|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
PENEŞÜ SEFER: “Kendimize Gelmenin Zamanı
Geldi” |
|
|
Haber
Merkezi
Adige Mak,
30.08.2007
Çeviri: Jade
Wumar
|
|
|
|
|
|
Cumhuriyet statüsüne
yükselmemiz dilimiz ve kültürümüzü geliştirip,
ilerletmek adına geniş imkanlar sağladı. Onlardan biri
Adigece’nin Rusça’yla beraber devlet dili olarak
anayasamızda yer almasıdır. Bununla beraber Adigece
öğreniminin güçlendirilmesine yönelik yeterli kanuni
düzenlemeler de mevcut. Uygulamaya yönelik gayretler
de azımsanmayacak düzeydedir. Bütün cumhuriyet okul ve
kreşlerin de Adigece’nin öğretilir hale gelmesini iyi
bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir.
Cumhuriyetimizde her sene kutlanılan Adige Dili
Günü'ne yönelik okullardaki yarışmalar, toplantılar ve
diğer etkinliklerde bunun göstergesidir. Dile gereken
önemin verilmesi, onun öğreniminin güçlendirilmesine
yönelik cumhuriyetimizde yayımlanan gazete, dergi ve
benzeri yayınlar da bu konuyla ilgili haberler hiçte
az değildir. Bu anlamda Adige Radyosu ve Televizyonu
da ellerinden gelen katkıyı yapıyorlar.
Konuyu irdelediğimizde dikkat çekici bazı
noktaları görebilmemizde mümkündür. A.C. Bilim ve
Eğitim Bakanı Bedanıkho Ramazan'ın ifadesine göre,
cumhuriyet okullarında okuyan 14 bin 4 yüz kırk bir
öğrenciden Adigece’yi öğrenmeyen sadece 21 kişidir. Bu
sayıların önemini 15 yıl önceki yaşanan gelişmelerden
hareketle daha iyi anlarız. Maykop’taki okullarda
Adigece eğitiminin olmadığı, Adige köylerinde “Rus
Sınıfı” , “ Adige Sınıfı” diye ayrım yapıldı, Adige
ebeveynlerinin ezici çoğunluğunun çocuklarının Adigece
dersi almalarını istemediği hatta bu konuda bir tepki
oluşarak Tahtemıkhuay ve Şewcen Rayonlarının sonunda
Moskova’ya kadar dilekçe yazdıkları hesaba katılırsa
sayın Eğitim ve Bilim Bakanının verdiği rakamlar
cesaret verici gelişmelere işaret ediyor.
Hepimizin ortak feryadı; "Aman ne olur anadilimizi
terk etmeyelim onu kaybedersek ulusta yok olacaktır."
olmalıdır.
Peki dilin öğretimine yönelik
cumhuriyetimizdeki çalışmalardan ve faydalarından
haberdar mıyız? Söylenenlerin ve yapılanların hiçbir
faydası gelmedi diyemeyeceğim. Fakat yapılanlar
yeterli değil dersem yanılmayacağımı sanıyorum.
Olmasını istediğimiz şeylere kendimizi kaptırarak
gerçekleri tam olarak düzgün bir şekilde ifade
etmememizde çok sık görülen bir durumdur. A.C.
okullarındaki öğrencilerden Adigece’yi öğrenmeyi
istemeyenlerin sayısının 21 kişi olduğunun söylenmesi
çok iyi, ancak üzücü olan Adigece dersi alıyor
denilenlerin pek çoğunun Adigece konuşmayı
beceremedikleridir. Adigece’nin öğretilmesinde yeteri
kadar gayret göstermiyorlar suçlamasıyla karşılaşmak
istemeyen öğretmenlerden bazıları gerçeği çarpıtmak ve
farklı göstermek gayretindeler. Sonunda Adigece’yi
konuşamayacak durumda olan Adige öğrencilere hak
etmedikleri değerlendirme notunun da abartılarak
taktir edildiği de ortaya çıkıyor. Ortaokul diploma
notlarında yetersiz öğrencilerin notlarının 4 ya da 5
olduğunu görülüyor.
