''AKP'YE OY, ŞEHİTLERİMİZE İHANETTİR!''
Hamburg Abhazya Dostluk Derneği
Hamburg, 21 Mart 2009
   
 
Hamburg-Abhazya Dostluk Derneği'inin “29 Mart 2009 Türkiye Yerel Seçimleri” ile İlgili Açıklaması

AKP'ye Oy Vermek, Abhazya ve Osetya'da Şehit Düşen Kardeşlerimize İhanettir!

AKP hükümetinin; Devlet Başkanı'mız Sergey Bagapş’a karşı yaptığı “siyasi terbiyesizlik“ üzerine bizler; Ekim 2007'de (www.hamburgabhazyadostlukdernegi.blogspot.com) ve sonra da (www.abhazya.azersayt.com) sitelerini devreye sokarak, sanal ortamda da “Bunların, Abhazya düşmanı politikalarını deşifre etmeye“ başladık...

Bunu yaparken, “diasporadaki görevlerin“ hayata geçirilmesi için, hangi “araçların“ gerekmekte olduğuna dair, düşüncelerimizi de belirttik... “Müttefiklik ilişkileri“ ve “anavatanımızla bağlarımız“ gibi konuları da  gereken çerçevede yazmış ve bunların tümünü belli sitelere gönderdik. Sadece “Abhazyam.com“ sitesi, yazılarımızın hepsini yayınlamıştır!.

Putin ve Rusya Federasyonu'na düşmanca tavır koyanlar ve AKP ile uzlaşarak sorunların aşılacağını düşünenlerin içinden bazı kimseler artık
-yanlış politikalardan dönüp- değişmeye başlamışlardır... “Aklın yolu birdir“ derler. Şimdilerde; “herşeyin önüne Abhazya'nın çıkarlarını koyan“ Abhaz vatanseverleri, “birlikte hareket etmek“ yoluna girmişlerdir.

Bizler, bu neticeyi sağlama yolunda samimi olarak emek sarfedenleri biliyoruz. Onlar kanlarının kendilerine emrettiğini yapmışlardır. Yapmaya devam edeceklerine de eminiz.

2008 Sonbaharı Abhazya’sında “Biz, tüm diaspora temsilcilerine saygı duyuyoruz ve hiç kimseyi biri-birinden ayırmıyoruz” diye yapılan “o malum“ açıklamadan itibaren, anavatanımız Abhazya’nın düşmanı AKP, onun işbirlikçisi kişiler ve kurumlar işi iyice “seracesinden“ çıkartarak (Abhaz vatanseverleri içindeki olumlu gelişmelere karşılık olarak) hızla, yeni taktikler geliştirmeye başlamışlardır..


Bunlar “dün dündür, bugün bugündür“ diyecek, “politik pişkinlik de“ gösteremiyorlar! Öz-eleştiri de yapmıyorlar. Yanlışları ve gerçekler yüzlerine çarpıldığından dolayı sadece, geriye çekiliyorlar. Yazıları, sözleri ve geçmişlerinin şahitleri yaşadığı için, “durumu“ suskunlukla geçiştirmeye çalışıyorlar. Bu taktiğin tutmadığı görüldüğünde ise; “gündemi“ saptırmak için, araya “hazır taşeronlar“ konularak, polemikler yaratmak yoluna gidiyorlar..


Bunlar ve taşeronları için, para ve kariyer her şeydir. “Vatan, Millet, Sakarya“ edebiyatını da Türkiye’yi satmaya devam edenlerden öğrenmişlerdir..




Yıllarca büyüklerimiz bizlere “adetlerimiz“ demişlerdir. “Ayıp olur“ demişlerdir. “Yazıktır“ demişlerdir. “Kol kırılır, yen içinde kalır“ demişlerdir. “Belki bir gün yine kazanılır“ demişlerdir. O nedenle “bunların“ sefillikleri bugüne kadar açıklanmamıştır. ve bizler, “sustukça!“ bunlar iyice “azmışlardır!“




Babam, dedemden öğrendiklerini bizlere hep aktarmıştır, yorumlamıştır.

Eskiden, sülalenin içinden, sülalenin adını lekeleyebilecek “işe yaramaz biri“ çıktığında, onu düzelterek-kazanmak için, her yönteme baş vurulurmuş. Uğraşılara rağmen, o kişinin düzelmesinden umut kesildiğinde, sülalenin büyükleri tekrar gizlice toplanırlarmış. Durumu enine boyuna son kez konuşur ve karar alırlarmış. Bu kararın uygulanışı için, baskına giderken o kişiyi de yanlarında götürürlermiş. Baskın sırasında vurulup ölmezse, onu kendileri vururlarmış. Köye cenazeyi getirdiklerinde “onun kahramanca vuruşurken vurulup“ öldüğünü anlatarak, işe yaramaz kişinin “kahraman“ olarak anılmasını sağlarlarmış!

İkinci yöntem; “malum kişi“ öldürülmeyecekse, bir biçimde “derdest edilip“ uzak bir yere götürülür ve orada Mısırlı Köle tüccarlarına teslim edilirmiş. Köye dönüldüğünde ise, onun av sırasında, uçurumdan düştüğünü ve nehrin alıp onu götürdüğünü söylerlermiş. Köle olarak satılmasının karşılığı alınan parayı da  “yardım“ olarak, ailesine verirlermiş.

