Hamburg-Abhazya Dostluk Derneği'inin
“29 Mart 2009
Türkiye Yerel Seçimleri” ile
İlgili Açıklaması
AKP'ye Oy
Vermek, Abhazya ve Osetya'da Şehit Düşen
Kardeşlerimize İhanettir!
AKP hükümetinin; Devlet Başkanı'mız
Sergey Bagapş’a karşı yaptığı
“siyasi
terbiyesizlik“ üzerine bizler; Ekim
2007'de (www.hamburgabhazyadostlukdernegi.blogspot.com)
ve sonra da (www.abhazya.azersayt.com)
sitelerini devreye sokarak, sanal ortamda da
“Bunların, Abhazya
düşmanı politikalarını deşifre etmeye“
başladık...
Bunu yaparken,
“diasporadaki
görevlerin“ hayata geçirilmesi için,
hangi
“araçların“ gerekmekte olduğuna dair,
düşüncelerimizi de belirttik...
“Müttefiklik
ilişkileri“ ve “anavatanımızla
bağlarımız“ gibi konuları da
gereken çerçevede yazmış ve bunların tümünü belli
sitelere gönderdik. Sadece
“Abhazyam.com“
sitesi, yazılarımızın hepsini yayınlamıştır!.
Putin ve Rusya Federasyonu'na düşmanca tavır koyanlar
ve AKP ile uzlaşarak sorunların aşılacağını
düşünenlerin içinden bazı kimseler artık -yanlış
politikalardan dönüp- değişmeye başlamışlardır...
“Aklın yolu birdir“ derler.
Şimdilerde;
“herşeyin önüne Abhazya'nın çıkarlarını koyan“
Abhaz vatanseverleri,
“birlikte hareket
etmek“ yoluna girmişlerdir.
Bizler, bu neticeyi sağlama yolunda samimi olarak emek
sarfedenleri biliyoruz. Onlar kanlarının kendilerine
emrettiğini yapmışlardır. Yapmaya devam edeceklerine
de eminiz.
2008 Sonbaharı Abhazya’sında
“Biz, tüm diaspora temsilcilerine saygı duyuyoruz ve
hiç kimseyi biri-birinden ayırmıyoruz”
diye yapılan
“o malum“ açıklamadan itibaren,
anavatanımız Abhazya’nın düşmanı AKP, onun
işbirlikçisi kişiler ve kurumlar işi iyice
“seracesinden“
çıkartarak
(Abhaz vatanseverleri içindeki olumlu gelişmelere
karşılık olarak) hızla, yeni taktikler
geliştirmeye başlamışlardır..
Bunlar
“dün dündür, bugün
bugündür“ diyecek,
“politik pişkinlik
de“ gösteremiyorlar! Öz-eleştiri
de yapmıyorlar. Yanlışları ve gerçekler yüzlerine
çarpıldığından dolayı sadece, geriye çekiliyorlar.
Yazıları, sözleri ve geçmişlerinin şahitleri yaşadığı
için,
“durumu“ suskunlukla geçiştirmeye
çalışıyorlar. Bu taktiğin tutmadığı görüldüğünde ise;
“gündemi“
saptırmak için, araya
“hazır taşeronlar“
konularak, polemikler yaratmak yoluna gidiyorlar..
Bunlar ve taşeronları için, para ve
kariyer her şeydir.
“Vatan, Millet,
Sakarya“ edebiyatını da Türkiye’yi
satmaya devam edenlerden öğrenmişlerdir..
Yıllarca büyüklerimiz bizlere
“adetlerimiz“
demişlerdir.
“Ayıp olur“ demişlerdir.
“Yazıktır“
demişlerdir.
“Kol kırılır, yen içinde kalır“
demişlerdir.
“Belki bir gün yine kazanılır“
demişlerdir. O nedenle
“bunların“
sefillikleri bugüne kadar açıklanmamıştır. ve bizler,
“sustukça!“
bunlar iyice
“azmışlardır!“
Babam, dedemden öğrendiklerini bizlere hep
aktarmıştır, yorumlamıştır.
Eskiden, sülalenin içinden, sülalenin adını
lekeleyebilecek “işe yaramaz biri“ çıktığında, onu
düzelterek-kazanmak için, her yönteme baş vurulurmuş.
Uğraşılara rağmen, o kişinin düzelmesinden umut
kesildiğinde, sülalenin büyükleri tekrar gizlice
toplanırlarmış. Durumu enine boyuna son kez
konuşur ve karar alırlarmış. Bu kararın uygulanışı
için, baskına giderken o kişiyi de yanlarında
götürürlermiş. Baskın sırasında vurulup ölmezse, onu
kendileri vururlarmış. Köye cenazeyi getirdiklerinde
“onun kahramanca vuruşurken vurulup“ öldüğünü
anlatarak, işe yaramaz kişinin “kahraman“ olarak
anılmasını sağlarlarmış!
İkinci
yöntem; “malum kişi“ öldürülmeyecekse, bir biçimde
“derdest edilip“ uzak bir yere götürülür ve orada
Mısırlı Köle tüccarlarına teslim edilirmiş. Köye
dönüldüğünde ise, onun av sırasında, uçurumdan
düştüğünü ve nehrin alıp onu götürdüğünü söylerlermiş.
Köle olarak satılmasının karşılığı alınan parayı da
“yardım“ olarak, ailesine verirlermiş.
