde sergilenen resim İsa Mesih
aracılığı ile günahların kaldırılmasıdır. Sünnet imanlı
ailelerin çocukları içindi. İsa Mesih aracılığı ile sünnetin
yerini alan vaftiz de aynı şekilde imanlı ailelerin çocukları
içindir. Sünnetin Vaftiz ile yer değiştirdiğini öğreten
Koloseliler ayeti olmamış olsaydı bile, Antlaşmadaki bu
bütünlük bebeklerin vaftiz edilmesi gerekliliğini anlamamız
için yeterlidir.
Eski Antlaşmanın bir mührü olarak sünnet:
a) Tanrı ile olan beraberliğin bir işaretiydi.[2][2]
b) Günahtan arınmayı ve günahın getirdiği kirliğin
kalkmasının bir işaretidir.[3][3]
c) İmanla gelen aklanmanın işaretidir.
[4]
[4]
İbrahim iman etti ve imanının işareti olarak sünnet mührünü
aldı. Görülüyor ki, sünnet ve iman arasında bir bağ vardır.
Sünnet imanı simgelemekle birlikte, imanın sebebi değildir.
Tanrı’nın Antlaşmasında bir birlik ve süreklilik olduğu için,
Yeni Antlaşma bu noktada bizlere aksini belirten bir öğretişte
bulunmadığı için kilise bu ilkenin geçerliliğinin devam
ettiğini kabul etmek durumundadır.Vsıl
vaftiz edilir olunur?
Kutsal Kitapta Antlaşma Halkı
Galatyalılar 3.27
[5]
[5] ve Elçilerin İşleri 22.16
[6] [6] ayetleri
“Kurtuluş” yerine “vaftiz” kelimesini kullanır. Bu ayetlerden
sonra “Yeni Antlaşma dönemindeki vaftiz sakramenti tek başına
kişiyi kurtarıyor mu?” sorusu akıllara gelebilir. Bunun cevabı
ise “HAYIR”dır... Vaftiz bir olayın simgesidir ve simgelediği
şeyi kendiliğinden gerçekleştirmez. Efesliler Mektubu lütuf
ile kurtulduğumuzu öğretmektedir.
[7] [7]
Romalılar 4. Bölüm de aynı şeyi anlatır. Sakrament işaret
ettiği gerçeği var edemez. Bu yüzden ciddi bir şekilde
söylüyoruz ki, günahlarımız yalnızca İsa Mesih’in çarmıhta
dökülen kanı aracılığı ile temizlenmiştir. Yaşamlarımız bu
şekilde kutsal kılınmıştır.
Yeni Antlaşma döneminde görüyoruz ki, iman eden kişilerin
aileleri de vaftiz edilmekteydi. Lidya iman etti ve ev halkı
vaftiz oldu.
[8] [8]
Filipi’li gardiyan iman etti ve ev halkı vaftiz oldu. Pavlus
aynı şekilde İstefanas’ın ev halkını vaftiz ettiğini beyan
eder.
[9] [9] Tıpkı
İbrahim’in iman edip ev halkının sünnet olması gibi. Ama
bazılarımız bu bölümlerdeki ev halkı içinde çocuk olup
olmadığını bilmiyoruz diyebilir. Bu bir varsayımdır. Bu,
çocukların vaftiz edilmemesi gerektiğini savunan önyargının
varsayımıdır. Bir ev halkı sünnetinde olduğu gibi, bizlerde bu
evlerin çocuksuz olduğunu ve bu evlerde kalan hizmetçilerin de
çocuksuz olduğunu iddia edebilir miyiz? Kutsal Kitabın
havarilerin gösterdiği yoldaki Yeni Antlaşma bölümü Tekvin 17.
bölümdeki kurtuluş mesajıyla Eski Antlaşmadan daha az zengin
yada daha az saygıdeğer değildir. Eski Antlaşma ve Yeni
Antlaşma gerek anlam, gerekse içerik olarak bir bütünlük
içindedir. Yeni Antlaşmanın sadece işareti yenidir, fakat iman
eden ailelerin sorumluluğu ve katıldıkları bereket İbrahim,
İshak ve Yakup’unki ile aynıdır.V
Tanrı her zaman başladığı işi tamamlar, her zaman andını tutar
ve vaatlerini yerine getirir. Bir gün Rab İsa Mesih tekrar
gelecek ve bizi kendi benzeyişine döndürecektir. O gün günahın
izinden arınmış olacağız. Tanrı kurtuluş işini
tamamlayacaktır. İsa Mesih’in hayatına baktığımızda eski
antlaşmadaki peygamberliklerin ve vaatlerin O’nda
gerçekleştiğini görmekteyiz. İsa Mesih’in Dağdaki vaazında
peygamberliklerden ve Kutsal Yasadan paylaştığını görmekteyiz.
İsa Mesih sık sık Eski Antlaşmadan alıntılar yaparak öğretişte
bulunmuştur. O, kendisini eski Antlaşma ile
ilişkilendirmektedir. Aynı şekilde Elçiler de Eski
Antlaşma’dan alıntılar yaparak öğretişte bulunmuşlardır. Bu
yüzden Matta 5.1718 ayetlerinde şöyle der: “Kutsal
Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için
geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya
geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, gök ve yer ortadan
kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir
harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek.” İsa Mesih bu
sözlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere Kutsal Yasa ile ters
düşmüyor yada Yasayı inkar etmiyor. Tersine Yasayı yerine
getiriyor ve tamamlıyor. İsa Mesih’in yaşamı, ölümü ve
dirilişi Yasa’nın tamamlanması işidir.V
sıl vaftiz edilir olunur?
Eski Antlaşma boyunca gördüğümüz kurbanlar İsa Mesih’in
çarmıhta kanını dökmesiyle tamamlanmıştır. Kurbanlar işaret
ettikleri kişi olan Mesih gelince kan dökme işi sona ermiştir.
İsa Mesih geldi ve bizim günahlarımız için öldü; artık hayvan
kanına daha fazla ihtiyaç yoktur.
Fısıh akşamı Yahudiler Fısıh kuzunu yerken Tanrı’nın
kendilerini ölüm meleğinden nasıl kurtardığını hatırlarlar.
Böylelikle Mısır diyarından ayrılabilmişlerdir.V
sıl vaftiz edilir olunur?
Ele verildiği akşam İsa Mesih havarilerle birlikte sembolik
Fısıh kuzusunu yedi. O akşam yemeğinde kutsadığı ekmeği “bu
sizin için parçalanan bedenimdir” diyerek havarilere verdi.
Aynı şekilde şükrettiği kaseyi “bu sizin için dökülen benim
kanımdır” havarilere verdi. Böylelikle Fısıh yemeğinin işaret
ettiği şey İsa Mesih’te açıklanmış ve tamamlanmış oldu. Fısıh
Yemeği Rab’bin Sofrası ile yer değiştirdi. Aynı şekilde
sünnetin yerini de vaftiz almıştır.
Gerek sünnet gerekse vaftiz sakramentindeki benzerliklere
dikkat edelim. Eski Antlaşmada Kurtuluş işareti sünnet iken,
Yeni Antlaşmada vaftiz olmuştur. Aşağıdaki sorular ışığında bu
gerçekleri biraz daha düşünelim.V
1.
Eski Antlaşma döneminde İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler ne
yaptı?
Sünnet oldu.
2.
Eski Antlaşmada içsel temizliğin dışsal işareti neydi?
Sünnet.
3.
Eski Antlaşmada imanlılar topluluğuna bir kişinin girişinin
işareti neydi?
Sünnet.
Aynı soruları Eski Antlaşma yerine Yeni Antlaşma ile soralım:
1. Yeni Antlaşma döneminde İbrahim’in Tanrı’sına iman
edenler ne yaptı?
Vaftiz oldu.
2. Yeni Antlaşmada içsel temizliğin dışsal işareti
neydi? Vaftiz.
3. Yeni Antlaşmada imanlılar topluluğuna bir kişinin
girişinin işareti neydi? Vaftiz.Va
ıl vaftiz edilir olunur?
Bu
sebepten Hristiyan ailelerin çocukları sünnet olduğunda
Pastörler yada kilise görevlileri özel bir ziyaret yada ayin
düzenlemez. Çünkü sünnet artık “Kurtuluş” işareti değildir. Bu
yüzden çocukları doktora teslim etmek yeterlidir. Aynı şekilde
Yetişkin yaşta Rab’be iman edenlerden sünnet olmasını talep
etmiyoruz çünkü sünnetin yerini vaftiz almıştır.
Yahudilikten gelen bazı Hristiyanlar sünnet işaretini
taşımayan ve başka uluslardan gelen Hristiyanlara sünnet
olmaları gerektiğini söylediğinde aralarında büyük bir
tartışma başladı. Elçi Pavlus bu durumda hassas olan
Hristiyanlara şöyle dedi:V
sıl vaftiz edilir olunur?
“Ayrıca
Mesih'in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı
benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O'nda sünnet
edildiniz. Vaftizde O'nunla birlikte gömüldünüz ve O'nu
ölümden dirilten Tanrı'nın gücüne iman ederek O'nunla birlikte
dirildiniz.”
Koloseliler 2.1112
Pavlus “elle yapılmayan
sünnet” ifadesini kullandığında onların aslında vaftiz
olduklarında sembolik olarak sünnet olmuş olduklarını ifade
etti. Yeni Antlaşma inancının kökleri Eski Antlaşmadadır.
