|
|
................... |
|
................... |
AVRUPA BİRLİĞİ
ÇERÇEVESİNDE FİKRÎ MÜLKİYET HAKLARI |
Ankara Sanayi Odası |
|
|
................... |
|
................... |
1.1. Tanım: Fikrî Mülkiyet (FM)
Nedir?
Fikrî Mülkiyet (bundan sonra FM) konusu ile alakalı
araştırma yapıldığında farklı tanımlara rastlanmaktadır.
Örneğin: Fikrî Mülkiyet Hakları (FMH); kişisel zekânın ürünü
olan tüm tasarımları, ister sanatsal ister ticari alanda
olsun, kapsayan tüm özel haklara denilmektedir.
Fikrî Mülkiyet Hakları (FMH); tasarımcıların menfaatlerini,
meydana getirmiş oldukları tasarımlar üzerinden sunulan fikrî
mülkiyet sayesinde
korumaktadır.
Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütünü (WIPO 1967) kuran uluslararası
anlaşmada herhangi bir tanıma rastlanmamakta, fakat anlaşma
FMH alanına giren konuların listesini aşağıdaki şekilde
sunmaktadır:
Edebiyat, sanat ve bilim alanlarındaki çalışmalar;
Faal olan sanatkârların ses ve görüntü kayıtları;
İnsan yaşamının tüm alanlarında yapılan yeni buluşlar;
Bilimsel buluşlar;
Endüstriyel tasarımlar;
Ticari markalar, hizmet alanındaki markalar ve ticari
isimler ve işaretler;
Haksız rekabete karşı koruma ve
“Endüstriyel, bilimsel, edebi ve sanatsal alanlarda yapılan
tüm kişisel keşifler sonucu meydana gelen haklar”.
FM konusu genelde ikiye ayrılır: Telif Hakları (edebi ve
sanatsal çalışmaların korunması) ve Endüstriyel Mülkiyet
(buluşların korunması).
1.2. Telif Hakları
Telif hakları, sanatsal alanda yapılan eser ve keşifleri
kapsamaktadır: Örneğin şiirler, romanlar, müzik çalışmaları,
resimler ve sinema alanındaki çalışmalar gibi.
Edebiyat ve sanat alanında yapılan çalışmalar için koruma
sağlayan Bern
sözleşmesi (1886), telif hakları konusunu ele alan
uluslararası bir sözleşmedir. İmza atan üye ülkelerdeki
çalışmaların sahiplerinin telif haklarını kapsamaktadır, (Bern
Birliğinin üyeleri). Aynı zamanda da kendi üyelerinin de telif
haklarını kapsamaktadır. Mesela Belçika telif hakları kanunu,
orijinalinin nerede geliştirildiği dikkate alınmaksızın,
Belçika’da piyasaya sürülmüş veya basılmış herhangi bir
çalışma için uygulanmaktadır.
Eşit muameleyi sağlayabilmek için, üye ülkelerin, telif
hakları kanunlarına güçlü, asgari standartlar eklemeleri
gerekmektedir.
2008 yılı itibariyle Bern Anlaşmasına 164 ülke üye olarak
katılmıştır.
1.2.1. Avrupa Birliği Çerçevesinde Telif Hakları Kanunu
Avrupa Birliği içerisindeki Telif Hakları kanunu, üye
ülkelerin farklı kanunlarını birbirleriyle uyumlu hale
getirmek için hayata geçirilmiştir.1 Bu nedenle, üye
ülkelerin, Avrupa Adalet Divanı ve ilk derece mahkemelerinin
aldığı kararlar sonucunda, ilgili yönergeleri kendi
ülkelerinde kanun haline çevirmeleri gerekmektedir.
Korunan Eserler
Avrupa Birliği tarafından koruma altına alınan eserlerin
ilk önce orijinallik testinden geçmeleri gerekmektedir:
“Yazara ait fikri buluş”. Aksi takdirde; yönergeler, Bern
sözleşmesinin 2. maddesine işaret etmektedirler: “edebiyat,
bilim ve sanat alanındaki, hangi tarzda veya şekilde ifade
edilirse edilsin, yapılan tüm çalışmalar”. Telif hakları
sadece ifade şekillerini kapsamaktadır. Düşünceler,
prosedürler, çalışma metotları veya matematiksel kavramlar bu
koruma alanına dâhil değildirler. 1
Avrupa Parlementosu’nun 2006/116/EC no. lu Yönergesi ve AB
Konseyi’nin 12 Aralık 2006 tarihli Telif Hakları ve bu konunun
kapsamı altına giren diğer haklar konulu kararı (kanunlaşmış
hali).
Korunan Haklar
Sahiplerine, sanatçılara, fonogram ve film ve yayın
kuruluşlarının yapımcılarına ait çoğaltma (kopyalama) hakkı
(Md. 7, Yön. 92/100/EEC, değişik Md. 2, Yön. 2001/29/EC: ve
Md. 14 TRIPS, Md. 7 ve 11 WPPT);
Yazarlara, sanatçılara, fonogram ve film ve yayın
kuruluşlarının yapımcılarına ait iletişim hakkı (Md. 3, Yön.
2001/29/EC: ve Md. 10 TRIPS, Md. 8 WCT ve Md. 6, 10 & 14 WPPT);
Yazarlara, sanatçılara, fonogram ve film ve yayın
kuruluşlarının yapımcılarına ait dağıtım hakkı (Md. 9, Yön.
92/100/EEC: ve Md. 10 TRIPS, Md. 6 WCT ve Md. 8 & 12 WPPT);
Yazarlara, sanatçılara, fonogram ve film ve yayın
kuruluşlarının yapımcılarına ait bağlılık hakkı (Md. 6 Yön.
92/100/EEC: ve Md. 14 TRIPS ve Md. 6 WPPT);
Yazarlara, sanatçılara, fonogram ve film ve yayın
kuruluşlarının yapımcılarına ait kiraya veya ödünç verme hakkı
ve buna bağlı olarak sahiplerine ve sanatçılara kiraya veya
ödünç verme hizmetine karşılık olarak adil bir ödeme. (Md. 2,
Yön. 92/100/EEC: ve Md. 11 TRIPS, Md. 7 WCT ve Md. 9 & 13 WPPT
Md. 4, Yön. 92/100/EEC);
Yazarlara, sanatçılara, fonogram ve film ve yayın
kuruluşlarının yapımcılarına ait yayın hakkı (Md. 8, Yön.
92/100/EEC: ve Md. 6 WPPT);
Yazarlara, sanatçılara, fonogram ve film ve yayın
kuruluşlarının yapımcılarına ait uydu aracılığıyla yayın yapma
hakkı (Md. 2, 4, Yön. 93/83/EEC).
Bilgisayar programlarının sahiplerini kapsayan; çoğaltma,
dağıtma ve kiraya verme hususları ayrı bir bölümde ele
alınmıştır (Md. 4 Yön. 91/250/EEC Md. 11 TRİPS). Kaynak
“Avrupa Birliği Hukuku”
Koruma Süresi
Bu süreyi Avrupa Hukuku şu şekilde ifade ediyor:
Yazarlar
Yazarların hakları yaşamları boyunca ve ölümlerinden 70
yıl sonrasına kadar koruma altına alınmıştır, (Md. 1 Yön.
93/98/EEC). Bu madde, sanatçıların tekrar satış haklarını da
kapsamaktadır, (Md. 8 Yön. 2001/84/EC). Film ve diğer
görsel-işitsel çalışmalar hususunda, 70 yıllık süre, aşağıdaki
şahısların ölümünden itibaren işlemeye başlamaktadır: Üye
ülkelerin ulusal kanunları uyarınca sahip olarak kabul
edilsinler veya
edilmesinler, baş yönetmen (sesli ve görüntülü yapımın genelde
ana sahibi olarak kabul ediliyor), senaryonun yazarı,
diyalogların yazarı ve sinema veya görsel-işitsel çalışma için
özel bestelenmiş müziğin bestecisi, (Md. 2 Yön. 92/98/EEC).
Sanatçılar
Sanatçıların eserleri, sanatın tanıtımı veya iletişiminden
itibaren 50 yıl boyunca korunma altına alınmaktadır. Şayet
sanat eseri hiç kamuoyuna açıklanmamışsa, bu süre, eserin
meydana gelişinden itibaren 50 yıldır, (Md. 3(1) Yön. 93/98/EEC).
Fonogram bestecilerinin hakları ise kaydın yayınlanmasından
itibaren 50 yıl süreyle veya kamuoyuna açıklanmasından
itibaren 50 yıl süreyle, şayet o süre zarfında hiç
yayınlanmamışsa veya oluştuğu an itibariyle 50 yıl süreyle,
eğer hiç kamuoyuna açıklanmamışsa korunur (Md. 3 Yön. 93/98/EEC
ve değiştirilmiş olarak Md. 12(2) Yön. 2001/29/EC). Film
yapımcılarının hakları filmin kamuoyuna yayınlanmasından
itibaren 50 yıl boyunca korunmaktadır veya hiç kamuoyunda
yayınlanmamışsa bu süre zarfında,
yapımından 50 yıl itibaren koruma altındadır (Md. 3(3) Yön.
93/98/EEC). Yayın kuruluşlarının hakları ise yayından itibaren
50 yıl sonra sona ermektedir, (Md. 3(4) Yön. 93/98/EEC).
Şayet bir esere, 1 Temmuz 1995 tarihinde ulusal kanuna göre
daha uzun bir koruma süresi öngörülmüşse, bu sürede kısalma
olmamaktadır. Aksi takdirde, bu uygulama 1 Temmuz 1995
itibariyle Avrupa Ekonomik Alanına üye olan tüm ülkelerdeki
çalışmalarda geçerlidir (Md. 10 Yön. 93/98/EEC). Bu madde
sayesinde, bazı koruma süresi kısa olan ülkelerde, kamu
alanına sunulmuş çalışmaların telif hakları yeniden
yürürlülüğe
geçirilmiştir. Avrupa Birliği Telif Hakları Yönergesinin
(2001/29/EC) 11(2) maddesi fonogramların korumasında
değişiklik meydana getirmiştir. Burada, koruma sürelerinin
hesaplanması için, kamuoyuna duyurulması yerine, daha sonraki
yayınlanma tarihi temel alınmıştır, fakat daha önceki kurallar
çerçevesinde kamuoyuna sunulan fonogramların koruma süresi
yeniden yürürlülüğe geçirilmemiştir, (Md. 3(2) Yön. 93/98/EEC
değiştirilmiş haliyle). Tüm koruma süreleri, sona erdikleri
yılın Aralık ayının
31’ine kadar devam etmektedirler.
1.2.2. Yazılım İçin Farklı Uygulama
Kılavuzun bu bölümünde, Enterprise Ireland2 sitesinde de
bulunan FMH (Fikri Mülkiyet Hakları)- Bilgisayar
programlarının korunması(Yazılım) konuları yeniden gözden
geçirilip yayınlanmıştır.
