|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
''SAYIN YARGIÇ'' |
Ahmet Altan
Taraf Gazetesı |
|
|
................... |
|
................... |
Sayın Yargıç,
Beni
buraya, hapse atılmamı isteyerek gönderen
adam, bu ülkeye çok yararlı hizmetleri olmuş,
değerli bir adamdır.
Kendisi de sıkıntı
çekmiş, yargılanmış, hapis yatmış biridir.
Benim hapsedilmemi isteyen adam, bu
ülkenin başbakanıdır.
Çeşitli acılar,
zulümler, düşmanlıklar, yenilgiler görmüş,
hepsinin altından kalkabilmiş bir adamdır.
Ne yazık ki yenilgiler karşısında güçlü
duran nice insan, zaferlerin ağırlığını
taşıyamamış, sarsılmış, yolunu şaşırmış ve
kendi galibiyetiyle yaralanmıştır.
Benim hapsedilmemi isteyen bir zamanların
mahkumu, şimdinin başbakanı da kendi
galibiyetinin yaralarını taşıyor bugün.
Bir zamanlar şiir okuduğu için sistemin
efendileri tarafından hapsedilmiş bir
kurbanın, kendisi iktidara geldiğinde
yazarların hapsedilmesini isteyen birine
dönüşmesi, o adamın geçtiği yollarda yaşadığı
yenilgilerden değil, zaferlerden dolayı yolunu
şaşırdığını gösterir.
Bugün bu gerçek,
bu davanın kendisinden de, benim
hapsedilmemden de daha büyük bir önem taşıyor,
çünkü bu başbakan yeni bir zafer kazanmaya
hazırlanıyor.
Taşımakta zorlanacağı
yeni bir zaferi daha olacak.
Ben, bunun
bedelini, başta kendisi olmak üzere bütün
ülkenin ödemesinden çekindiğim için kendisini
uyarmak istedim.
Bugün benim burada
yazdığım bir yazıdan dolayı sanık
sandalyesinde oturmama yol açan mesele,
başbakanın bir heykel hakkındaki haksız,
yersiz, haddini fevkalade aşan bir hüküm
vermesiyle başladı.
Kars’taki bir
heykele “ucube” diyerek yıkılmasını istedi.
Kendisi hakkında yazılmış bir yazı
karşısında gösterdiği tepki, o yazıyı yazanın
hapsedilmesini istemek olacak kadar kendisini
önemseyen biri, bir başkasının eseri hakkında
bu kadar rahatça aşağılayıcı sözcükler
kullanabiliyorsa ve bunu doğal buluyorsa, o
adam kendisini kutsallaştırmaya, başkalarını
ise saygıyı hak etmeyen insanlar olarak
görmeye başlamış demektir.
Ölçüleri
böylesine şaşmış biri başbakansa, bu ölçü
şaşırması herkes için bir sorun anlamına
gelir.
Ülkemiz çirkin heykellerle,
çirkin binalarla dolu, şehir meydanlarında
fevkalade kötü yapılmış Atatürk heykelleri,
her yanda inançlı insanların da yakınmasına
neden olan estetik yoksunu camiler var.
Başbakan, çirkin bulduğu herhangi bir
Atatürk heykeline ya da camiye “ucube”
diyebilir mi, onları yıktırtabilir mi,
cesareti buna yeter mi?
Onlara
dokunamayan birinin sahipsiz bir heykeltıraşın
heykelini aşağılayarak yıktırtması nasıl tarif
edilebilir? İçi boş gösterişçi bir
yiğitlik, kof bir kabadayılıktır bu, kolay bir
hedef seçip onun üzerinden çıkar sağlamaktır.
Ayıplanması, kınanması, eleştirilmesi gereken
bir davranıştır.
Bir başbakan
“beğenmedim” diyerek bir heykeli nasıl
yıktırır?
Hangi hakla yıktırır?
Allah muhafaza bu başbakan roman okumaya
başlarsa ne olacak, bir düşünün.
Başbakan beğenmediği için Madam Bovary’i,
kocasını aldatan bir kadını anlattığı için
Anna Karenina’yı meydanlarda mı yakacağız?
Sokaklarda henüz kitap yakmamayı,
başbakanın roman okumamasına mı borçlu
olacağız?
Başbakan kendini her türlü
eser hakkında hüküm verecek kadar yetkin ve
beğenmediği her şeyi yok ettirecek kadar güçlü
görüyorsa, Türkiye’de bütün sanat eserlerinin
kaderi başbakanın iki dudağı arasına mı
sıkışacak?