Bizler çocuklarımızı vaftize götürdüğümüzde, İbrahim’in oğlu
İshak’ı sünnet etmesi örneğini izlemiş oluyoruz.V
edilir olunur?
Tekvin 6. bölümde Nuh’un hikayesini okumaktayız. 8. ayet
oldukça açık: “Fakat Nuh Rab’bin gözünde inayet buldu”. Aynı
şekilde 9. ayet ise Nuh için “sadık bir adamdı, kamildi” ve
“Allah ile yürüdü” ifadelerini kullanır. Nuh gemi yapıp içine
bindiğinde yalnız başına mıdır? Hayır! Çünkü Nuh “inayet
bulmuş, kamil” bir adamdır; bu yüzden Tanrı Nuh ile birlikte
Nuh’un karısı ve çocuklarıyla birlikte çocukların eşlerinin de
gemide olmasını istemiştir. Neden? Çünkü Nuh “Allah ile
yürüyen” birisidir. Tanrı Nuh’un ailesini ayrı tutabilirdi ama
Tanrı kendi halkının ailesine daima özel bir önem vermiştir.
I.Petrus Mektubu Nuh’un ailesiyle birlikte gemiyle sudan
geçmesini vaftizle ilişkilendirmektedir. Çünkü vaftiz inanan
büyükler ve onların ev halkıyla birlikte yapılan bir şeydir.
İbrahim’in çocukları ve torunları yokken, onlar daha doğup
büyüyüp imanlarını açıklamamışken Allah İbrahim’le yaptığı
kurtuluş antlaşmasının İbrahim’in çocuklarını da kapsadığını
söylemiştir.[10][10]
İbrahim’in soyu Mısır diyarında çoğaldıklarında kölelik
sebebiyle inleyip feryat ettiklerinde Allah İbrahim ile
yaptığı antlaşmadan dolayı İsrail halkına yardım etti:
“Ve Allah onların iniltilerini işitti ve Allah İbrahim’le,
İshak’la ve Yakub’la yaptığı antlaşmayı hatırladı. Ve Allah
İsrail oğullarını gördü ve Allah’a malum oldu.” Çıkış 2.2425
Sayıları bir milyondan fazla olan bu köle insanlara Allah
neden ilgi gösterdi? Çok namuslu ve dürüst köleler oldukları
için mi? Kendileri diğer insanlardan daha fazla mı iyiydiler,
diğer insanlardan daha fazla mı özgürlüğü hak ediyorlardı?
Hayır! Hayır! Hayır! Tanrı bu halkı önemsedi çünkü onlar
İbrahim’in çocuklarıydı.
Süleyman ciddi şekilde hatalar yaptığında Allah ona
şöyle konuştu:
“…sana emrettiğim kanunlarımı ve ahdimi tutmadın,
mutlaka krallığı senin elinden çekip alacağım ve onu senin
kuluna vereceğim. Ancak baban Davud’un hatırı için bunu senin
günlerinde yapmayacağım… I. Krallar 11.1112
Süleyman’ın günahı yüzünden krallık bölünecekti ama Rab
Süleyman yaşarken bunu yapmadı, çünkü o Davud’un oğluydu.
Tanrı, Süleyman’a babasından dolayı ilgi gösterdi.
Bu
durum bize açıkça gösteriyor ki, Tanrı’nın antlaşması
çocukları da kapsıyor ve bu yüzden antlaşma işareti çocuklara
verilmelidir. Çünkü antlaşma çocukları Rab’be ayrılmıştır,
onlar Rab’bin gözünde özeldir.
Tanrı’nın antlaşması bizler için o derece bağlayıcı ki,
babaların günahını da tanrı çocuklardan sormaktadır:
“…
çünkü ben, benden nefret edenlerden babalar günahını çocuklar
üzerinde, üçüncü nesil üzerinde ve dördüncü nesil üzerinde
arayan…” Çıkış 20.5
“Binlere inayetini saklayan, haksızlığı ve günahı ve suçu
bağışlayan, ve suçluyu asla suçsuz çıkarmayan, babaların
günahını oğullarda, üçüncü ve dördüncü nesilde arayan Allah
diye ilan etti.” Çıkış 34.7
Tanrı, Süleyman’a Davud’dan dolayı lütuf gösterdi. Rehoboam
Süleyman’ın oğluydu ve babasından sonra kral oldu. Bu krallık
döneminde ise ülke bölündü. Rehoboam babası Süleyman’ın
işlediği günahın yargısına uğradı. Çünkü Allah zaten
Süleyman’a krallığın oğlunun döneminde bölüneceğini
söylemişti. Eğer bu dünyada işlediğimiz günahların kendi
çocuklarımızı etkileyeceğini iyi anlamış olsaydık; bu gün
Hristiyan anne babalar daha dikkatli bir yaşayış içinde
olacaklardı. İbrahim Tanrı’nın onun soyunu bereketleyeceğini
bilerek ölmesi aslında ölümünde bile ona büyük destek ve
esenlik olmuştur. Tanrı kendi çocuklarını daima özel bir ilgi
ile koruyacaktır. Tanrı’nın İsrail ailelerine olan ilgisini
bilen Davut bu yüzden şöyle diyor:
“Fakat Rab’bin inayeti ezelden ebede kadar kendisinden
korkanlar üzerindedir; Ve adaleti oğulların oğullarınadır “
Mezmur 103.17
Tanrı’nın, antlaşmasına olan bakış açısını ve antlaşmasına
olan sadakatini çok iyi bilen Zekeriya bu gerçeği itiraf
ettiği şükran ilahisi Tanrı’nın Yeni Antlaşma döneminde de
antlaşma için olan düşüncesinin aynı olduğunu öğretmektedir:
“İsrail’in Tanrı’sı olan Rab’be övgüler olsun!
Çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı.
…
Böylece atalarımıza merhamet ederek kutsal antlaşmasını anmış
oldu.” Luka 1.68,72
Tanrı atalarımızla yapmış olduğu antlaşmaya sadık kalıp
halkına (kuşaklar sonraki halkına) merhamet göstermiştir. Aynı
gerçek Meryem’in şükran ilahisinde de zikredilir:
“Kuşaktan kuşağa kendisinden korkanlara merhamet eder
Atalarımıza söz verdiği gibi, İbrahim’e ve onun soyuna sonsuza
dek merhamet etmeyi unutmayarak kulu İsrail’in yardımına
yetişti.” Luka 1.50,5455
Babaların imanından dolayı çocukların kutsanması örneğini Yeni
Antlaşmada da görmekteyiz:
Matta 9.1819, 23,26: Havra yöneticisi İsa Mesih’in önünde
secde edip ölmüş olan kızını diriltmesini istemiştir. İsa kızı
diriltir. Bu, kızın imanından dolayı mıdır yoksa İsa’ya secde
kılıp “onun üzerine elini koyarsan, dirilecek” diyen babanın
imanından dolayı mıdır? Bir ölünün iman açıklaması yapması
beklenemeyeceği üzere Rab bu kızı babasının imanından dolayı
diriltmiştir. Açıkça görülüyor ki, Eski Antlaşma dönemindeki
Tanrı’nın antlaşmaya ve antlaşma ailesine olan ilgisi Yeni
Antlaşma döneminde de aynıdır.
Matta 17.1418: İsa Mesih’in önünde diz çöken babanın saralı
çocuğunun iyileştirilmesi yine aynı gerçeği vurgulamaktadır.
Luka 7.1117: İsa tek oğlu ölmüş olan acılar içindeki dul bir
kadına merhamet gösterir. Bunu ölmüş olan için değil,
yaşamakta olan annenin hatırına yapar.
Luka 19.19: İsa vergi görevlisi Zakay’ın evine geldiği zaman
“Bu ev bugün kurtuluşa kavuştu” diye bir ifade kullanır. İsa
“Zakay kurtuluşa kavuştu” ifadesini neden kullanmaz? Çünkü
Zakay evin başıdır ve Rab’be iman etmiştir. Eski Antlaşma
kültürüne uygun bir ifade ile İsa tek bir kişi için değil
bütün bir ev halkı için konuşur.
Bu
sebepten Pentikost günü Petrus’un “…bu vaat size,
çocuklarınıza…” diyerekten Eski Antlaşmadan bildiği Tanrı’nın
devam eden işinin Yeni Antlaşma döneminde de geçerli olduğunu
bildirmiştir.
“Çünkü
iman etmemiş koca, karısının aracılığıyla, iman etmemiş kadın
da imanlı kocasının aracılığıyla kutsanır. Aksi halde
çocuklarınız kutsanmamış olurdu. Şimdiyse kutsaldırlar.”
I. Korintliler 7.14:
Korint kilisesi putperest dünyadan Rab’be dönenlerin
çoğunlukta olduğu bir topluluk olarak iman etmeden önceki
yaşantılarıyla bağlantılı bir problemle karşılaşmıştı.
Eşlerden biri putperest diğerinin Hristiyan olduğu bir durumda
Hristiyan olan eşin hayatı güçlü bir biçimde değişmişti. Bu
durumda kişi putperest eş ile yaşamaya devam mı edecekti?
Pavlus Hristiyan olmayan taraf yaşamaya razı ise Hristiyan
tarafın ayrılmayı düşünmemesini söylemektedir. Pavlus’un bunu
söylemesinde ki amaç ise iman eden eş aracılığı ile diğer eşin
kutsandığı, iman eden eş aracılığı ile çocukların kutsandığı
gerçeğidir. Burada gördüğümüz öğretiş yine bir kişinin imanı
aracılığı ile kutsanan ev halkıdır.
