Emniyet Genel Müdürlüğü’nde gerçekleştiği ileri
sürülen bir gizli toplantıda, 54 Emniyet personelinin
doğudaki bazı kritik bölgeler için görevlendirildiği
ve “Geri durmayın! Kırın! Geçirin!” talimatı verildiği
iddia edildi.
Yeniçağ gazetesi Ankara
Temsilcisi Ahmet Takan’ın, ismini vermediği bir
emniyet müdürünün mektubundan aktardığına göre, bu
toplantı 25 Aralık 2015 tarihinde gerçekleşti.
İŞTE GAZETECİ TAKAN’IN KÖŞESİNDEKİ O
ÇARPICI İDDİALAR:
“YENİÇAĞ
okurlarına, iki gündür sözde çözüm sürecinde
gerçekleri yansıtan ve devleti şoka uğratan İçişleri
Bakanlığı müfettişlerinin raporunu yazıyorum.
İktidarın, çözülme sürecinde başta emniyet teşkilatı
olmak üzere güvenlik güçlerini, devlet mekanizmasını
ne hale getirdiğinin çarpıcı fotoğrafı olan bir
emniyet müdürünün (adı bende saklı -aht-) gönderdiği
mektuba aynen yer veriyorum.
“Sayın Ahmet
Takan,
Sizlere bu satırlarımı, Emniyet
Teşkilatı üst düzey yönetici personeli olarak siyasi
eğilimlerimi işimle karıştırmamam gerektiğinin
farkındalığı içinde, ama diğer yandan aile
büyüklerimin tamamının milliyetçi olmasıyla tanınan ve
övünen bir ailenin üyesi olarak, içine düştüğüm zor
durumdan kurtulmak umuduyla yazıyorum.
Emniyet
Teşkilatına girdikten sonra, yüzlerce meslektaşımın
bulaştıkları yüz kızartıcı suçlar, işkence suçları
veya mafya ilişkilerinden dolayı harcandığını görmüş
bir polis şefi olarak, benzer bir hukuksuzluğa
bulaşarak ileride yargılanmamak ve telafi edemeyeceğim
haksızlıklara uğramamak için, bunları sizlerle
paylaşmak ve bizi savunmanızı istemek zorundayım.
25 Aralık günü, Emniyet Amiri, 4. ve 3. Sınıf
Emniyet Müdürü olmak üzere toplam 54 emniyet
personeli, Emniyet Genel Müdürlüğü binasının Y Blok
Toplantı Salonuna davet edildik. Toplantıya Genel
Müdürümüz Celalettin Lekesiz, başta Genel Müdür
Yardımcısı Mustafa Gülcü olmak üzere diğer Gn. Md.
Yrd’ları, Terörle Mücadele, İstihbarat, Özel Harekât,
Personel, Kaçakçılık, Güvenlik, İkmal Bakım, İdari
Mali İşler Daire Başkanları katıldı.
Toplantının ilk 2 oturumu Genel Müdürlük binasında, 3.
oturumu ise İstihbarat Daire Başkanlığında yapıldı.
Başlangıçta amacını tam kavrayamadığımız toplantı
ilerledikçe katılımcılar olarak hepimiz şoke olduk.
İlk oturumda, Genel Müdürümüz Lekesiz ve Genel Müdür
Yardımcısı Zeki Çatalkaya ile Personel, Terörle
Mücadele, İstihbarat Daire Başkanları konuştular.
İlk oturumda, özetle,
”Çözüm sürecinin yanlış anlaşıldığı ve Devlet
otoritesinin zaafa uğratıldığı''
“Bu zafiyeti
ortadan kaldırmak üzere -toplantıya çağırılan-
vatanseverlerin seçildiği”
“Bizim
fedakârlığımızla Güneydoğudaki başıbozukluğun
giderileceği, seçim sürecinin istenen şekilde
atlatılacağı ve seçimde işbirliği içinde
çalışılacağımız (ne demekse!?)”
