|
|
................... |
|
................... |
AVRUPA BİRLİĞİ SOSYAL
POLİTİKASI
|
Yrd. Doç. Dr.
Füsun Özerdem
Trakya
Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi |
|
|
................... |
|
................... |
Sosyal politika Avrupa merkezli
bir kavram olup ulus devlet ölçeğinde ortaya çıkmış ve farklı
sosyal ve siyasal güçler arasında temel bir çekişme ve
mücadele konusu olmuştur. Sosyal politikanın bu özelliği
küreselleşme ve Avrupa bütünleşmesi sürecinde de devam
etmektedir.
Sorunun temelinde AB’nin gelecekteki en uygun ekonomik ve
siyasal modelinin ne olması gerektiği tartışması yatmaktadır.
Avrupa bütünleşme süreci, “sosyal” değil “ekonomik” bir temele
dayalı olarak başlamış ve bütünleşmenin ilk 30 yılına bu
yaklaşım egemen olmuştur (Gülmez,
2003: 2). Yine Gülmez’e (2003:3) göre, Avrupa Ekonomik
Topluluğu’nu
(AET) kuran Roma Antlaşması (1957) “sosyal” boyutu ekonomide
sağlanan bütünleşmeye bağlamış; başarılı bir ekonomik
bütünleşmenin sonucunda Topluluk içinde bir sosyal
bütünleşmenin kendiliğinden sağlanacağına inanmıştır. Bu
nedenle Roma Antlaşması’nda son derece sınırlı sosyal hükümler
yer almıştır ve kuruluştan, 1970’lere kadar AET’nin ortak bir
sosyal politikasından söz edilememektedir (Güzel, 1998: 100).
Avrupa’nın siyasi liderleri, sonralarda, Avrupa dayanışmasının
zengin ve yoksul bölgeler arasındaki açığı daraltmak için
harekete geçmek anlamına geldiğini anlamıştır. Uygulamada bu,
bölgesel ve sosyal politikaların ortaya konmasını ifade
etmekteydi ve bu politikalar AB’nin her bir genişlemesinde
daha da önemli hale gelmiştir.
Avrupa Birliği’nde sosyal politika alanındaki birçok konu
halen üye ülkeler düzeyinde ele alınmakta olup toplumsal ve
ekonomik gelişmeler, bu alandaki Birlik düzenlemelerinin de
artmasına neden olmaktadır.
Bu kapsamda sosyal politika, AB mevzuatı içinde direktif ve
tüzüklerle genişleyen çok dinamik bir alanı oluşturmaktadır.
İşçilerin serbest dolaşımı, yerleşme serbestliği, göçmen
işçilerin sosyal güvenliği gibi hususları içeren Roma
Antlaşması, ekonomik entegrasyon sürecini ve özellikle ortak
pazarın işleyişini kolaylaştırmıştır.
Aynı zamanda kadın erkek arasında eşit işe eşit ücret konusuna
da özel önem verilmiş ve Avrupa Sosyal Fonu’nun oluşturulması
düzenlenmiştir. Ancak nitelikli çoğunluk oylaması sistemine
geçilmesi, bu alanda karar alınmasını kolaylaştırmış ve önemli
gelişmelere neden olmuştur.
1986 yılında kabul edilen Tek Senet ile birlikte, sosyal
diyaloğu tesis etmek için bir temel oluşturulmuş, sosyal
tarafların rolü güçlendirilmiştir. Tek Senedi takiben 1989
yılında kabul edilen Sosyal Şart ile işçi sağlığı ve iş
güvenliği alanlarında önemli bir adım atılmış; 1992 yılında
kabul edilen Maastricht Antlaşması ile AB düzeyindeki sosyal
politika uygulamaları daha da derinleştirilmiştir. Avrupa
Birliği’nin ilk istihdam zirvesi olarak adlandırılabilecek
olan 1997 Lüksemburg Konseyi Zirvesi’nde İstihdam Yönlendirici
İlkeler benimsenerek, “hedeflere göre yönetim” yaklaşımı kabul
edilmiştir (Avrupa Birliği Konseyi, 1997, para. 49).
2000 yılında toplanan Lizbon Avrupa Konseyi ise, Avrupa için
daha fazla ve daha iyi iş imkanları yaratılması, sosyal
korumanın modernizasyonu ve sosyal dışlanmayı önleme
hususlarında yoğunlaşmıştır (Avrupa Birliği Parlamentosu,
2000, para. 5). Ancak Lizbon Stratejisi’nin kabul edilmesinden
2005 yılına dek geçen beş yıllık süre içinde öngörülen
hedeflere ulaşılamadığı gözlemlenmiştir. Bunun üzerine AB
Komisyonu Lizbon Stratejisi’ni canlandırmak üzere 9 Şubat 2005
tarihinde yeni bir Sosyal Gündem oluşturarak 2005-2010 dönemi
için açıklamıştır (Avrupa Komisyonu, İstihdam, Sosyal
İlişkiler ve Fırsat Eşitliği, Yenilenmiş Sosyal Gündem, s.
