Dünyaya Kazık Kakanların İlginç Hikayesi
UZUN ÖMRÜN SIRRI
Haber Merkezi
Günaydın, 1980
                         
...................
 
...................
102 yaşındaki Abaza Tandal 36'lık kadınla basılmıştı...

Kafkas dağlarında yaşayan yaşı yüzün üstünde bir sürü insan vardı, daha önce de değindiğimiz gibi Amerikalı hekim gördüklerine inanamıyordu. Bu yaşlı insanlar her fırsatta güçlerini, kuvvetlerini ispatlıyorlardı. Hele, düğün dernek olmasın, çalgılar çalıp da oyun havası ortalığı sarınca ortaya ilk fırlayanlar bunlardı.

Doktor Leaf, oyundan sonra bunları teker teker muayene etti. Hepsinin kalbi on sekiz yaşındaki delikanlılarınkine taş çıkarıyordu.

Amerikalı doktor bunlardan bazılarıyla aşırı derecede ilgilendi. Bunlardan biri Abaza Timur Tarba idi. Timur Tarba yaşının yüz olduğunu söylüyordu. Ama, doktor Leaf'e göre bu adam yüzün üstünde olmalıydı. Müslüman olduğundan Kilise kütüklerinden de kaydına rastlanmamıştı. Anıları hekime hak veriyordu.

Timur Tarba öteki yüzlüklerin aksine pek içki içmiyordu. Sadece, düğünden düğüne bir kaç kadeh şarap içiyordu. Fakat, onun en büyük özelliği çalışması, işten kaçmamasıydı. Sabahları gün ışıldarken atına atlayıp tarlalara çıkıyordu. Akşama kadar da at üstünden inmiyordu. Timur Tarba Devlet Çay Bahçelerinde müfettişti. Bahçelerde çalışanları kontrol ediyor, işlerin tıkırında yürümesini sağlıyordu. Bu görevini başarıyla yerine getirmesinden ötürü de kendisine Sovyetler Birliği, Bakanlar Kurulu kararıyla "İş Kahramanı" madalyası verilmişti. Şimdi, onun kibrinden, tafrasından geçilmiyordu. Timur Tarba "Daha uzun yıllar attan inmeyeceğim. Bu bahçelerde dünyanın en nefis çayı yetişecek!..." deyip duruyordu.

Amerikalı doktor bu sözlerin yabana atılmaması gerektiğine inandı. Timur Tarba'nın sözünü tutması daha yıllarca at üstünde çay bahçelerini kontrol etmesi şansı çok kuvvetliydi. Alexander Leaf Gürcistan'daki Durupşu köyünde bir başka Yaşlı Delikanlıya daha rastladı. Doğrusu bu da üzerinde dikkatle durulması gereken bir tipti. Marhti Tarkil 104 yaşında bir Abazaydı. Günde bir paket sigara içerdi. Günlük şarap nafakası da bir testiden aşağı düşmezdi. Ama, en büyük özelliği yaz kış Kafkas dağlarında çıkan buz gibi pınarlarda yıkanmasıydı. Marhti Tarkil “Kendimi bildim bileli buz gibi ırmak suyuyla yıkanırım. Yüz yıldan fazla yaşantımı buna borçluyum” diyordu.

Amerikalı doktor bu söze de bir "mim" koydu. Gerçekten bunun da yabana atılmaması gerekti. Anlaşılan adam çocukluğundan bu yana buz gibi pınar, çağlayan sularıyla çeliklenmişti.

Amerikalı doktorun hayran kaldığı "Azgın ihtiyarlardan biri de Tantal Çopia adındaki Abaza oldu.

Tandal Çopia'ya 102 yaşında diyecek kolay kolay çıkmazdı. Adam, sanki 40 yaşında, elinden dişi sinek bile kaçmayan uçarı bir çapkındı. Kafkas elbisesi içinde tığ gibiydi. Çalgı çalmağa başladı mı hiç bir kuvvet onu yerinde tutamazdı. Kazaska nağmeleri, el çırpmalar arasında ortaya bir fırladı mı canlar dayanmazdı. Hele kadınlar onun kazaskasına dayanamazlar. Bunlara inanmak gerekirse daha geçen yıl Tandal Çopia, Duripşi'de görevli bir Rus tarım uzmanının 36 yaşındaki genç ve güzel karısı Alyuşa'yla bir "samanlıkta basılmıştı". Olay o kadar dalbudak salmıştı ki, Moskova "102 yaşındaki Delikanlının başına dallı budaklı bir taç oturttuğu" tarım uzmanını buradan almak zorunda kaldı. Ama, bu konuda Çopia'nın "samanlık hikayesi" insanoğlunun Ay'ı fethetmesinden daha etkili oldu, Yedisinden yetmişine kadar bunun Rusya'da duymayan, bilmeyen kalmadı....