Bu
gerçekler ışığında bazıları, imanlı ailelerin çocukları vaftiz
olmalıdır, gerisi kolaydır, diye düşünebilir. Hatta bazıları
sanki yangın sigortası yaptırırmış gibi sadece vaftiz
yaptırırlar. Böyle bir durumda bu ev ile Hristiyan olmayan
komşu ev arasında fark görünmeyecektir.
Eğer karı koca birbirini İncil’de emredilen şekilde
sevmiyorsa, eğer çocuklara Kutsal Yazıları öğretmiyorlarsa,
eğer çocukları Tanrı Sözünde yazıldığı şekilde
yetiştirmiyorlarsa, eğer aileler çocuklarıyla birlikte dua
etmiyorsa, çocukları için dua etmiyorsa, eğer ev halkının
düzenli bir kiliseye katılımı ve bir kilise üyeliği söz konusu
değilse, eğer ev halkı diğer Hristiyan ailelerle paydaşlık
içinde değilse, vaftiz olmuş çocuklar büyüdüklerinde başka
çocuklardan bir fark görmeyebilirsiniz. Bizleri Tanrı’nın ev
halkı yapan antlaşma bizlere bir sorumluluk yüklemektedir.
Tanrı bir kurtuluş işareti olan sünneti İbrahim’e verdiği gibi
çocuklarını sünnet etme emrini de vermiştir. Ama aynı zamanda
sünnet kişiye bir sorumlulukta vermiştir:
“Kendisinden sonra oğullarına ve evi halkına salah ve adalet
yapmak için Rab’bin yolunu tutmalarını emretsin diye onu
tanıdım; ta ki, Rab onun hakkında söylemiş olduğu şeyi
İbrahim’in üzerine getirsin.”
Tekvin 18.19:Vaftiz
nedir? kimler vaftiz edilir? baba oğul ve kutsal ru adı ile
vahtiz nasıl vaftiz edilir olunur?
Bu ayetler bize İbrahim’in sorumluğunu açıkça göstermektedir.
İbrahim’in sorumluluğu Tanrı hakkındaki her konuyu çocuğuna
anlatmasıdır. İbrahim’in çocuğunu sünnet etmesi Tanrı’nın
otomatik olarak o çocuğu kurtarması anlamına gelmemektedir. Bu
İbrahim’in çocuğunu Rab’be kaldırdığı ve O’nun özel ilgisine
bıraktığı antlaşmanın işaretidir.
Çocuklara matematik, bilim, sanat, yüzme, iş, futbol v.s.
öğretmek için harcadığımız zaman ve çabayı onları tanrısallık
yolunda yürütmek için de harcıyor muyuz? Çocuklarımıza
kurtuluş işareti vermek onları Tanrı’nın yönetimine kaldırmak
demektir. Çünkü çocuklarımız bizim değil, önce
Tanrı’nındırlar; sahip olduğumuz her şeyi bize O vermiştir.
Bizler hizmetçileriz, O ise efendidir. Aksi takdirde Tanrı’nın
efendimiz olduğu gerçeğini göz ardı etmiş oluruz.
Kurtuluş işareti olan vaftiz bir çocuğa verildiğinde o çocuk
Tanrı’nın emirlerini tutmaya çağrılmıştır, tövbe edip İsa’yı
izlemeye çağrılmıştır. Eğer imanlı bir ailenin çocuğu olarak
vaftiz işaretini aldıysanız dünya çocuklarının bilmediği bir
Tanrısal bereketi de almışsınızdır. Size iman ailesinin bir
üyesi olarak kilisede dua edilmiştir, sizler kilise ile
birlikte dua etme ayrıcalığını yaşarsınız, Tanrı’nın yasası ve
merhameti iman ailenizde size açıklanmıştır, iman ailesiyle
birlikte her durumda çok özel bir paydaşlık imkanına
sahipsinizdir, dinlemek veya öğrenmek istediğiniz her zaman
size vaftizi yapan Kiliseniz ve bu kilisedeki iman aileniz
Tanrı’nın mucizeleri ve sözlerini size açıklayacaklardır.
Bütün bereketleri ihmal edip eğer Rab’bin sözüne göre
yaşamıyorsanız sizi dünya çocuklarından daha büyük bir yargı
bekliyor demektir. Vaftiz, Tanrı tarafından İsa Mesih’e
çağrılmanızdır.
Çocuğunu vaftiz yaptırmak isteyen aileler bunu bir sosyal olay
olarak yaptırmamalıdır. Bir anne babanın çocuğunu vaftiz
ettirmesi onlara çocuğun hayatı üzerinde çok büyük ruhani
sorumluluklar verecektir. Eğer çocuğunuzu vaftiz ettirmenize
rağmen Tanrısal bir ortam ve öğretiş içinde yetiştirip,
disiplin etmezseniz onların kanı sizin başınıza olur. Çocukta
işaretini aldığı bu antlaşmayı tutmak ve yaşamakla yükümlüdür.
Bu yüzden İsa Mesih Kafernahum’a geldiği zaman yargı gününde
oranın hailinin Sodom’dan daha kötü olacağını öğretir.[11][11]
Çünkü orada birçok mucizeler yapılmıştır. Yani Müjde ilan
edilmiştir. Bu durumda daha fazla sorumludurlar.
Vaftiz Bizler İçin Ne Anlam İfade Ediyor
1 Mesih’le Birleşmenin İlanı
“Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi.”
Galatyalılar
3.27
Evlilik ile iki insan tanıklar önünde Tanrısal bir onay ve
bereket alarak birleşirler. Böylece iki insan bir olurlar. İki
kişi, kadın ve erkek yaptıkları bu antlaşmanın neticesinde
birbirlerine yüzük verirler. Bu yüzükler Baba, Oğul ve Kutsal
Ruh’ta yaptıkları antlaşmanın simgesidir. Bu yüzükler,
çiftlere birbirleriyle yaptıkla antlaşmayı hatırlatır. Bu
anlamda yüzükler bir süs eşyası olmaktan öte, bir insanın
diğer bir insana verdiği bir antlaşma sözünün sembolüdür.
Vaftiz ise; insan ile Tanrı’nın diri Sözü olan Mesih
arasındaki birleşmeyi ifade eder. Giydiğimiz giysiler bazen
zevkimizi ve karakterimizi, bazen işimizi, bazen sosyal
konumumuzu doğrudan veya dolaylı olarak yansıtır. Vaftizde
Mesih ile olan bu birleşme sonucunda kişi, hayatında Mesih’i
yansıtacaktır. Tanrı ile olan birliktelik geliştikçe Mesih’in
kendiside o kişide parlayacaktır. Vaftiz üzerimizdeki elbise
gibi Mesih’i dışarı yansıtmaya başladığımız bir yaşam
değişikliğinin işaretidir (öyle olmasına çalışmalıyız).
2 Tövbe
“Yahya, vaftiz olmak için kendisine akın eden kalabalıklara
şöyle seslendi: ‘Ey engerekler soyu! Gelecek olan gazaptan
kaçmanız için sizi kim uyardı? 8Bundan böyle
tövbeye yaraşır meyveler verin! Kendi kendinize, `Biz
İbrahim'in soyundanız' demeye kalkmayın. Ben size şunu
söyleyeyim: Tanrı, İbrahim'e şu taşlardan çocuk yaratacak
güçtedir. 9Balta daha şimdiden ağaçların köküne
dayanmıştır. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe
atılacak.’
10Halk
ona, ‘Öyleyse biz ne yapalım?’ diye sordu.
11Yahya
onlara, ‘İki mintanı olan, birini hiç mintanı olmayana versin;
yiyeceği olan da bunu hiç yiyeceği olmayanla paylaşsın’
cevabını verdi.
12Bazı
vergi görevlileri de vaftiz olmaya gelerek ona, ‘Öğretmenimiz,
biz ne yapalım?’ dediler.
13Yahya
onlara, ‘Size buyurulandan daha çok vergi almayın’ dedi.
14Bazı
askerler de ona, ‘Ya biz ne yapalım?’ diye sordular.O da
onlara şöyle dedi: ‘Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla
kimseden para koparmayın, ücretinizle yetinin.’”
Luka 3.714
Mesih ile olan bu birleşme sonucunda kişi bundan böyle Mesih’e
ait olduğunu ifade eden bir yaşama çağrılmış olur. Vaftizci
Yahya’nın hizmetinde vaftiz çağrısı kadar etkin olan diğer bir
şey ise tövbe çağrısıydı. Bu anlamda vaftiz tövbekar bir yaşam
için Mesihsel bir kutsama almak demektir. Tövbekar bir yaşamı
yaşayacak gücü ve desteği Mesih’te aramak demektir. Vaftiz
olan kişi artık yaşantısını değiştirmiştir.[12][12]
Evlilik andının işareti yüzükler olduğu gibi, tövbe dolu bir
yaşam andının da işareti ve mührü vaftizdir. Yahya vaftiz için
tövbe çağrısında bulunduğunda şu konulara dikkatimizi çeker :
a)
“tövbeye yaraşır meyveler verin” İnsanlar gelecek olan bir
yargıdan kaçmak istemektedir. Diğer yandan vaftizin temsil
ettiği bereketlerin getirdiği sorumlulukları yerine getirmek
istemezler. Yahya “tövbe edin” dediği zaman anlatmak istediği
şey hayatımızı değiştirmemiz gerektiğidir. Burada tövbe olarak
çevrilen kelime “Metanoeo” orjinal metinde “Aklını ve amacını
değiştirmek yönünü değiştirmek” anlamını içermektedir.
