Dost,
insanın dar gününde belli olurmuş,
derler. Milletlerin zor günleri de
savaş dönemleridir.
O
"karanlıklarda" kimin yanınızda olup,
olmadığını anlarsınız.
Allah
korusun, Türkiye'nin Körfez Savaşı'na
çekilmesini istemiyoruz.
Savaşanları da tasvip etmiyoruz.
Lakin, gazeteleri taradıkça,
gazetelere gelen beyannamelere
baktıkça millet olarak bir sınavdan
geçtiğimize inanıyorum.
NATO
yardıma gelecekmiş, tabii Türkiye'ye
bir saldırı olursa...
Almanya
yan çiziyormuş.
Canım, biz de
milli hafızamıza bir çentik atarız.
TV'de Güneydoğu'daki
vatandaşımızdan beyanat alıyorlar.
Hepsi çakı gibi, devlete sahip
çıkıyor. Korkmuyor. Türkiye
Cumhuriyeti'ne inancını sergiliyor.
Aklıma hemen Milli Mücadele geldi.
O günlerde de kenetlenmiştik.
Ama İstanbul öyle miydi? Bazı
azgınlar yabancı işgalcilerin
bayraklarıyla donatmışlardı
Beyoğlu'nu...
Dostu, düşmanı
öğrendiğimiz günlerdi onlar.
İşte bugün bir beyanname neşredeceğim.
1921'de İstanbul hala işgal
altındadır.
Mert sesler ise,
düşman süngüsüne rağmen, yine çıkar.
Aşağıdaki İstanbul Çerkeslerinin
beyannamesidir.
"Evvelki gün
şehrimizde bazı Çerkes esnaf ve
ricalinin içtima ederek bir beyanname
imzaladıklarını yazmıştık. İzmir'de de
Şark-ı Karib Çerkesleri namına hareket
ettiklerini beyan ederek Yunan
hükümetiyle teşrik-i mesaiyi kabul
ettiklerini ilan eden bazı eşhasa
karşı tertib olunan bu beyannameyi
bervech-i zir dera ediyoruz:
Bandırma ve havalisinde mütemekkin
Çerkes ümerasından on beş kişinin
ahiren Yunan Kuva-yı müstevliyesi
tarafından cebren İzmir'e sevk
edildikleri ve Yunan Hükümetinin
bundan maksadı da tazyik ve tehdit ile
kendilerine rabıta-i Osmaniye'yi muhil
bazı metalib-i milliyye dava ve ilan
ettirmek idüğ-i Bandırma'dan hini
infikaklarında mumaileyhimden
intihaz-ı fırsata muvaffak olabilen
bazıları tarafından vukubulan, ihbarat
üzerine malumumuz oldu.
Çerkeş
kavmi terk-i diyara mecbur kalarak
hilafet-i muazzamanın cenah-ı refetine
iltica edeliden beri Türklerden en
müşfik muamele-i sahabetkaraneye nail
olmuş ve bundan mütevellid din-i
şükran ve minnetini her icab ettiği
zaman Türklük için kanını mebzulen
akıtmakta ödeyegelmekte bulunmuş ve
içtimai sahada da Türk kavmi ile
gayr-i inhilal revabıt tesis eylemiş
olduğu ve böylece her iki kavmin bugün
tecezzisi adilmul-imkan yekveche ve
yek-dil kitle-i vahide halinde
bulunduğu memleketimizin her ferdince
müsellem olan hakayıktandır.
Arizi sû-i tefehhüm neticesi olarak
serzede olup öz kardeşler arasında
bile küll-i yevmin zuhur edebilen
seriü'l-zevâl ihtilafattan başka
mahiyette bulunmamış ve elyevm
külliyen intifapezir olmuş olan
mahalli bazı vekayii serrişti uttuhez
uli Saltanat-ı Osmaniyye düşmanlarının
camia-i İslamiyyeyi tevhine matuf
ber-vech-i balâ igvaate tasdileri
vicdan-ı umumi-i beşere karşı irtikab
edilen en desisekâr ve menfur bir
taarruz teşkil eder. Memleketimiz
dahilinde işbu ifsadât-ı şenianın
mahiyetini teşhire katiyen ihtiyaç mes
etmezse de efkar-ı umumiyye-i cihanı
bu tevzirata havale-i sem-i itibar
etmekten tahzir eylemek üzere Türk ve
Çerkes kavimlerinin camia-i Osmaniyye
dahilinde ve makam-ı muallâ-yı hilefet
etrafında yek emel ve yek vucüd
olduğunu ve Yunan makasıdına tav'an
alet olmayı kabul eden bir iki şerir
ise bunlar en ufak bir Çerkes
ekalliyetini bile katiyyen temsil
etmeyip habasetleri şahıslarına maksûr
ve münhasır bulunduğunu ve kendilerine
peyrev olacak bir Çerkes'in
bulunmadığını ve bulunamayacağını
Çerkes kavminin düşman tazyiki altında
olmayan salahiyyettar radı sıfatıyla
ilan etmeyi vazife addeyledik."
Çerkes Ethem hadisesi de bundan önce
yazdığım gibi gerçek veçhesine
kavuşturulmalıdır.
Vatan haini
karalamalarıyla bir yere varılamaz...
Bu konuyu işlemeye devam edeceğiz.
Ancak şunu yazayım:
Kuvayı
Milliye'nin üniforması olarak Çerkes
kalpağı kullanılmasının bugünkü
Türkiye Cumhuriyeti hudutlarını
belirleyen Amasya Protokollerinin
altındaki dört imzadan üçünün (M.
Kemal Paşa, Rauf Bey, Bekir Sami Bey,
İstanbul hükümetini temsil eden
Bahriye Nazırı Karzek Salih Paşa)
Çerkes olmasının, Çerkes nüveli
gerilla teşkilatlanmasıyla alakalı
olup olmadığı araştırılmaya değer.
Ethem Bey ise, sonradan Çerkes
Ethem olarak anıldı.
|