“Genel Müdür
Yardımcısı Zeki Çatalkaya ile Terörle Mücadele,
İstihbarat, Özel Harekât, Personel, Kaçakçılık,
Güvenlik, İkmal Bakım, İdari Mali İşler Daire
Başkanlarının bazı şark illerini gezerek zaaf olan 54
kritik noktayı tespit ettikleri ve bizleri buralara
gönderecekleri”
“Vatanın kurtarılmasının bizim
elimizde olduğu” anlatıldı, bolca gaz verildi.
DUYGUSAL PATLAMA VE HOMURDANMALAR
Yapılan konuşmaların çarpıklığını fark edince,
not almaya başladım ve benim gibi katılanlardan
birçoğu da not alıyordu, hatta cep telefonuyla ses
kaydı yapanlar dahi vardı. Zaten katılımcı 54 personel
ve orada bulunan görevliler de bu konuşmaların
tanığıdır, inkâr edilmesi asla olası değildir.
Toplantıda yöneticilerin endişesi yüzlerinden
okunuyordu ve niçin böyle sıra dışı bir görevlendirme
yapıldığını açıklamaktan kaçınıyorlardı. Hepsinin ’çok
büyük bir krizle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini’
açıkça söylemeye korktuğu anlaşılıyordu. Her biri
yuvarlak ifadelerle kendi sırasını geçiştirip topu
diğerine atmaya çalışıyordu. Genel Müdürün
konuşmasında bu görevlendirmenin bir - iki yıl
sürebileceği ifade edilince katılımcılarda duygusal
patlama oldu. Homurdanmaların da artmasıyla birlikte
oturuma ara verildi.
İlk oturumdan sonra doğal
olarak katılımcılar soru sormak ve tepkilerini
göstermek için yöneticileri ayaküstü yakaladılar.
Katılımcılar, kendilerine yapılanın bir cezalandırma
olduğunu, burada bulunan herkesin şark görevini
(kimilerinin birden fazla) yerine getirdiklerini,
Güneydoğu’daki sorunların ve krizin neden tam
anlamıyla açıklanmadığını sorguladılar ve itirazlarını
seslendirdiler.
GERİ DURMAYIN! KIRIN!
GEÇİRİN!
Yapılan itirazların
etkisiyle olacak ki, 2. oturumda, Personel Daire
Başkanı Eyüp Kınacı, bizlerin neye göre seçildiğimizin
sorgulanmaması gerektiğini ve bu tasarrufun
tartışmasız şekilde idarenin hakkı olduğunu söyledi.
Bazı meslektaşlarımızın istifa edeceklerini ve
ailelerinin perişan olacağını söylemeleri üzerine
tansiyon yükseldi. Kimileri şark görevi yaptıkları
halde aileleri tekrar parçalanacağı için, kendilerini
tutamayıp Genel Müdür Yardımcıları ve Başkanların
yüzüne “Siz de çoluk çocuğunuzdan bulun” diyecekleri
kadar ortam gerildi.
Listeden bazılarımızın
önceden haberi olacak ki, Genel Müdür Yardımcısı
Mustafa Gülcü’nün yanında Personel Daire Başkanı
“Liyakate göre seçildiniz” deyince, Ordu ilinden gelen
bir müdür arkadaşımız, “O halde listeden çıkarılanlar
liyakatsiz demektir. Bolu Terör Müdürü listeden
çıkarılacak kadar liyakatsizse, hala bu şubede göreve
nasıl devam ediyor? Bizi mi kandırıyorsunuz?” diye
sesini yükseltti. Birkaç kişi “Koruma Dairesi’nden
Ahmet Canver de listeden ismini sildirmiş” diye
konuştu. Tezgahın tam ortasında sahipsiz bir halde
dikildiğimi iliklerime kadar hissettim. Genel Müdür
Yardımcısı Mustafa Gülcü hiç tepki vermedi, akşam
ayrılırken öğrendik ki meğer listeleri ayarlayan
kendisiymiş. Bir yandan personele her türlü konuda
yardım edileceği söylenirken, diğer yandan üstü kapalı
tehdit dili kullanıldı.
Son cümleler, her ne
pahasına olursa olsun olayların önlenmesi için
gerekirse şiddet artırılarak (birebir kullanılan ifade
“Geri durmayın! Kırın! Geçirin!” ) otoritenin
sağlanacağı şeklinde oldu.