Bu durumu Adige ailelerinde
dünyaya gelen pek çok çocukta, özellikle şehirde
yaşayan ailelerin çocuklarında tespit etmek mümkündür.
Anadilin bilinmemesinin sebebi ailelerin onun
öğrenilmesine yeteri kadar önem verilmemeleridir.
Geçmişte pek çok kişinin Adigece’ye olan bakış açısını
yok sayamayız. "Adigece’nin çocuklarımıza ne faydası
olacak? Pşıze nehrinin öte yakasına geçtiğinde
Adigece’nin geçerliliği yok" söylemlerine kapılmış
hiçte azımsanmayacak sayıda aile var. Onlar Rusça’yı
iyi bilirlerse çocuklarının kültürlü, eğitimli kişiler
olacağını sanıyorlar.
Rusça’nın iyi
bilinmesinin gereğinde tereddütte mahal yok. Rusya’nın
yanında SSCB döneminin cumhuriyetlerinde de bugün
birbirlerinden ayrı olsalar da Rusça insanların
anlaştıkları ortak iletişim dilidir. Farklı ulusların
anlaşmalarını sağlayan bir dil konumundadır. Sadece
Rusça değil, insanın birçok dil bilmesi onun daha
eğitimli sayılmasına sebeptir. Ancak anadili
bilmemenin hiçbir anlamı yoktur. Bizim
söylediklerimizi doğrularcasına Adige gençlerinin
anadillerine yeterli değeri vermediklerini, Maykop
caddelerinde görebileceğimiz ve duyabileceğiniz şeyler
ispat ediyor. İki Adige kızı caddede karşılaşırsa
anadillerinde konuşmayı kendilerine
yakıştıramıyorlar.Yapmacık bir edayla Rusça
konuşuyorlar.
Adigece devlet dili oldu
diyorsak da bu hayatta tam olarak karşılığını
bulmuyor. Adigece bir ricayı yada bir sorunu ifade
eden bir dilekçe yazanı göremeyeceğinizi bir yana
bırakın, Adigeler bir araya geldiklerinde Adigece’yi
bilmeyen aralarında sadece 1-2 kişi olsa dahi
Adigece’yi öteleyerek Rusça konuşuyorlar. Nihayetinde
Adigece’yi konu alan toplantılarda da bunu görmek
mümkün.
Rusça’yı iyi bilirlerse çocuklarının
eğitimli ve okumuş kişi olacaklarını varsayan bu
anlamda da Adigece öğreniminin gerekmediğini düşünen
anne babaların büyük bir yanılgı içinde olduklarını
ispatlayan bir örneği anlatmak istiyorum. Bilim ve
sanat alanında ün yapmış insanlarımızın hemen hemen
tamamı Adige köylerinde dünyaya geldiler ve oralardaki
okullarda eğitim gördüler. Adigece’yi iyi
biliyorlardı. Fakat bu onlardan hiçbirine engel teşkil
etmedi. Moskova ve benzeri birçok şehirde bulunan
yüksek eğitim kurumlarında eğitim görüyorlardı.
Adigece’nin öğrenilmesi ve güçlendirilmesine dair
cumhuriyetimizdeki gayretler ve uygulamalar az olmasa
da bizim istediğimiz düzeyde gerçekleşmemesinin
önündeki engellerden söz edecek olursak değinmemiz
gereken çok şey olacak. Onlardan biri bu konuda söylem
ve eylem örtüşmesinin olmadığıdır. Adigece’nin
öğreniminin okullarda güçlendirilmesi gerek diyoruz
ancak bu konuda gerekli haftalık ders saatlerinin
azlığı, hatta bunların çoğaltılması gerekirken
azaltıldığı şikayeti Adigece öğretenlerden çok
işitilir. Söylemiş olduğumuz gibi bu durum Adigece’nin
öğrenimine yeterli önem verilmediğinin ispatıdır.
Çocuk küçüklüğünde ana dilini bilmemesinin ne
anlama geldiğini yeteri kadar idrak edemiyor, ardından
dili bilmemenin getireceği sıkıntılarla
karşılaşabileceğini düşünmüyor. Adigece’yi bilmese de
olur diyen anne babaları çocuk memnuniyette
dinliyor.İlerde de bu tutumun sonuçlarından pişman
olduğu çokça görülüyor. Fazla uzağa gitmeden buna
yakın çevremden bir örnek getireceğim.
