|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ÇERKESLER |
Yurdakul
Fincancı
Düşünenlerin Düşünceleri Milliyet,
14 Ağustos 1987 |
|
|
................... |
|
................... |
Aranızda
Çerkesistan Halk Kurtuluş Ordusu ya da
Çerkesistan Sosyalist Partisi gibi bir
şeyler duyan var mı? Çerkesler
arasında bir kıpırdanma olduğu geldi
mi kulağınıza? Örneğin Adapazarı
yöresinde Çerkeslerin bağımsız bir
devlet kurmaya hazırlandıklarını falan
duydunuz mu? Çerkes gerillalar köy
basıp adam mı öldürüyorlar? Sözün
kısası bugün Türkiye'de bir Çerkes
sorunu bulunduğunu gösteren en ufak
bir belirtiye tanık olmuşluğunuz var
mı?
Ben ne böyle bir hareketten
haberdarım, ne herhangi bir Çerkes
kıpırdanışını duymuşluğum var. Ama
yerin kulağı vardır derler. İyi saatte
olsunlar -herhalde bir bildikleri olsa
gerek- Türkiye'deki barışçı
Çerkeslerin ardına takılmışlar, adım
atışlarından tutun da iş ilişkilerine,
çocuklarına verdikleri adlara,
düğünlerde neden armonika çalındığına
kadar her şeyi kılı kırk yararcasına
izliyorlar.
Geçen yazımda,
Güneydoğu yöresindeki Kürt sorununa
değinmiş, "Bağnaz milliyetçilikle
birleşen ağa kafalı baskıcı devlet
geleneğimizin faturası, bugünkü Kürt
sorunudur" demiştim.
Bugün
birçok devlet kurumuna ve en önemlisi
gizli polis örgütüne egemen olan
bağnaz milliyetçilik anlayışı, dil ve
kültür farkını sorun yapmayan liberal
bir kafayla yer değiştirmezse, PKK
sorunu yetmiyormuş gibi, korkarım
yıllar sonra, başımıza bir de Çerkes
sorunu sararız.
Kürt sorununu
deşen yazım üzerine, bir okurumdan
gelen mektup düşündürttü bana bunları.
Rızasını alma olanağını bulamadığım
için adını saklı tuttuğum okurumun
mektubundan bazı satırları, gelin
birlikte okuyalım.
"31 Temmuz
1987 tarihli Milliyette 'Kürt Sorunu'
başlıklı yazınızı okudum. Bölücü,
vahşi PKK militanlarını tel'in
ediyorum" diyor okurum. Devam edelim:
"Irkçılığın, şoven, bağnaz
milliyetçiliğin neticelerine temas
ediyorsunuz. Gerçekten Türkiye'de
ırkçılar, düşüncelerini, resmi
politika haline getirmeyi
başarmışlardır.
"Bendeniz
Samsunlu, tanınmış bir Çerkes
ailedenim. Tarihi ve ilmi açıdan da
Türklerle Çerkesler arasında kesin ırk
ayrılığı olmadığına inanırım. Siyasal
görüşüm liberal sağdır. I96l'den bu
yana zaman zaman düşüncelerimi
Milliyet, Son Havadis, eski Forum
dergisi gibi yerlerde yayınlama
imkânını buldum. Adalet Partisi içinde
politika ile ilgilendim. Komünizme ve
faşizme karşı olduğumu, Batılı liberal
demokrasinin uygulanması yönündeki
düşüncelerimi, isteyen herkes kolayca
tespit edebilir. Bu şartlar içinde,
ırkçılığın beni de hedef alacağını
düşünmezdim.
"1983
seçimlerinde, eski AP'lilerin ısrarı
üzerine bağımsız adaylık için müracaat
ettim. Veto edildim. Sonradan, veto
edilme gerekçem, önemli iş irtibatı
içinde bulunduğum çevrelere, iş
rakiplerime enteresan biçimde
ulaştırıldı. Bana da haber verildi.
Veto edilmemin temel gerekçesi Çerkes
olmam ve bu nedenle bölücü sayılmam
imiş.
"Bunun üzerine incelemeye
başladım. Benim gibi, Türkiye'nin
birliği, bütünlüğünden yana, itibarlı
işadamı hüviyetinde, liberal sağ
görüşlü bazı Çerkeslerin, sürekli
biçimde MİT ve emniyet takibi ve
baskısı altına alındığını öğrendim.
Baskı sosyal ve ekonomik irtibatları
kesmek biçiminde uygulanıyor.
"Çerkeslerin Türkiye'de bölücü
faaliyeti olmadı ve yok.
"Neden
Çerkeslerle uğraştıklarını
soruşturdum. Bazı Çerkeslerin
çocuklarına Çerkes adı sayılan dede ve
ninelerinin adını takması,
düğünlerinde davul- zurna değil,
armonika çalması gibi sebepler takip
sebebi sayılıyormuş. Son dönemde
ırkçılığın izlerini emniyet,
istihbarat görevlilerinin yüzlerinde,
gözlerinde daha açık okuyabilir hale
geldik. Bu gidiş, Türkiye için çok
tehlikelidir."
İşte bunları
yazmış okurum. Herhalde siz de benim
gibi, bu satırları okuduktan sonra,
uyanık polisimizin, bölücülere karşı
giriştiği amansız yaman izciliği,
avuçlarınızı patlata patlata
alkışlayacaksınızdır.
Boris
Godunov'lu, 2. Katerina'lı Çarlık
Rusyasının şoven Rus
milliyetçiliğinden az çekmedi
Çerkesler. Yerleştikleri Batı
Kafkasya'da, Kuban nehri kıyılarında,
Küçük Kaynarca'dan bu yana başlarına
gelmedik kalmadı. Oradan oraya
sürüldüler. Osmanlı Ordusuyla birlikte
savaşmanın cezasını Şeyh Şamil'leriyle
ödediler. 1856 Paris Antlaşması'nda
unutuldular. Ruslara karşı yenik düşen
ulusal kurtuluş savaşında sağ çıkmış
bir buçuk milyon Çerkes'den ancak 400
bini Osmanlı toprağına sığınabildi.
Gerisi soykırımdan, sürgünden,
Sibirya'dan kurtulamadı. Bağnaz
kafa, bari barışçıl birer Türk olan
torunlarını rahat bıraksın |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|