47). Yeni Sosyal Gündem’in Sosyal Gündem’de yer
alan “tam istihdamın gerçekleştirilmesi” ve “herkese eşit
fırsat ilkesi daha uyumlu bir toplum yaratılması” öncelikleri
için sosyal ortaklar ve sivil toplum arasında işbirliği ve
globalleşmenin sosyal boyutuna ve kuşaklar arası yaklaşıma
özel önem verilmesinin
şart olduğunun altını çizmektedir.
Avrupa Birliği Sosyal Şartı
Aralık 1989’da, İngiltere dışındaki 11 üye ülkenin devlet ve
hükümet başkanları, işçilere Avrupa Topluluğu tarafından
garanti edilmesi öngörülen bir dizi sosyal hakkı tanımlayan,
1961 tarihinde Torino’da Avrupa Konseyi üyesi ülkelerce
imzalanan Avrupa Sosyal Şartı ve ILO sözleşmelerine paralel
düzenlemeler içeren “İşçilerin Temel Sosyal Haklarına İlişkin
Topluluk Şartı”nı kabul etmişlerdir.
Söz konusu Topluluk Sosyal Şartı ile, işçilerin serbest
dolaşımı, çalışma ve adil bir ücret isteme hakkı, yaşam ve
çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sosyal koruma, sendika
ve toplu pazarlık hakkı, mesleki eğitim, kadın ve erkeğe eşit
işlem yapılması, işçilerin bilgilendirilmesi ve onlara
danışılması, işçi sağlığı ve iş güvenliği, çocuk ve genç
işçilerin korunması, yaşlıların korunması, özürlülerin
korunması gibi temel sosyal konularda kurallar tespit
edilmiştir.
Şart, bir niyet deklarasyonu olup özellikle işçi sağlığı ve iş
güvenliği alanında büyük ilerlemelere yol açmıştır. 11 üye
ülke, Aralık 1991’de Maastricht Antlaşması’na eklenen Sosyal
Protokol üzerinde anlaşmaya varmıştır. Avusturya, Finlandiya
ve İsveç de Birliğe katılmalarına takiben Sosyal Protokol’ü
kabul etmişlerdir. İngiltere’nin, Mayıs 1997 tarihinde Sosyal
Protokol’e katılma kararı almasıyla Protokol de 1997 yılında
Amsterdam Antlaşması’nın bünyesine alınmıştır. Amsterdam
Antlaşması, istihdam başlıklı yeni bir bölüme yer vererek, bu
alanda faaliyet gösteren farklı kurumsal aktörler arasında
yeni bir çalışma metodu ortaya koymuş, kadın-erkek eşitliği
konularında Topluluk yetkilerini genişletmiş; temel hakları ve
ayırımcılıkla mücadeleyi de kapsamına almıştır (Weber, T.
(1997) Amsterdam Treaty brings small advances for employment
and social policy, Alınan yer Eurofound veritabanı
12.12.2009).
Kadın Erkek Eşitliği
AB’de fırsat eşitliğinin başlangıç noktası 1957 Roma
Anlaşması’dır. Bu Anlaşma, üye devletlerde kadın ve erkeklerin
eşit iş için eşit ücret almaları gerektiğini belirtmektedir.
Avrupa Komisyonu’nun Avrupa sosyal politikasına ilişkin 1994
tarihli Beyaz Kitap’ta, kadınların aile ve iş yaşamlarını
kolaylaştırmayı amaçlayan öneriler sunulmuştur (Data Sistem
İnsan Kaynakları Veri İşleme Hizmetleri A.Ş. para. 4).
Bunlardan birisi de 1996 yılından itibaren her yıl
yayımlanmasına karar verilen Eşitlik Raporu olmuştur.
AB Konseyi kadın ve erkek arasında fırsat eşitliğine yönelik
ve 1996-2000 yılları arasını kapsayan bir programı 1995
yılında kabul etmiştir. Burada amaçlanan fırsat eşitliği
konusunu hem AB, hem de ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde tüm
politika ve programlara dahil etmektir. Kadın ve erkek
eşitliğini AB’nin temel görevlerinden birisi olarak belirleyen
ise 1997 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması olmuştur.
2006-2010 dönemini kapsayan Yol Haritası, Avrupa Komisyonu
tarafından 1 Mart 2006’da kabul edilmiş ve cinsiyet eşitliğini
her alanda sağlamayı hedeflemiştir. Bu kapsamda, kadınların ve
erkeklerin karar alma sürecine dengeli katılımını teşvik
etmek, kadınlar ve erkekler için aile hayatı ve meslek hayatı
arasında uzlaştırma sağlamaya yönelik politikaları teşvik
etmek amaçlanmaktadır.
“Kadın ve erkekler arasında eşitlik raporu 2008”de, Avrupa’da
kadın-erkek eşitliğinin iki boyutlu bir denge olduğuna dikkat
çekmektedir. Bu dengenin birinci boyutu sayısal eşitlik olup
kadınların istihdam piyasasındaki sayısının arttığı
belirtilmektedir.
Dengenin ikinci boyutu ise niteliktir. Bu boyutta, özellikle
ücret, ayrımcılık başta olmak üzere çok sayıda sorun olduğuna
dikkat çekilmektedir (AB haber, 2008, para. 2). |
|
|
|
|
|
|
|