Oturum biterken
Genel Müdürün, “sorunlarla ilgili bizzat kendisinin
aranabileceğini” söylemesi alaycı gülüşmelere sebep
oldu. Çünkü o salonda bulunan herkes, hukuksuzluğa
alet olarak zora düşene hiç kimsenin sahip
çıkmayacağını bilecek yaşta ve mesleki
tecrübesindeydi. Personel Daire Başkanı Kınacı oturum
sonrası çevresini saranlara, gerekirse gönderilecek
personele çift terfi verileceği, örtülü ödenekten
ekstra maaş ödeneceği, 24 maaş taltifinin sürekli
verileceği ve geçmiş disiplin suçlarının bir şekilde
temizleneceği gibi, mantıkla ve hukukla izahı olmayan
türlü vaatlerde bulundu.
“KURBAN
BİZİZ”
3. oturum için İstihbarat
Dairesi’ne gidildi. Orada da İstihbarat Daire Başkan
Yardımcısı ve bir Şube Müdürü tarafından PKK konusunda
brifing aldık. Brifinginde sabahtan beri yaşanan
sancıların asıl nedeni anlaşıldı, brifingin içeriği
katılımcılarda tam anlamıyla ruhsal çöküntü oluşturdu.
...gibi yüzlerce madde (burada emniyet müdürü
İçişleri Bakanlığın raporundan maddeler sıralıyor
-aht-) , kusuruma bakmayın, UTANMADAN, ARLANMADAN,
YÜZLER KIZARMADAN saatlerce anlatıldı.
İşin
özeti şuydu: ÇÖZÜM SÜRECİ ÇAKILMIŞTI! ŞİMDİYE
KADAR “ÇÖZÜM SÜRECİ” İŞE YARIYORMUŞ GİBİ YAPARAK OY
TOPLAYAN AKP, ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMDE MİLLİYETÇİ OYLARLA
DURUMU KURTARMAK İÇİN KAN DÖKMEYE KARAR VERMİŞTİ!
KURBAN DA BİZDİK!
Toplantıya
katılanlar, birbirinin işiteceği şekilde sürekli aynı
tepkileri verdiler:
“Madem bölge bu hale
geldi, şimdiye kadar neredeydiniz? Hani çözüm süreci
iyi gidiyordu? Gelinen noktada devletin kazanımı
nerede? Şimdiye kadar barış getiriyoruz diye oy
topladınız, bundan sonra da kan dökerek mi oy
toplayacaksınız? Hamasetle oy toplamak için çoluk
çocuk sahibi olan bizleri mi kurban seçtiniz? Önce
hukuksuz kullanılıp sonra da yargılanacak günah keçisi
olarak mı seçildik? Bizi üç kuruş para ve haksız rütbe
vaat ederek mi kullanacaksınız? Bizleri mitinglerde
topladığınız serseri kalabalıklar gibi
güdebileceğinizi mi, dolmuşa bindirip ölüme/katliama
göndereceğinizi mi düşünüyorsunuz?”
Toplantıdan sonra kapanış yemeği yendi, ama buna yemek
denirse... Arkadaşlarımızın neredeyse tamamı önlerine
konan yiyeceklerin hiçbirisine ilişmediler. Meslek
hayatımda bulunduğum ortamdan bu kadar tiksindiğim bir
günü daha hatırlamıyorum. Yemeğe gelindiğinde
katılımcılar artık konuşmayı ve tepki vermeyi
bırakmıştı, herkes suskundu. Sanıyorum herkes benim
gibi istifa etme hesapları yapıyordu. Zaten
katılımcılar arasında gün boyu, yeni düzene ayak
uydurmayan ve şartları tutan herkesin emekliye sevk
edileceği, kanunun Meclis’te alt komisyondan geçtiği
konuşulup durdu.
Bu konuya tereddüt etmeden
bir an önce müdahale etmezseniz mağdur olacağız ve
bizim için çok geç olacak.
Sağlık ve esenlikle
kalın.”
Mektup, iktidarın “kamu düzeni”
söyleminin ne olduğunu nasıl da güzel yansıtıyor!..
Değil mi?..”
|