Son yıllarda karşılaştığımız yoğun ilgiye rağmen, bilgisayar
programlarının korunması maalesef gri bir alandan ibaret
bulunmaktadır. Bazı kanuni gelişmeler sonucunda, genel
prensipler meydana çıkmıştır. Bunlar, hem
kanunlara hem de önceki mahkeme hükümlerine dayanmaktadırlar.
Fakat genel anlamda hiçbir husus kesin değildir. Bu nedenle,
önerimiz dava açmadan önce geniş çaplı uzman yardımına
başvurmanızdır.
Yazılımın Tanımı (Software)
Bilgisayar programın tanımının farklı şekillerde
yapılması, bu konudaki zorluklardan birini oluşturmaktadır.
Örneğin, bir akış çizelgesi üzerinde bulunan bir ifade, insan
eli ile verilen ve makine tarafından okunabilen bir talimat
şeklinde veya bilgisayar kullanımında ya da bilgi-işlem
esnasında yardım amacıyla kullanılan aksesuar olarak
tanımlanmaktadır.
Belki en pratik yaklaşım, bilgisayar programının oluşması
sürecindeki farklı aşamaları göz önünde bulundurmaktır. Bir
programcı, bir sorunla karşılaştığı zaman, bu sorunu
çözebilmenin yollarını düşünür. Bu sorunun ilk somut
çözümüne,- ki bu da mantıklı adımları içeren bir iskelettir-,
farklı bir deyimle algoritma denir. Bundan yola çıkarak bir
akış çizelgesi geliştirilir ve sonra, makine kodu (sadece bir
makine tarafından okunabilir)
veya kaynak programı (bilgisayar dilinde yazılmış ve insan
gözüyle okunabilinen) haline dönüşür. Bir kullanıcı tarafından
tedarik edilen bilgisayar programı, sadece bir makine
tarafından okunabilir olması amaçlanan programı içerir. Kaynak
program ise sağlayıcıda kalır.
Neler Koruma Kapsamına Girer?
Koruma olasılığı yukarıda açıklanan oluşum sürecinin hangi
aşamasında başlar? Şu an yürürlükte olan Avrupa Birliği
yasaları içerisinde, bir AB Yönergesi, Yazılım’a ilişkin
maddeler içermektedir.3 Bu yönergeye göre, her çeşit
bilgisayar programı telif haklarının kapsamı alanına
girmektedir. Dolayısıyla, bir amaç programı, sadece bir makine
aracılığıyla okunabilen program bile, bu kapsamda, “bir edebi
eser” tanımı altına girmektedir. Ancak, telif haklarının
sunduğu koruma güvencesi, sadece çalışmanın
somut bir ifadesi meydana geldiği zaman devreye girmektedir.
Yani programın perde arkasındaki fikirler ve prensipler telif
hakları koruması kapsamı alanına girmemektedir.
Bazı ABD mahkemeleri telif haklarının bilgisayar
programlarının perde arkasındaki “tüm duygu ve düşünceleri”
koruduğunu belirtmişlerdir. Bu nedenle, bu ifadenin kapsamı
önceki somut ifade kavramından daha ileri gitmektedir. Genel
olarak onlar bazı fiziki benzerlikleri kast etmişlerdir,
mesela ekrandaki veya kullanıcı arabirimlerindeki
benzerlikler, aynı zamanda programdaki benzer şeylerle
karşılaştırılmışlardır. Buna rağmen belki gizlilik yasaları
çerçevesinde koruma olasılığı olabilmektedir. Örneğin, bazı
davalarda, televizyon dizilerinin arkasında yatan düşünceler
gizli bilgi olarak tanımlanmış ve bu düşüncelerin izinsiz
kullanımının veya ilk ifadenin kopyalanmasının denetim altına
alınabilmesi olanağı oluşturulmuştur.
Genel anlamda, öyle görünüyor ki somut şekilde var olan ve
oluşumunda insan emeğine ve becerisine ihtiyaç olan her şey,
kesin korunma altına alınabilmektedir. Sadece insan beyni
tarafından algılanabilme aşamasında olan bir şeyi korumak daha
zordur.
Koruma Şekilleri
Bilgisayar programları alanını doğrudan kapsayan temelde
üç konu bulunmaktadır, gizli teknik bilgi (know-how), telif
hakları ve patentler. Diğer taraftan özellikle bilgisayar
programlarının pazarlanmasında ve satışında ticari markalar da
büyük anlam ifade edebilmekte, fakat programı yakından
korumamaktadır.
Koruma şeklinin seçimi, korunmak istenen programın tarzına
göre değişecektir.
Programlar genelde 3 bölüme ayrılırlar:
a) Uzman tarafından kullanılan programlar: Bir kişi
veya bir grup tüketici için tasarlanırlar,
b) Genel ticari programlar: Örneğin Word programı gibi,
c) Kitlesel piyasadaki tüketici programları: Örneğin
oyunlar gibi.
Gizli Know-How
Uzman tarafından kullanılan programlar bazen gizli know-how
olarak çok yoğun koruma altına alınabilmektedir. Bu
programların kullanımında yetkisi olanların, gizlilik
kurallarına bağlı olarak hareket etmelerinin sağlanması
gerekmektedir. Bu güvenin sarsılması durumunda, bunun
ispatlanabilmesi ve suç işleyenlere karşı olumlu bir sonuç
elde edebilmesi için dava açılmalıdır. Tabii ki bu; pratikte
bu kadar kolay olmayabilir.
Özellikle geniş kitlesel piyasadaki tüketici programları
alanında gizlilik esasları daha az koruyucu etkiye
sahiptirler. Algoritmalar veya akış çizelgeleri gizli
tutulabilinir, fakat bu olanak zamanla hızlı bir şekilde
azalmaktadır. Şirketler bu gizlilik kavramını “shrinkwrap"
altında bilinilen lisanslarda kullanmayı denemişlerdir. “Dongles”lerde
bu kavrama
dayanmaktadırlar. Bu yöntemlerin faydalı olup olmayacağı veya
hukuki alandaki ciddi meydan okumaların karşısında durup
duramayacakları şüphe konusudur.
Telif Hakları-Bilgisayar Programları
Son zamanlarda birçok ülkede, bilgisayar programlarını korumak
için en uygun aracın telif hakları olduğu fikri yatkınlık
kazanmıştır. Yukarıda da ifade edildiği üzere, bu gelişmeyi AB
kanunlarında ve birçok gelişmiş ülke yasalarında görmekteyiz.
Telif haklarının amacının, kopyalamaya karşı koruma sağlamak
olduğunun bilincinde olmak gerekmektedir. Yasal yollardan elde
edilen bir program bile kopyalama gerektirebilir. Bu nedenle;
yasaya göre, bazı kopyalama olayları telif hakları yasasının
ihlalini oluşturmamaktadır. Örneğin; yükleme, çalıştırma ve
görüntüleme aşamasında yapılan tüm işlemler vs, arıza anında
kullanılmak üzere yapılan yedek kopya, hata düzelticisi ve
genel onarımı ve düzenli çalışmasının sağlanması gibi (...).
Bir programın
başka bir programla uyumlu çalışmasını sağlamak için de
çoğaltma(kopyalama) yapılması mümkündür.
Telif Hakları Sahibi- Yazılım
Yukarıda da ifade edildiği üzere, telif haklarını kayıt
edebilmek için gerekli sistem birçok ülkede mevcut
bulunmamaktadır. İlk mülkiyet, bu nedenle eserin sahibine,
ezcümle bu programı meydana getiren kişiye aittir.
Buna rağmen; yasaya göre, bilgisayar programı söz konusu
olduğunda, eser-haksahibi, programın oluşumunda tüm
gerekli düzenlemeleri yapan kişidir.
Patentler – Yazılım
Bilgisayar programları patent sistemine rahat bir şekilde
uyum sağlayamamaktadır. Şu an birçok batı Avrupa ülkesini
kapsayan Avrupa Patent sözleşmesi, patent korumasına şu
alanların dâhil olmadığını ifade etmektedir: “Bilgisayar
programlama metotları”. Bu nedenle, bilgisayar programlarının
Avrupa ülkelerinde patent altına alınması ilk bakışta
olanaksız gibi görülmektedir.
Oysa pratikte, Avrupa Patent Ofisinin geliştirdiği bir
yaklaşıma göre; “teknik efekt” adı altında dikkate
alınmaktadır. Bu bağlamda bir bilgisayar programı kendi başına
patent koruması altına alınamamakta ve bunun bir bilgisayara
yüklenmesi de bir şeyi değiştirmemektedir. Eğer buna rağmen,
bu ürün, sanatın bilinen aşamasına somut teknik bir katkı
sağlarsa, o zaman belki patent altına almak mümkün
olabilmektedir.
Pratikte, Avrupa’da birçok ”programa” patent verilmiştir. AB
ülkelerinin kanunları arasında uyumu sağlayabilmek için, AB
Komisyonu 2002’de bir
yönerge önergesi hazırlamıştır. Avrupa Parlamentosu’ndaki ilk
görüşmeler fırtınalı geçmiştir. Anlaşma hususunda özellikle
İrlanda Dönem Başkanlığı esnasında, 2004’te olumlu adımlar
atılmıştır. Öneri, ikinci bir görüşme için 2005’te tekrar
Parlamentoya gönderilmiş fakat reddedilmiştir. Bu alanda şu an
Avrupa Komiseri İrlandalı Charlie McGreevy sorumludur.
Kendisi, tasarının reddedilmesinden sonra, resmi bir
açıklamayla bu konuyla zaten artık ilgilenmeyeceğini
bildirmiştir. Tartışmalar esnasında farklı düşünceler hâkim
olmuştur: Bu alanda patentlere izin verilmemesinden tutun da,
liberal bir sistemin oluşmasını savunanlara kadar.
Önerilen uzlaşma sonucunda; şu an Avrupa Patent Ofisi
Çerçevesinde uygulamalar meydana gelmiştir (tabi bu ofis bir
AB kurumu değildir): Eğer “teknik bir efekt” söz konusu
olursa, ürün patent koruması altına alınabilinir. Diğer
taraftan, ABD yasalarına göre böyle bir kısıtlama mevcut
bulunmamakta ve bu ülke “program patentlerinin” verilmesi
hususunda daha hoşgörülü davranmaktadır. Pek çok ihlal içeren
dava olmasına rağmen, patent hakkı çoğu kez geri alınmamıştır.
Patent koruması; ürün için sadece kopyalamaya karşı koruma
sağlayan telif hakkına nazaran daha kuvvetli bir tekel sağlasa
da, patent korumasının her olayda söz konusu olacağı sonucu
çıkarılmamalıdır.
Diğer teknolojik alanlarda da olduğu gibi, şu önemli meselenin
farkında olmak gerekmektedir; patent korunması olduğu zaman o
programın detaylı bir tarifinin yayınlanması zorunludur.
Bazıları bu hususları belki gizli tutmak isteyecektir.
