28 Temmuz 2015,
T.C. devleti; sözde
siyasetçi, sözde aydın, sözde STK temsilcisi herkesten
de şehitlerin kanlarının hesabını sorma gücüne
sahiptir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan
Ben bugün “sözde aydın” sıfatını yakıştırdıklarınızdan
biriyim Bay Tayyip Erdoğan!
Bu sıfata, 12 Eylül faşist dikta döneminde cuntabaşı
Kenan Evren’in konuşmalarından, 2005’te derin
çetelerin eşliğinde size karşı askerî darbe
hazırlıkları yapanların arkasındaki Genelkurmay'dan,
2007’de cumhurbaşkanı adayınız Abdullah Gül’ün önünü
kesmek için darbeci-vesayetçi mihrakların sözde ve
özde vatandaş ayrımı yapan muhtıralarından aşinayız.
Kendime aydın sıfatı yakıştırmaktan hep kaçındım,
kendimi bu sıfata layık görmeyi haddini aşmak,
büyüklenmek saydım. Ama sizin “sözde aydın”dan ne
kastettiğinizi anladığım; etrafınızda kümelenen,
poponuzu yalayan “aydın”larınızın mutlak cehaletini ve
pespayeliğini tanıdığım için “sözde aydınlığı”
gururla, övünçle kabul ediyorum.
Buradan: Bu küçük, mütevazı köşeden; tehdit ettiğiniz,
parmak salladığınız tüm “sözde aydınlar” adına sizi
sözlerinizi geri almaya, hepimizden özür dilemeye
davet ediyorum. Kalemşör tetikçilerinizi devreye
sokup, neden üstüne alındın ki, dedirtmeye
kalkışmayın. Üstüme alındım, üstümüze alındık; çünkü
bizler her dönem elimizden geldiğince demokratik hak
ve özgürlükleri, toplumsal barışı, çatışmasızlığı,
halkların kardeşliğini, “öteki”nin haklarını savunduk.
Hatta, hepimiz değilse de çoğumuz -mesela sözde aydın
ben-, darbeci-vesayetçi saldırılara, engellere,
kısıtlamalara, ötekileştirmeye karşı şimdi iktidarda
olan sizin/sizlerin haklarınızı, kendi
mahallelerimizinden dışlanmayı, “dönek” sayılmayı göze
alarak savunmaktan çekinmedik. İrtica odağı olduğu
gerekçesiyle, darbeci-vesayetçi rejimin elebaşıları
partinizi kapatmaya kalkıştıklarında demokrasi adına
kalkan olduk. Doğru yaptık, iyi ettik; çünkü sadece
“kendine demokrat” değil, ama’sız, ayrımsız gerçek
demokrat olmanın önkoşuluydu bu.
Aydın olmak, demokrasiyi savunurken de ilkesel bir
duruş gösterebilmektir; demokratik hak ve özgürlüklere
kim tasallut etmeye kalkışırsa, kimi hedeflediğine
bakmaksızın karşı durmaktır. Bir zamanlar sizi tehdit
eden darbelere, haksızlıklara nasıl
karşıysam/karşıysak bugün de sizin yaptığınız sivil
darbeye, ülkeyi savaşa sürüklemenize, halkımızı
ayrımcılığa uğratıp sizden olmayan herkesi
ötekileştirmenize öyle karşıyım/karşıyız. Bu yüzden
de, çanak yalayıcılarınız aydın, bizler ise “sözde
aydın”, “sözde siyasetçi”, “sözde STK” sayılıyoruz
nezdinizde.
Biz bedel ödemeye alışkınız, ya siz?