Görülüyor ki ruhsal meyve üzülüp ağlamakla çıkmıyor. Bütün
aklımızla ve bütün yüreğimizle dönmek, kendimizi Tanrıya
vermekle oluyor.
b)
“Biz İbrahim’in soyundanız demeye kalkmayın”[13]
diyen ayette tövbe eden kişinin gururdan uzak kalması
gerektiğine dikkat çekilir. O devirde Yahudiler kendilerini
diğer uluslardan üstün görürlerdi. İbrahim soyundan oldukları
için diğer ulusları aşağı bir millet olarak görürlerdi. Oysa
Tanrı kişileri İbrahim’in adından dolayı değil, kendi
lütfundan dolayı bağışlayacaktır. Kişiler kurtuluş güvencesini
başka kişilerin adından değil Tanrı’nın kutsal merhametinden
almalıdırlar. Dolayısıyla Yahya Peygamber tövbeden bahsederken
Tanrı’dan başka şeylere güvenmekten dönmeyi, kendisini başka
ırk ve milletlerden üstün görmekten dönmeyi bahsetmekteydi.
Kişi gururdan dönerek, kendisini insanlık ailesinin bir ferdi
olarak görmeli ve alçakgönüllülüğü giyinmelidir. Kurtuluş
kalıtsal olarak aileden çocuklara geçen bir şey olmadığı için,
İbrahim’in soyundan olmanın yeterli olacağını düşünenlere
Yahya’nın cevabı Şeria nehrinin taşlarını göstermek olur.
“Tanrı İbrahim’e şu taşlardan çocuk yaratacak güçtedir.” Eğer
cennette İbrahim’e çocuk gerekseydi, bu gururlu bir kimse
olmasın diye Tanrı taşlardan çocuk yaratarak İbrahim’e vermeyi
tercih ederdi. Kendini başka milletlerden üstün gören gururlu
kişileri Tanrı İbrahim’e çocuk olarak yakıştıramayacaktır.
c)
“İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak”[14][14]
Ayet bize tövbe etmenin aynı zamanda meyve vermek olduğunu
gösterir. Meyve ise Rab ile yürümenin sonucunda oluşur. Kişi
tövbe eder, Rab’bin lütfunu tadar. Rab ile girdiği bu ilişki
onun hayatını değiştirir. Çünkü kişi benliğin işlerinden
“Ahlaksızlık, pislik, sefahat, putperestlik, büyücülük,
düşmanlık, çekişme, kıskançlık, öfke bencil tutkular,
ayrılıklar, bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgınca
eğlenceler.”15] arınmıştır. Kutsal Ruh’un kişi
üzerinde çalışması neticesinde kişi meyve verir “Sevgi,
sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak
huyluluk, özdenetim.”[16][16]
Kişinin yüreğindeki bu değişiklikler onun toplumsal hayatında
da değişiklikler yapar.
d)
“İki mintanı olan, birini hiç olmayana versin; yiyeceği olan
da bunu hiç yiyeceği olmayanla paylaşsın.”[17]
Yahya’nın öğretişinde tövbe edip meyve vermek; kendinde olanı
başkalarıyla paylaşmak demektir. Kişi kendinde olan meyveler
sonucunda artık kötü olanı yapamayacağı gibi, iyi işlerle
Kurtarıcı Tanrı’ya teşekkür etmektedir. Kendisine bağışlandığı
gibi, kendisi de başkalarına bağışlamak istemektedir. Artık
kişi başka insanlar ve insanlık için kaygı duymaktadır.
e)
“Size buyurulandan daha çok vergi almayın…” “Kaba kuvvetle ya
da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın, ücretinizle
yetinin.”[18][18]
O devirde sistem yanlış kullanılmaya müsaitti. Yetki ve güç
sahibi insanların haksız kazanç edinmeleri zor değildi.
“Komşunu kendin gibi sev, komşunun malına göz dikme”[19][19]
diyen ayette olduğu gibi Tövbe eden kişi artık haksızlıktan
kaçınan biri olmalıdır. Artık kimsenin malına göz
dikmemelidir. Zorbalık, haksızlık, iftira, haksız kazanç
kişinin hayatından çıkmalıdır. Kişi sahip olduklarıyla
yetinmeli yani açgözlü olmamalıdır.
Yahya günahların bağışlanması için halkı tövbe vaftizine
çağırıyordu.[20][20]
Pentikost günü Elçi Petrus aynı çağrıyı yineliyordu: “…Tövbe
edin, ... vaftiz olun...”,[21] I.Korintliler 6:11
ayetleri vaftizdeki temizlemeye işaret ederek “...yıkandınız,
kutsal kılındınız” ifadelerini kullanır. Bazı kişiler bu
ayetleri önce tövbe, sonra vaftiz tezi için kullanırlar.
Onlara göre küçük çocuklar tövbe edecek yaşa gelene kadar,
bağışlamanın ne olduğunu anlayana kadar vaftiz için
beklemelidirler. Ancak böyle bir tez bizi bağışlanma için
tövbe etmenin yeterli olduğu öğretisini getirir ki, bu
yanlıştır. Bağışlama Tanrı’nın işidir. Bağışlanma satın
alınabilen bir mal değildir. Bağışlama Tanrı’nın doğasında
olan bir şeydir. Tanrımız bağışlayan bir Tanrı’dır. Tövbe ile
Tanrı’nın zaten bizim için yapmış olduğu bağışlamayı alıyoruz.
Bu anlamda vaftiz bir tövbe sakramenti değil, bir bağışlama
sakramentidir.
“Tövbe”, günahların bağışlanması için tek başına yeterli
değildir; bağış yalnızca Tanrı’nın Mesih’te sunduğu
karşılıksız lütufla gerçekleşir. Efesliler 1:78, Romalılar
3:24
3 Günahların Bağışlanması
“Böylece
Vaftizci Yahya çölde ortaya çıktı. İnsanları, günahlarının
bağışlanması için tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu.”
Markos 1.4
Tövbe eden kişinin günahları İsa Mesih’te sunulan karşılıksız
lütuf ile bağışlanmıştır. Bu anlamda Vaftiz; günahların affını
simgelemektedir. Kişinin günahlarını yalnızca İsa Mesih’in
kutsal kanının temizlemeye yeterli olduğunun bir işaretidir.
Vaftiz günahlarının affı için yalnızca İsa Mesih’in çarmıhta
akan kanının yeterli olduğunu, O’nun günahı kaldıran bir
kurban sunusu olarak sunulduğuna işaret eder.
4 Yeniden Doğmak
“Ama Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini
açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu, doğrulukla yaptığımız
işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş
yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize
bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı.”
Titus 3:46
Bizleri İsa Mesih’te bağışlayan merhametli Tanrımız, Kutsal
Ruh aracılığıyla yeniden doğmamızı sağlamaktadır. Vaftiz
bizlerin yeni bir hayat için yenilenmeye olan ihtiyacımızı
yalnızca Kutsal Ruh’ta karşılandığını gösteren bir mühürdür.
Mesih’le birleşen ve günahı bağışlanan kişi Kutsal Ruh
aracılığı ile yeniden doğarak artık yeni bir yaratık olmuştur.
İsa Mesih bizleri günaha köle ve nefret dolu bir yaşamdan
kurtardığı gibi bizlerin doğruluğu olmuştur. Yeniden doğuş
yıkamasıyla bizlere yeni bir yaşam vermiştir.
Ancak kişiler vaftiz oldukları için yeniden doğmazlar. Yeniden
Doğuş Kutsal Ruh’un bir işidir. Yeniden doğuşu bize veren iman
değildir. Bize imanı veren Yeniden Doğuşumuzdur. Yani Yeniden
doğmadıkça inanıp iman edemeyiz.
5 Tanrı’nın Çocuğu Olmak
“Çünkü
Mesih İsa'ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı'nın
oğullarısınız. Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi
Mesih'i giyindi.”
Galatyalılar 3.2627
Tanrı akladığı günahkarı Mesih’te kutsayıp neticesinde evlat
edinmiştir. İsa Mesih’in beden alıp yeryüzüne gelip aramızda
yaşadığına ve bizim günahımız için haça gerildiğine olan iman
bizleri Tanrı’nın evlatları yapmıştır. Tanrı’nın çocuğu olarak
artık Tanrı’nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşabiliriz. Artık
göksel krallığın sahibiyiz, mirasçılarız. Tanrı’nın çocuğu
olmak, Tanrı ile aramızdaki bozuk olan ilişkiyi düzelttiği
gibi insanlık ailesi olan ilişkimizi de yeniden
düzenleyecektir. Kişi İsa Mesih’te yeni bir aileye ve
kardeşlere sahiptir. Bu da yeryüzünde sahip olabileceğimiz en
büyük zenginliktir.
6 Sonsuz Yaşama Kavuşmak
“Baba'nın
yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni
bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O'nunla birlikte ölüme
gömüldük. Eğer O'nunkine benzer bir ölümde O'nunla
birleşmişsek, O'nunkine benzer bir dirilişte de O'nunla
birleşeceğiz.”