Özellikle piyasadaki bir programın yaşam süresi göz önüne
alındığında, 20 yıllık bir koruma bedeli ödemek pek de kârlı
bir ticaret sayılmaz. Bu nedenle ürünü gizli tutmak ve birkaç
yıl sonra ikinci markayı, yani geliştirilmiş bir sürümünü
piyasaya sunmak daha uygundur.
Özet olarak şunu dikkate almak gerekir: Bir programın en uygun
şekilde korunmasında en etkili sayılan yöntemi bulabilmek
için, bir sürü veriyi dikkate almak gerekmektedir.
1.3. Topluluk Ticari Markası
1.3.1. Giriş
Topluluk Ticari Markası; (TTM) AB’ne kayıt için bekleyen
veya resmi kaydı yapılmış olan herhangi bir ticari markadır.
Avrupa’da birleştirilmiş bir ticari marka kayıt sisteminin
oluşumunu sağlamakta olup, tek elden yapılan kayıt sistemi,
tüm AB ülkelerinde koruma sağlamaktadır. Bu da üniter bir
nitelik taşımaktadır.
Bilinmesi gereken önemli bir husus ise herhangi bir üye ülkede
bir ticari markaya karşı yapılan itirazın tüm uygulamayı yok
edebilmesidir. Bir Topluluk Ticari Markasının (TTM) tüm üye
ülkelerde kayıt için yaptırım mahiyeti bulunmaktadır. İç
piyasanın uyumunu sağlamayla yükümlü olan ofis, Topluluk
Ticari Markalarının (TTM) kaydından yükümlüdür ve İspanya’nın
Alicante şehrinde bulunmaktadır.
1.3.2. Avantajları
TTM, sahibine tüm AB’nin üye ülkelerinde uygulanabilir, her
yönüyle aynı nitelikte düzenli bir hak sağlamaktadır. Bu tek
bir prosedür ile Avrupa çapındaki ticari marka ilkeleri daha
kolaylaşmıştır.
Üç önemli hizmetin gerçekleşmesini sağlamaktadır.
Ürünlerin ve hizmetlerin kökenini açıklamak
Devamlı, kaliteli çünkü şirketin tüketiciye verdiği sözün
delilidir
İletişim aracı: Tanıtım ve reklâm için bir temel TTM şu
şekilde kullanılabilir.
Üretici Markası
Ticaret yapan bir şirketin ürünleri için bir marka veya
Hizmet Markası
Kolektif ticari marka: olması gerektiği gibi uygulandığında,
bir ürünün veya hizmetin kökenini, tabiatını ve kalitesini
garanti altına alır ve onu diğerlerinden ayırt edilebilecek
hale getirir.
TTM’nın kullanımının getirdiği 10 avantaj Ortak Pazar Uyum
Yasaları Ofisi tarafından şu şekilde açıklanmıştır:
1) Tabiatıyla Bir Bütün ve Ayrıcalıklı Hakların Korunması
TTM; tabiatı itibariyle bir bütün olup, AB içerisinde her
yerde geçerlidir ve sahiplerine
üçüncü şahısların markayı kendi ticari veya endüstriyel
aktivitelerinde kullanmalarını engelleyerek ayrıcalıklı haklar
sağlamaktadır.
2) Kolaylaştırılmış Formaliteler ve İdare
TTM’nin, üniter özelliği, yani tüm AB ülkelerini kapsaması
sayesinde, tüm formalitelerin ve idarenin daha basit tutulması
söz konusu olmuştur.
Bir tek uygulama
Prosedür için tek dil
Bir tek idare merkezi
İdare edilmesi gereken bir tek dosya
Çok basit bir prosedürden ibarettir ve başvurular gerek ulusal
endüstriyel mülkiyet ofislerine; gerekse doğrudan
Alicante’deki, iç piyasanın uyumunu sağlamakla yükümlü olan
ofise yapılabilinir.
3) Azaltılmış Masraflar: Bu kolaylaştırma eski sistemle
kıyaslandığında masrafların da düşmesini sağlamıştır, çünkü
önceden AB’nin tüm veya bazı ülkelerinde yapılan ulusal kaydın
masrafları daha fazla idi.
TTM’nın dosyalama başvurusu pahalı değildir. Ortada markanın
kabulüne engel olabilecek tüm engelleri kaldırdıktan sonra,
geriye sadece kayıt ücretinin ödenmesi kalmaktadır.
4) Ulusal Ticari Markaların Daha Eski Olduğunu İddia Etme
İmkanı
TTM, ulusal koruma sistemlerine ek olarak tasarlanmıştır. Eğer
TTM’na başvuranlar veya marka sahipleri, zaten önceden
ülkelerinde aynı ürünler veya hizmetler için bir ticari
markaya sahip idiyseler, o zaman, o markanın daha eski
(kıdemli) olduğunu iddia edebilirler. Şayet ulusal ticari
markalarından feragat etseler veya markayı yenilemeseler bile,
bu sistem onların önceki haklarını koruma altına alınmasını
sağlar.
5) Öncelik Hakkı: TTM ulusal koruma sistemlerinin
tamamlayıcısıdır. Bir TTM’na verilen dosyalama tarihinin hem
ulusal ve uluslararası markalar için öncelik tarihi
oluşturduğu kabul edilmiştir. Bu aynı zamanda, başvuru
yapanların TTM’na başvurularını veya kayıtlarını ulusal
başvurularla değiştirmek istedikleri zaman da geçerlidir. Bu
nedenle TTM hemen tercih edildiğinde herhangi bir risk
içermez.
6) Kullanma Mecburiyeti: TTM, tüm AB ülkelerinde,
sadece tek bir üye ülkede gerçekten ve etkin olarak
kullanıldığı zaman geçerliliğini korur. Herhangi bir şirket,
istediği zaman, AB Ticari markasını sadece bir kaç veya bir
tane üye ülkede kullanmak için ve kullanım ihmalinden dolayı
açılacak iptal davalarından korkmadan elde edebilir.
7) Herkesin Başvurabileceği Genişletilmiş Hukuki Koruma
İhlal prosedürleri tüm üye ülkeler tarafından tayin edilen
ulusal mahkemelerden
oluşturulan ve TTM konusunda karar yetkisi olan Topluluk
Ticari Markası Mahkemeleri önünde incelenir. Kararları tüm
AB’de geçerli ve etkilidir. Bu, her ihlalin üye ülkelerde ayrı
ayrı dava edilmesini engeller. Sadece TTM, tüm AB içerisinde
bu çapta korumaya sahiptir.
8) Ticari Marka Kapsamındaki Hakların Uygulanması İçin
Genişletilmiş Bir Dizi İmkân Şirketlerin idaresi için,
TTM’nın devredilmeleri ve tahsis edilmeleri çok önemlidir. TTM,
kayıt edildiği ürünlerin ve hizmetlerin tümü veya bazıları
için sahibi olan şirketin
devrinden ayrı olarak devir edilebilmektedir. TTM’na AB’nin
tümü veya bir kısmı için lisans verilebilmektedir. Bu lisans
ayrıcalıklı veya ayrıcalıksız bir şekilde olabilmektedir.
9) Tüm AB Ülkelerinde Topluluk Ticari Markaları Öncelikli
Haklar Tahsis Eder TTM, üye ülkelerinde daha sonra alınan,
tüm markalara ve çelişkili haklara karşı öncelik haklarının
tahsisini oluşturur. TTM’nın sahipleri, bu sayede, bir
taraftan kendi özel haklarının AB çerçevesinde korunmasını
sağlarken, diğer taraftan da, ileride meydana gelecek ulusal
hak taleplerine karşı da galip gelirler.
10) Genişleme Olasılıkları AB’nin yeni üye ülkelerle
genişletilmesi sonucunda, 27 üye ülkeden oluşan bir Avrupa
Birliği meydana gelmiştir. Var olan TTM başvuruları ve
kayıtlarının otomatik bir şekilde diğer ülkelere de
genişletilmesi öngörülürken, markaya karşı, bir ülkenin
katılımı sonucunda doğacak olan itiraz imkânları da
kısıtlanmıştır. TTM bu nedenle, sadece var olan piyasaya
girişi değil, aynı zamanda genişlemekte olan bir piyasaya
geçişi de sağlamaktadır.
1.3.3. Yasal Bakış
TTM’nı kapsayan birçok hukuki alan bulunmaktadır. Farklı
kanunların geniş kapsamlı listesini (aşağıdaki listeye
bakınız), iç piyasanın uyumundan sorumlu AB Ticari Markaları
Ofisi’nin sitesinde bulabilirsiniz:
http://oami.europa.eu/en/mark/default.htm
Yasal Yönler
AB Ticari Marka Kural ve Düzenlemeleri
AB Ticari marka düzenlemeleri
AB Ticari marka düzenlemeleri ek maddeleri
İlgili Direktifler ve Ulusal Kanunlar
Üye ülkelerin ticari markalara yönelik kanunlarına
yaklaşmak amacıyla
yayınlanmış 89/104/EEC Birinci Konsey Direktifi, 21 Aralık
1988
Ticari markalar alanındaki ulusal kanunlar
Ofisin Kararları
Reddedilen ticari markalar
Ticari marka itiraz şubesi kararları
Ticari marka iptal şubesi kararları
Temyiz kararları
Kararlar – Ofis Başkanının İletişimleri
Kararlar – Temyiz Kurulları Yönetim Kurulu Kararları
Avrupa Topluluğu Adalet Divanı ve İlk Derece Mahkemesi
Kurallar ve Düzenlemeler
İçtihat
AB Ticari Marka Divanı
AB Ticari Marka Mahkemeleri listesi
Üye ülke ve derecelerine göre AB Ticari Marka Mahkemeleri
adresleri
AB Ticari Marka Mahkemeleri AB Ticari Marka kararları
Avrupa Hakimler Sempozyumları
Devletler (AB, DTÖ, Paris Sözleşmesi, Madrid
Anlaşması/Protokolü)
Avrupa Birliği Üye Devletleri
Avrupa Birliği Genişleme Sürecindeki Aday Ülkeler
DTÖ Üye Devletleri
Paris Konvansiyonu Taraf devletleri
Madrid Anlaşması ve Protokolü Taraf devletleri
Sahtecilik ve Korsanlık
Fikri mülkiyet haklarının uygulaması
Avrupa Komisyonu girişimleri
Hak sahiplerinin savunması
Sahtecilik ve korsanlık ile mücadele
Coğrafi kapsam
Topluluk Ticari Markalarının (TTM) Masraflarında
İndirimler Yapılmıştır.
1 Mayıs 2008 itibariyle, bir AB Ticari Markası için, iç
piyasanın uyumundan sorumlu AB Ticari Markaları Ofisi’ne (OHİM)
ödenmesi gereken ücrette %40 indirim yapılmış bulunmaktadır.
Şirketler şayet, elektronik yoldan başvurularını ve
ödemelerini yaparlarsa %44 bir indirim söz konusu olmaktadır.