Bu durumlar yaşanmış gerçeklerdir! Bir
çözümdür. Bir yoldur. Toplumu, sülaleyi ve aileyi
korumak için
“çarelerin tükenmediğinin!“
örneğidir. Hele günümüzde, her şey, çok daha kolaydır!
Bizler, kimsenin ABD, AB veya TC ile siyasi
ilişkiler geliştirmesine, ekonomik bağlar kurmasına
karşı çıkmıyoruz. Çünkü bizler
“barış içinde,
yan-yana yaşamak“ ilkesinin doğru
olduğuna inananlardanız.. Bizler için önemli olan;
“ilişkilerin“
Abhazya’ya nasıl yansıyacağıdır. Anavatanımıza ''ne
kazandırıp, ne kaybettireceği''dir!.
Bizler Abhazya’nın; ABD, AB ve AKP
hükümetince teslim alınma çalışmalarına karşı
çıkıyoruz. Bizler; 29 Mart’ta yapılacak
mahalli seçimlerde; diasporanın, AKP’nin kuyruğuna
takılması için geliştirilen taktiklere ve ilişkilere
karşı çıkıyoruz.
O
nedenle; AKP’ne oy verecek kişileri; Abhaz ve Oset
şehitlerimize ihanet etmekle suçluyoruz...
AKP’ne verilen her oy, Abhazya’nın
ve Osetya’nın düşmanı Saakaşviliye verilmiş PARA
demektir.. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan, Faşist
Gürcistan yönetiminin baş destekçisidir...
Bu mahalli seçimlerde; AKP’ne karşı
olan partilere oy verilmelidir! Bizim arzumuz;
“bağımsızlığımızı desteklediklerini yazılı olarak
açıklayacak partilere, oy verilmesidir.“
Bizler, Abhazya’nın Türkiye gibi
olmasını isteyenlere, karşıyız!
Abhazya’nın Türkiye gibi olmasını
neden istemeyenlerdeniz? Çünkü; Türkiye’de
ahlaksızlık, rüşvet ve takiyyecilik almış başını
gitmektedir.
Şu anda; Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Maliye Bakanı ve
Ulaştırma Bakanının -çeşitli nedenlerden-
“suç“
dosyaları vardır. Bunlar “dokunulmazlık zırhı“
nedeniyle yargılanamıyorlar. Bunlar -zamanı
geldiğinde- Türk Ceza Kanunu'nun 302.Maddesi gereğince
“Vatana
ihanet suçlamasıyla“ yargılamak
kişilerdir ve Türkiye Cumhuriyeti
“bunlar“
tarafından yönetilmektedir!
Abhazya’nın Türkiye gibi olmasını
neden istemeyenlerdeniz? Çünkü; Türkiye’de açıklama
yapan her
“politikacı!“ “Türkiye nüfusunun %99’u Müslüman'dır“
diye LAF’a başlar. Devlet ve Belediye’nin imkanlarını
kullanarak elde ettikleri milyarlarca Dolar’ı
da “Afiyetle
yesinler ve Jeeplerle gezsinler, gemiler, villalar,
televizyon istasyonları ve gazeteleri satın
alabilsinler, firmalar kurabilsinler“
diye, çocuklarına, diğer yakınlarına ve yandaşlarına
kredi olarak verirler. Bu haram ve kirli paraların bir
kısmıyla da
“halkı kandırmak için“ yeni camiler ve
Kuran kursları açarlar.
7 bakanlığın
bütçesinden fazla geliri olan Diyanet İşleri
Başkanlığı'ndan, daha iyi
“yararlanmak için,“
ona da pay verirler.
Bu paraların bir kısmını
da; 13 yaşında bir çocukla evlenilebileceğinin,
İslam'a göre bir sakıncası olmadığı anlatılan
“Aile İlmihali“
adlı broşürlerin çıkarılması için kullanarak, cinsel
sapıklıklarına
“kılıf“
uydururlar.
Bizim kardeş gördüğümüz; amca,
dayı, hala ve teyze kızlarınla evlenirler.
Ve…
Bizim aklı başından gitmiş olan bazıları;
anti-ulusal ve gerici
“Türklerin“
çokça kullandığı,
“İslam'la
şereflendirildik“ saptamasına
bayılırlar ve
“bizim şabloncular,“
“Biz
Çerkesler, İslam'la şereflendirildikten sonra...“
diye başlarlar yazılarına! İslam
olduktan sonra, şeref sahibi olduğunu sanan
“Çerkeslere“ “ne“ denilmelidir? Böyle
cümle kuranların dedeleri, İslam olmadığına göre,
“bunlar,
şerefsizlerin neslinden'' mi sayılmalıdır?
Abhazya’da İslam
olmayan kardeşlerimiz şerefsiz midir?
Abhazlar
hep şerefiyle yaşamıştır...
Abhazlar, ateist
olduğunda da şerefiyle yaşamıştır...
Abhazlar,
ağacı kutsal saydığında da şerefiyle yaşamıştır...
Abhazlar,
Hıristiyan olduğunda da şerefiyle yaşamıştır...
Abhazlar,
İslam olduğunda da şerefiyle yaşamıştır...
Bizler, “toplumumuzun bireyleri olduğumuz için“
şerefimizi koruyarak bugünlere geldik ve hiçbir
“öğreti,“ o nedenle, bizim adetlerimizin üstüne
çıkamamıştır! Ondan dolayıdır ki, toplumumuz “onlara“
benzememiştir!
29
Mart’ta, yine de AKP’ne oy verecek “kişilerimiz“
olacaktır... Onlara “ne“ denmelidir?
Ajönba Kırgız
21 Mart 2009
|