Romalılar 6.45
Vaftizinde günaha ölerek Mesih ile birleşen kişi, Mesih ile
devam eden birlikteliğinin sonucunda sonsuz yaşama
kavuşacaktır. Bu anlamda vaftiz bizlere Mesih’in ölümünü ve
dirilişini de hatırlatır. Ölümü yenmiş olan Mesih kilisenin
diriliş ve çürümezlik umududur. Vaftiz; günaha ölmeyi, ölüm
aracılığı ile Mesih’le birleşmeyi temsil etmektedir. Mesih’e
ait olarak bir ölümde birleşenler, Mesih’te gerçekleşmiş olan
dirilişte de O’nunla birleşeceklerdir. Yani imanlı kişi sonsuz
yaşamı alacaktır.
7 Görünen Kiliseye Katılmak
“İster
Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir
beden olmak üzere aynı Ruh'ta vaftiz olduk ve hepimizin aynı
Ruh'tan içmesi sağlandı.”
I.
Korintliler 12:13
Vaftiz ve tövbe, tüm yeryüzündeki ırkları bir görmeyi
gerektirir. İster Yahudi, ister Grek, İsa Mesih’te birleşmiş
her kişi Göksel Baba aracılığı ile kardeştir. Vaftiz, bu
kişilerin ait olduğu Kutsal, Evrensel ve Elçisel Kilisenin bir
işaretidir. İsa Mesih’in Ruhani bedenini yeryüzünde teşkil
eden topluluk farklı dillerden, farklı uluslardan, farklı
kültürlerden oluşur. Vaftiz; “gözle görünen kilise” dediğimiz,
farklılıklarımızın BİR olduğu, Tanrı’nın bu dünyadaki
kilisesine üyeliğimizi gösteren bir işarettir. Kişi, vaftiz
olduğu kiliseyi ve üyelerini kendi ailesi olarak görür. Bu
sebepten vaftiz; Mesih ile birleşme ve halkıyla olan
beraberliğimizin simgesi ve mührüdür.
Özet olarak: Mesih ile birleşmiş, tövbe etmiş ve bağışlanmış,
Kutsal Ruh aracılığı ile yeniden doğan, Tanrı’nın çocuğu olma
ayrıcalığına hak kazanmış ve sonsuz yaşama kavuşmuş kişi artık
RAB İSA MESİH’E AİTTİR.
İsa Mesih’in ölümünün ve dirilişinin gücü Kutsal Ruh’un
yenilemesiyle günahın pisliğinden, Mesih’in kanının üzerimize
serpilmesiyle[22] suçtan arınma aracılığı ile
Mesih’le olan beraberliğimizin simgesi “Vaftizdir.”
Vaftizde Konuşan Tanrı
Vaftiz insanın işi değil, Tanrı’nın işi olarak görülmelidir.
Çünkü vaftizi insan icat etmemiştir, tersine vaftiz, yüce
Tanrı’nın bir emridir. Rab’bimiz vaftizi kilisenin hizmetinin
ve tapınışının bir parçası olarak teşkil etmiştir. Vaftiz,
Tanrı’nın ilanı ve merhamet antlaşmasının bir mührüdür.
Çocuklar Tanrı sözünü anlamasa bile Tanrı’nın kendisini bu
şekilde ifade etmeye hakkı vardır. Bazen Hristiyanlar önce
iman, sonra vaftiz tezini ileri sürerek vaftizin Tanrı Sözünü
anlayabilen yetişkin imanlılar için olduğu tezini kabul
ettirmeye çalışırlar. Ancak bu tez vaftizi bir insan işi
olarak gören, vaftizi kişiye bağlı bir karar gibi gören
anlayışın sonucudur. Bu durumda insan vaftizin (yani Tanrı
emrinin) önünde ve merkezinde yer alır. Oysa vaftizin
merkezinde Tanrı vardır.
Vaftizde Tanrı işler, Tanrı konuşur. Çünkü vaftizi icat eden
ve onu bize emreden yüce Tanrı’nın kendisidir. Bu yüzden
çocukların vaftiz olması gerektiğini düşünen Hristiyanlar
vaftizde önceliğin Tanrı’nın olduğunun bilincindedir. Vaftizde
biz Tanrı’ya değil, Tanrı bize sesleniyor. Ayrıca bu noktada,
“Tanrı kendi kutsal vaadini neden çocuklara konuşmasın?”
sorusunu sormak durumundayız. Bizler yeni doğmuş bir bebeğin
annesi, babası, kardeşleri ya da akrabası olarak onunla
sürekli konuşmuyor muyuz? Çocuk anlamadığı halde ona
konuşmakta ısrarcı değil miyiz? Anlamasa bile çocuğa, onu
sevdiğimizi söylemiyor muyuz? Acıktığını sormuyor muyuz?
Bebekler bizleri anlamadığı halde onlara konuşmayı, bizlere
cevap veremeyeceklerini bildiğimiz halde onlara sorular
sormayı hiç kimse garip ya da tuhaf bulmaz. Öyleyse Tanrı’nın
kendi sevgisini, kendi vaatlerini, kendi lütfunu bebeklere
konuşmasını niçin garip bulalım ki?
İlk iki yüzyıl boyunca kilise tarihinde çocuk ya da yetişkin
vaftizi konusunda herhangi bir tartışma olmamıştır. Kilise
tarihinde kilise babalarından Tertullian bu konuyu tartışmaya
açana kadar çocuk vaftizinin tuhaf karşılanmadığını görüyoruz.
Çocuk vaftizi Havarilerden beri devam eden kilisenin hayatının
ve tapınışının bir parçasıydı. Kutsal yazılarda “İmanlı
ailenin her bebeği vaftiz edilmelidir” şeklinde bir ifade
olmasa da kilisenin bir önceki kuşaktan (elçilerden beri)
gördüğü ve aklında kalan mantıklı bir yönlendirme vardı. Onlar
kendilerinden önceki kuşaklarda bebeklerin vaftizine tanık
olmuşlardı. Kutsal Kitapta bebek vaftizine yönelik çok kesin
bir emir ve yasak olmadığı gibi Tanrı’nın vaftiz konusundaki
isteği ile ilgili çok geniş İncilsel bir düzen olduğunu
görüyoruz.
Sünnet Vaftizin Bir Ön Görüntüsüdür.
“Ve RAB Abram’a dedi: Memleketinden ve akrabanın yanından, ve
babanın evinden, sana göstereceğim memlekete git; ve seni
büyük millet edeceğim; ve seni mübarek kılacağım, ve senin
adını büyük edeceğim; ve bereket ol, ve seni mubarek kılanları
mubarek kılacağım, ve sana lanet edene lanet edeceğim; ve
yeryüzünün bütün kabileleri sende mubarek olacaktır.”
Tekvin 12:13
“Şimdi göklere bak, ve eğer yıldızları sayabilirsen, onları
say; ve ona dedi: Zürriyetin böyle olacaktır. Ve Rab’be iman
etti ve onu kendisine salah saydı.”
Tekvin 15:56
“Ve Allah İbrahim’e dedi: ve sen ise, sen ve senden sonra
zürriyetin, nesillerince ahdimi tutacaksınız. Sizinle ve
senden sonra zürriyetinle benim aramda tutucağınız ahdim
budur: aranızda her erkek sünnet olunacaktır. Ve aranızda
doğmuş, yahut senin zürriyetinden olmayıp her yabancıdan para
ile satın alınmış olan sekiz günlük her erkek çocuk
nesillerinizce sünnet olunacaktır” Tekvin 17:9,10,12
Tanrı İbrahim’i seçerek bir Lütuf Antlaşması yaptı. İbrahim’i
büyük millet yapacak ve çok bereketleyecekti. İbrahim’in soyu
sayılamayacak kadar büyük olacaktı. İbrahim ile yapılan bu
antlaşma aynı zamanda ebedi bir ahitti. Tanrı, İbrahim’e
verdiği bu vaat ile tüm uluslardan seçtiklerini İbrahim’in
soyu olarak kabul edip bereketleyecektir. İbrahim Tanrı’nın bu
vaadine iman etti böylece aklandı. Aynı zamanda Tanrı’nın
Mesih İsa’daki kurtarışı bu vaat doğrultusundadır. Bu
Antlaşmayı görünür kılmak isteyen Tanrı, Antlaşmanın işareti
olarak bu vaat altındakilerin sünnet ile dünyadaki diğer soy
ve halklardan görünür bir şekilde ayrılmasını istedi. İbrahim
iman edip, vaadi anlayarak sünnet olmasına karşın, Tanrı sekiz
günlük bebekler dahil bu Antlaşmanın altında olan her erkeğin
sünnet olmasını istedi. İncil’e baktığımızda Eski Antlaşma
dönemindeki sünnet uygulamasının yerini vaftizin altığını
görüyoruz. Yani sünnetin ifade ettiği anlam, Yeni Antlaşmada
vaftiz ile ifade edilmektedir.
“Ayrıca Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı
benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda sünnet
edildiniz. Vaftizde O’nunla birlikte gömüldünüz ve O’nu
ölümden dirilten Tanrı’nın gücüne iman ederek O’nunla birlikte
dirildiniz.”
Koloseliler 2:1112
Ayet Mesih’in vaftizini sünnetin bir devamı olarak
bahsetmektedir. Mesih İsa’nın ölümüne ve dirilişine olan iman
ile vaadin çocukları, Tanrı’nın mirasına sahip olarak vaftiz
olmaktadırlar.