İspanya’nın Alicante şehrinde bulunan ofis, şu an AB Ticari
markalarının kaydını kapsamamaktadır. İşletmeler, sadece
başvuru masrafını ödemekte, dolayısıyla da kaydın işleme
süresini azaltmaktadırlar. 1 Mayıs itibariyle; AB Ticari Marka
başvurusu ve kaydı hala 1750 Avro yerine sadece 1050 Avro
tutmaktadır: İnternet başvurularında ise, masraf 1600 Avro
yerine, sadece 900 Avrodur. Komisyon, her iki yılda bir ofisin
işletme
bilançosunu gözden geçirerek ücreti değiştirmektedir. Eylül
2008’de, OHİM’in yönetiminin ve bütçe komisyonunun, üye
ülkelerle tertiplediği toplantıda, bu değişiklikler üye
ülkeler tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır. Kaynak: OHİM
1.4. Topluluk Tasarımı
1.4.1. Giriş
1.4.1.1. Tasarım Nedir?
Hukuken tasarım, bir ürünün veya onun bir bölümünün dış
görünüşünü oluşturan çizgiler, dış hatlar, kullanılan renkler,
şekli, dokusu, kullanılan materyaller ve/veya süslemelerdir.
Neden Tasarımınızı Korumalısınız?
Bir ürünün tasarımı veya şekli bir şirketin marka ve
imajıyla aynı olabilir ve bu nedenle çok büyük maddi değeri
olan bir mala dönüşebilir. Eğer koruma için başvuru
yapmazsanız, başkaları sizin yatırımlarınızdan
faydalanabilecektir.
Bir Ürün Neye Denir?
Bu, bilgisayar programları haricinde, elle veya makine
aracılığıyla, paketleme ve grafik sembolleri ve yazı stilleri
de dâhil olmak üzere, yapılan herhangi bir şey olabilir. Aynı
zamanda, farklı parçalardan oluşan ve bu ünitelerin
birbirinden ayrılabildiği veya tekrar bir bütün haline
getirilebildiği ürünler de buna dâhildirler.
Bir Tasarımın Diğer Endüstriyel Fikri Haklardan
(Endüstriyel Mülkiyet Hakları), Yani Patentlerden veya Ticari
Markalardan Farkı Nedir?
Tüm endüstriyel mülkiyet hakları, şirketlerin ve kişilerin
yaratıcılıklarını koruma altına almaları için
geliştirilmiştir. Buna rağmen aynı unsurları
kapsamamaktadırlar. Bir tasarım; sadece bir ürünün dış
görünümü ile ilgili koruma sağlar. Bir ürünün işlevini koruma
altına almaz. Bir ticari marka, bir şirketin ürünlerinin ve
hizmetlerinin kökeninin teşhisini yapar ve bunu
da rakiplerininkinden ayırt edebilme amacıyla gerçekleştirir.
Bir patent ise; bir buluşun işlevini, çalışmasını veya inşa
edilme tarzını kapsamı altına alır. Patent altına alınabilmesi
için işlevin yenilik içermesi, endüstriyel uygulaması olması
ve sürecin, tekrar imalat mümkün olacak şekilde tarif edilmesi
gerekir.
1.4.1.2. Topluluk Tasarımı Nedir?
AB Tasarımı Yönetmeliği; 12 Aralık 2001’de kabul
edilmiştir. 6 Mart 2002 itibariyle kayıt yapılmamış AB
Tasarımının koruması yürürlülükte olup, kayıt olan AB
Tasarımının ki ise 1 Nisan 2003 itibariyle yürürlülüktedir.
Kayıt Edilmiş AB Tasarımı(KABT)
KABT; bir ürünün veya onun bölümünün dış görünüşünü
oluşturan çizgiler, dış hatları renkleri, şekli, dokusu,
kullanılan materyaller ve/veya süslemeler üzerindeki öncelikli
hakka sahip olmaya denir.
Şu şartlarda tasarım korunma altına alınabilinir:
Eğer yenilik içerirse, yani daha önce bir benzeri piyasaya
sürülmemişse;
Eğer özel bir niteliğe sahipse, yani “bilgi sahibi olmayan
bir kullanıcı” onun piyasadakilerden daha farklı olduğunu
benimser ise. Bir tasarım, daha karmaşık bir ürünün bir
bölümünü teşkil eder, oysa tasarımın yenilikçiliği ve ona özel
niteliği, normal kullanım esnasında değerlendirilebilir
niteliktedir.
Kapsamı ve Geçerliliği
KABT, tüm AB’de geçerlidir. Coğrafi kapsamı, bazı üye
ülkelerle kısıtlamak mümkün değildir.
KABT’ın dosyalama tarihi itibariyle 5 yıllık bir süresi vardır
ve bu süre her 5 yılda bir maksimum 25 yıla kadar uzatma
imkânı bulunmaktadır.
Koruma Seviyesi
Geçerli KABT sahiplerinin tasarımı kullanma hususunda özel
hakları olduğu gibi, AB içerisinde tüm üçüncü şahısların onu
kullanmalarını engellemeye de hakları vardır. Bu tasarımlar,
hem kopyalamaya hem de aynı tasarımın bağımsız bir şekilde
geliştirilmesine karşı koruma sağlarlar.
Bu haklar içinde; tasarımın işlendiği veya uygulandığı bir
ürünün yapılmasına, sunulmasına, ithal ve ihraç edilmesine
veya bu amaçlarla stok edilmesine karşı koruma sağlar.
KABT; sahibine, ticarette tasarımının izinsiz kullanılmasına
karşı özel bir koruma teşkil eder. Daha net olarak, tasarımın
sahibine, izinsiz üçüncü şahıslar tarafından tasarımın
işlendiği veya uygulandığı bir ürünün yapılmasına,
sunulmasına, ithal ve ihraç edilmesine veya bu amaçlarla stok
edilmesine karşı koruma ve engelleme hakları sağlar.
Eğer üçüncü bir şahıs yukarıda sayılan bahsedilen eylemlerden
birini gerçekleştirirse, hak sahibinin haklarına karşı suç
işlemiş sayılır.
KABT’ın sahibi, bu ihlalcilere karşı, AB Tasarımı
Yönetmeliğindeki (Bölüm 2 Başlık IX) ihlal tartışmaları ve
KABT’ın geçerliliği bölümünde öngörülen imkânlara başvurabilir
ve özellikle şu yollarla bunu gerçekleştirebilir:
AB Tasarımı Yönetmeliğinde öngörülen mahkemelerde dava
açabilir.
Gümrük sorumlularına bu konuda önlem almaları için başvuru
yapabilir. KABT sahipleri idari prosedür gereğince, gümrük
sorumlularından kontrol esnasında şüphe uyandıran ürünlerin
alıkonulmasını talep edebilirler.
1.4.3. Avantajları
Bir tek uygulama
Prosedür için tek dil
Bir tek idare merkezi
İdare edilmesi gereken bir tek dosya
Bir tek ödeme
Çoklu başvuru yapabilme imkânı (bir başvuru içerisinde
farklı tasarımların
olabilmesi, örneğin bir dizi benzeri ürünlerin olması gibi)
Tasarımı 30 ay süreyle gizli tutma olanağı
Araştırma esnasında genelde formaliteler kontrol edilmektedir
(örneğin yenilik araştırması yapılmamaktadır). KABT,
sahiplerine, AB’nin 27 üye ülkesinde öncelikli kullanım hakkı
sağlamaktadır. Herhangi bir üçüncü şahısın sahibinin izni
olmadan kullanımını engellemektedir. AB’nin ileride
genişlemesi söz konusu olduğunda, herhangi bir KABT’a
başvurulduğu
zaman geçerliliği otomatik bir şekilde yeni ülkelerde devam
edecektir ve bunun içinde yeni bir başvuru veya ödeme
yapılması gerekmeyecektir. AB tasarımları konusunda tek bir
hukuki sistem uygulanmaktadır, bu da AB içerisinde güçlü ve
her yönüyle aynı nitelikte, düzenli bir koruma sağlamaktadır.
1.4.4. Hukuki Yönleri
AB içerisinde bir tasarımın korunması için üç farklı
yöntem vardır:
1. Kayıt Edilmiş Avrupa Birliği Tasarımı (KABT): Bir
ürünün veya bir bölümünün dış görünüşünü kapsayan özel bir
haktır. Bu hakkın kayıt edilmiş olması gerçeği, söz konusu
tasarıma karşı büyük bir ihlalin oluşabilmesi olasılığından
kaynaklanmaktadır. Bir KABT’ın onaylandığı andan itibaren beş
yıllık bir geçerlilik süresi vardır ve bu süre her
beş yılda bir, beşer yıllık süreler halinde yirmibeş yıla
kadar uzatılabilinir. Başvuranlar tasarımı, on iki ay süre ile
kayıt başvurusu yapmadan veya yeniliğini yitirmeden
pazarlayabilirler.
2. Kaydı Yapılmamış Avrupa Birliği Tasarımı (KYAPT): AB
tasarım yönetmeliği tarafından KABT ile aynı şekilde tarif
edilmiştir, fakat bir tasarımın AB sınırları içerisinde ilk
defa piyasaya sürülmesi anından itibaren üç yıllık bir koruma
süresi sağlamaktadır. Bir KYAPT, sahibine kopyalamayı
engelleme hakkı sunmaktadır. KABT’lar ve KYAPT’ler
aynı şartlar altında korunma altına alınmaktadırlar. KABT’ın
aksine bir KYAPT’i korumak için başvuru yapılması
gerekmemektedir. Fakat, buna rağmen bu kolaylığın bir olumsuz
yanı da vardır, çünkü bir KYAPT’nın sahibi, tasarımın ortaya
çıkış tarihini ispatlamakta zorluk çekebilir ve bu nedenle,
ona ait korumanın varlığını da.
KABT’nın ve KYAPT’nın bölgesel koruma alanı aynıdır. İkisi de
AB içerisinde üniter bir özelliğe sahiptirler ve koruma için
aynı gereksinimleri paylaşmaktadırlar, örneğin yenilikçi ve
özgünlük gibi. Yukarıda bahsedilen haklar yine de bir yönden
farklıdırlar, çünkü bir KABT ürünlerin içine işlenmiş olan
tasarımın yapılmasına, sunulmasına, piyasaya sürülmesine,
ithal ve ihraç edilmesine veya bu amaçlarla stok edilmesine
karşı koruma
ve engelleme için özel bir hak sağlar, bu da farklı ve
kapsamlı bir izlenim durumu meydana getirmez.
Bir tasarımın ticari kullanımı, şayet kopyalamanın sonucu
ortaya çıkmışsa, KYAPT sahibi onun engellemesini hakkını elde
edebilir. Bu nedenle eğer tasarım bağımsız bir şekilde ikinci
bir tasarımcı tarafından oluşturulmuşsa (farklı bir ifade ile;
tasarımcı, korunan tasarımın varlığından haberi olmadığını
ispatlarsa), bu durumda bir ihlal söz konusu değildir.
Tasarımın ortaya çıkışından itibaren, onun ilk on iki ay
içerisinde, korunma seviyesinisüresini arttırmak için hala bir
KABT’a başvurabilirsiniz.
