(Y.N)
Yeni Kafkasya 1961, 26 ve 27. sayılarında yayınlanmıştı.
Yılda bir kez Tanrılar, Mutluluk Dağı’nda yaşama
tanrısı Psatha'nın yanında buluşurlardı. Orman ve Av
Tanrısı Mezitha, hayvanlar tanrısı Amış, bereket
tanrısı Thağelec, Yuva Mutluluğu Tanrısı Sosreş ve
demirciler tanrısı Tlepş gelirler, toplanır ''Sane''
içerlerdi. Ruhu kanatlandıran,
cesareti artıran, gücü de, tadı da için de saklayan o güzelim
içkiyi. Bu toplantının adı sane içki şöleniydi.
Tanrılar, her yıl bu şölene, yeryüzü insanlardan en cesur ve
kuvvetlisini çağırıyorlardı. Bu tanrısal içkinin güzelliğini,
gücünü tatsın da insan kardeşlerine bildirsin, diye konuk
ederlerdi. Nart ülkesinde böyle bir insan mutlulardan
sayılırdı.
Bu böylece yüzyıllarca sürdü gitti.
Yine bir kez Mutluluk Dağı’nda yüce şölen
kurulmuştu. Yaşama Tanrısı
Psatha şölenin Thamadesiydi. (1) Bir ara ayağa kalkıp
sordu. ''Bu yıl
yeryüzü insanlarından kime Sane 'den tattıracağız? En
yiğit, en kuvvetli
kim şimdi?'' Yuva Mutluluğu Tanrısı Sosreş ''uzun sakallı
Nasren'' dedi.
''Nartların en büyük şölenlerinin thamadesi, insanların en yiğidi
en
kuvvetlisidir''.
Orman ve Av Tanrısı Mezitha ''Kanş'ın oğlu, cesur
avcı Nart Şevay'e bu
tanrısal içkiden içmeye her keşten çok layıktır'' dedi.
Hayvanlar Tanrısı Amış: ''Nartların domuz çorbası benzersiz
Gorgonıj olmalı konuğumuz!'' diye ileri sürdü. Bereket
Tanrısı Thağelec ise ''Hepsinden daha çok, bir boynuz dolusu Sane
içmeye Xımış layıktır'' dedi. O zaman Tlepş ayağa kalktı
''dünyaya bir insan geldi'' dedi. ''Öyle işler başarmıştır ki, bir
yerde adı geçti mi demin saydığınız yiğitlerin hepsi ayağa
kalkarlar. Tanrılar, işte böyle. NART ülkesinde tam bir yiğit
geldi dünyaya, ta yedi kat yerin dibine varan örsümü çekti,
çıkardı dışarı, üstelik bir de dokuz
kat yerin dibine soktu tekrar. Hem genç daha. İnsan insan olalı
beri Nart
ülkesi ondan güçlü bir yiğit görmedi.'' Tanrılar iyice meraka
düştüler. ''Nasıl bir insan bu?'' diye sordular. ''Sosruko’dur
adı'' diye cevap verdi
Tlepş, ‘’Tanrısal Sane’den içmeğe gerçekten layıktır.'' Psetha
buyurdu;
’’Öyleyse getir bize o in san oğlunu!’’
Demirciler Tanrısı gitti, Sosruko'yu buldu Mutluluk Dağı'na içki
başındaki dertsiz tanrı oların katına çıkardı. Thamade Sosruko'ya
dönüp; ’’Sen, küçük insan’’ dedi. ‘’Tat bakalım bizin Sane'den.
Çünkü senmişsin, Nart ülkesinin en yiğidi, en güçlüsü. Siz
insanlar Sane nasıl yapılır bilmezsiniz. Bu görülmedik, bu güç
veren, bu tadım doyulmaz içki, yalnız biz tanrılarda vardır.’’
Sosruko'ya, ağzına dek Sane dolu bir içki boynuzu uzattı. Sosruko
dikti ağzına boynuzu, bir yudumda boşalttı, içini bir sıcaklık
sardı, dünya, çok çok güzel göründü gözüne. ''Eh artık'' dedi
Mezitha ''Dünyaya dön de insanlara bizim Sane'yi anlat! ‘’Evet’’
diye ekledi Thağelec ‘’Tam gerçeği anlat onlara!’’ Fakat Sosruko
sanki bağlanmış gibi kala kaldı orada. Sarhoş edici içki, içinde
yeni bir kuvvet uyandırmıştı. Dünyayı tozpembe görüyordu.
