|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BİR MEKTUBA YANIT: KAHRAMAN NİZAMETTİN
ELMA DERSEM ÇIK! |
Ender
Helvacıoğlu
İkibine Doğru, 12-18 Temmuz 1987
|
|
|
................... |
|
................... |
Ne kadar
da çok düşman (!) vardı. Herkes ya
Doğuluydu, ya Laz ya da Ermeni. Yahu;
hepsi de iyi insanlardı, dost
insanlardı. Yüzyıllardır Türklerle
kaynaşmışlar, ortak değerler
oluşturmuşlardı. Hele bir de
Nizamettin gibi sahte kahramanlar
olmasaydı.
Nizamettin
Kahraman'ı tanır mısınız?
Hayır mı?
Nasıl tanımazsınız?
Büyük ayıp.
Nizamettin
bu ülkenin en kahraman
fertlerindendir. Hani bir zamanlar 'En
Kahraman Rıdvan' diye bir çizgi roman
vardı. Bütün kötüler titrerdi
Rıdvan'ın karşısında. Biraz aklından
zoru vardı
ama o kadar kusur kadı kızında bile
olur. İşte Nizamettin bu
Rıdvangillerden biridir. Savaş
içindedir Nizamettin, tüm
hayasızlıklara, rezilliklere karşı.
Hâlâ anımsayamadınız mı? Hani 20.
sayımızın mektuplar sayfasında bir
manifesto (!) yayınlanmıştı. Ülkemizi
çıkmaz sokaklara saptıranlar bir bir
sıralanıyorlardı: Gürcüler, Lazlar,
Abazalar, Tatarlar, Çerkesler
ve Doğulu vatandaşlar. Ardından
bilimsel (!) açıklamalar geliyordu.
Doğululara Kürt diyen kendini
bilmezler vardı. Aslında Kürt diye bir
şey yoktu, bunların hepsi Türk
soyundan geliyordu, işte bu müthiş
fikirlerin yaratıcısıydı Nizamettin.
Nizamettin'in soyadı (bizce lâkabı)
Kahramandı. Çünkü bütün bu sapkınlara
karşı savaş açmıştı.
Yerinde yeller esiyor
Dedik
ki, bu
ilginç fikirlerin sahibini daha
yakından tanıyalım, tüm yönleriyle
topluma tanıtalım. Verdiği adrese göre
İzmir'de, Karşıyaka'da oturuyordu. Ve
bir muhabirimize acilen görev verdik,
gidip konuşması için. Gerisini
arkadaşımızdan dinleyelim:
"Hayatımın en heyecanlı günüydü. Dile
kolay, ilk defa bir kahramanla
tanışacaktım. Ellerim titreyerek evin
ziline bastım. Biri çıktı.
"Efendim, Nizamettin ile
görüşecektim." "Hangi Nizamettin?"
"Şu Kahraman ..." "Ne Kahramanı
kardeşim, deli misin nesin?" "Çat
diye kapıyı kapattı. Şaşırmıştım.
Elimdeki adrese baktım. Yanlışlık
yoktu, burasıydı. Üzüntüyle geri
döndüm."
"Düşmanlarına"
soralım bari...
Evet, Nizamettin'i
bulamamıştık. Acaba neden böyle
yapmıştı? Bir de "düşmanlarına"
soralım dedik. Ne düşünüyorlardı.
Nizamettin'in mektubu hakkında? İlk
önce Kuzey Kafkasyalılar Kültür
Derneği Genel Sekreteri Hasan Arık'a
gittik. "Biz Çerkesler
kendimizi Türk olarak görmüyoruz.
Kafkasya'dan göç ettik, azınlık
sayılırız. Buradaki göçmenler
hayasızlık peşinde değiller. Çok
sinirlendim. Yanlış düşünüyor."
Daha sonra Laz olduğu söylenen
eski milletvekili Ali Topuz'a uğradık.
"Nizamettin'in saydığı bu grupların
dışında Türkiye'de kimler yaşıyor çok
merak ettim. Bazı bölgelerin
insanlarını diğer bölgenin
insanlarının karşısına çıkarmamak
gerek. Bunun acısını çok çektik."
En son Kırım Türkleri Kültür ve
Yardımlaşma Derneği Başkanı Niyazi
Elitop'a fikirlerini sorduk.
"Böyle bir suçlama yapana, bırakın
tepki göstermeyi, cevap vermek bile
gereksiz. Çünkü bu işin şuurunda
değil."
"Haydi canım siz de"
dedik. Sanki Nizamettin'den daha iyi
bileceklerdi.
Ama içimize de
bir kurt düşmüştü doğrusu. Bu adam
neden verdiği adreste bulunmuyordu?
Kahraman dediğin hiç kaçar, saklanır
mıydı. Yalan söyler miydi?
Sonra şöyle bir çevremize baktık. Ne
kadar da çok düşman (!) vardı.
Herkes ya Doğuluydu, ya Laz, ya da
Ermeni vb. Yahu; hepsi de iyi
insanlardı, dost insanlardı.
Yüzyıllardır Türklerle kaynaşmışlar,
güzel güzel geçiniyorlardı. Hele bir
de Nizamettin gibileri olmasaydı.
Vah zavallı Nizamettin. Ne kadar
da yalnızsın. Ama böyle olmaz, böyle
kahramanlık olmaz. Tek başına kalsan
da damarlarındaki kana güven, sonuna
kadar savaş.
Ey, büyük
kahraman. Elma dersem çık. |
|
|
s |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|