3. 1 Ocak 2008 itibari ile, Dünya Fikri Mülkiyet
Teşkilatının (WIPO) Cenevre’de bulunan bürosuna uluslararası
bir Endüstriyel Tasarım Başvurusu yapılırsa, AT’nu da dahil
eden bir başvuru imkanı ortaya çıkmış olur. WIPO bu
uluslararası başvuruyu kaydeder ve OHIM’e gönderir. Bu ise
sanki KABT’a doğrudan başvurulmuş gibi aynı etkiye
sağlamaktadır.
Avrupa Topluluğu Sistemine Yönlendiren Uluslararası
Kayıtlar:
Uluslararası tasarım kaydını düzenleyen Lahey sistemi:
2008 başı itibari ile endüstriyel tasarımların
uluslararası kaydını düzenleyen Lahey sistemi çerçevesinde,
Avrupa Topluluğu’na da işaret etmek mümkündür. Endüstriyel
tasarım sahibine bu sistem sayesinde, WIPO’nun İsviçre’nin
başkenti Cenevre’de bulunan uluslararası Bürosuna yaptığı tek
bir başvuru ile sözleşmeyi imzalayan ülkelerin (şu an
yirmi beş ülke) sınırları içerisinde tasarımının korunmasını
elde edebilir. Uygun tarafların başvurusu doğrudan olarak
WIPO’ya İngilizce veya Fransızca olarak yapılmalı ve ödemede
İsviçre Frangı olarak yapılmalıdır.
Bu sistem içinde OHİM, uluslararası kayıt başvurularını alan
bir ofis değildir. WİPO tarafından Uluslar arası kayıtların
açıklandığı zaman bu ofis, olaya dahil edilmektedir, bu da
WİPO’nun red etme gerekçelerini araştırdığı zaman olmaktadır.
Bu araştırma açıklandıktan sonra altı ay içerisinde
yapılmalıdır ve eğer OHİM reddi gerektirecek bir neden bulursa
bunu WİPO’ya bildirir, bu şekilde uluslararası kaydın AT
sınırları içerisinde etki sahibi olmasını engellemiş olur. Bu
uluslararası başvuru sahibine,
WİPO bu bildiriyi gönderir ve bu kişide doğrudan OHİM’e
gerekçelerini gönderebilir. Eğer OHİM, başvuru yapan kişinin
gerekçelerinden dolayı red kararının gereksiz olduğu kanaatine
varırsa o zaman, bu kararı bozar ve WİPO’ya gerektiği şekilde
bildirir.
Kayıt tarihi itibari ile, eğer red kararı bildirilmemiş ise
veya red kararı bozulmuş ise, o zaman AT’u referans alan kayıt
KABT başvurusu ile aynı geçerliliğe sahiptir.
Hükümsüzlük:
AT sınırları içerisindeki uluslararası kaydın etkilerini
yürürlükten kaldırmak ya da iptal ettirmek için, üçüncü
şahıslar bu geçersizliğin beyanı için, KABT sisteminde olduğu
gibi dava açabilirler. Bu üçüncü şahıslar; OHİM’e
geçersizliğin beyanı için başvurabilirler veya AB’nde tasarım
mahkemesi önünde geçersizliği elde etmek için bir dava
açabilirler. Kaynak: OHIM
1.5. Avrupa Birliği Patenti
1.5.1. Giriş
Bir patent, teknik bir soruna çözüm sağlar. Sorun eski
veya yeni olabilir, fakat çözümü yeni olmalıdır. Tabiatta
zaten varolan bir şeyi bulmak (örneğin yeni bir mineral) bir
buluş değildir. Bunun için bir insani girişim gerekmektedir.
Yeni çözümler zaten temel olarak fikirdirler ve bu nedenle
koruma altındadırlar, diğer taraftan patent hukuku altında
buluşların korunması için, buluşun fiziki bir bedende temsil
edilmesi gerekmez.
Özetle; bir patent bir ülkeyi veya farklı ülkeleri temsil eden
bir yerel ofis tarafından verilen bir haktır ve bu hak, buluş
sahibine yaptığı buluşun başkaları tarafından ticari amaçla
kullanılmasını belirli bir süre ile engelleme hakkı verir
(genelde yirmi yıl).
Patent sistemi; bir taraftan buluş sahipleri ile diğer
taraftan da toplumun umumi çıkarlarını dengelemek için
oluşturulmuştur.
Patent koruması altına alınabilmenin şartları:
Endüstriyel alanda uygulanabilmesi; bu buluş pratikte
kullanılabilmeli veya Endüstriyel bir uygulamada kullanım için
kapasiteye sahip olmalı.
Yenilikçi olması; alanında varolan bilgi sistemi içerisinde
yeni bir nitelik
göstermesi lazım.
Orijinal tasarım olması; teknik alanında ortalama bir
bilgiye sahip olan bir
kişi Tarafından aynı sonuç çıkarılmamalı, yani orijinal bir
tasarım olması gerekir.
Patent altına alınabilinen konular; yapılan buluş ulusal
hukuk tarafından tespit edilen ve patent koruması altına
alınabilinen konulara dahil olması gereklidir.
Bu da; ülkeden ülkeye göre değişmektedir. Kaynak: WİPO
1.5.2. Avrupa Topluluğu Patent Anlaşması
5 Ekim 1973’te Avrupa patentlerinin verilmesini düzenleyen
anlaşma yürürlüğe girmiştir ve genel olarak Avrupa patent
Konvansiyonu (EPC) olarak bilinmektedir. Ülkelerarası Avrupa
patent organizasyonunu içeren ve Avrupa patentlerinin
verildiği bağımsız hukuki sistemi oluşturan bir anlaşmadır.
AB patenti terimi, AB patent konvansiyonu çerçevesinde verilen
patentler için kullanılmaktadır. Buna rağmen AB patenti üniter
bir hak değildir, fakat ulusal alanda geçerliliği olan ve
ulusal alanda iptal edilebilinen bir grup patentten
oluşmaktadır ve bu grubun merkezi alanda iptalini veya
kısıtlamasını sağlayan iki tip, sonradan verilen, prosedürü
vardır.
Zaman içerisinde kısıtlı, karşı çıkma prosedürü: buna patent
sahibi hariç herkes başvurabilir ve;
Kısıtlama ve iptal prosedürleri: Buna da sadece patent
sahibi tarafından
başvurulabilinir.
EPC, Avrupa patentlerinin verilmesi için hukuki bir sistem
sunmaktadır, bunu da AB patent ofisi önünde tek ve dengeli bir
prosedür sayesinde sağlamaktadır. Münih’te bulunan AB patent
ofisine ve aynı zamanda Lahey’de veya Berlin’de şubeleri
bulunan ya da üye ülkenin ulusal hukuku öngörürse ulusal
patent ofisine, tek bir başvuru ve tek bir lisan ile bir
patent başvurusu yapılabilinir.
Tüm AB içerisinde şu an itibariyle, maalesef tek ve merkezi
olarak uygulanması mümkün olan bir patent bulunmamaktadır.
1970’lerden itibaren Avrupa içerisinde bir Avrupa patentinin
oluşturulması konusunda farklı tartışmalar yaşanmıştır. Mayıs
2004’de ise maalesef süreç tamamen bir çıkmaza girmiştir.
AB Patenti konvansiyonuna üye ülkeler yeşil renkte ve bir Ocak
2008 tarihi itibari ile anlaşmayı genişleten ülkeler kırmızı
ile gösterilmiştir. Konvansiyonun en önemli maddelerinden biri
madde 52(1)EPC "patent altına alınabilinen buluşlar" başlığı
altında şunu ifade etmektedir.
AB patentleri aşağıdaki konular için verilecektir:
Herhangi bir buluş için
Endüstriyel alanda uygulanabilecek
Yeni olan ve
Orijinal tasarım içeren
Bu madde buluşların patent altına alınabilmesi ile alakalı
EPC’nin en temel maddesini oluşturmaktadır. Buna rağmen; EPC
istisnaları sayarak nelerin patent koruması altına
alınabilineceğinin işaretini vermektedir. Yani; hem tabiatın
yararına olan patent sistemi içerisinde istisnalar, madde 52
(2 ve 3), hem de siyasi yapılanma için olan istisnalar vardır,
madde 52 (4) ve
53 gibi. İlk olarak keşifler, bilimsel teoriler, matematik
alanındaki metotlar, estetik içeren buluşlar, şemalar,
zihinsel çalışmalar için kurallar ve metotlar, oyun alanları
veya bu alandaki işler, bilgisayar programları ve bilgi
sunumları buluş olarak görülmemektedirler. Bu nedenle; kendi
özel alanlarına dahil oldukları için patent sisteminin dışında
bırakılmışlardır.
Patent sisteminin tabiatının yararına olan bu olumsuz ve her
şeyi
kapsamayan istisnalar listesi; nelerin patent sisteminin,
tabiatının yararına olarak patent altına alınamayacağının bir
örneği olsun diye geliştirilmiştir, örneğin bir patent konusu
fiziki bir ürün veya süreç tarafından genelde
yönlendirilmektedir, (daha geniş bilgi için EPC sistemi
altındaki bilgisayar programları patentleri bölümüne bakınız).
İkinci sıradaki istisnalar listesi: Siyasi
yapılanmanın-düzenin çıkarı için olan istisnalar aşağıdaki
konuları içermektedirler:
İnsan veya hayvan bedenleri üzerinde ameliyat veya terapi
amacı ile yapılan tedavi metotları ve insan veya hayvan bedeni
üzerinde uygulanan tanı metotları,
Toplumsal ahlaka ve düzene karşı olan buluşlar,
Bitki ve hayvan çeşitleri, bitkilerin ve hayvanların
oluşumunda kullanılan önemli biyolojik süreçler.
AB patent organizasyonunun web sitesinde adım adım nasıl AB
patentine baş vurulması gerektiği açıklanmaktadır.
http://www.epo.org/patents/One-Stop-Page.html?banner=patents1
38 ülke içerisinde patent koruması arayan şahsi keşif yapanlar
ve şirketler için, AB patent ofisi her yönüyle aynı nitelikte,
düzenli bir başvuru prosedürü hazırlamıştır.
Bununla da AB patent organizasyonunun idari heyeti tarafından
kontrol edilen uygulama birimi ilgilenmektedir. 7 Ekim 1977’de
uluslararası bir kurum olan EPO 1973’de Münih’te imzalanan
EPC’yi baz alarak kurulmuştur. İki organdan oluşmaktadır, EPO
ve idari heyet-divan. İdari heyet-divan ofisin aktivitelerini
kontrol için görevlendirilmiştir. Bu kuruma şu an 36 ülke
üyedir.
1.5.3. AB Patentine Nasıl Başvurulur?
EPO önündeki patent verme prosedürü, tarafların talebi üzerine
gerçekleşen idari bir süreçtir ve şu adımları içerir:
AB Patenti için yapılan dosya başvurusu,
formalitelerin sorgulanması,
araştırma raporunun elde edilmesi,
başvurunun yayınlanmas,ı
EPC’nin hukuki gerekçeleri uyarınca patent başvurusunun
kabulü veya reddi.