Aynı şekilde aklı başında olarak iman ederek kurtulan anne ve
babalar, kendi çocuklarını bu vaat altında korumak ve tutmak
için vaftiz ile mühürlemektedirler. Bu sünnette olduğu gibi
kurtuluşu değil, dünyadaki değişik inanç ve kültürlerin
getirdiği diğer yaşam biçimlerinden ayrılışı, Tanrı’nın
halkının bu dünyadaki diğer halklardan ayrılışını
simgelemektedir. Yani bebekken vaftiz olan kişi büyüyüp, Mesih
İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak kabul ettiği zaman kurtuluşu
almış olmaktadır. Aynı sekiz günlük bebeklerin sünnet olup,
Kutsal Yasanın buyruklarına büyüyünce iman etmesi gibi.
1) Vaftize bu açıdan baktığımız zaman görüyoruz ki;
“bizi kurtaran vaftiz değil, imanımızdır”. Kutsal Yazı
“İbrahim Tanrı’ya iman etti ve bu ona doğruluk sayıldı”
demektedir. Yani İbrahim’e sünnet, Tanrı’ya olan imanının
işareti olarak verilmiştir. Tanrı’nın Lütuf Antlaşması Eski
Antlaşmada sünnet ile, Yeni Antlaşmada vaftiz ile
mühürlenmiştir. Vaftiz, Tanrı’nın Antlaşmasını hatırlatan bir
işaret olmuştur.
2) Su vaftizi değil, esas olan Kutsal Ruh vaftizi’dir.
“…vaftizde O’nunla birlikte gömüldünüz Mesih’i ölüler
arasından dirilten Tanrı’nın etkin gücüne iman ederek yine
vaftizde Mesih’le birlikte dirildiniz” diyen Koloseliler 2:12
ayetinde görüldüğü üzere Vaftizde, Mesih ile ölümdeki
birleşmemiz bize Kutsal Ruh’un gücünde diriliş getirmektedir.
Neticede Kutsal Ruh vaftizini insan değil, Kutsal Ruh’un
bizzat kendisi yapmaktadır. “Çünkü tek Ruh’ta hepimiz ister
Yahudi, ister Yunanlı, ister köle, ister özgür olalım bir tek
bedene vaftiz edildik. Ve hepimiz tek Ruh’la doldurulduk”
diyen I. Korintliler 12:13 ayetinde her Mesih İnanlısının
Ruh’la vaftiz olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Yani
Kutsal Ruh bir kişinin tekelinde olarak çalışmayıp iman eden
kişiyi Kutsal Ruh kendisi doldurmaktadır. “Tanrı’nın Ruh’u
içinizde yaşıyorsa, siz benliğin değil, Ruh’un
denetimindesiniz. Ama bir kişide Mesih’in Ruh’u yoksa o kişi
Mesih’in değildir” diyen Romalılar 8:9 ayetinde de açıkça
görüldüğü üzere Mesih’e ait olmak ve Kutsal Ruh’la dolmak aynı
şeydir. Birbirinden farklı şeyler değildir.
3) İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler Antlaşmanın
mührüne sahiptir. Bu özel mühür İbrahim’e bir buyruk olarak
verilmiştir. İbrahim’in imanı kişisel bir imandı ancak tam
anlamıyla kişiye özel değildi. İbrahim’in imanı daha İshak
doğmadan önce onu etkilemiştir. İshak daha sekiz günlükken ve
bilinçli bir imanı yokken sünnet olmuştur. Tanrı İshak’ın da,
babası İbrahim gibi önce iman edip sonra antlaşma altına
girmesini talep etmemiştir. Tanrı katında İshak için bile
İbrahim’in imanı önem arz ediyordu. Bu yüzden İbrahim’in
çocukları antlaşma işaretini aldılar. İbrahim Tanrı’ya iman
ettiğinde Tanrı’nın Antlaşması altına girdi. Antlaşma
hayatının getirdiği sevinç, esenlik ve sorumlulukları o zaman
aldı. İshak ise antlaşma altında doğmasına karşın büyüyüp iman
ettikten sonra antlaşma hayatının sevinç ve sorumluluklarına
katıldı. Bu açıdan vaftiz sünnet gibidir. Tanrı halkının iman
ve antlaşma hayatından hoşlanıp hoşlanmayacağı konusunda bir
garanti vermez. Vaftiz sadece hatırlayabileceğimiz en erken
yaştan itibaren bizi Tanrı’yı sevmeye ve izlemeye çağıran bir
işarettir. Vaftiz Tanrı’nın bereket ve kutsamasını bize vaat
eder. Bu yüzden imanlı aileler çocuklarını vaftiz
ettirmelidirler.
Sünnet konusundaki bu buyruk İsa Mesih zamanına kadar etkili
bir şekilde gelmiştir. Sünnet Eski Antlaşmanın çocukları için
ne ifade ediyordu? Herhalde yetişkinler için ne ifade ediyorsa
onu ifade ediyordu. Bebekler ya da yetişkinler sünnet mührü
ile Tanrı’nın halkına dahil edilmekteydi. İki insan arasında
yapılan Evlilik antlaşmasının sembolü yüzükler olduğu gibi,
İbrahim ve Tanrı arasındaki antlaşmayı sünnet simgelemekteydi.
Tanrı böyle ilginç bir işareti neden seçti? Neden başka bir
işaret seçmedi? Buna tam bir cevap vermek mümkün değil. Ama
İşaya 52.1 ayeti bu konuda bize bir fikir vermektedir: Uyan,
uyan, ey Sion, Kuvvetini giy; ey Yeruşalim, mukaddes şehir,
güzel esvabını giy; çünkü sünnetsiz ile murdar adam artık sana
girmeyecek. Ayetimiz Tanrı’nın halkı ile diğer halkları
(murdar adam) birbirinden böyle bir dışsal işaret ile
ayırdığını göstermektedir. Tesniye 30.6 ayeti ise: “Ve
Allah’ın Rab’bi bütün yüreğinle ve bütün canınla sevmek için
yaşayasın diye, Allah’ın Rab senin yüreğini ve zürriyetinin
yüreğini sünnet edecek.” Bu ayet ise bizlere gösteriyor ki;
içsel yani ruhsal temizliğin dışsal işareti sünnettir. Yani
sünnet; arınmanın ve günahlı benliğin atılmasını temsil
etmekteydi. Yani Tanrı’nın seçtiklerinin ruhsal temizlenmesini
anlatıyordu. Kişiler sünnet ile Antlaşmadaki ruhsal sözlere
sahip oluyordu.
İşaya 52.1 ayetinde görünen diğer bir açık ifade ise;
Tanrı’nın sünnet kelimesini “kurtuluş” kelimesi yerine
kullandığıdır. Benzeri ifadeler; Hezekiel 44.9 “Rab Yehova
şöyle diyor: İsrail oğulları arasında bulunan bütün
ecnebilerden hiçbiri, yüreği sünnetsiz ve eti sünnetsiz ecnebi
makdisme girmeyecek.” ve I.Samuel 14.6 “Ve Yonatan silahtarı
olan uşağa dedi: Gel, bu sünnetsizlerin askerine gidelim;…”
ayetlerinde de kullanılmaktadır. Bu ayetlerden sonra “Eski
Antlaşma dönemindeki sünnet sakramenti tek başına kişiyi
kurtarıyor muydu?” sorusu akıllara gelebilir. Bunun cevabı ise
“HAYIR”dır. Romalılar 4.911 ayeti şöyle diyor: “…İbrahim,
imanı sayesinde aklanmış sayıldı. Hangi durumda aklanmış
sayıldı? Sünnetliyken mi, sünnetsizken mi? Sünnetliyken değil,
sünnetsizken... İbrahim daha sünnetsizken imanla aklandığının
kanıtı olarak sünnet işaretini aldı…”
Sünnet sakramenti kurtuluşun işaretidir. Ancak bu
işaretin kendisi kurtuluşu var etmez. Tekvin 17. bölüme
baktığımızda Tanrı, bu kurtuluş işaretinin çocuklara da
verilmesini istemektedir. Sekiz günlük bebekten başlayarak bu
kurtuluş işaretinin verilmesi istenmektedir. Bu Tanrı’nın
emridir. Ve açıkça görünen şudur ki;
İbrahim bir günahkardı ve lütuf aracılığı ile gelen imandan
dolayı kurtuldu.
Tanrı kurtuluş işareti olarak sünneti emretti.
Kurtuluş işaretinin imanlı ailelerin çocuklarına da
verilmesini emretti.
Bu
yüzdendir ki, bizler İmanlı aileler olarak Eski Antlaşma
zamanında yaşasaydık doğan çocuklarımıza kurtuluş işareti olan
sünneti vermek zorundaydık.
Eski Antlaşmadaki sünnet mührü ile Yeni Antlaşmadaki vaftiz
mührü birbirine benzemektedir. Onlar büyüklerle birlikte
bebekleri bile sünnet etmişlerdi:
Neden aynı zamanda bebekler ?
a) Çünkü Tanrı öyle buyurdu.
b) Çünkü Tanrı çocukların da Antlaşmada
olduğunu söyledi
c) Çünkü insanlar bunu hem kendileri hem de
çocukları için bir bereket olarak aldılar.
Eski Antlaşma altındaki halk Tanrı’nın kurtarış işinde
kendilerini aileleriyle birlikte kurtaracağına inanıyorlardı.