‘’Bağışlayın da’’ dedi ‘’siz ey Tanrılar bir boynuz daha verin. Ne
güzel içkiymiş sizin bu Sano!''''Bu imkansız'' diye karşılık verdi
Thamade. ''Geleneğimiz bozulamaz. Bizim şölende, bir insanın payı
ancak bir boynuz doluşudur.'' Sosruko'yu pek seven Tlepş güldü,
dedi ki ''Bir boynuz dolusu daha verelim, içsin! Bir ikincisini
hak etmiştir. Hem böylece o, bizim Tanrısal içkiyi, insanlara,
öteki konuklardan daha doğru, daha güzel över.''
Bereket tanrısı seslendi ''Bırakalım, içsin bir tane daha!''
Yaşama Tanrısı ''Peki'' dedi ''nasıl isterseniz öyle olsun. Ama
bilin ki böylece pek eski bir geleneği bozuyoruz. Tanrılar
Tanrısı Tha, bağışlar mı bizi acaba?'' Bütün tanrılar
''Bağışlamaz diye haykırdılar. Ormanların ve avcılığın neşeli
tanrısı Mezıtha içki boynuzunu aldı. Sane dolu küçük fıçının
yanına gitti. Doldurmak için eğildiğin de. Sosruko geldi yanına,
sordu. ''Ne fıçısı bu böyle?'' ''Tanrılar tanrısı Tha'nın
fıçısıdır bu. Sane vardır içinde'' diye Mezıtha karşılık verdi.
''Demek olağan üstü fıçı bu!'' diye bağırdı Sosruko. Konuşmayı
dinlemiş olan Bereket Tanrısı ''Küçük insan, olağan üstü olan bu
küçük fıçı değil'' dedi ''olağan üstü olan içindeki Sane
meyvesidir. Sane bitkisini büyüten gücümdedir mucize.'' Sosruko
bunu duyunca sanki meraklanmış gibi küçük fıçıya iyice yaklaştı.
Gözden geçirdi ve birdenbire kuvvetli kollarıyla fıçıyı kavradı,
yukarı kaldırdı. Mutluluk Dağı’ndan aşağı dünyaya fırlattı.
''Sadece tek bir insan değil'' dedi ''Bu Tanrısal içkiden bütün
insanlar tatmalı''.
Küçük fıçı yeryüzüne düştü; parçalandı. Sevinç kaynağı, kuvvet
verici Sane
bütün Nart ülkesine bir nehir gibi yayıldı. Fıçıdaki tohumlar
toprağa değer değmez koskocaman asmalar yetişti. Dallarında
sımsıkı, tatlı meyvesi, salkım salkım sarkıyordu. ''Nerden çıktı
bu meyveler? Ne yapacağız
bunları şimdi?'' diye Nart ülkesi halkı şaşkın şaşkın birbirlerine
sordular. Sonra bu olağan üstü meyveleri bile Sataney'e
götürdüler. Sosruko’da işine dönmüştü. Mutluydu. Sarhoş edici içki
içinde yeni kuvvetler uyandırmıştı Nartlara ''Bu asmanın
meyvesinden Tanrılar Sane'yi hazırlarlar. Daha bugün Mutluluk
Dağı'mda içtim'' dedi. Akıllıydı, Sataney.
Salkımları bir fıçıya köye! fıçının üstünü Abrago (2) ile
örttü.Daha bir yıl geçmemişti ki, köpüren Sane’nin kapağını da
taşı da yukarı fırlattı.
Bütün Nartlar Sane'den içtiler. Dünya daha bir güzel göründü,
neşeli, hoş sohbet oldular. İşte Sosruko Tanrısal Sane'yi
hazırlamakta Nartlara böyle yardım etti. Bu güzel içkiden sadece
seçkin tanrılar değil bütün Nart halkı içer oldu.
Her yıl yeryüzünde bir Sane İçme Günü yaptılar. Bundan
sonra Tanrıların
konuk etme ihtiyaçları kalmadı.
