Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu, Fener
Patriği Bartholomeos’un “Kendimi çarmıha
gerilmiş gibi hissediyorum” şeklindeki
sözlerine tepki gösterdi ve yaptığı açıklamada
şöyle dedi:
“Umarım dil
sürçmesidir. Türkiye’nin inancı ve kültüründe
çarmıha germek yoktur.”
Davutoğlu’nun
bu açıklaması, “çarmıha germe”nin
sözlük anlamıyla değerlendirildiğinde doğru
bir kabul olarak alınabilir. Ancak çarmıha
germenin mecazi anlamlarına baktığımızda, bunu
aratacak nice yöntem ve uygulamanın,
kültürümüzde azımsanmayacak bir yer tuttuğunu
kabul etmemiz gerekiyor.
AŞKALE KAMPINDAN 6-7 EYLÜL’E
Doğrudur, azınlıkları çarmıha germek
yoktur kültürümüzde ama mübadele sonrasında
1920’lerin sonunda 120 bin dolayında tahmin
edilen Rumların nüfusu, 2009 yılını geriye
bırakmaya hazırlandığımız bugünlerde galiba 2
bin 500’ün bile altına inmiştir.
Evet
çarmıha gerilmemişlerdir ama tek parti
döneminde 1942 yılında çıkartılan Varlık
Vergisi uygulamasıyla vahim bir ayrımcılığa
maruz kalarak servetlerinin önemli bir bölümü
ellerinden alınmıştır. Müslümanlara ve
azınlıklara farklı oranlarda (1’e 10 gibi)
uygulanan bu vergiyi ödeyemeyenler de Erzurum
Aşkale’ye bir yılı aşkın bir süreyle çalışma
kamplarına gönderilmiştir.
Doğrudur,
çarmıha germek yoktur kültürümüzde ama
sandıktan çıkmış olan Demokrat Parti’nin
iktidarı döneminde hükümet tahriki ile patlak
veren 6-7 Eylül olaylarında bütün azınlıkların
ve bu arada Rumların dükkanları da
yağmalanmış, daha başka da yüz kızartıcı pek
çok şey yaşanmıştır ve Türkiye hala bunun
utancını üzerinden atamamıştır.
Evet,
çarmıh olayı olmamıştır ama 12 bin kadarı da
1964 yılında Kıbrıs’ta Türklerin uğradıkları
zulme misillime olarak çıkartılan bir
kararname ile Türkiye’den sınır dışı edilmiş,
bu da yeni bir göç dalgasına yol açmıştır.
Ayrıca geride kalanların da
taşınmazlarıyla ilgili hala ciddi sorunları
vardır ve durumları sıkça Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin gündemini işgal etmekte,
mahkemenin ihlal kararlarına konu olmaktadır.
İNSAN HAKLARI İHLALLERİNDEKİ REKORLAR
Kültürümüzde çarmıha germeye rastlanmadığı
doğrudur ama onun yerine bir milli işkence
yöntemi olarak Filistin askısında sallandırma
yöntemi vardır. Bu yöntemde canı yakılmak
istenen vatandaş elleri arkadan bağlanarak
iple yükseğe asılır. Falaka ezeli olarak çok
yaygın olmakla birlikte, elektrik verme
yönteminin de bir dönem bayağı rağbet gördüğü
gerçeği teslim edilmelidir.
Evet
çarmıha germek yöntemine başvurulmasa da bu
ülke 12 Eylül döneminde dünyanın en ağır insan
hakları ihlallerine sahne olan bir coğrafya
parçasına dönüşmüştür. Yüzlerce insan
işkencede ölmüş, yüz binlerce insan işkence ya
da gayri insani muameleye maruz kalmıştır.
Evet, çarmıhlar dikilmese de meydanlara,
dünyanın bütün saygın insan hakları
kuruluşlarının raporlarında Türkiye hala bu
alandaki ihlallerinin devam ettiği bir ülke
olarak anılmaktadır.
Çok yakınlarda,
daha geçen hafta sonu hem de İstanbul
Avcılar’da karakola düşen bir gencin cesedi
çıkmıştır aynı karakoldan.
YA MADIMAK’TA YAKILANLAR?
Evet, kültürümüzde çarmıha germek yoktur
ama inancımızda Sünni öğretiyi Alevilere
okullarda zorla öğretmek vardır.
Zaten
onların kaderi de bu ülkede hep zulme maruz
kalmak olmamış mıdır? Maraş’ta, Çorum’da
evleri işaretlenerek katledilmemişler midir?
Evet çarmıha gerilmemişlerdir ama çok uzak bir
geçmişte değil, 1993 yılında sırf Alevi
oldukları için yakılmamışlar mıdır Sivas’ta
Madımak Oteli’nde diri diri?
Onlar
şimdi devlet okullarında zorla iyi birer Sünni
vatandaşlar olarak yetiştirilmektedirler.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği
bütün kararlara rağmen ve bu zoraki eğitimin
masrafı da devlete verdikleri vergilerden
karşılanarak.
Doğru, bizde zaten
çarmıha germek geleneği hiçbir zaman
olmamıştır. Zaten Viyana’ya da öylesine
gitmiştik.
|