İnanıyorum ki…
Gezi’den sonra hiçbir
şey eskisi gibi olmayacak.
Polis teşkilatı dahil.
Toplumun her kesiminde bir
farklılaşma, bir değişim çabası gözleniyor.
Birkaç
gün önce başladığım polis röportajları Faruk Sezer’le
son buluyor.
Sezer, Emniyet Sen’in başkanı.
Sendika faaliyetlerine katıldığı için meslekten ihraç
edilmiş.
Teşkilattaki haksızlıklara dur diyebilmek
için Emniyet Sen’i kurmuşlar.
Ve her geçen gün
biraz daha seslerini yükseltiyorlar.
Mücadeleden
vazgeçecek gibi de durmuyorlar!
Kaç yıl aktif polislik yaptınız?
- 19.
Neden ayrıldınız?
- Ayrılmadım, ihraç edildim!
Sebep?
- Sendika kurduğumuz için.
İhraç edildiğinizi öğrendiğinizde ne hissettiniz?
- Silahımı teslim ederken gözlerim doldu. Dile kolay
19 yıl. Ama teşkilatı tanıdığım için böyle bir şey
bekliyordum.
Polisin, sendikalaşması serbest mi?
- Anayasamızın 12.13. ve 51. maddeleri, polise bu
hakkı veriyor. 90. maddesinin atıfta bulunduğu
uluslararası sözleşmeler de. Ama “Ne ölçüde
kullanılacağı kanunla belirlenir” deniyor. Bu da hiç
mümkün olamayacağı anlamına gelmiyor. Ne var ki, 4688
sayılı kanunun 15. maddesinin J bendinde yasaklanmış.
Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Anayasada mümkün,
kanunda değil.
Bu durumda polisler, haklarına ne kadar sahip
çıkabiliyorlar?
- Çıkamıyorlar. Zaten sendikayı kurma sebebimiz de bu.
Biz, teşkilatta reform isteyen polisleriz. Size
günlerdir konuşan polisler gerçekleri anlatıyorlar.
Gezi Parkı’nda net bir şekilde görüldü, polisler
sadece öne sürülen kişiler. Lojistik destekleri filan
yok. Kaderleri amirlerinin iki dudağı arasında, 18 gün
boyunca evlerine gidemediler. Hiçbir yetkileri yok,
inisiyatif kullanmaları mümkün değil. Biz artık bu
gidişata “Dur!” demek istiyoruz.
BÖCEKLER BİZDEN DEĞERLİ
Teşkilatta tam olarak neler yaşanıyor?
- Acıklı şeyler. Öyle kokuşmuş bir sistem ki, itiraz
eden polis olursa yıldırarak baş etmeye çalışıyor; baş
edemediklerini de intihara sürüklüyor…
Nasıl yani?
- Art arda bu kadar çok polisin intihar etmesi tesadüf
olamaz değil mi? Amirinin özel işini yapmadığı için
sürülen, bir günde içinde beş kere görev yeri
değiştirilen polisler var. Antalya’da daha geçtiğimiz
hafta 5,5 aydır oradan oraya sürüldüğü için bir polis
isyan etti, meydanlara çıktı, “Artık yeter bana bunu
yapmayın!” diye haykırdı...
Bunların sebebi ne?
- Şöyle bir anlayış yaygın: “Amirin özel işini
yapmayan, kötü memurdur. Kötü memurun sonu da
sürgündür!” Bu kadar net. Amir, “Oradan iki çay
getir!” diyebiliyor memura. Oysa teşkilatta, çaycı
kadrosunda arkadaşlarımız var. Buna rağmen, sırf
egosunu tatmin etmek için memurdan çay istiyor. Ya da
çocuğunun şoförlüğünü yaptırıyor, “Git okulunun önünde
bekle, çıkınca al getir” diyor. Memur da iki saat
orada dikiliyor. Sorsanız, bahane hazır: “Personel
yetersiz” derler. Nasıl yetersiz! 250 bin personel
var, Avrupa standartlarına yakın. Anlayacağınız bu
teşkilatta işler keyfi yürüyor.
Amirlerle memurların çalışma şartları farklı yani…
- Elbette. Amirler, kendilerini ‘işveren’ olarak
görüyorlar. İşlerine gelmeyen bir durum ortaya
çıktığında, “Mesleğini elinden alırım! Köyüne geri
gönderirim!” lafları başlıyor. Oysa amir olmak, ona
böyle söyleme hakkı vermiyor. İkisi de devlet de
memuru, amir de, memur da. Ama işte, memurun çorabına,
ense tıraşına, sakalına takıyor. Cebinde pamukla gezen
amirler gördüm ben…
Niye?
