Bilmem
farkında mısın?
İşler gün geçtikçe
zıvanadan çıkıyor.
Kan gölüne
dönüyor Türkiye.
Koca ülkeyi kaos
teslim alıyor.
Terör ve şiddet
teslim alıyor.
Heyy sen!
Bilmem farkında mısın?
Bu kanlı
istikrarsızlığın altında senin 400
milletvekili hayalin yatıyor.
Başkan babalık hayalin yatıyor.
Heyy sen!
Sen değil misin bunca
yıldır iktidar koltuğunda oturan?..
Anayasayı ‘bekleme odası’na alan?..
Rejimi ‘fiilen’ değiştiren sen değil
misin?..
400 milletvekili uğruna
yapmadın mı bütün bunları?..
7
Haziran’da milletin verdiği koalisyon
mesajını da bunun için reddetmedin mi?
Bunun için barış yerine savaş
düğmesine basmadın mı?..
Heyy
sen!
Bak, şimdi oluk gibi kan
akıyor.
Ve sen hâlâ televizyon
ekranlarında ‘400 milletvekili’nden
söz edebiliyorsun.
Yazıktır,
günahtır.
Hiç mi vicdanın
sızlamıyor?..
İnsan ne
söyleyeceğini şaşırıyor.
Ama bir
noktayı bir kez daha vurgulamaktan
beni hiçbir şey alıkoyamaz.
Heyy sen!
Akmakta olan kanın baş
sorumlusu sensin.
Bunca yıldır
iktidarda olduğun için sensin.
‘Çözüm süreci’nin gereğini yapmadığın
için sensin.
‘Çözüm süreci’ni kendi
başkan babalık hayallerin uğruna
istismar ettiğin, kullandığın için
sensin.
Milletin seçim sandığındaki
koalisyon mesajını reddettiğin için
sensin.
Bir ‘büyük koalisyon’la
Türkiye’nin önünde açılabilecek
normalleşme yolunu kapattığın için de,
büyümekte olan kan gölünün baş
sorumlusu sensin.
Heyy sen!
PKK’nın kanlı Dağlıca saldırısı
elbette lanetlenecek.
Şehitler hiç
kuşkusuz yürekleri dağlayacak.
Ve
silahların susması için, parmakların
tetikten çekilmesi için çağrı
yapılacak.
Çözümün artık silahtan,
şiddetten geçmediği bir kez daha
haykırılacak.
Analar daha fazla
gözyaşı dökmesin diye yapılacak,
insanlığın gereği olan bu çağrılar...
Heyy sen!
Bir zamanlar barış
konusunda umut uyandırmıştın.
Ben
de yazmıştım, tarihin eli omuzlarında
diye...
Ama ‘barış’ın gereklerini
yerine getirmedin.
İpe un serdin.
Bu konuda seni eleştirenleri, benim
gibi uzun yıllarını barışa adamış
olanları tetikçilerine barış düşmanı
bile ettirebildin.
Ama bak ne oldu,
kan gölü büyüyor.
Cami avluları,
taziye çadırları dolup taşıyor.
Yazık, günah değil mi?
Heyy
sen!
Senin adın artık barışla değil
savaşla anılıyor.
Kan ve gözyaşıyla
anılıyor.
Şunu bilesin:
Acılı
analar, gözü yaşlı analar seni hiç
unutmayacak.
Heyy sen!
Bu
ülkede kaosun adı da, istikrarsızlığın
adı da senden başkası değil.
Kendin
gibi düşünmeyeni hain ilan edebildiğin
için, darbeci, satılmış ilan
edebildiğin için öylesin.
Heyy
sen!
Demokrasi nedir
umursamıyorsun.
Hukuk nedir
takmıyorsun.
Özgürlüğü sadece
kendin için, kendi kampın için
istiyorsun.
Yalnızca kendin gibi
ses verenleri seviyorsun.
Farklı
olandan nefret ediyorsun.
Bunun
için meydanlarda gazetecilere yuh
çektirebiliyorsun.
Demokrasileri
demokrasi yapan basın özgürlüğünü,
ifade özgürlüğünü hiçe sayıyorsun.
Gerçek gazetecileri işinden ediyorsun,
susturuyorsun.
Heyy sen!
İşleri öylesine zıvanadan çıkartmış
durumdasın ki, kendi söylediklerini
yazan Hürriyet gazetesine kendi
yandaşlarını saldırtabiliyorsun.
Şunu yaz bir kenara:
Hürriyet’e
dönük bu saldırganlığı, demokrasi
tarihimiz kapkara harflerle yazacak.
Ve gazeteci milleti seni hiç
unutmayacak. Bu yaptıklarını hiç
affetmeyecek!
Heyy sen!
Demokrasi deyince tüyleri diken diken
olan...
Hukukun üstünlüğü deyince
tüyleri diken diken olan...
Kadın-erkek eşitliği deyince tüyleri
diken diken olan...
Farklılıklara,
farklı inançlara saygı deyince tüyleri
diken diken olan...
Batı deyince,
Avrupa deyince tüyleri diken diken
olan...
Şunu iyi bil:
Bu koca
ülkeyi alıp bambaşka sulara, ‘Doğu’ya
taşıyamazsın.
Heyy sen!
Barış diyorsak...
Demokrasi
diyorsak...
Özgürlük diyorsak...
İnançlara saygılı laiklik diyorsak...
Hukukun üstünlüğü diyorsak...
Yargı
bağımsızlığı, tarafsızlığı diyorsak...
Güçler ayrılığı diyorsak...
Kadın-erkek eşitliği diyorsak...
Tüm farklılıklara saygı diyorsak...
Tek kelimeyle, gideceksin!
Heyy
sen!
Çöküşünü yaşamaya başladın.
Sen de bunun farkındasın.
Çatırtılar senin kulağına geliyor.
Bütün korkuların da bundan dolayı...
Tahtın zangır zangır sallanıyor.
Beyhude çırpınışlar içindesin.
Çöküşü durduramayacaksın.
Heyy
sen!
Ve yaz bir kenara:
Seni
başkan yaptırmayacağız!
|