Tanrı, On Emrin Sebt günü için olan buyruğunu verirken “…sen
ve oğlun ve kızın ve kölen ve cariyen hiçbir iş yapmayacaksın”
diyerek çocukları da Antlaşmanın içine dahil etmişti.[23]
Bu yüzden Tanrı’nın ailelere Kutsal Kitapta pek çok defa
şeriatı çocuklarına ve torunlarına öğretme sorumluluğunu
hatırlattığını görüyoruz.[24] Tesniye 4:9 ayetinde
“Ancak gözlerinin gördüğü şeyi unutmayasın, ve ömrünün bütün
günlerinde yüreğinden ayrılmasınlar diye kendini sakın, ve
canını iyice koru; onları kendi oğullarına ve oğullarının
oğullarına bildir.” sözlerinde görüldüğü üzere çocuklarımız ve
torunlarımız (küçük çocuklar) bile bu Antlaşmanın
altındaydılar. Yine Yoel 2:1516 ayetlerindeki “kavmı toplayın,
cemaati takdis edin, yaşlı adamları toplayın, küçük çocukları
ve emzikte olanları toplayın” sözlerden anlaşıldığı üzere,
Yoel burada oruç ilan ederken bile çocukları ayrı
tutmamaktadır. Antlaşmanın altında doğan herkes, küçük
çocuklar bile Antlaşmanın işaretini taşıdıklarından dolayı
Antlaşma altındadır ve çocuklar Tanrı’nın tapınan topluluğunun
ayrılmaz bir parçasıdır.
“Çünkü iman etmemiş koca, karısının aracılığıyla, iman etmemiş
kadın da kocasının aracılığı ile kutsanır. Aksi halde
çocuklarınız kutsanmamış olurdu. Şimdiyse kutsaldırlar”[25]
diyen ayette görüldüğü üzere Antlaşma çatısı altında doğan
çocuklar Antlaşmanın bir parçası olarak kutsanmayı
almışlardır. Tanrı kutsamasını sunmak için çocukların büyüyüp
iman etmelerini beklememiştir. Ailenin Antlaşma altına
girmesi, o ailede doğan çocukların Antlaşmaya dahil edilmesi
için yeterli olmuştur. Tanrı anne yada babanın imanından
dolayı küçük çocukları kutsamaktadır. Günümüzdeki Lütuf
Antlaşması ve onun önemi önceki ile aynıdır. Günahkarları
Kutsal Tanrı’ya bağlayan Antlaşmanın en önemli izi dünya
kurulmadan önce var olan Mesih’in kanındaki sonsuz
Antlaşmadır. O’nun kanı Eski Antlaşma insanlarının beklediği
en geçerli kurban kanıydı. Yani o gerçek kurbandı.
“Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih adıyla vaftiz olsun” Bu
vaat size, çocuklarınıza ve uzakta olanların hepsine,
Tanrı’mız olan Rab’bin kendine çağıracağı herkese yöneliktir”
Elç. 2:38, 39
Tanrı’nın vaatleri yalnızca anlayışa sahip yetişkinleri değil
çocukları da kapsamaktadır. Pentikost günü Petrus’un bu vaazı
dinleyenler Antlaşma mührünün çocuklarını da kapsadığını
biliyorlardı.
“O
sırada bazıları İsa’ya, üzerlerine ellerini koyup dua etmesi
için küçük çocukları getirdiler. Öğrenciler onları
azarlayınca, İsa ‘Bırakın çocukları’ dedi. ‘Bana gelmelerine
engel olmayın! Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir.’
Ellerini onların üzerine koyduktan sonra oradan ayrıldı”.
Matta 19.1315:
Bu ayetler vaftiz ile ilgili olmamakla birlikte İsa’nın
kutsama verirken onun yetişkin yada çocuk olmasını
ayırmadığını görüyoruz.
I.
Korintliler 7:14 ayeti imanlı ailelerin çocuklarının kutsal
olduğunu öğretmektedir. Öyleyse bu kutsal çocuklar vaftiz
sırrından mahrum edilmeli midir? Tanrı, çocukları antlaşmaya
dahil ettiğine göre biz neden çocuklarımızı antlaşmanın
dışında görelim ki?
Ezra 10:1 “Ve Ezra Allahın evinin önünde ağlayarak yere atılıp
dua ve ikrar eylerken, İsrailden çok büyük bir cemaat,
erkekler ve kadınlar ve çocuklar yanına toplandılar; çünkü
kavm büyük ağlayışla ağlıyorlardı.” diyen ayette görüldüğü
gibi çocuklar Tanrı’nın halkının ayrılmaz parçasıydılar.[26]
İşte bu yüzden Musa İsrail kavmına Antlaşma sözlerini “bu
ahdin sözlerini tutun ve onları yapın” diye büyük ve anlayışlı
insanlara tembih ederken çocukları antlaşmanın dışında
bırakmamıştı. Bu yüzden onlara şöyle dedi: “çocuklarınız,
kadınlarınız ve konaklarınızın içinde olan garipler, odununuzu
kesenden, suyunuzu çeken adama kadar hepiniz, Allahınız
Rab’bin önünde duruyorsunuz”[27]
Yine Yeşu İsrail’in ihtiyarlarını, başlarını, hakimlerini ve
reislerini çağırıp Allah’ın önünde durdukları zaman yaptığı
konuşmada “ben ve evim halkı biz Rab’be kulluk edeceğiz”
derken çocukların Antlaşmaya dahil olduğunu çok iyi bildiğini
görüyoruz. Çünkü çocuklar Antlaşmanın işaretini (sünneti)
alarak Antlaşmanın içine dahil edilmişlerdi.[28]
Fısıhta da öyle olmamış mıydı? Kapı süveleri kurban kuzusunun
kanı ile işaretlenmiş olan evler içindeki tüm ev halkı ile
birlikte (çocuklar dahil) kurtuluşa kavuşmuştu.
Filipus’un sözlerine inanan erkek ve kadınlar vaftiz olmuştu.[29]
Kadınlar Eski Antlaşma’da sünnet olmadığına göre Antlaşmanın
dışında mıydılar? Hayır! Kadınlar babalarının ya da
kocalarının sünneti aracılığı ile Antlaşmaya dahil olmuşlardı.
Kornelyus’un bütün ev halkı İncil’e iman etti[30]
Vaftiz açısından bakınca ev halkının durumu açıklanmıyor. Evin
içindeki ergenlik çağındaki çocuklar, belki de daha küçük
çocuklar Yeni Antlaşmanın mührü ile mühürlenmişti. Eski
İsrail’de Antlaşma bütün evle yapılırdı.
Filipi kentinde Lidya adlı kadın Rab’be iman etti ve ev halkı
ile vaftiz oldu.[31] İbrahim Peygamberin önce iman
edip sünnet işaretini alması ve antlaşma işareti olan sünneti
çocuklarına vermesi gibi, Lidya iman edip vaftiz oluyor ve
Lidya’nın imanı neticesinde ev halkı vaftiz işaretini alıyor.
Bu kadın evin reisi durumundadır ve bu yüzden eşinden
bahsedilmemektedir. Kutsal Kitap ilk olarak Lidya’nın iman
ettiğini ve bunun sonucunda ev halkının vaftiz olduğunu
yazmaktadır. Ev halkı içinde bulunan çocukların yaşları ve
imanları konusunda açık bir bilgi yoktur. Önemli olan şey
şudur ki Lidya ev halkı ile vaftiz olmuştur. Bu durumda Yeni
Antlaşma vaftizlerinin ev halkı vaftizleri olduğunu
söyleyebiliriz.
Pavlus ve Silas zindancıya “Rab İsa’ya iman et sen ve ev
halkın da kurtulursunuz” dediler[32] 32. ayete
baktığımızda zindancıya ve ev halkının hepsine Rab’bin sözünü
bildirdiklerini görüyoruz. Buradaki ev halkı sözü evdekilerin
hepsi demektir. Yeni iman etmiş olan zindancı yeni bulduğu
imanda ne durumdaydı? Ev halkı ile kurtulmanın anlamı neydi?
Bu bölüm bize bunları açıklamıyor. Fakat şurası açıktır ki;
Filipi’li zindancı ev halkı ile birlikte vaftiz olmuştur.