Bir
gün, ince kaşlı Sataney dere kıyısında çamaşır yıkıyordu. Hep
gelirdi
buraya; gelir de yiğitlerin savaş zırhlarını temizlerdi. O gün,
Nart köyünün çobanı derenin öbür kıyısında inekleri yaymış
otlatıyordu. Çoban, Sataney'i gördü, donmuş gibi kalakaldı.
Kendine gelince dere boyuna koştu.
Sataney yeni doğmuş ay kadar güzeldi. Beyazdı yüzü, yay kaşları
incecikti.
Çoban ''Ey güzeller güzeli Sataney. Kaldır gözlerini de bir bak
bana'' diye
seslendi. Ona büyük bir sevda ile tutulmuştu. Sevginin ateşi ile,
kıyıdaki bir taşın üzerine çöküveren ince kaşlı Sataney'i de kara
sevda almıştı.
Eli ayağı dolaşarak, çabucak ıslak çamaşırları toparladı, eve
gitmek için
ayağa kalktı. O vakit Nart köyünün çobanı ''Ey güzeller güzeli
Sataney,
senin kadın aklın, erkeklerin bilgeliğinden yücedir de niye
bırakırsın bu taşı kıyıda? Al, onu da götür! '' Sataney onun bu
öğüdünü tuttu. Sevdadan sarsılarak oturduğu o taşı aldı, evine
götürdü. Kepek dolu bir sandığın
içine koydu.
Zaman geçti, Sataney bir gün evinde bir gürültü duydu. Nereden
gelebilir
bu ses, diye düşündü, köşeye, bucağa baktı. Tuhaf şey; taşın
olduğu yere
yaklaşınca gürültü artıyor, uzaklaşınca azalıyordu. ''Hayret''
dedi Sataney,
kulağını taşa koydu. Taşın içi uğul uğuldu. Demek, ses buradan
geliyordu.
Sesi boğsun diye taşın üzerine yün iplik sardı, yumak yaptı. Üç
gün geçince bir de baksın ne görsün, iplikler kopu
kopuvermişlerdi. Tekrar, tekrar sardı taşı, her defasında da aynı
şey oldu. ''Hey, Yaşama Tanrısı Psatha, mutlu kılıyorsun sen beni!
Taş büyüyüp duruyor boyuna'', diye Sataney sevinçle bağırdı, aldı
taşı, sıcak ocağa koydu.
Taş, dokuz ay, dokuz gün ocakta kaldı, günden güne büyüdü,
sıcaklaştı.
Sonunda kıpkızıl kesildi. Alevler saçar oldu. O vakit Sataney,
Demirciler
Tanrısı Tlepş'e koştu. Ona, ''Bir sırrım var, açabilir miyim sana,
Tanrım?''
diye sordu. ''Sanatımla, insanlara yardım ederim ben, fakat onlar
da bana
güvenmeli, şu benim balyozum, kıskaçlarım insanlara mutluluk
vereyim diye
değil mi? Balyozumun vuruşu, yaşamanın anlamı değil mi? İyilere
yardım
etmem mi ben?''
Tlepş de böyle sordu; güçlü sesinde alındığı seziliyordu. Sataney
şüphesinden utandı, usulca ''Bir zorum var, saklamayı uygun
bulmadım,
insanlara anlatsam kimse inanmayacaktı. Ne edeyim ben şimdi''
dedi.
Demirciler Tanrısı ''Çıkarını düşünmeden biri öğüt verirse,
korkulacak bir
şey yoktur. Aç bana, derdin neyse söyle'' diye karşılık verdi
''Söylemem, utanırım. Gel benimle, bir mucize göstereceğim sana''.
''Adam verdiği sözü tutar'' diye. Tlepş, gök gürültüsü gibi
sesiyle konuştu ''İşi, sözü birdir er kişinin. Gel benimle, dedin.
Haydi hazırım ben''.
Araçlarını topladı, demirhaneden çıktı. Sataney onu eve götürdü.
Demirciler Tanrısı, kor gibi yanan taşı görünce şaşırıp kaldı.
''Aman Göklerin Tanrısı Uaşha. Ne acayip şey bu böyle? Çok şey
gördüm ömrümde, çok şey işittim, böylesini hiç görmedim'' dedi.