- Traşı, sinek kaydı olmuş mu, olmamış mı onu
anlayacak. Pamuğu alıyor, yüzüne sürüyor, parça
kalırsa, “Sakal tıraşı olmamışsın!” diye ceza veriyor.
Oysa, sakalı gür arkadaşlarımız var. Ben mesela biraz
önce tıraş oldum ama şimdi pamuk sürsen, kalır
yüzümde. Ceza vermek istiyorsan, her şeye
verebilirsin. Onlar da hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
Telefonda konuşman suç, sosyal medyada olman suç, ekip
arabasından çıkman, bekleme yapman suç, güneş gözlüğü
takmak bile suç!
Bayağı ‘böcek’ gibi mi davranıyorlar?
- Böcekler bile bizden kıymetli! Buna rağmen biz
amirleri değil, sistemi eleştiriyoruz. Ya da şöyle
diyelim, sistem içinde yanlış yapan amir ve memurları.
Polis teşkilatı, hangi kanunlarla yönetiliyor?
- İşte sorun bu! Her şey nuh nebiden kalma. ‘Emniyet
Teşkilatı Kanunu’ desen 1937 tarihli. Bir de ‘Polis,
Vazife ve Salahiyetler Kanunu’ var. İsmi bile
Osmanlıca. O kadar eski. O da 1934’ten beri
yürürlükte. ‘Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’ var, o da
1978’den kalma…
POLİSİN YÜZDE 94'Ü ÜNİVERSİTE MEZUNU
Neden yenilenmemiş o kanunlar?
- Çünkü istemiyorlar! Çağdaş kanunlara tabi olacak
polisi, istediğin gibi yönetemezsin. Dağ kanunundan
daha berbat kanunlarla yönet ki, istediğin gibi
kullan. E bu durum da birilerinin işine geliyor ki,
aynen böyle devam ediyor. Artık polisin yüzde 94’ü
üniversite mezunu, 30’larda çıkardığın kanunla onları
yönetebilmen mümkün mü?
Peki polis bu şartları değiştirebilmek için çaba
göstermiyor mu?
- Sendikadan önce bireysel mücadeleler vardı. Ama bir
faydası olmadı. Birlikten güç doğar diye birleştik.
Öteki türlü, ‘psikolojisi bozuk… Kötü polis… Tembel
polis’ gibi tabirlerle suçlanıyorduk. Gerçi, bana
kimse bugüne kadar özel işini yaptıramadı…
Siz nasıl başardınız?
- Eğer kanunu bilirsen, hakkını aramayı bilirsen,
kimse seninle uğraşamaz. Ama herkes bilmiyor. Bir kere
kolunu kaptırırsan, gövdeni de ruhunu da gitmiş bil.
Emniyet Sen’in Genel Başkanı da ben de, şimdiye kadar,
tek bir cezası bile olmayan polislerdik. Kanunu iyi
bildiğimiz için, hiç açık vermedik. 80’lerden kalan
düdük ve eldivenimi bile, mesleği bırakana kadar
cebimde taşırdım. Ola ki benimle uğraşmak isteyen
biri, “Düdüğün nerede?” diye sorar diye. Çünkü o düdük
yoksa, isterse ceza verebilir. Kimse bana “Neden
çorabın gri?” de diyemezdi çünkü kanunda yazıldığı
gibi hep siyah çorap giydim. Ve siyah iç çamaşırı.
Resmi ayakkabının dışında ayakkabı giymedim. Oysa bize
verilen resmi ayakkabılar adi, ayağı pişiren
ayakkabılar. “Teşkilat gelişti” deniyor ama bu
ayakkabılar yüzünden ayak yapısı bozulan pek çok memur
var. Olsun, ben yine de giydim. Ama giymediği için
ceza alan tonla arkadaşımız var.
10 YILDA 630 POLİS İNTİHAR ETTİ
Sendika kurmanızın en önemli sebebi…
- Tabii ki intiharları önlemek. Bu meslekte uzun süre
kalınca, o kadar çok intihar olayına tanık oluyorsun
ki, için oyuluyor. 8 aylık polis memuruyken, oda
arkadaşım intihar etti. Ekip arkadaşım intihar etti.
Oysa intihar, bizim toplumumuzda, dinen kabul edilen
bir şey değil. Buna rağmen, intihar eden
arkadaşlarımız arasında beş vakit namaz kılanlar
vardı. Bu kadar dinine bağlı insanlar nasıl intihar
etti? Demek ki bu teşkilatta öyle kötü şeyler
yaşadılar ki, maneviyatlarından vazgeçip canlarına
kastettiler.
BASKILAR YILDIRMALAR VE BİTMEZ BİR MOBBİNG
Sendikanın çalışmasından ne kadar memnunsunuz? Ne
kadar mesafe kat edebildiniz…
- 8 ayda önemli adımlar attık. En önemlisi,
farkındalık yarattık. Sonra, gönüllerde kabul gördük.