Bu prosedür; EPO tarafından, AB Patent Organizasyonu’nun İdari
Divanı’nın gözetimi altında sürdürülmektedir. EPC’yi baz
alarak verilen patentlere AB Patentleri denmektedir.
Farklı deyimle, EPO önünde sürdürülen patent verme prosedürü
sonucunda AB patentinin verilmesi veya red edilmesi
onaylanmaktadır. Prosedür başvurunun dosyalanması ile
başlamaktadır ve AB patentinin EPO tarafından verilmesi veya
red edilmesi veya başvuranın talebini geri çekmesi veya onun
varsayılan iptali ile sonuçlanmaktadır. Tipik olarak AB
patentlerinin başvurularının patente dönüşmesi yıllar sonra
gerçekleşmektedir.
AB Konvansiyonu içerisinde, AB patentlerinin başvurusu için
gerekli unsurları sayan maddeler, patentin verilmesi
prosedürü, itiraz prosedürü ve Konvansiyon çerçevesinde
patentin yürürlülüğe girmesi için gerekli düzenlemeleri
içermektedir. AB patent başvuruları EPC’ye üye ülkelerin resmi
dilinde yapılabilinir, (bazı gereksinimlerin yerine
getirilmesi halinde), fakat patent başvurularının prosedürü
EPO’nun resmi dili olan İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak
sürdürülmektedir, (eğer başvuru resmi dillerin haricinde bir
dilde yapılırsa o zaman, bu dillerin birine tercüme yapılması
gerekmektedir. Başvuru masraflarından tercüme masrafları
çekilmektedir).
Başvurunun resmi dili (veya tercümesi), EPO tarafında prosedür
dili olarak atanmaktadır ve sonraki iletişim bu dilde
gerçekleşmektedir.
AB patent başvuruları diğer benzeri patent sistemleriyle aynı
prosedürü takip eder. Yani buluş hakkında soruşturma yapılır
ve yayınlanır ve akabinde EPC’nin şartları ile uyumluluğu
kontrol edilir. Sorgulama aşaması esnasında, AB patenti sadece
yerel bir prosedürden ibarettir ve
patentin verilmesi için bir veya daha fazla üye ülkeden talep
edilebilinir. AB patentine başvuran kişi hangi üye ülkeler
içinde buluşunun korunmasını talep ettiğini işaretler ve bu
işaretini ilerde gerekli masraflar ödeyerek teyit etmiş olur.
AB patenti, EPO tarafından verildikten sonra, bir grup ulusal
patent halinde işaret edilmiş üye ülkelerin her biri
içerisinde hayata geçer.
İtiraz Patent verildikten sonra merkezi alanda sadece iki
prosedür bulunmaktadır: İtiraz prosedürü, kısıtlama ve iptal
ettirme prosedürü. EPC tarafından yönetilen itiraz prosedürü
üçüncü şahıslara patentin verilmesinden sonra 9 ay içerisinde
itiraz davası açmaları için olanak sağlamaktadır. Bu süreç,
hukuki bir süreç gibidir; yani bu itiraz
sonucunda AB patentinin muhafaza edilmesine, yapılan
değişikliklerden sonra muhafaza edilmesine veya red edilmesi
yönünde karar verilebilinir.
Bu itiraz süreci ile aynı anda, AB patenti, ulusal bir dava
esnasında bir itirazın konusu
olabilir, (örneğin ihlal davası esnasında). Ulusal mahkemeler
bu ihlal davalarını, itiraz prosedürünün kararı sonuçlanana
dek yanlış anlaşmalara mahal vermemek için, bekletici mesele
nedeniyle, bekletebilirler.
Verilmesi, Etkisi ve Tercüme İhtiyacı AB patenti, bölgesel
uyumlu ve üniter başvuru mekanizmasının tersine, verilmiş bir
patent itiraz prosedürü hariç, üniter bir karaktere sahip
değildir. Farklı deyimle, bir AB patentinin bir üye ülke
içindeki etkileri ile aynı patentin farklı bir üye ülke
içerisindeki etkileri birbirlerinden bağımsızdırlar, sadece
itiraz prosedürü istisna oluşturmaktadır.
AB patenti verildiği ülkeler içinde sahibine kullanma
haklarını, AB Patent Bülteni içerisinde yayınlandıktan sonra
sağlamaktadır. Aynı zamanda bu, B1 (özel AB Patent eki)
dokümanının da yayınlanma tarihidir.
Bu demektir ki AB patenti, bildirilme tarihi itibariyle işaret
edilen-seçilen tüm ülkelerde, ileride yerel ofis tarafından
istenilen tercüme sunulursa veya sunulmasa da, bu hakların
oluşumunu sağlamaktadır, (fakat ileride aşağıda tarif edildiği
üzere, gerekli tercüme zamanında dosyaya eklenmezse bu hak
hiçbir zaman var olmuş sayılmayabilir).
Bazı EPC’ye üye ülkelerde, AB patentinin kullanım hakkını
yitirmemek için dosyanın bir tercümesi gerekmektedir. Bu da,
bazı üye ülkelerin şart olarak öngördüğü üzere, eğer AB patent
ofisinin, AB patentini düzenlediği dilin onların resmi
dillerinden birinde yazılmamış olması halinde ise, patente baş
vuran veya onun sahibi, yerel endüstriyel mülkiyet ofisine, bu
metnin kendi tercih ettiği resmi bir dile tercüme edilmesini
ister ya da
ülke bir tek resmi dilin kullanılmasını şart koşmuşsa, o dile
tercümesini yaptırır.
Eğer seçilen ülkenin istediği tercüme, AB patentinin
verilmesinden sonra, belirli bir zaman içerisinde dosyaya
eklenmemiş ise o zaman, patent zaten başlangıçtan itibaren
geçersizmiş gibi kabul edilir. Diğer üye ülkelerde, örneğin
İrlanda’da AB patenti İngilizce olarak hazırlanmışsa, dosyaya
tercümenin eklenmesi gerekmez. Londra anlaşmasının
yürürlükte olduğu üye ülkelerde, AB patentinin dosyasına
tercüme eklenmesi gereği tamamı veya sadece bir bölümü için,
ortadan kaldırılmıştır. Tercüme gerektiği zaman, o sözü geçen
tercümenin ilanı için yapılan masrafın da ödenmesi
gerekmektedir.
İnfaz ve Geçerlilik:
AB patentine ait olan tüm özellikler, örneğin mülkiyet,
geçerlilik ve ihlal, üye ülke içerisinde var olan ulusal
kanunlar tarafından bağımsız bir şekilde belirlenmektedir,
fakat yukarda açıklanan itiraz prosedürü, sınırlama ve iptal
prosedürü bu konuya bir istisna oluşturmaktadır. Fakat EPC,
bazı ortak sınırlar çizmektedir; bunu da birkaç istisna
haricinde, AB patenti ile alakalı tüm temel özelliklerin
yorumlanmasında üye ülkenin
ulusal dilini uygulayarak yapmaktadır. Yani neredeyse tüm
patentin verilmesinden sonraki davalar, örneğin yenilenme,
iptal edilme ve ihlalin yürürlüğe konması ulusal hukuk
tarafından sonuçlandırılmaktadırlar.
EPC’nin, AB patentine dosyalama tarihi itibari ile 20 yıllık
geçerlilik süresi tanıyabilmesi için, tüm yargılama haklarına
sahip olması gerekmektedir. Bu dosyalama tarihi ise ya AB
patenti için başvuru yapılan tarihtir, ya da EPO’yu dahil eden
PCT çerçevesinde yapılan uluslararası başvurunun tarihidir.
Dosyalama tarihi mutlaka öncelik tarihi değildir, çünkü bu
durum, bir yıl daha öncesine kadar gidebilir. AB patentinin
süresi ulusal hukuk
çerçevesinde genişletilebilinir; eğer ulusal hukukta, piyasaya
sürülme öncesi dönemin düzenlenmesi için, buna karşılık olarak
sürenin uzatılması gerekiyor ise bu mümkün olabilmektedir.
EEA’ya üye olan ülkelerde, bu ekstra bir koruma sertifikası
sayesinde gerçekleşmektedir.
Patent İşbirliği Anlaşması İle Olan İlişki
PCT, sözleşmesi çerçevesinde yapılan uluslararası başvuru
sonucunda AB patent başvurusu gerçekleşmiş olur ve AB’ye
girişini yapar. Bu nedenle, AB patent başvurusu, Euro-PCT
başvurusu olarak kabul edilir ve EPO ise bu durumda
görevlendirilmiş veya seçilmiş bir ofis olarak hareket eder.
11 EPC Ülkesi:
Belçika, Kıbrıs, Fransa, Yunanistan, İrlanda, İtalya,
Letvanya, Malta, Monako, Hollanda ve Slovenya ulusal
güzergâhlarını kapatmışlardır, bunun anlamı ise uluslararası (PCT)
bölgesi sayesinde, ulusal patent korumasını AB yerel bölgesine
girip, AB patentine sahip olmadan elde edemezler.
Geniş bilgi için 1.5.5 bölümüne bakınız.
1.5.4. Patent Altına Alınmış İlaçlar İçin Özel Kopyalama
Kuralları
30 Ağustos 2003 tarihli WTO’nun Genel Divan Kararı,
zorunlu lisans yönetmeliğini AB içerisinde uygulamayı
hedeflemektedir. Bu yönetmeliğe göre; patent koruması altına
alınmış ilaçlar, ihtiyacı olan ülkelere gönderilmek üzere,
çoğaltılmalarına izin verilmiştir. Bu karar, patent hukukunun
normal kurallarından vazgeçilmesi anlamına gelmektedir,
özellikle WTO’nun TRİPS sözleşmesinde bulunan kurallardan
vazgeçmesi anlamına gelir. Buna elbette, var olan ulusal ve
uluslararası patent korumaları çerçevesinde, daha geniş
kapsamlı bir çerçeve içerisinden bakılması gereklidir.
WTO nezrindeki 30 Ağustos kararı ile sonuçlanan tartışmalar
çok uzun ve çetin bir şekilde sürdürülmüştür. Bu kararın
kendisi, bir taraftan umumi sağlık sorunları olan ülkelerin
ilaç ihtiyaçlarının giderilmesini sağlamak için diğer taraftan
da, ileride yeni ilaçların araştırma alanındaki yatırımlar ve
patent sistemi altında korunan buluşlar sayesinde
geliştirilmesini desteklemek için, narin bir denge
oluşturmaktadır. AB bu dengeyi 17 Mayıs 2006 tarihli AB
yönetmeliği içerisinde oluşturmaya çalışmıştır. (EC)
816–2006.
Bu Yönetmelik Nasıl Çalışmaktadır?