Ağabeyim
İsa 27 yıl Çeçenistan’da orduda görev yaptı. Grozni
şehrine yakın Çernoreçiye denilen yerde ev bark sahibi
olmuş orda yaşıyordu. 2 kızı ve 1 oğlu orda dünyaya
geldiler. Onların anne babası çocuklar Adigece bilmese
de olur diye düşündüler. Rusça’dan başka dil bilmeyen
çocuklar sonuçta Maykop’a döndüler. İşte o zaman
kızlarda, delikanlıda anadillerini anne babalarının
öğretmemelerinin yanlış olduğunu anladılar.
Şu
anda anne - baba kızlarının ve oğullarının Adige
olmayanlarla evlenmelerini istemiyorlar. Fakat Adigece
bilmeden ben Adige'yim demenin ne anlamı olabilir?
Buna yönelik ağabeyimin küçük kızı Rita'nın söylediği
şeyi sıkça hatırlarım. Adige’den başkasıyla
evlenmesinin doğru olmayacağını sıkça tembihleyen
annesine Rita'nın yanıtı: "Tamam anladım da hep tekrar
ediyorsun ama Adige gençleri benim Adige olduğumu
nereden anlayacaklar? Adige’yim ama Adigece
bilmiyorum. Fiziksel görünümde Adige kızları gibi
değil biraz kızılcayım. Önüme gelen Adige gençlerini
Adige'yim, Adige'yim diyerek mi karşılayacağım?"
Ağabeyimin oğlu Yuri Adigece bilmemenin
pişmanlığını pek çok yerde yaşıyor. İyi günde kötü
günde Adigeler bir araya gelip Adigece konuştuklarında
söylenenleri anlamıyor. Konuşmalara katılamıyor, donuk
bakışlarla etrafı seyrediyor. Yuri’nin 3 kızı iyi
derecede Adigece bilseler de Yuri onlarla Rusça
anlaşıyor.
Hayatını köyde geçirmiş ve ilerlemiş
yaşına rağmen Adigece Rusça karışımı konuşmaları
yapanları görünce şehirde doğup eğitim görenler
içerisinde anadilini bilmeyenleri görmek yadırganacak
bir durum olmaktan çıkıyor. Bu kişilerin Radyo ve
Televizyon ekranlarında konuşurken kullandıkları dile
insan onlar adına üzülüyor. En üzüntü verici olan şey
Adigece ifade etmenin mümkün olduğu yaygın kelimeleri
dahi bir yana bırakarak Rusça kelimeler
kullanmalarıdır.
Sovyet döneminde sayıca küçük
ulusların dillerine ve kültürlerine olan bakış, başka
şekilde ifade edilecek olursak, ulusların
yakınlaştırılmasına yönelik uygulanan politikaların
temelinde Rusça’nın yaygın kullanılmasını sağlamak
temel politikası vardı. Günümüzde de bunu unutmamış bu
yönde kanaat sahibi anne babalar mevcuttur. Üzücü olan
demokrasinin getirdiği bir cumhuriyete sahip olduğumuz
ve de yaşantımızda büyük değişmeler olduğunun
günümüzde bu kişilerce yeterince anlaşılamamış
olmasıdır.
Adigece’nin iyi bilinmesinin gereği
onun aile içinde kullanımı yada Adigeler bir araya
geldiğinde gereği hasıl olduğunda konuşmakla sınırlı
değildir.Dili bilmenin önemini daha derin düşünmek
lazım. Her ulusun kültürünün temeli dilidir. Anadilini
bilmeden ulusal kültürü derinlemesine kavrama imkanı
yoktur.Ardından cumhuriyete sahip olduktan sonra
Adigece daha da önemli hale geldi. Şimdi Adige dili
bilmeden atanamayacağın pek çok makam var. A.C.'nin
ilk anayasasında başkanın Adigece’yi ve Rusça’yı iyi
bilmesi zaruret idi. Sonradan yapılan değişiklikle
bunun değiştirilmesini ben şahsen doğru bulmuyorum.
