Türkiye’de bir ay kalıp geri döndük. Gittiğimiz ülkede
gördüklerimizi, duyduklarımızı, Adigelerin özlemlerinin aylar
geçti. Ancak gördüklerimiz, ulusumuzun geleceği için hiçte ümit
verici değil.
Adigeler kendilerinden habersiz olarak 45 kadar ülkede
yaşamaktadırlar. Bunların başında Türkiye gelmekte ve yaşayanların
sayısı da 2-3 milyon olarak kabul edilmektedir.
Bunların hepsi kayıtlara Türk olarak kaydedilmiştir. Kendilerini
tanımazsan, bir şekilde rastlamazsan Adige olduklarını
ansıyamazsın.
Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de Adigeler saygın bir
topluluktur. Bunun içinde Türkler Adige kızlarıyla evlenmeyi
yeğlemektedirler. Yaşamları kötüde değil, çalışıyor, yiyorlar.
Aralarında çokta zenginler var ama dillerini, kültürlerini
gerektiği gibi kullanamıyorlar. Bunun içinde ülkede Adigece yok
olmaktadır. Okullarda da Adigece yok, okutulmuyor. Hatta yakın
zamanlara kadar kendi dilleriyle de gerekliliği gibi
konuşamıyorlardı ve böylece Adigelikten de uzaklaşılıyor.. Şimdiki
gençlerde Adigece’yi bilenler çok az. Kentlerde oturanların
dışında sadece Adigelerin oturdukları yerlerde bile Adigece
konuşulmuyor.
Benim bir aylık gezimde edindiğim, gençler Adigece’yi öğrenmek
için hazırlar, istiyorlar ama olanakları, kitapları yok.
Yaşlılarda olanaksızlıktan, geçlerde kendilerine ailelerince
öğretilmediğinden yakınıyorlar. Şimdilerde Türkiye’de Adigece
tehlike sinyalleri vermektedir.
Adigeler karışık toplumsal yapıda çabuk kayboluyorlar. Konuşmak
zorunda oldukları dil Türkçe. Benim gördüğün yılan kurbağayı
yutarken bir ses çıkarır, bizim kurbağalarımızda "tı adığ" diye
diye Türk olacaklar. Evet dil çok önemli, çünkü, dili olmayanın
soyu yoktur.
Adigeler ne kadarda dağınık olsalar da dillerini, kültürlerini,
yaşamlarını bir şekilde günümüze kadar taşıdılar ama şimdilerde
sorunlarına sahip çıkamıyorlar. Onlar için gelecek anavatan
topraklarıdır. Şayet var olacaklarsa başka seçenekleri de yok.
Bunun için çalışanlara da rastladık. Rastladıklarımızın hepsi aynı
düşüncede değiller, farklı düşüncede olanlar da hakim ama Samsunda
biri yanıma gelip;
- Sizin orada orman bol, odun ucuz diye duydum. Benim mobilya
fabrikam var, oraya gelsem işlemek için ucuza getirebilir miyim,
dedi. Kendisine çok şey söylenebilirdi ama birileri işini gücünü
bırakıp Adigelik için mücadele ederken onlar başkalarını sırtından
para kazanmayı düşünmekteler.
Bu adam KUSHU Asiyet’e de gitmiş ama yaklaşımı Asiyet’e ters
geldiğinden ilgilenmemişti. Neyse, bu tip insanlar içimizde fazla
değiller. Diğerleri de bizler Adige olarak doğduk, Adige olarak
yaşamalıyız diye bir uğraşın içindeydiler. Gerçek olanda, dönüş
yapacak olanlarda öylesine bir günde, bir ayda, bir yılda
dönemezler ama geçen zamanda çok nivelerini kaybedeceklerdir.
Bizim bir ay içinde gördüğümüz, yaşamlarını, dillerini, şimdiye
kadar bir şekilde muhafaza ettikleridir. Ancak hızla kaybolmakta
olan dillerini korumak ilk işlerinden olmalı. Başka dilleri
öğrenen gençlerimizin kendi ana dillerini öğrenmesinin hiçte zor
olacağını düşünmüyorum.
Adige olup, dillerini öğrenmek istiyorlarsa hangi ülkede olurlarsa
olsunlar kendileri Adigey’e gelebilirler. Onlar Adigece’yi
öğretmek Adige Cumhuriyeti’nin başlıca görevlerindendir. Sorunu
aşmak için çare çok, yeter ki istensin.
Yıllar önce bir şekilde vatanlarını terk edenlerin çocukları
anavatana dönmekle kalmak arasında ikilemi yaşamaktalar. Bu konuda
her iki tarafta netleşmeli. Çünkü, hepsi Adige evladı.
Vatandakiler onlara gelmeyin demezler, nasıl derler ki,
kendilerini bir parçaları, tarihin olayları içinde oradan oraya
sürüklenen kardeşlerine gelmeyin demez, aksine kapılarını açar,
bağırlarına basarlar.
Dünyada Adige olarak kaldıysan bir yere ait olmalısın, onun içinde
Adigey’de toplanmalısın. Bu düşünce hiçte kötü değil, başka
uluslara da zarar vermez. Bizler hiçbir ülkeyi, insanı yermiyoruz,
hepsine saygılıyız. Bizim isteğimiz, vatanımızda ulus olarak bir
buket çiçek olmaktır. Bu dönüş, tüm Adigelerin boynunun borcu
olmalı.
Türkiye’den, Adigelerimizin vatana olan özlem dolu bakışlarıyla
ayrıldık. Onların, "sizler dönüyorsunuz ama bizler ne olacağız"
diyenleri boşuna demediler. Bizler kalplerimizi onlara bırakıp,
ayrıldık. Onlar yaşayamadıklarından değil, sıkıntılar anavatanda
olamamaktı.
Bizleri sevindiren, tüm Adigeler istese de istemese de
kendilerinin bir ulus, bir topraklarının olduğunu bilmeleridir.
Bunun için Adigey’de toplanılması en büyük isteğimizdir.
Onun için karamsar olmayın, Adigey’de toplanmak dileğiyle.
|