Havra yöneticisi Krispus Tüm ev halkı ile birlikte Rabbe iman
etti ve ev halkıyla birlikte vaftiz oldu.[33]
Pavlus, İstefanus’un ev halkını vaftiz ettiğini beyan
etmektedir.[34]
Yeni Antlaşmada On vaftiz örneğinin altısı çocuklara
yöneliktir[35] Şu nokta çok açıktır ki; Tanrı tek
tek bireylerden çok, aileleri kurtarmak istemektedir. Tanrı bu
yüzden aile kavramını Antlaşmaya dahil etmiştir. Bu yüzden
Yeremya’nın Yeni Antlaşma ile ilgili peygamberlik sözünde
Tanrı’nın, küçüğünden büyüğüne tüm ev halkı için yolladığı
buyruklar vardır :
“İşte, Rab diyor, İsrail evi ile ve Yahuda evi ile yeni bir
ahit keseceğim günler geliyor; atalarını Mısır diyarından
çıkarmak için onların elini tuttuğum gün kendileri ile
kestiğim ahit gibi değil; onların efendisi olduğum halde
ahdimi bozdular, Rab diyor. Fakat o günlerden sonra, Rab
diyor, İsrail evi ile keseceğim ahit şudur: Şeriati mi onların
içlerine koyup, yürekleri üzerine yazacağım; ve ben onlara
Allah olacağım ve onlar bana kavm olacaklar. Ve artık herkes
kendi komşusuna ve kendi kardeşine: Rab’bi bilin, diye
öğretmeyecekler, çünkü küçüğünden büyüğüne kadar onların hepsi
beni bilecekler, çünkü fesatlarını bağışlayacağım ve artık
suçlarını anmayacağım.” Yeremya 31:3134
Bu
düzeni anlayabilmemiz için Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşmadaki
kitapların tamamının tek olan İncil’i oluşturduğu gerçeğini
göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Kutsal Kitabın birlik
içindeki ana mesajı Tanrı’nın İsa Mesih’te bizim için olan
sevgisidir. Sünnet, Fısıh ve hayvan kurbanları bizlerin günahı
için kurban olacak Mesih’i simgelemektedir. İsa Mesih gelince
bunlar bu yüzden Vaftiz ve Rab’bin Sofrası ile yer
değiştirmiştir. Eski Antlaşmada İbrahim’i iman ve itaate
çağıran Tanrı şimdide Yeni Antlaşmada bizleri iman ve itaate
çağırmaktadır. Eski Antlaşmada İbrahim ve onun çocukları
sünnet ile Tanrı’nın Halkına dahil olmuşlardı. Yeni Antlaşmada
ise aynı Tanrı imanlıları ve onların çocuklarını vaftiz ile
kendi halkına dahil etmektedir. Romalılar 4. ve Galatyalılar
3. Bölüm bize iman ettiğimiz zaman İbrahim’in çocuğu
olduğumuzu söyler. İşte bu Kutsal Kitabın ve Tanrı’nın
Antlaşmasının birliğidir. Tanrı’nın İbrahim’e ve ailesine
söylediği sözler bugün bizim ve ailemiz için aynı önemi
taşımaktadır. Bu yüzden Lütuf Antlaşması doğrultusunda birçok
çocuk vaftizi yapıldığını görüyoruz. Kilise babalarından
Origen’in (M.S.180) bebek olarak vaftiz olduğu bilinmektedir
ve bu örnekler çoğaltılabilir. Yani Elçisel Kilise bebek
vaftizi uygulamasını yapmaktaydı. Bu uygulama, Eski Antlaşma
içindeki sünnette temel bulmaktadır. Çünkü Tanrı’nın Lütuf
Antlaşmasında bir süreklilik ve birlik vardır. Zaten bu
sebepten Kutsal Kitap bu konuda aksi bir şey söylemez. Çünkü
sünnetin işaret ettiği ilke Yeni Antlaşmada da devam
etmektedir. Eski Antlaşmada bebeklerin sünnet edilmesinin
anlamını ve sünnetin Antlaşma içindeki rolünü ne kadar iyi
anlarsak, çocukların vaftiz edilmesini de o oranda iyi
anlarız.
II. BÖLÜM
Vaftizde Dışsal Unsur.
Vaftiz ile ilgili diğer bir soru ise uygulamanın suya
batırılarak mı yoksa serpme ve ya dökme şeklinde mi
olacağıdır.
2000
yıl önce Rab’bimiz İsa Mesih vaftiz yapılmasını emretmiştir.
Elçi Petrus’un ilk vaazından sonra üç bin kişi Rab’be iman
etmiş ve anında elçiler vaftiz yapmaya başlamıştır. Bir kişi
gece yarısı iman ettiğinde vaftiz olmuştur.[36] Bir
kişi çölde iman etmişse vaftiz olmuştur.[37] Bu
kişilere su ile vaftiz yapılmıştır. Bu yapılan vaftizler su
dökerek mi, serperek mi yoksa kişi suya tamamen batırılarak
yapılmıştır sorusunu tartışamayız. Tartışmamalıyız. Bu
kişilere bir şekilde su ile vaftiz yapılmıştır. Vaftizde su,
kişilerin cumartesi akşamı yıkanmalarından yada herhangi bir
zamanda banyo yapmalarından farklıdır. Elimizi yıkadığımızda,
suda yüzdüğümüzde yada suyun dibine daldığımızda vücudumuz
ıslandığı halde vaftiz olmuş sayılmıyoruz. Ancak suyu bir
kişiye “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” adında tatbik ettiğimizde o
kişi vaftiz olmuş oluyor. Tanrı dışsal bir unsur olan su ile
içerde olan ruhsal bir gerçekliği belirtiyor. Yani vaftiz
günahın kirliğinden arınmayı simgelemektedir.[38]
Su, dünyamızda her kültürde kabul görmüş bir temizlik
simgesidir. Çünkü bedenimizi yıkamak için su yerine
kullandığımız başka bir unsur yoktur ve bu yüzden Tanrı suyu
kullanmayı istemiştir.
Havari Petrus’un “Günahlarınızdan dönün ve günahlarınızın
bağışlanması için her biriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz
edilsin. Böylece Kutsal Ruh armağanını alacaksınız. Çünkü bu
vaat sizlere, çocuklarınıza ve uzakta olan herkesedir;
Tanrımız Rab’bin kendisine çağırdığı herkese”[39]
dediği vaazın sonunda 3000 kişi vaftiz olmuştur. Kutsal Kitap
anlayışına uygun olarak bunun içine çocuklar dahil edilmişti.
Ama Kudüs’te bir nehir bulunmadığına göre 3000 kişinin suya
batırılarak vaftiz edildiğini düşünemeyiz. Günümüzde ara sıra
uygulandığı şekliyle bu kadar insanın içi su dolu bir havuzda
bütün vücudunun suya batırılarak vaftiz edildiği şekli 3000
kişi için de düşünemeyiz. Yahudi halkı gibi dışsal temizlik
unsurlarına son derece önem veren titiz insanların aynı havuzu
değil 3000 kişi için, ikinci bir kişi için bile kullanmaları
söz konusu olamazdı. Bu durumda aklımıza gelen uygulama şekli
dökme veya serpmedir. Bu konuda önlerinde tarihsel ve dinsel
pek çok örnek vardır. Tarihsel olarak baktığımızda Yahudiler
diğer uluslardan RAB Tanrı’ya iman edenleri ancak vaftiz
ederek kabul ederlerdi. Bunun için yaptıkları uygulama yere
diz çöken bir kişinin üzerine su dökülmesi ya da suyun
serpilmesi şeklindeydi. Benzeri bir durum Filipus’un Etyopyalı
hadımı vaftizinde görülür.[40] Çöldeki suyun
derinliği ne kadardır, bilememekteyiz. Bu bir su birikintisi
olabilir.
Yahudilerin çok iyi bildiği ve ulus olarak tanık oldukları bir
diğer kutsama gerçeği ise serpme şeklinde uygulanmaktaydı.
Şeriata göre İsrail halkı; murdarlıktan arınırken yaptıkları
uygulama suç takdimesinden artan biraz külü içinde su bulunan
bir kaba koyarlardı. Zufa otunu bu kaba batırıp murdar olan
eve, eşyalara ya da kişinin üzerine serperlerdi. Tathir
(temiz) olmak için uygulanan yöntem buydu.[41] Yine
bilindiği gibi; Musa Kutsal Yasayı İsrail kavmine bildirdikten
sonra Rab’be yakılan takdime olarak arz edilen hayvanların
kanını su ile birlikte halkın üzerine serpmiş ve “Rab’bin
sizinle yaptığı Antlaşmanın kanı budur” demişti.[42]
Yine toplantı çadırında bir su küveti bulunmaktaydı. Bu Tanrı
halkının temizlenmeye olan ihtiyacını temsil etmekteydi. Kahin
kurban sunmadan önce burada ellerini yıkardı. Ellerinin
yıkanması ile bütün vücudu yıkanmış gibi kabul edilirdi.
Ayrıca kahinler kurban sunmadan önce o küvetten kuzunun başına
su dökerlerdi. Böylelikle kurban kuzusunun tamamı yıkanmış
gibi, temizlenmiş olduğu kabul edilirdi. Yani İsrail halkı
dökme ve serpme şeklinde yapılan uygulamalara gerek tarihsel
gerekse dinsel açıdan yabancı değillerdi.
Kutsal Kitap bize vaftiz için tek bir şekil vermez. Tanrı’nın
Kutsal Kitapta vaftiz için emrettiği ilahi bir model yoktur.
Bu yüzden vaftiz için suya batırılma şeklindeki uygulamayı tek
geçerli uygulama kabul etmek yanlış olur. İncil’de suya
batırılarak yapılan tek bir vaftiz örneğine rastlamamaktayız.
Zaten böyle bir iddia vaftizden çok suyu ön plana çıkarır. Su,
vaftizi tanımlayan dışsal bir unsurdur. Bir işaret olarak su;
vaftizin içsel konusuna işaret eder. Suyun dikkatimizi çektiği
nokta ise; İsa Mesih tarafından kurulan bu ruhsal törenin;
Tanrı’nın Mesih’teki lütfunun temsil edildiği, mühürlendiği,
Tanrı’nın halkına katılmayı, iman edenlerin Tanrı’ya olan
itaatlerini dışa vurdukları ve Tanrı’nın Yeni Antlaşmasını
hatırlatan bir unsur olduğudur. Ayrıca su; Kutsal Ruh’un
günahtan arındırmasını simgeler. Eğer vaftiz için özellikle
bir tek uygulama geçerli olsa idi, kilise yanlış yapmasın diye
Kutsal Kitap bunu bize özellikle ayrıntıları ile birlikte
verirdi. Ama Kutsal Kitap suyu dışsal bir unsur olarak kabul
ettiği için dökme mi, serpme mi yoksa suya tümden batırılarak
mı yapılması gerektiği konusuna değinmemiştir. Bu durumda
vaftiz için üç uygulamanın da geçerli olduğunu görüyoruz.