İSLAM KARŞITLIĞI

Mahir Kaynak
Star gazetesi, 16.04.2006

mkaynak@stargazete.com

                         
 
...................
...................
Avrupa’da giderek artan İslam karşıtlığı genellikle sosyo-kültürel nedenlerle açıklanıyor. Farklı inanç ve kültüre sahip Avrupalılar, son zamanlarda Müslümanlara atfedilen terör eylemlerinin de etkisiyle, İslam karşıtı bir çizgiye doğru hızla ilerliyor. Bu bakış açısına göre olayları tahrik eden, bu sonucu isteyen herhangi bir güç yok ve kendiliğinden gelişen ortam bu çatışmayı yaratıyor.

Bunun tersini düşünmek, yani gelişmelerin birilerinin uyguladığı
politikanın sonucu olduğunu söylemek komploculuk sayılıyor.

Bu ithamı göze alarak gelişmeleri şöyle açıklayabiliriz: Gelinen nokta
aslında bir çatışmanın ürünüdür. Avrupa’nın bir güç odağı olmasına razı
olamayanlar, yani ABD ve Rusya bir yandan onu ekonomik bir kuşatma altına alırken diğer yandan İslam dünyasıyla bağlarını kesmektedir. İslam dünyası dini açıdan değerlendirilmemekte, sahip olduğu petrol nedeniyle oyunun bir parçası olmaktadır.

Avrupa, enerji fiyatlarını kontrol edemediği sürece, ABD ve Rusya’nın bu konudaki politikalarına uymak zorunda kalacaktır. Mesela artan petrol fiyatları Avrupa’nın uzun süredir gerçekleştirdiği büyümesini frenleyecek, yaşlanan nüfusun gerektirdiği sosyal destek fonlarının azalmasına yol açacaktır. Petrol fiyatlarındaki artış iktisadi nedenlerle açıklanamaz. Kısa sürede ne talepte bu fiyat seviyesini haklı çıkaracak artış vardır ne de arz cephesinde ciddi bir daralma söz konusudur. Artan petrol fiyatları bir yandan Bush yönetimini destekleyen Amerikan petrol endüstrisi diğer yandan Rusya’yı güçlendirmektedir. Bedel ödeyenler ise, diğer petrol ithal eden ülkeler yanında, Uzak Doğudaki gelişen ekonomiler ve Avrupa’dır. Irak ve İran, ileri sürülen gerekçeler nedeniyle değil, genel politikanın dışına çıkma ihtimali olduğu için etkisizleştirilmektedir.

Önümüzdeki dönemde petrol arzını kısıtlayan gelişmelerin olması
beklenmelidir. Böylece ABD öngördüğü enerji dönüşüm projesini haklı
kılacak nedenlere kavuşacak, bu dönüşüm sürecinden sonra da kullanılmaya devam edecek olan doğal gaz Rusya için yeterli olacaktır. Çünkü dünyanın en büyük rezervlerine sahiptir.

Gelişmeleri açıklamakta iki farklı yol izlenebilir ve bunlar birbirine
benzemez. Birisi sosyal ve kültürel farklılıkları belirleyici sayar ve
bunları ön plana çıkaran olayların kendiliğinden oluştuğunu, herhangi bir
odağın politikası olmadığını varsayar. İkinci görüş başlangıç noktasının
siyasi olduğunu, gelişmelerin bir iradenin eseri olduğunu ileri sürer.

Bakış açılarındaki bu farklılık geleceğe ait tahminleri de hem sebepleri
hem de sonuçları açısından farklılaştırır. Birileri din savaşından söz
ederken diğerleri siyasi dengeleri ön planda tutar.

Her şeyin insan iradesinin eseri olduğunu iddia etmiyorum. Nüfus artışı,
zengin bir kaynağın keşfi gibi doğal nedenler izlenecek politikaları
etkiler ama dünyada sorun saydığımız şeyler temelde insan iradesinin bir
ürünüdür. Geleceği tahmin etmek ancak bu iradenin amaçlarını anlamakla
mümkün olur.

Mesela Türkiye’deki siyasi gelişmelerin yönünü tahmin etmek istersek,
birileri iç politikadaki aktörleri değerlendirerek bir sonuca ulaşmaya
çalışır. Kim cumhurbaşkanı olacak, gelecek seçimi hangi parti kazanacak
gibi soruların cevabını da burada arar. Eğer dünyadaki gelişmelerin
belirleyici olduğunu düşünürseniz, bu şartlara uygun olanların öne
çıkacağı sonucuna varırsınız.

İslam karşıtlığı bu şartlar içinde oluşmaktadır ve konunun dini boyutu
yoktur. Ama arka plandaki sebeplerin farklı olması İslam aleyhtarlığını
ortadan kaldırmaz ve bu giderek güç kazanacaktır. İran’a yapılacak
müdahalede Batı'nın birlikteliği de bu nedene dayanacaktır. Irak’taki iç
savaş neden mezhep farklığının bir sonucu haline dönüştürülmüştür. Ülkenin
işgal edilmiş olması neredeyse unutulmuş ve mezhepler arası çatışma ön
plana çıkmıştır.

İç politikadaki gelişmelerin dünya şartlarından etkilenmemesi mümkün
değildir. Çatışmada taraf olmak değil çatışma unsurunu, bir süre için,
geri plana atmak daha uygun olur.