|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İNSAFINIZ KURUSUN!
|
Melike
Karakartal
Hürriyet Gazetesi, 8 Ekim 20111 |
|
|
................... |
|
................... |
Habertürk’ün sürmanşetten
verdiği Şefika Etik’in katledilişinin
fotoğrafı ile dün sabah kanı donmayan var
mıdır bilmem.
Allah aşkına söyler
misiniz, sırf konuşulmak, sırf gazeteyi
sattırmak için ahlak sınırları bu kadar
zorlanabilir mi? Bir kadın bu kadar
eşyalaştırılabilir mi? Şefika Etik, bir teşhir
objesi midir?
İşin başka bir tarafı da
var tabii.
Hani zararlı olduğu için
sigara mozaikleniyor, programlardan önce
şiddet ve cinsellik içerip içermediği
konusunda bilgilendiriliyoruz, hangi siteye
girip girmeyeceğimiz sıkı bir biçimde kontrol
ediliyor, böylece hem kendimizi, hem
çocuklarımızı şiddet ve cinsellikten koruyoruz
ya güya. Düşünün, belgesel niteliği
taşıyan bir filmde bile gerçek şehir hayatının
görüntülendiği, dolayısıyla insanları sokakta
sigara içerken gördüğümüz karelerde mozaik
var.
Hafiften “sevişme” olan filmler
hatır hutur kesiliyor.
Şiddet ve
cinsellik içeren filmlerin “dozu” ayarlanıyor,
öyle veriliyor, en alakasız durumlarda bile.
Tabii bu “korumacı sistem” daha ziyade
cinselliğe yönelik çalışıyor. Şiddet, ikinci
planda.
Şu noktada bazı sorular geliyor
aklıma. Hiçbirinin cevabını bulamıyorum.
Fakat tek bildiğim bir şey var: Habertürk,
sürmanşet yaptığı “kadına şiddette son nokta”
cümlesini tamamen yanlış anlamış. Kadına
şiddetin ta kendisi budur işte.
Sorular... Sorular...
- Söyler
misiniz, her yerde, gazete bayiinde, bakkalda,
markette ve hatta kimi evlerin masalarında
kolayca ulaşılabilen Habertürk gazetesine
ulaşan ve sırtından bıçaklanmış kadınla karşı
karşıya kalan çocukları nasıl koruyacağız?
Bunu bilen var mı?
- Bu fotoğrafı
basma kararı alanların çocukları var mı? Varsa
kendi çocuklarından gazeteleri saklamışlar mı?
- Peki ölü kadın fotoğraflarını “Kadına
şiddette son nokta” diye basınca “farkındalık”
mı yaratılıyor?
- Bu, öldürülmüş
kadının hak ve özgürlüklerine, daha da ötesi
insan haklarına aykırı değil mi?
-
Habertürk gazetesi bundan sonraki hayatına
hiçbir şey olmamış gibi devam mı edecek?
- Bu fotoğrafı basma kararı alanlar kadını
tanıyor olsalardı, basarlar mıydı?
-
Bıçaklanan kadının yakınlarına yaşatılan
acının hesabını kim verecek?
- Bir
gazetenin toplum içindeki ödevi ölü bir
kadının fotoğrafını göstermek midir?
Kimseye hadi bildirecek halimiz yok ama madem
Fatih Altaylı her zaman “Ne zaman adam
oluruz?” sorusunu soruyor, bu defa biz cevap
verelim: “Gazetene öldürülmüş, bağırsakları
görünen birinin, bir kadının fotoğrafını
basmadığın zaman!” |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|