Buna itiraz etmeyecek miyiz?
Buna isyan etmeyecek miyiz?
Boyun
mu eğeceğiz böyle bir hoyratlığa?
Kendini tek merci olarak gören biri mi
belirleyecek bütün sanatçıların ve eserlerinin
kaderini?
Ben bunu kabul etmem.
Bunu kabul edeceksin, sineye çekeceksin, buna
öfkelenmeyeceksin, karşı çıkmayacaksın diyerek
beni hapisle tehdit eden başbakanla savcı,
korkutmak için kendilerine başkasını
bulsunlar.
Onların gücü yetmez beni
korkutmaya.
Ben bu ülkede kimsenin
kaderi, bir insanın iki dudağı arasına
sıkışmasın istiyorum, ben bu ülkede herkesin
özgür olmasını, fikirlerini söylemesini,
ibadetini yapabilmesini, eserlerini
yaratabilmesini, dilini konuşabilmesini,
istediği gibi giyinip, istediği gibi
fikirlerini söyleyebilmesini savunuyorum.
Başbakan neyi savunuyor?
Bir
heykeli tek emirle yıktırabilen biri neyi
savunabilir?
Heykeli yıktırılan
heykeltıraşı kim savunacak bu ülkede, kim ona
sahip çıkacak, kim adalet isteyecek, kim
güçsüz birinin gadre uğramasına engel olacak?
Bir zamanlar bu soruların cevabı olarak bu
ülkede çok insan bu başbakanın adını
söylüyordu, bugün bunu söylemek çok zor.
Referandumu öylesine büyük bir zafer
kazandı ki başbakan, omuzları o zaferin
ağırlığını taşımaya yetmedi. Aradan daha
altı ay geçmeden heykelleri yıktırtmaya
başladı.
Eskiden durduğu yerden
öylesine savruldu ki bu insan, bütün
dindarlığına, bütün inancına, yaptığı bütün
dini vurgulara rağmen bugün Hazreti
Muhammed’in bir hadisi söylendiğinde bunu
hakaret olarak kabul ediyor. Bir hadisten
gocunan dindar Müslüman, ne o hadisten, ne o
hadisi söyleyenden kuşku duymalı.
O
insanın kuşku duyacağı tek varlık, kendisidir.
Başbakan bunu bile fark edemiyor artık.
O dindar başbakanın hakkımda yazdırdığı
iddianamede, aleyhime delil olarak peygamberin
bir sözünü söylemem gösteriliyor.
Kendi
zaferiyle yaralanmak budur işte.
Gücünü
öyle yanlış kullanırsın ki sonunda
peygamberinin sözü sana hakaret gibi gözükmeye
başlar.
Peygamberinin sözünden korkan,
peygamberinin sözünden gocunan dindar biri,
bir ülkeyi yönetmekten ziyade trajik bir
romana başkahraman olmaya daha uygundur.
Acıklıdır durumu çünkü ve bu acıklılık,
güçle, iktidarla birleştiğinde ortaya çok
tehlikeli biri çıkar.
Ben, bu ülkenin
tarihi liderlerinden biri olabilecek bir
insanı, kendi varlığını, düşüncelerini,
inançlarını yok sayan bir zafer yorgunu
olmaktan kurtarabilmek, kişisel bir trajedinin
ülkenin bütününe yayılmasını engelleyecek bir
uyarıda bulunabilmek için yazdım o yazıları.
Hakaret etmedim.
Başbakanın bana
karşı kullanmaya kalktığı hırpalıyıcı dili,
yazdıklarımı daha iyi kavrayabilsin diye ona
karşı kullandım.
Ama tarihi bir lider
olmakla bir trajedi kahramanı olmak arasında
sallanan bu başbakan, her şeyin sadece
kendisine mübah olduğunu sandığından, bunun
hakaret olarak görülüp cezalandırılmasını
istedi.
Sayın Yargıç,
Vereceğiniz karar benimle ilgili olmayacak.
Siz bu ülkenin hukukunun, keyfi
davranışlara, gücün hoyratça kullanılmasına,
güçsüzlerin ezilmesine cevaz verip vermediğine
karar vereceksiniz.
Beni mahkum
ederseniz, başbakan daha çok heykel yıktırır.
Mahkum etmezseniz belki hata yaptığını
fark eder.
Bunu fark ederse, hem bu
ülke, hem de kendisi kazanır.
Ben,
kendi zaferlerinin ağırlığıyla yolunu şaşırmış
bu başbakana yardım etmenizi isterim. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|