Şu an 11 bin üyemiz var. 250 bin de gönüllü üyemiz.
Ayrıca, yöneticiler bilincinde, “Artık Emniyet-Sen
var” algısını yerleştirebildiğimiz için
arkadaşlarımızın uğradığı bazı haksızlıkların önüne
geçebildik. “Çocuklarımı artık resmi arabayla okula
göndermiyorum, tedirgin oluyorum çünkü Emniyet Sen
var” diyen bir müdür biliyorum mesela. Biri bile
huzursuz oluyorsa, gelecekten umutlu olmamamız için
hiçbir sebep yok…
Bütün polis teşkilatı içinde, 11 bin üyenizi, ciddiye
bile almıyorlardır…
- Olur mu? Çok alıyorlar. O yüzden de bizimle
uğraşıyorlar.
İntiharların ana sebebi, çalışma şartlarının kötülüğü
mü?
- Yok değil. Bir sürü sebep var. Baskılar,
yıldırmalar, mobbingler, izin alamamak yüzünden aile
kavgaları, maddi sorunlar… İntihar edenler için
diyorlar ki, “Psikolojisi bozuktu!” İyi güzel de, bu
teşhisi koyabildiğine göre, onun psikolojisinin bozuk
olduğunu biliyordun. Sormazlar mı adama, biliyordun
da, niye yardımcı olmadın? Niye silahını almadın?
Silahıyla dolaşmasına izin verdin? Niye kafasına
sıkıncaya kadar bekledin? Ve en önemlisi, sorunlarını
giderebilmesi için, neden şartlarını iyileştirerek
yardımcı olmadın?
HAYROLA, HANIMLA SORUN VARMIŞ...
Psikolojik sorunu olan adama ne yapılıyor teşkilatta?
- Soruşturma açılıyor! Sonra da sürülüyor!
Psikolog- msikolog?
- Rehberlik diye bir birim var. Ama ne işe yaradığını
bilmiyoruz. Gidiyorsun, sorununu anlatıyorsun, ertesi
gün amirin karşına geliyor, “Hayrola hanımınla sorunun
varmış!” diye seni azarlıyor. Böyle vakalarla karşı
karşıyayız. Yardımcı olmak istiyorlarsa, gerçekten
olsunlar.
İntihar oranları ne seviyede?
- Bize göre son on yılda 630 civarı. Ama Emniyet Genel
müdürlügü 320 diyor. Oysa, biz bu rakamı, şehirlerdeki
temsilcilerimizden sıcağı sıcağına alıyoruz. Emniyet
Genel Müdürlüğü’nun resmi rakamlarına göre 1990-2010
arası 516 intiharı var. İlginç olan nokta şu, bunun
427’si polis memuru. Sadece üçü birinci sınıf emniyet
müdürü. İntihar eden ikinci sınıf emniyet müdürü yok.
Üç ve dördüncü 4. sınıf emniyet müdüründen birer tane
var. 1 emniyet amiri, 6 baş komiser, 4 komiser, 7 de
komiser yardımcısı… Orantısızlığa bakar mısınız? Demek
ki yüksek rütbeliler arasında bunalım geçiren yok?
Aile hayatları mükemmel, her işleri yolunda… Polis
memurlarını hiç sormayın…
Bu yıl intiharlar ne durumda?
- 2012’de 20, bu yılın ilk 6 ayında 20’yi buldu.
Eskiden açıklanmıyordu bazı intiharlar, gizleniyordu.
Ama sendika olunca, saklanamaz hale geldi.
İntihar etmek ‘suç’ mu?
- Suç tabii. İntihara teşebbüs, tedaviyi gerektiren
bir durum değildir, memurun hakkında hemen soruşturma
açılır. “Neden?” diye sorulur, ceza verilir, başka bir
yere sürülür. Bakın şöyle şeyler yaşanıyor bu
teşkilatta, bir polis intihara teşebbüs ediyor,
ölmeden kurtarılıyor, soruşturma açılıyor,
cezalandırılıyor, Köprü’ye sürülüyor. İntihar etmek
isteyen birinin gönderileceği en son yer, hani orada
başaramadın, burada tamamla der gibi. O polis de
zaten, “İntihar ettim çok şükür ölmedim, ama beni
Köprü’ye sürdünüz. Buradan her gün biri aşağıya
atlıyor. Ne demek istiyorsunuz? Yarım kalan işimi
tamamlamak için mi beni buraya gönderdiniz?” diye
dilekçe yazıyor. Onun üzerine apar topar alıp Vatan
Emniyet’te bir büroya veriyorlar…
|