WTO kararına dayanarak bir mekanizma geliştirmiştir:
AB’deki şirketler, üretim için patent sahibinin izni
gerekmeden ulusal sağlık sorunları olan ve ilaç ihtiyacı olan
ülkelere bu ürünlerin ihracı için bir lisansa başvurabilirler.
Geniş bilgi için.
http://ec.europa.eu/internal_market/indprop/docs/ medicines/implementation_en.pdf
1.5.5. AB Patenti vs Uluslararası Patent Başvurusu
1.5.5.1. WIPO’nun rolü
Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WİPO), Birleşmiş Milletler
(BM’nin) uzman bir yapılanmasıdır. O, dengeli ve herkes için
açık olan uluslararası fikrî mülkiyet sisteminin
geliştirilmesi ile görevlendirilmiştir. Bu görevini de buluş
yapmayı ödüllendirerek, yeniliği destekleyerek ve kamu
yararını koruma altına alarak ve ekonomik alandaki gelişmeyi
perçinleştirerek sağlamaktadır. WİPO 1967’deki WİPO Anlaşması
ile oluşturulmuştur.
Üye ülkelerce O’nu tüm dünyada, başka ülkelerde ve diğer
uluslararası örgütlerle birlikte çalışarak fikrî mülkiyetin
korunması ile görevlendirilmiştir. Merkez, İsviçre’nin Cenevre
kentindedir. Genel Müdürü ise Francis Gurry’dirç
Üye Ülkeler
WİPO’nun üye ülkeleri, organizasyonun stratejik adımlarını
ve aktivitelerini belirlerler. Onlar birbirleri ile genel
meclis toplantılarında, komitelerde ve çalışma gruplarında
buluşurlar. Şu an 184 üye ülkesi vardır, yani Dünyadaki
ülkelerin %90’nını temsil etmektedirler.
Sekreteryası
WIPO’nun Sekreteryası, yani Uluslararası Bürosu,
Cenevre’de bulunmaktadır. WİPO’nun personeli 90 farklı ülke
tarafından tayin edilmiştir ve Fikrî Mülkiyet Hukuku ve
uygulaması konusunda sorumlu bilirkişilerden, genel siyasi
alandaki uzmanlardan, iktisatçılardan, idari personelden ve
bilgisayarcılardan oluşmaktadır. Sekreterliğin farklı
bölümleri, üye toplantılarının koordinasyonundan ve onların
kararlarının hayata geçirilmesinden sorumludurlar ve aynı
zamanda uluslararası fikrî
mülkiyet sistemlerinin kaydından, WİPO’nun hedeflerine
ulaşabilmek için farklı programların geliştirilmesinden ve üye
ülkelere yardım amacıyla fikrî mülkiyet alanındaki uzmanlıktan
sorumludurlar.
NGO’lar, İGO’lar, Sivil Toplum Kuruluşları
WİPO, geniş bir sosyal çıkar grubu ile birlikte
çalışmaktadır, bunlara diğer uluslararası kurumlar, NGO’lar,
ve sivil kuruluşların ve endüstri gruplarının temsilcileri de
dahildirler. 250 adet NGO ve İGO şu an gözlemci statüsü ile
toplantılara katılmaktadır.
Programı ve Bütçesi
Her yıl WİPO’nun Genel Müdürü üye ülkelere, programı ve
bütçeyi takdim eder ve onların onayına sunar. Bunların içine,
detaylı amaçlar, çalışma imkanları ve tüm planlanmış
aktiviteler için bütçe tasarımı dahildir.
WİPO, BM nezrindeki kurumların içinde nadir bir özelliğe
sahiptir, kendi kendini finanse etmesi bakımından
diğerlerinden farklıdır. 626 milyonluk İsviçre Frangı bazında
yapılan harcamaların 2008–2009 yılı içerisinde % 90’nı
WİPO’nun uluslararası kayıt sistemlerinin kullanıcılarından
aldığı gelirlerden geri ödenecektir, (PCT, Madrid sistemi,
Lahey sistemi vs.). Kalan % 10’u ise WİPO’nun genel olarak
hakemlik ve arabuluculuk
görevlerinden, yayınlarının satışlarından ve üye ülkelerin
yardımları sayesinde toparlanacaktır. Ülkelerin yardımları çok
az bir meblağdan ibarettir. En büyük 5 ülkenin her biri,
organizasyon bütçesinin %1,5’unu bağışlıyorlar.
WİPO’nun Hakemlik ve Arabuluculuk Merkezi
Fikrî mülkiyet konuları hakkındaki tartışmaları, bir
projenin seyrini, projedeki katılımcıların ilişkisini ve proje
tamamlandıktan sonraki sonuçların kullanımını ciddi bir
şekilde etkiler. Bu nedenle; bu tartışmaların çözümü hakkında
dikkatli bir şekilde düşünülmektedir. Bir çok olay içerisinde,
sorunların nasıl çözülmüş olması, araştırma alanındaki beraber
çalışmanın başarılı veya başarısız olmasını etkilemektedir.
Tartışmalar esnasında projenin katılımcıları, üçüncü şahıslar
ve sermayeli projelerde bu
sermayeyi veren kurumlar, bu meseleye dahil olabilirler. WİPO
merkezi aşağıdaki prosedürler için şartlar, kurallar,
arabulucular ve karar alan kişileri tavsiye eder, (örneğin
arabulucular, hakemler, bilirkişiler).
Arabuluculuk: Tarafsız bir arabulucu sorunu çözümlemeye
çalışır.
Hakemlik: Taraflar tartışmayı bir veya üç hakemin yönettiği
bir hakem heyetine sunarlar ve bu kurumun amacı uluslararası
bağlayıcılığı olan bir karar çıkarmaktır.
Hızlandırılmış hakemlik: Bu hakemlik, daha kısa bir zaman
içerisinde ve daha az bir masrafla yapılmaktadır.
Bilirkişi tayini: Bu da bilimsel ve teknik alanda
kullanılır. Taraflar bağlayıcılığı olan veya olmayan arasında
seçim yaparlar.
Farklı alternatif tartışma çözümünün avantajları (ADR).
Alternatif tartışma çözümleme metodunun avantajları (ADR).
Bir tek prosedür: ADR sayesinde taraflar, farklı hukuk
sistemlerini kapsayan fikrî mülkiyet tartışmalarının bir tek
prosedür içerisinde çözümlenmesini sağlarlar.
Bu da farklı hukukların dahil olduğu tartışmaların
masraflarını ve karmaşasını engeller ve ulusal sınırlar
dışında, uyumsuz sonuçların önüne geçer. R&D projeleri genelde
farklı hukuk sistemlerinin katılımcılarını dahil eder, örneğin
FP7 çerçevesinde ortaklık projeleri oluşturulduğu zaman, bu
projeye en az üç farklı ülkeden, üç katılımcı şartı vardır.
Eğer taraflar ortaklık hususunda fikir ayrılığına düşerlerse,
örneğin farklı hukuk sistemleri, farklı çözümler öngördüğü
zaman, WİPO hakemliği ya da arabuluculuğu, bu farklı
ülkelerdeki mahkeme önlerindeki davalara iyi bir alternatif
sunar, çünkü o davalarda, o ülkede oturan taraf karlı çıkar,
davalar çok uzundur, farklı yabancı diller işin içine karışır
ve farklı
mahkeme kararları ortaya çıkabilir.
Tarafların bağımsızlığı: ADR sayesinde normal davalara
nazaran prosedürü ilgilendiren mekanizma üzerinde tarafların
daha geniş kontrol yetkisi vardır. Onlar ADR içerisinde
arabulucuyu, hakemi, tartışmanın söz konusu olduğu konunun
uzmanı olan bilirkişiyi, kendileri tayin ederler. Taraflar
uygulanılacak hukuku, yeri, sürecin dilini kendileri tespit
ederler. Bağımsız taraflar ve tartışan taraflar birlikte
prosedürün zaman ayarlamasını yaparlar.
Yenilik içeren Araştırma ve Geliştirme (R&D) alanlarında çok
yüksek kaliteli sonuçlar bulmak önemlidir, çünkü hakimler bu
araştırma alanında gerekli deneyime sahip değildirler. R&D
projeleri için zamanlama çok önemlidir, çünkü gecikmeler tüm
projeyi riske atabilir, örneğin iş ortaklarına iş paketleri
zamanında yetişmez ise ya da sermaye kısa bir süre için
verilmiş ise veya araştırmanın gecikmesi dağılmasını ve
sonuçların kullanılmasını riske atarsa, örneğin rakipler
sonuçları daha çabuk yayınlayıp veya koruma altına almışlarsa.
Tarafsızlık: ADR hukuka, dile, tarafların çalışma kültürüne
karşı tarafsızdır, bu da tartışmayı engeller, “forum shopping”.
Güvenirlilik: WİPO’nun arabuluculuk, hakemlik ve bilirkişi
tayin edilmesi
kurallarına göre; hakemlik, arabuluculuk ve uzman –bilirkişi
bulma süreçleri ve onun sonuçları gizlidir. Bu gizlilik
sayesinde taraflar, sadece tartışmaya yoğunlaşırlar ve
tartışmanın toplumsal etkisi hakkında kafa yormazlar, bu da
güven sağlayan müzakerelerin yapılmasını sağlar ve uzlaşmayı
kolaylaştırır. Bu çalışmada, yüksek düzeyde hassas olan
araştırma aktiviteleri esnasında çok önemlidir, çünkü bilimsel
sonuçların gizli tutulmaları gerekmektedir, bu ise
katılımcılar arasında iyi ilişkileri geliştirir ve ortak
güveni sağlar, bu hususlar da uzun vadeli çalışma için çok
önemlidir. Geniş bilgi için:
http://www.wipo.int/portal/index.html.en
1.5.5.2. Dünyanın Her Yerinde Geçerli Bir Patent Nasıl
Alınır?
Günümüzde, dünyanın her yerinde geçerli veya uluslararası
patent bulunmamaktadır. Genellikle, patent alabilmek için bir
patent başvurusu yapılmalıdır. Patentin verilmesi ve yürürlüğe
girmesi; buluşunuzun patentle koruma altına alınmasını
istediğiniz ülkenin ilgili kanunlarına bağlıdır. Bazı
bölgelerde bir bölge patent enstitüsü, örnek olarak Avrupa
Patent Enstitüsü (EPO) ve Afrika Bölgesel Fikrî Mülkiyet
Organizasyonu (ARIPO), aynı o bölgedeki üye devletler gibi
bölgesel patent başvurularını kabul edebilir veya patent
verebilir.
Ayrıca; Patent İşbirliği Anlaşmasını (Patent Cooperation
Treaty (PCT)) imzalamış ülkelerde ikamet eden veya bu
ülkelerin vatandaşı olan kişiler, bu anlaşma çerçevesinde
uluslararası bir patent başvurusu yapabilirler. Bu
uluslararası patent başvurusu anlaşmayı imzalamış ülkelerin
her birinde ayrı ayrı yapılmış ulusal başvurularla aynı
değerdedir. Ancak PCT sistemine göre, anlaşmayı imzalamış
ülkelerin hepsinde geçerli olması istenen bir patent için, bu
ülkelerin her birinin ayrı ayrı, uluslararası başvuruda
belirtilen buluş için patent vermesi gerekmektedir. PCT ile
ilgili daha detaylı bilgi WIPO’nun internet sitesinden
edinilebilir.