Cumhuriyete adını veren ulusun dilini bilmeyen bir
başkan konusunda tartışmayı gereksiz görüyorum. Bunun
gibi kültür, eğitim ve bilim bakanlarımızın Adigece’yi
bilip bilmemelerini konu edinmeyi, tartışmayı gereksiz
görüyorum. Bu gibi görevlerin Adigece bilmeyenlere
verilmesinin uygunsuzluğunu pek çok başka konuda,
örneğin sanat konusunda açıkça söyleyebiliriz.
Adigece bilmeden Adige yazarı mı olacaksın? Adigece
yayınlanan gazete, dergi, Adige Televizyonu, Radyosu
gibi iş kollarında Adigece bilmeden sonuç alınabilir
mi? Adige şarkıcısı ya da iyi bir Adige artist olmak
için iyi derecede Adigece bilmek gerekmiyor mu?
Sonuçta Adigece çıkan kitapları, dergileri,gazeteyi
okuyamıyor radyo ve televizyondaki Adigece yayınları
anlayabilmek Adigelik açısından çok önemlidir.
Çocuğun gelecekte hangi mesleği seçeceğinin bilinmesi
oldukça zordur. Adigece bilmemesinin ona getireceği
sorunlarla da karşılaşması mümkün. Kötü olan bunun
idrakinde olmayan bunu düşünmeyen azımsanmayacak
sayıda anne babanın varlığıdır. Çocuk hangi dil olursa
olsun ilk önce annesinden duyduğu sözlerle daha sonra
aile bireylerinin konuşmalarıyla dili öğrenmeye
başlar. Anneler bu konuda kararlı bir tutum içinde
olsalardı iyi olurdu. Bu konudaki eksiklik okullarda
Adigece öğreten öğretmenlere büyük sıkıntılar
çıkarmaktadır. Kanunlar var demenin rahatlığına
kaçmadan kanunların gereğinin hayata geçirilmesi ve
karşılaşılan sorunların çözümlenmesi konusunda
cumhuriyet liderlerinin gerektiği kadar ilgilenmeleri,
en önemli ve doğru gerekliliktir.
Soydaşımız
olmayan çoğunlukla da Ruslardan dilimizi öğrenenlerin
olması iyi ancak beni üzen, Rus çocukları Adigece
konuşurken Adige çocuklarının Adigece’yi
bilmemeleridir.
Bu yazımı okuyanlar arasında da
Adigece’nin öğrenilmesi konusunda gerekli olanlara
yaptığım vurgudan ve bu konudaki yaklaşımından
rahatsızlık duyanlar olabilir. Konuyu bu şekilde ifade
etmemin amacını da gizlemeden söyleyeceğim.Dilimizin
geleceği adına geleceğe yönelik kaygılarım var.Yapılan
iyi şeylerin sonuçları konusunda bir sorun yok.Onlar
yok olmayacak. Kaygılanmamız gereken şey ihtiyaç
duyduklarımız hakkındadır.Amacım çocukları “Adigece
bilmeseler de olur” bakış açısına sahip anne babalara
biraz sitem edip onları biraz bilinçlendirmek.Onları
düşünceye sevk ederek eğer dünyada ulusal varlığımızı
sürdürmemiz gerekiyorsa ulusal anlamda kendilerine
gelmenin tam zamanı olduğunun idrakine vardırmaktır.
Adige Mak gazetesinin ilk sayfasının üstünde "Bir
aradaysak - güçlüyüz" ifadesi doğru ve haklı olarak
yer alır. O derin anlamı olan, güçlü bir sözdür. Evet,
birlik ve uyum içerisinde çalışırsan her türlü konuda
sonuca ulaşırsın. Herkesin, dilimizin
geliştirilmesinde her Adige’nin diline yüksek bir ilgi
göstermesinin, dilimizi kaybedersek ulusumuzun da yok
olacağının unutulmamasını idrakinde olmasını istedim.
Allah şahittir.
PENEŞÜ Sefer Adigey
Cumhuriyeti Ulusal Yazarı |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|