Bu durumlar yaşanmış gerçeklerdir! Bir çözümdür. Bir yoldur. Toplumu, sülaleyi ve aileyi korumak için “çarelerin tükenmediğinin! örneğidir. Hele günümüzde, her şey, çok daha kolaydır!




Bizler, kimsenin ABD, AB veya TC ile siyasi ilişkiler geliştirmesine, ekonomik bağlar kurmasına karşı çıkmıyoruz. Çünkü bizler “barış içinde, yan-yana yaşamak“ ilkesinin doğru olduğuna inananlardanız..
Bizler için önemli olan; “ilişkilerin“ Abhazya’ya nasıl yansıyacağıdır. Anavatanımıza ''ne kazandırıp, ne kaybettireceği''dir!.


Bizler Abhazya’nın; ABD, AB ve AKP hükümetince teslim alınma çalışmalarına karşı çıkıyoruz.
 
Bizler; 29 Mart’ta yapılacak mahalli seçimlerde; diasporanın, AKP’nin kuyruğuna takılması için geliştirilen taktiklere ve ilişkilere karşı çıkıyoruz.


O nedenle; AKP’ne oy verecek kişileri; Abhaz ve Oset şehitlerimize ihanet etmekle suçluyoruz...


AKP’ne verilen her oy, Abhazya’nın ve Osetya’nın düşmanı Saakaşviliye verilmiş PARA demektir.. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan, Faşist Gürcistan yönetiminin baş destekçisidir...


Bu mahalli seçimlerde; AKP’ne karşı olan partilere oy verilmelidir! Bizim arzumuz; “bağımsızlığımızı desteklediklerini yazılı olarak açıklayacak partilere, oy verilmesidir.“


Bizler, Abhazya’nın Türkiye gibi olmasını isteyenlere, karşıyız!


Abhazya’nın Türkiye gibi olmasını neden istemeyenlerdeniz? Çünkü; Türkiye’de ahlaksızlık, rüşvet ve takiyyecilik almış başını gitmektedir.


Şu anda; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Maliye Bakanı ve Ulaştırma Bakanının -çeşitli nedenlerden- “suç“ dosyaları vardır. Bunlar “dokunulmazlık zırhı“ nedeniyle yargılanamıyorlar. Bunlar
-zamanı geldiğinde- Türk Ceza Kanunu'nun 302.Maddesi gereğince “Vatana ihanet suçlamasıyla“ yargılamak kişilerdir ve Türkiye Cumhuriyeti “bunlar“ tarafından yönetilmektedir!


Abhazya’nın Türkiye gibi olmasını neden istemeyenlerdeniz? Çünkü; Türkiye’de açıklama yapan her “politikacı!“ “Türkiye nüfusunun %99’u Müslüman'dır“ diye LAF’a başlar. Devlet ve Belediye’nin imkanlarını kullanarak elde ettikleri milyarlarca Dolar’ı da “Afiyetle yesinler ve Jeeplerle gezsinler, gemiler, villalar, televizyon istasyonları ve gazeteleri satın alabilsinler, firmalar kurabilsinler“ diye, çocuklarına, diğer yakınlarına ve yandaşlarına kredi olarak verirler. Bu haram ve kirli paraların bir kısmıyla da “halkı kandırmak için“ yeni camiler ve Kuran kursları açarlar.

7 bakanlığın bütçesinden fazla geliri olan Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan, daha iyi “yararlanmak için,“ ona da pay verirler.

Bu paraların bir kısmını da; 13 yaşında bir çocukla evlenilebileceğinin, İslam'a göre bir sakıncası olmadığı anlatılan “Aile İlmihali“ adlı broşürlerin çıkarılması için kullanarak, cinsel sapıklıklarına “kılıf“ uydururlar.

Bizim kardeş gördüğümüz; amca, dayı, hala ve teyze kızlarınla evlenirler.

Ve…

Bizim aklı başından gitmiş olan bazıları; anti-ulusal ve gerici “Türklerin“ çokça kullandığı, “İslam'la şereflendirildik“ saptamasına bayılırlar ve “bizim şabloncular,“ “Biz Çerkesler, İslam'la şereflendirildikten sonra...“ diye başlarlar yazılarına! İslam olduktan sonra, şeref sahibi olduğunu sanan “Çerkeslere“ “ne“ denilmelidir? Böyle cümle kuranların dedeleri, İslam olmadığına göre, “bunlar, şerefsizlerin neslinden'' mi sayılmalıdır?


Abhazya’da İslam olmayan kardeşlerimiz şerefsiz midir?

Abhazlar hep şerefiyle yaşamıştır...


Abhazlar, ateist olduğunda da şerefiyle yaşamıştır...
Abhazlar, ağacı kutsal saydığında da şerefiyle yaşamıştır...
Abhazlar, Hıristiyan olduğunda da şerefiyle yaşamıştır...
Abhazlar, İslam olduğunda da şerefiyle yaşamıştır...


Bizler, “toplumumuzun bireyleri olduğumuz için“ şerefimizi koruyarak bugünlere geldik ve hiçbir “öğreti,“ o nedenle, bizim adetlerimizin üstüne çıkamamıştır! Ondan dolayıdır ki, toplumumuz “onlara“ benzememiştir!


29 Mart’ta, yine de AKP’ne oy verecek “kişilerimiz“ olacaktır... Onlara “ne“ denmelidir?


Ajönba Kırgız

21 Mart 2009