Ayşe
Sıtkı... Bir Cumhuriyet Kızı...
1330-35 yılları arasında Pertev Naili
Boratav'ın yanı sıra Sabahattin
Ali'nin en yakınında bulunan birkaç
kişiden biri…
1928'de Erenköy
Kız Lisesi'nde Reşat Nuri'nin
(Güntekin) öğrencisi.. 1932'de tarih
öğretmeni... 1950'lerde Adnan
Ötüken'in yakın çalışma arkadaşı.. Ve
her zaman Nâzım Hikmet hayranı…
Sabahattin Ali'ye gönderilen
mektuplar arasında en çok ilgi
toplayanlar Ayşe Sıtkı’nınkiler
oluyor. Oktay Akbal da Filiz Ali ile
Atilla Özkırımlı'nın 1979'da
yayımladıkları "Sabahattin Ali"
kitabında yer alan mektuplar içinde,
"Ayşe'ninkilerin özellikle dikkat
çekici" olduğunu yazar ve ekler:
"Ayşe'nin Sabahattin Ali'ye yazdığı
mektupların birkaçını biliyoruz. Ya
Sabahattin Ali'nin Ayşe'ye
yazdıkları!.. Onlar duruyor mu?
Ayşe'nin mektupları sakladığını
sanıyorum. O zaman hem yazımıza hem
yazarın anısına sevgi ve saygı
belirtisi olarak o mektupları ortaya
çıkarıp kamuoyuna sunması gerekmez
mi?.. Okur, Ayşe'yi, kişiliğini,
yaşamın dalgaları arasında ne olduğunu
merak ediyor."
Ayşe Sıtkı,
Cumhuriyet'te yayımlanan bu yazıları
okur. O güne kadar Sabahattin Ali'nin
mektuplarını yayımlamayı
düşünmemiştir.
İki yıl sonra o
sıralarda bulunduğu Avusturya'dan
Oktay Akbal'a bir mektup yazar ve "ben
Ayşe'yim" der...
1931-1935 yılları arasında
eski yazıyla yazılmış yaklaşık 70
mektubu yeni harflere çevirerek
yayımlamaya karar verir, ancak aradan
bir on yıl daha geçer...
1912 yılında Kavala'da
doğan Ayşe Sıtkı, Bolu Kadısı Allâme
Mehmet Sıtkı'nın kızı.. Kuvayı Milliye
ile Çerkeslerin Bolu'daki
çatışmalarını anımsıyor.
"Kurtuluş Savaşı sırasında
Kuvayi Milliye ile Çerkesler
arasındaki savaşımları anımsıyorum.
Çocuktum Bolu'da. Babam onları
durdurmak için sokak çatışmalarında
çıkıp korkmadan "kardeşsiniz, niçin
kan akıtıyorsunuz" diye çağrıda
bulunurdu. Bir gün babamı, evimizin
üst katında bulunan çalışma odasından
yemeğe çağırdım "hadi yemek" dedim.
Beni sırtına aldı. O sıska
bacaklarım sırtından aşağıya
sallanıyordu. Sırtında güle oynaya
iniyorum merdivenlerden. Tam o katın
merdivenini döneceğiz, bir kurşun
benim kulağımı yaladı geçti. Kuvayi
Milliye ile Çerkesler dövüşüyorlardı.
Zannediyorum Bolu'nun sokaklarında
Çerkesler, dağlarda da Kuvayi Milliye
vardı. Babamla ben dehşete düştük."
|