Alev saçan taşı demirhanesine götürdü. Yüreciği çarparak
Sataney’de gelmişti peşinden. Güçlü Tlepş hemen şevkle, taşa
balyozla vurmaya başladı. Yedi gün, yedi gece durmadan çalıştı.
Sataney, balyozun her inişini sanki yüreğinde duyuyor, ağrılar
içinde kıvranıyordu.
Sonunda taş parçalandı, parçaları dört bir yana dağıldı. İçinden
bir küçük oğlan çocuğu çıktı. Yavrucuğun kızgın vücudundan
kıvılcımlar sıçrıyor, duman yükseliyordu. Sataney her ananın
yaptığı gibi yeni doğmuş çocuğu göğsüne bastırmak istedi. Bir
çığlık attı birden bire, eli yanmıştı. Çocuk kucağına kaydı,
eteğini yakarak bir delik açıp oradan yere düştü. Tlepş koca bir
kıskaçla çocuğu boş böğründen tuttu, suya daldırdı, su cızıldadı,
buharlar yükseldi. Demirciler Tanrısı, yedi kez suya daldırdı
kızgın çocuğu, su yedisinde de fokurdadı durdu. Böylece Tlepş,
çocuğa, vücudu çelikleşinceye kadar su verdi. Sadece kıskaçla
tuttuğu boş böğürler sertleşmeden kaldı. Demirciler Tanrısı, mutlu
Sataney'e ''al bakalım, çelik çocuğunu'' dedi
gülerek.
Küçük çocuk, o günden sonra Sataney'in evinde, bir gün içinde
öteki
çocukların bir ayda büyüyemeyecekleri kadar çabucak gelişiyordu.
Bir mucizeydi bu. Bilinen şey mucizeler rivayetlerin kaynağıdır.
Nart köyünde çok kötü dedikodular dolaşmaya haşladı. Haber yaşlı
Barimbuch’ya da ulaştı. Çok kızdı yaşlı kadın, öyle kızdı
ki, hemen eteklerini toplayıp Sataney 'e yollandı. Evine girince
ocakta oturan, korlarla oynayan çocuğu gördü. Çocuk yanan kömür
parçalarını ağzına atıyor, sonra sönmüş olarak tükürüyordu.
Barimbuch, Sataney'e açtı ağzını, yumdu gözünü ''kötü kadınsın
sen, kocan yok da nasıl oldu bu çocuğun? İlk önüne çıkanla ha?''
diye tehdit etti. ''Senin böyle bir çocuğun olsa sövmezdin'' diye
sakin sakin cevap verdi Sataney. ''Evlatlığım o benim''.
''Evlatlığınsa, anası kim, peki'' diye bağırdı kocamış Barimbuch
Sataney 'in sükuneti onu çıldırtıyordu. ''Öteki çocuklar gibi
doğmadı o'' diye karşılık verdi Sataney ''Bir taştan doğdu. Adı bu
yüzden Sosruko'dur yani yanan taşın oğlu''. O vakit Barimbuch
öfkeden titreyerek ''Şeytan doğurdu onu, bütün Nart soyunun kökünü
kurutacak. Mavi Göğün Tanrısı, Waşho'nun adına yemin ederim
ki, onun hayatının başlangıcı, bir çok hayatın sonu olacak (*)
kocakarı, Sataney 'in evinden çıkarken hala mırıldanıyordu.
''Cehennem dölü, keşke doğmasaydın! Madem doğdun, bari hiç
büyümesen.''
Halkın dediğine göre Taşın Oğlu Sosruko adlı çocuk, işte
böyle gelmiş
Sataney 'in evine.
(*) ''Wie
SOSRUKO auf dic wek kam'' Der Blanke SCHILD - Kabardinische
Heldensagen verlag kultıır und Fortschritt. Berlin. 1959.
(1)
Thamade: Akıl, mevki, bilgi ve yaşça üstün.
(2) Abrago : Büyük taş.
(3) Sataney : Sosruko'nun annesi
(Der Blanke Schild - Kabardinische Heldensvcrlag kültür und
Fortschritt BERLİN 1958 SANE-dcr Göttertrank) |