Bedel ödetmekten söz ediyorsunuz “sözde aydınlar”a; en
çok da bu topraklara barışın gelmesi için çalışanlara,
despotik başkanlık hayallerinizi yıkanlara,
oyunlarınızı, planlarınızı açığa çıkaranlara…
Bedelin hamaseti kolay, ödemesi zordur. Bozdura
bozdura kullandığınız birkaç aylık hapishane (aslında
özel olarak hazırlanmış lüks konak) ikametinize
benzemez. Sizinki, kedi bir yerini görmüş yara
sanmış türünden bir bedel. Bizler; bu ülkenin
solcuları, sosyalistleri, barışçıları, demokratları,
Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, Ezidileri, bütün
“öteki”leri, bizler bedel ödemeye ezelden beri
alışkınız, talimliyiz. 12 Mart’ların, 12 Eylül’lerin
hapishanelerinde, işkencehanelerinde, insanlarla
birlikte insanlığın da katledildiği Diyarbakır
zindanlarında, 28 Şubat karanlığında çok ağır ödedik o
bedeli. Faili meçhullerde, meydanlarda, sokaklarda,
Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Diyarbakır’da,
daha dün Suruç’ta gencecik çocuklarımızın hayatıyla
ödedik. 35 yıllık kirli savaşınızda 40 bin insanımızın
canıyla ödedik. Söylemeye bile utanıyor insan bu büyük
bedeller karşısında; ama işlerimizi kaybederek, aç
kalarak, yabancı ülkelerde sürgünde yaşayarak,
parçalanmış hayatlarımızla ödedik.
Aydınlar, siyasetçiler, STK’lar!
Bütün partilerden siyasetçiler, her kesimden aydınlar,
yazarlar, sanatçılar, sivil toplumcular, kamuoyu
önderleri, namuslu medya mensupları, ağzı laf yapan,
eli kalem tutan herkes, işçi örgütleri, işveren
kuruluşları, meslek örgütleri, dinî cemaatler,
Aleviler, azınlıklar! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sözde”
ilan ettiği herkes! Dün Tayyip Erdoğan’ın Çin gezisi
öncesinde, uzun zamandır adım adım hazırlanan sivil
darbenin ilk nutkunu attığının farkında mısınız?
Ey, 550 yeni milletvekili; ey, her kesimden, her
partiden siyasetçiler! Böyle sus pus, kurbanlık
koyunlar gibi bekleyecek misiniz? Sustukça, eylemsiz
kaldıkça, sivil darbeye boyun eğip size oy verenlerin
iradelerine ihanet ettiğinizin farkında değil misiniz?
Bugün HDP’ye, muhalif aydınlara, barışçılara,
demokratlara, yarın sizlere gelecek sıra. Bu gidişe
acilen dur demezseniz, Tayyip Bey haklıdır; o zaman
gerçekten “sözde”siniz hepiniz. 6 milyon oyu, en az 18
milyon nüfusu temsil eden bir partinin, yalanlar
yakıştırmalar hariç en küçük bir delil olmadan, sırf
Erdoğan’ın mutlak iktidarını engelledikleri için
meclis dışına itilmesine sessiz mi kalacaksınız? Bana
dokunmadıkça bin yaşasın, dediğiniz yılan, hiç
kuşkunuz olmasın size de dokunacaktır.
Kim ki bugün, sivil darbeye ve onun başına hodri
meydan demezse, kim ki herkesin demokratik hak ve
özgürlüklerini titizlikle korumak yerine başını kuma
gömüp arazi olursa, o gerçekten de “sözde”liği hak
ediyor demektir.
Sivil darbeye karşı parti, siyaset, ideoloji
farklarını, geçmiş husumetleri, ayrılıkları bir yana
bırakarak, demokrasi paydasında kümelenmek gerekiyor.
İster CHP’li, ister AKP’li, hatta başbuğları sivil
darbeye çanak tutan MHP’li olun, ister Müslüman
muhafazakâr, ister milliyetçi-ulusalcı olun kendi
üslubunuz, tarzınız, yönteminizle, kendi bildiğinizce
demokrasiyi savunmak için acilen harekete geçin.
Benim önerim, “sözde aydın” olarak nitelenenlerin
HDP’ye üye olmak üzere yüzlerle, binlerle bu partiye
başvurması, bedel ödetilecek o suç neyse, ona iştirak
etmesidir. HDP’yi beğenmesek de, kızsak, karşı olsak
da, bugün “Hepimiz HDP’liyiz, hepimiz Demirtaş’ız”
demek, ben demokratım demektir.
Ben kendi payıma, demokrasinin Tayyip Bey’in biçtiği
bedeli neyse onu ödemeye hazırım. Sen de demokrasiyi
yok etmenin, Türkiye’yi kan gölüne döndürmenin, ülkeyi
bölmenin ağır bedelini ödemeye hazır mısın Sayın
Erdoğan?
Hodri meydan!
|