Patentin verilmesi için gerekli olan usule ilişkin ve asli
koşullar ile başvuru ücretleri ülke ve bölgeye göre değişir.
Bu yüzden, fikrî mülkiyet konusunda uzman bir avukata veya
patent almak istediğiniz ülkelerin fikrî mülkiyet
ofislerine-enstitülerine danışmanız tavsiye olunur.
Patentle İlgili Bilgiyi Nerede Bulabilirim?
Patent başvuruları ve verilmiş patentlerle ilgili bir
araştırma için, bazı ulusal ve bölgesel patent ofisleri
internette ücretsiz elektronik veri tabanları yayınlamaktadır.
WIPO’nun web sitesinden web tabanlı veri tabanlarının internet
adreslerine ulaşabilirsiniz. WIPO, 1978’den günümüze kadar PCT
sistemi çerçevesinde yapılmış ve yayınlanmış tüm uluslararası
patent başvurularını içeren resim formatındaki kapsamlı bir
veri tabanı’na erişim sunmaktadır. Aynı zamanda, tümüyle
aramaya açık, 1998’den beri
yapılmış PCT uluslararası başvurulardaki iddia ve açıklama
yazılarına da erişim sağlamaktadır.
Web tabanlı veri tabanlarına erişim olmayan yerlerde patent
bilgisi basılı, mikrofilm veya CD-ROM olarak ulusal veya
bölgesel patent ofislerinden edinilebilir. Aramaya açık
internet patent veri tabanları, patent bilgisine erişimi çok
kolaylaştırmıştır. Ancak; eğer yüksek kalitede bir patent
araştırması gerekiyorsa, patent belgelerinin karmaşıklığı,
teknik ve yasal becerilerin gerekliliği düşünülerek
profesyonel bir patent avukatıyla bağlantı kurmak tavsiye
edilebilir.
WIPO Patent Bilgi Hizmetleri (Patent Information Services (WPIS)
gelişmekte olan ülkelerde yaşayan ve buluşlarıyla ilgili
teknik arama sonuçlarına ulaşmak isteyen kullanıcılara
ücretsiz hizmetler sunmaktadır.
Değişik Ülkelerdeki Patent Yasalarını Nasıl Bulabilirim?
Elektronik Erişime Açık Yasalar Külliyatı (Collection of
Laws for Electronic Access) (CLEA) çok sayıdaki ülkeden ve
bölgeden fikrî mülkiyet yasaları ve WIPO tarafından
düzenlenmiş fikrî mülkiyet anlaşmalarına erişim sağlamaktadır.
Pek çok ulusal ve bölgesel patent ofisi, ulusal veya bölgesel
yasalarla ilgili bilgiyi web sitelerinde yayınlamaktadır.
Ulusal ve bölgesel fikrî mülkiyet ofislerinin internet
adreslerinin listesine de ulaşılabilinir.
Bilgisayar Yazılımıyla Bağlantılı Buluşum İçin Nasıl Patent
Alabilirim?
Patent verilmesi için gerekli olan; usule ilişkin ve asli
koşullar ülke veya bölgeye göre değişmektedir. Özellikle,
bilgisayar yazılımıyla bağlantılı buluşların patent alıp
alamayacağına dair uygulama ve içtihat, ülkeden ülkeye önemli
ölçüde farklılık göstermektedir. Örneğin; bazı ülkelerde
patent yasasına göre buluşların teknik bir vasfının olması
gerekir. Bu durumda, bilgisayar yazılımı patent verilebilecek
bir buluş sayılmamaktadır. Bazı ülkelerde ise, böyle bir
gereklilik yoktur ve bilgisayar yazılımına patent verilebilir.
Dolayısıyla; fikrî mülkiyetler hakkında uzmanlaşmış bir
avukata veya patent almak istediğiniz ülkelerin fikri mülkiyet
ofislerine danışmanız tavsiye olunur. Ulusal ve bölgesel fikrî
mülkiyet ofisleri rehberi ve internet adreslerinin listesine
ulaşabilirsiniz. Diğer taraftan, bilgisayar yazılımları telif
hakkıyla korunabilir. Ancak yerleşik prensibe göre telif
hakkıyla ancak ifadeler koruma altına alınabilir, fikirler,
işlemler, işlem metotları veya matematiksel kavramlar
alınamaz. Bkz. bölüm 1.2.2. Kaynak : WIPO (www.wipo.int)
1.6. Gizlilik Sözleşmesi
Buluşumun detaylarını, bir patent başvurusu yapmadan önce, bir
yatırımcıyla görüşebilir miyim?
Bir buluşun detaylarını kamuyla paylaşmadan önce, bir
patent başvurusunda bulunmak önemlidir. Genelde başvuru
yapılmadan önce kamuya açıklanan her buluş “prior art” kabul
edilir. (“Prior art”, uluslararası alanda her yerde aynı
anlama gelmiyor olsa da, pek çok ülkede kamu erişimine açılmış
her türlü bilginin yazılı veya sözlü ifşası anlamına
gelmektedir). “Prior art’ın” yukarıdaki açıklamasını uygulayan
ülkelerde patent başvurusunu yapmadan önce, buluşunu kamuya
açıklayan mucit, buluşu için geçerli bir patent almasını
engeller, çünkü buluş; patent için gerekli olan yenilik
koşulunu artık yerine getiremez. Ancak, bazı ülkeler vade
tanınmasına izin verir. Bu vade, patent başvurusu yapmadan
önce kamuya tanıtılmış buluşların patent başvurularını
teminat altına alır. Yenilik koşulu uygulanan yasaya göre
farklı şekillerde yorumlanabilir.
Buluşunuzu, patent başvurusundan önce, örnek olarak,
potansiyel bir yatırımcıya veya iş ortağına göstermeniz
kaçınılmazdır. Bu tarz bir bilgi paylaşımı, bir gizlilik
sözleşmesi çerçevesinde yapılmalıdır.
Gizlilik anlaşmaları için şu tanımlamalar da
kullanılmaktadır: Gizli Tutma Anlaşması -
GTA (“Non-Disclosure Agreement NDA”) ya da “Confidential
Disclosure Agreements” ya da “CDA’lar”, ya da “Secrecy
Agreements”. Gizlilik Sözleşmesi, en az iki taraf arasında
imzalanan yasal bir sözleşmedir. Gizli materyaller veya
tarafların belli amaçlar için birbirleriyle paylaşmak
istedikleri bilginin sınırlarını çizer. Bu yasal sözleşmeyle
taraflar, sözleşme çerçevesinde belirlenen bilgileri ifşa
etmemeyi taahhüt ederler.
Taraflar arasındaki bu gizlilik ilişkisi, her türlü gizli ve
sahibine ait bilgi ya da ticari sırrı korumak için
kurulmuştur. Bir gizlilik sözleşmesi iki taraflı olabilir: İki
taraf da kendilerine sunulan materyalleri kullanmada
sınırlamalara tabidir veya materyalin kullanım hali sadece tek
tarafa verilebilir.
İçerik
Gizlilik sözleşmesinde bulunması gereken genel konular:
Sözleşmenin tarafları
Gizli bilginin tanımı (örnek olarak teknik bilgi, mali
bilgiler, müşteri listeleri, stratejiler vb)
Gizli tutulması gereken bilgiler, ifşa kısıtlamalarındaki
istisnalar ve gizli bilginin hangi durumlarda geçersiz olduğu:
Alıcı, materyallerin bilgisine daha önceden sahipse,
Alıcı, başka bir kaynaktan materyallerle ilgili müteakip
bilgiye sahipse,
Materyaller genel olarak kamuya açıksa,
Materyaller celpnameye tabi ise (subpoena), her durumda
sözleşmenin iptalinden çok subpoena olasılığı daha yüksektir.
Ulusal güvenliği ihlal edici bilginin devrini kısıtlayan
hükümler
Gizlilik süresi
Sözleşmenin geçerli olduğu süre
Alıcının gizli bilgiyle ilgili yükümlülükleri:
Bilgiyi sadece sınırlanmış belirli amaçlar için kullanabilme
Bilgiyi sadece bu amaçlara yönelik olarak bilmesi gereken
kişilerle
paylaşmak
Yerinde (makul) gayretlerle bilgiyi güvende tutmak
Bilginin paylaşılacağı kişilerin, bilginin kullanımını ve
ifşasını kısıtlayan ve
en az sözleşmenin ön gördüğü güvenliği garanti eden
yükümlülüklere
uyacağından emin olmak
Paylaşılabilir bilgi türleri
Daha fazla bilgi için:
http://inventors.about.com/od/nondisclosure/Non_Disclosure_
Agreements.htm
1.7. Flanders, Belçika’dan Fikri Mülkiyet Hakları Konusunda
Strateji
Geliştirmek İçin KOBİ'lere Yardımcı Olmada En İyi Uygulamalar
1.7.1. EFRO Projesi "IE" Tarama
EFRO Projesi "IE-tarama", "Fikri Mülkiyet tarama”, VLAO
(bu kar amacı gütmeyen bir Flaman kamu kuruluşudur),
tarafından başlatılmış bir projedir. Bu projenin amacı,
şirketlerin fikrî mülkiyet haklarının stratejik öneminin
farkına varmalarını sağlamaktır.
"IE- tarama” - süreci farklı adımları içerir:
Adım 1: "IE- tarama”
Öncelikle bir finans sorumlusu, mülkiyet haklarının mevcut
durumunu incelemek için şirketin önemli karar mercileriyle bir
görüşme yapar. Buna "IE-taraması” denir. "IEtarama" fikrî
mülkiyetin daha iyi bir yönetimi için nerede değişiklikler
yapılabileceğini gösterir.
Adım 2: Tavsiye veren uzmanlar
IE-tarama sonuçlarının değerlendirmesine göre şirketin
fikrî mülkiyet konusunda uygun bir uzmanla görüşüp,
görüşmemesine VLAO ile birlikte karar verilir. VLAO, uygun bir
uzman ile bir danışma programı düzenlenmesine yardımcı olur.
Bir harici uzmanın 1200 Avro’ya (KDV dahil) kadarki
maliyetleri VLAO tarafından karşılanabilir.
Adım 3: Strateji
Danışmanlık iki düzeyde verilebilir: Genel danışmanlık
veya özel danışmanlık Genel Uzman, fikrî mülkiyetlerle ilgili
genel stratejiler ve portföy hakkında danışmanlık verir.
Farklı çözümlerin avantajları ve dezavantajlarının incelenmesi
sonucunda bir eylem planı oluşturulur.
Özel Danışmanlık verilebilecek konular:
Patentler,
AB tasarımları,
Ticari markalar,
Farklı yasalar ve benzeri konular. |
|
|
|
|
|
|
|